yp i ya , JAKIT 25 Mayı efin D e Adası ! ELMAS ARAYICILAR Evet, bu kıymetli bir taş olabilirdi. İşte meşhur bin bir gece masalla - rında anlatılna Serendip adasında değil mi idi?. — Yüz rupye mi?.. Dur baka- yım bizim para ile ne eder... Alt- mış lira kadar bir şey.. Çok para.. Bilemedinse yarısını ver derler, o « tuz lira desem acaba verir mi?. Değil otuz lira, otuz kuruş de - miş olsaydı, muhakkak ki bu sa - — bici safiri!!1, alabilirdi. Hakikatte © bu taşm kıymeti üç kuruş bile tut- mazdr, ve şayet üç kuruş fiat koy- salardı, cam fiatının çok artmış ol- — duğunu kabul etmek icap ederdi. Bu satıcılardan benim de etra - frmı muhasara edenler oldu. Fa- kat beni kandıramadılar. Başka- larından daha akıllı olduğum için değil, sadece, gümrük işlerile bir — hayli uğraştırdıkları için. Nihayet Kolomboya çıktım. Bu- rası, yüksek binaları ile bir Ame- rika şehrine benziyor. Yanımda, bir ahbap var. Nereden ahbap ben de bilmiyorum amma, hoş bir zat. Serendipte doğma büyüme bir Fı ransız, — Vapurda sahte elmas satıcı - larına rağmen, diyor, Serendip, — dünyanın en büyük elmaslarının bulunduğu ve ihraç edildiği bir yer dir. Bazı mücevherciler, dükân- lardaki servetin hesaplarını bil- mer, Bir sürü tamiller çek çek araba - Jarını koşturarak, Viktorya parka — doğru gemicileri götürüyorlar. Ku- yumcu dükânlarmın camekânla- o rında, bin bir çeşit kıymetli taşlar, yol kenarlarma yığılmış kaldırım taşları gibi atılmış, fakat iri olan- Tarı, gayet güzel bir şekilde mos- | — tralığa konmuş. Arkadaşım soruyor: — İsterseniz sizi kuyuricular - dan birisile tanıtayım. — Teşekkür ederim. Bir an ev- i vel madenlere gitmek istiyorum. — Siz bilirsiniz. O halde ayrıla- İlm. Ban size bir şöför bulurum. © Yarm sabah hareket edersiniz. Ertesi sabah, bir şöför gelip be- “ni otelde buldu. — Emrinize âmâdeyim. Bavu- unuz hazır mr?. — Hazır. Senin ismin ne?, -——De Suza.. — De Suza mı?. Buralı mısın sen?.. — Evet. Tühaf isim. Fakat sonradan öğ- rendiğime göre adayi Portekizli - ler işgal ettiği zaman her kesin is- mini değiştirmişler, © zamandan- © beri de.. Hoş, ismi