feni Mim all: lek Avusturya hapi kütüpane, müze ve hapisane binaları ari muallimi profesör başka mem” eketlerdeki tetkiklerini anlatıyor sanelerinin sıcak, soğuk suyu, ban- | mesine cevap vermiştir. yosu olan mükellef hücreleri var hi Hlükümetimizin Ankarada bir İl #üphane ve bir milli müze di ii ketin bilâhara tayin e- i yerinde bir nümune ba- yi Inşa ettirmeğe karar ver- ademi mıştı. Güzel oSan'atlar Ez; wi mimari Oo profesörü M. “met tarafından bu bina” plân ve projelerini yapmağa tak MEME profesör yapıla - Mailleri; ın o Avrupadaki mü- Mak görerek tetkikat yap- Mi seyahate çıkmış, dün P, la dönmüştür. Fofesör Ezli bu hus : 2abaş, usta e 1 vermiştiş; ğin lm ahatten maksadım, yap- | hane ir eden müze, kü- 5 Pishanenin inşasın - dan ik edilecek inşa İsi sn a aramak, daha iyi olacağı- Ne Berlin, Frankfurt, ve diğ evre, Zürih şehirlerine i vi bazı şehirlere gittim. Ni “ eler içinde en yenile- Mi ebrimdeki kütüphane ile ki kişi, Cemiyetinin Cenevrede - e Henüz tamam - Deyi dahi olan Cenevre kütüpha- bey Ba modern olmakla bera- a. Aca uygun o olmaktan u- Sebe leş ü evvelâ siyasi bazı “aa bi, dolayısile binanın inşa * ten p,, “eğil, ayrı ayrı milletler - ük. Millete, ty yük devlet ayrı bir mimar N ad bunların her biri bi - Minayi ! milletinin zevkini ve ir. tarzını vermek istemiş” Bu hepten binanın mimari Ya etmek oldukca müş- 'na ne Rönesans, ne e de Modern uslüpte ya - hepsi karıştırılmıştır. Ma Maca Hlarafı Kirinci Sayıfada a, Sn karşısına çıkacak gü: zm çok kuvvetli ol - Ma çal htelif ih a iş, muhtelif ihti- İ İnceden, Fil; Yi tespit etmiştir: “e “SİP, en hafifte Ab - af 'n kafi Beta, n Yusuf Kitin; yarı Salih, ortada Nuri, yarı ka Mtip yn Ç. Mehmet. Hüseyin Bey A Mun; yın Bey Amr erdir. takasmdan gelirtilmiş - Ve bu gece Rania, 5 ikincisidir. Fakat son za. Miyi, 3 Fevkalide kerakdi zn * Bu itibarla Ma- a ye Kvvetli güreşçisi bi PU üece karşısında çok Bu We İmiştı. bu geceki ruaçlara' ne hezaret etmekte | Aİ Cemiyetine dahil | inceye hesaplamış | rakiplerile ilk nlaşacaklardır. Necip B.| ikisi de Ma- | Bununla beraber binanın aza - metini ve zenginliğini inkâr etmek te mümkün değildir. Diğer memleketlerdeki kütüp - hanelerde binanın cephesine dahi- linden ziyade ehemmiyet verildi- ği hissini uyandırıyor. Gezdiğim Avrupa kütüphane- lerinin müdürleri bana “bizim gi- bi yapmayınız!,, diyorlar ve bina- larda inşadan sonra (farkedilen kusurları sayryorlardı, Bunun için gezdiğim kütüphaneler içinde bize en uygun (gelebilecek (olanm Berndeki kütüphane olduğu neti - cesine vardım. Plânımı bu bina - ya göre hazırlıyacağım. Ayni sözleri müzeler hakkın» dada söyliyebilirim, Ziyaret ettiğim her şehrin muh- teşem müzeleri vardır. Fakat bunların her birinin ya inşasında, veya dahili tertibatında kusurları bulunuyor, hiç biri mükemmel de- ğildir. En moderni profesör Wie - gand'ın Berlindeki Brağma müze- sidir. Hapishanelere gelince; Türki - ye için uygun gelebilecek bir inşa tarzını tespit edebilmek için ka - bul olunacak ceza sisteminin tayi- ni lâzımdır. Her ceza sistemine göre ona uygun hapishane yapıla- | İ bilir. “Benim kanâatimce mâhpus- a yy iag ar” Türkiyeye en uygun gelecek ceza İ sistemidir. Bu usul en az masrafı istilzem ettiren bir sistemdir. Bilhassa Avusturyada gezdiğim hapishanelerde her türlü asri kon- foru , sıcak ve soğuk suyu, banyo salonu, şık mobilyaları olan höc- reler gördüm. Öyle ki bu hapis- hane höcrelerinde insanın kendi- sini bir otel odasında zannetmesi” mümkündü carlarla son ve mühim karşılaşma bu gece hemmiyetinin çok büyük olduğu görülecektir. Güreşçilerimizin de bundan ev- velki güreşlerinde olduğu gibi ve hattâ daha ziyade muvaffak ol- malarını temenni ediyoruz. Davetiyeler ve tehacüm Güreş federasyonu bu geceki müsabakaların ehemmiyeti dola- yısile salonun çok kalabalık ola- kontrola ait maddelerin Mösyö Da cağmı düşündüğünden yeniden bazı tertibat almıştır. Filhakika bir çok güreş me- raklıları ile sporu sevenlerin çoğu dünden itibaren yer temini için meşgul oluyorlardı. Diğer taraftan Macarların mas- rafmı temin etmek gibi ağır bir yük altına giren federasyon bu gece için, bilet ve davetiyesiz, kim seyi kabul etmemeye karar ver- miştir. Bu kararm tabii yerinde olduğunu işarete de lüzum yok- tur, Bu hususta şu tebliğ neşredi - liyor: i 1 — İcap eden zevata kâfi de- | tarafmdan bakılırsa bakılsın e- çin en iyi bir mütekaddim merha- | Ingiltere ve slk teklifi İngiltere Ruzvelt beyan- namesine hararetli bir kabul cevabı verdi (Günkü sayımızdan devam ve son) — Sizi niçin mi getirttim.. Şey," doktor, şu sönecek gözlerime dik- LONDRA, 24 (A. A.) — İngil-| katli bak... Hem doktor, şu ibti - tere hükümeti, Ruzevlt beyanna 3 Dominyonlar, ayrı ayrı ve dip-| lomasi yoluyla cevap verecekler - dir. Yalnız Yeni Zelanda, cenubi Redozeya ve Ternov cevaplarını İngiltere hariciye nezareti vasıta - sile göndereceklerdir. | LONDRA, 24 (A, A.) — İn-| giltere hükümetinin Amerika reisi- cümhuru Mösyö Ruzveltin beyan - namesine vermiş olduğu cevabın metni: İ Hükümeti kraliye, Amerika re- isicümhuru nun, silâhları bırak - ma konferansı ile cihan iktisat konferansına iştirak etmiş olan bü- tün milletlere hitap eden beyan - namesini büyük bir dikkat ve alâ - kayla okumuştur. Hükümeti kraliye, Mösyö Ruz - veltin dünyanın bütün milletlerine böyle bir hitapta bulunmakla gi- rişmiş olduğu teşebbüsün fevkalâ - de mühim olduğu ve hükümeti kraliyenin bu iki konferansm mu- vaffakıyetini temin etmekten iba- ret olan gayesine vâsıl olunmak i- çin pek iyi bir surette hesap edil - miş bulunduğu mütaleasındadır. Cihanın müstakbel £ saadet ve | refahının bu konferansların mu - i vaffakıyetine ulaşmalarına (bağlı olduğu noktasında hükümeti krali» | ye, Amerika reisicümbhuru ile ta | mamile ayni fikirdedir. Hükümeti kraliye, Amerika rei- sicümhurunun' beyanatında bir teş vik ve teşci görmektedir. Ve mü- şarünileyh programının icrasının ilk merhalesi olarak ingiliz plânı - nı kabul etmiş olduğundan bu teş- vik ve teşci çok kuvvetlidir. Hükümeti kraliye, bu beyanna- meyi Amerika hükümetinin muka- velename projesini hemen kabul ettirmek keyfiyetini tacil etmek ! suretile Cenevrede kendisi teşriki mesaide bulunmak tasavvurunun delili addetmekte olup kendi he - sabına bu gayenin elde edilmesi ! takdirinde neticenin dünya millet- leri arasında itimadın yeniden doğ ması olacağına ve bunun iktisat ve | nakit konferansının ittihaz etmiye davet edileceği hayati kararlar i - le teşkil edeceğine kani bulunmak. tadır. İtalya ve silâhlanma VAŞINGTON, 24 (A.- A.) — İtalya sefiri Mösyö Rosso, Mösyö Ruzveltle görüştüğü esnada silâh- ları bırakmıya ait olarak yapıla - cak mukavelenamede beynelmilel vis tarafından teklif olunan daha az kat'i ve daha ziyade elâstiki ol- masını talep etmiştir. milla mam kd amp recede davetiye gönderilmiş oldu- ğundan bilet veya davetiyesiz hiç kimse içeriye giremez. Z — Matbu davetiyelerle gü- reşçilere, şampiyonlara ve idare- cilere mahsus olan duhuliye kart- larmdan başka hiç bir vesika mu- teber değildir. 3 — Bu kararı (e değiştirmeğe (federasyon da dahil olduğu hal- de) hiç kimse salâhiyettar değil - dir. İra. yar adam benim babam değil.. Fa- kat ne iyi kalpli... Seni bile bana buldu, getirdi.. Senin beni görmek | liğin lâzımdı. Artık rahat ölece - ğim.. Sen beni görmeseydin.. Sen de rahat olurdun... Gördükten son- Şaşkınlaşan doktor, gözleri yu- vasından fırlıyacak gibi hastaya baktı... ve bağırdı.. — Bedia.. Bu aralık dışardan kapıdaki sa- rı çehreli cılız çocuğun sesi du - yuldu. Simitçiyle konuşuyordu. -—- Babam evde yok.. Annem de hasta yatıyor.. Hem bizim pa - ramız yok ki, fıkarayız.. o Simidi ver, parasını büyük babam gelince alırsın... — Ne oldun Bedia, anlat bana.. Niçin daha evvel beni haberdar et- medin. Sonra buraya nereden gel- din. Bu çocuk, bu hasta çocuk; bu ihtiyar adam kim?2.. — Doktor, nefesim yok ki sa - na her şeyi anlatayım. Bir defa beni aramadım. Ben seni buldur - mayı düşünmesem, artık mevcu - diyetimi unutmuş olacaktın... Ya- zık değil mi?.. Ben senden nasıl ayrıldım... Biliyorsun. Ben ayrıl - madım, ayrıldın. Sonra bu Bürban.. Tam seki - zinci sene... Ve bu sekiz senedir, hasta çocuk... Böyle kapıda bir si- mit için ağlıyan, bir şeker parçası için günlerce üzülen bu çocuk.. Sonra, bu ihtiyar adam.. Beni seven, beni istiyen bir adam gör- düm, bir adam tanıdım.. İşte, bu baba dediğim ihtiyar. o Benimle ağladı, benimle sevindi... Bu ada“ mı anlatmak için bundan daha iyi ifade olamaz... Bana anlamadı - ğım, kimseden duymadığım.. bana kimsenin söylemediği şeyleri 8öy- ledi... Anlattı.. Tanıttı... Halbuki ben... Doktor tam se - kiz sene daha bir defa lezzetini duyduğum bir yemek oyemedim.. Daha bir defa tam dalarak, bir gece uyku uyumadım... Dektor, sen daha gençleşmiş görünüyor » sun... Ben nasıl tanınmıyacak se - fil, düşkün bir hale gelmişsem, sen de o kadar lanmmıyacak bir hale gelmişsin... Haniya bir vakit, “Çiçeklerden daha güzel kokuyor, en lezzetli yemişlerden fazla tat veriyorsun. Seni gören hiçbir şey aramıyor, çünkü sen her şeyi veriyorsun,, derdin. Bak şimdi, ellerini sürmi- ye korkan, ürkek bir adam oldun. Şimdi ağlama,. Çünkü şimdi ağla- mak gülünç bir şey olur... Daha küçülürsün.. Yazık sana.. kimbilir ne kadar üzülüyorsun. — Hayır, Bedia, ben senden daha zavallıyım.. Bakma, kıyafe- tim söylemiyor belki. — Doktor, haydi artık git,ne bekliyorsün... Menekşeler soldu ve kurudu. Başka bahçeleri ara.. Ah bu insanlar.. Ne tuhaf değil mi?.. — Bedia.. Söyliyecek sözleri - mi söylemek için, kendimde kuv- vet bulamıyorum, fena adam oldu- ğumu anlıyorum,,, Bana niçin da- ha eyvel bir haber vermedin?.. Ni- çin, Bedia!.. Hasta kadın ağır ağır gözlerini kapadı ve sustu... Gün kararıyor.. İhtiyar adam meydanda yok... BORA Yazan Tevfik Nuri l Kapının önündeki sarı çebreli cılız çocuk bağırıyor... — Anne kapıyı aç, büyük ba bam gelmedi.. Korkuyorum ben.. i Hasta kadın gözlerini açıyor, !tekrar kapıyor. | Oda büsbütün karanlık. Pencerenin kafesleri acaip se - dalar çıkarıyor, doktor (o kibritini yakmış, lâmba arıyor.. Bir ufacık iâmba buluyor ve bakıyor... Dı - şarda çok sıkıntılı havalardan son- ra çıkan fırtına, çamları sallıyor. Ağlıyan çocuğun sesi okaybo luyor... Hasta dalgın, doktor şaş” kın ve mütereddit... İhtiyar yok.. Doktor kapıyı açıp çocuğu içeri alıyor.. — Doktor bey... Büyük babam gelmedi.. Yaramazlık etmedim ki, nereye kaçtı... Annem uyuyor mu? İO uyanmasn diye büyük ba- İ bamla konuşmayız biz.. Nerde o, büyük babam nerede... Sus, artık konuşmıyalım. Annem uyanma - sın. Uyursa iyi olur, değil mi dok- tor bey... Fırtına şiddetini arttırıyor. Selviler çığirk gibi ıslıklar ça - yor, evleri sarsıyor.. Ezan okuyan bir müezzinin se- si boğuk boğuk geliyor.. Odada ağlıyan bir çocuk, hırıl- tılı bir nefesle uyuyan hasta, şaş - kınlaşan dektor.. Birdenbire korkunç gürültüler oluyor, bir şey yıkılıyor. Odada hastaya sarılan çocuk, ! hastayı kucaklıyan doktor, sonra müthiş ve korkunç bir gürültü da- ha... Ertesi gün gazeteler bora taf « silâtını yazarken diğer vukuatlar meyanında Edirnekapıdaki faci - adan da şu suretle bahsediyorlar, “Mütekait bir memura ait olan Edirnekapıda büyük viran bir ev boranın şiddetine dayanamıyarak yıkılmış. Hasta kızına bakmak i - çin getirdiği çok hazik doktorla » rımızdan Rıza bey de yıkılan en- kazın altında kalmışlar, hasta ve hastanın çocuğuyla birlikte enkaz- da çıkan yangından üçü de feci bir surette yanmışlardır.,, Gani He ei tebrik ettiler ANKARA, 24 (A.A.) — İrak Kıralı Faysal Hazretlerinin doğum yıl dönümü münasebetile Reisi « cümhur Hazretlerile müşarünileyh Kral Hazretleri arasında aşağıda - ki telgraflar teati olunmuştur: “Doğumların yıl dönümü mü « naşebetile zatı haşmetanelerini yü rekten kutlular ve şahsi saadetle - rile dost Irakın refah ve ikbali için dileklerimi sunarım.,, Gazi Mustafa Kemal “Doğumum münasebetile zati fahimanenizin samimi tebrikinize karşı teşekkürlerimi arz ve cenabı haktan zatı fahimanenize saadet ve refah ve yüksek milletinize da- imi ikbal temenni ederim.,, Faysal Önüme mini Yahudilere itibar ! KOPENHAG, 24 (A. A.)— Danimarka talebesi cemiyeti mec- lisi, bir karar sureti kabul etmiş - tir. Bu karar suretinde Danimarka- ya iltica etmiş olan yahudi tale - benin Danimarka darülfünunla - rında tehsillerine devam etmeleri kabul olunmaktadır. i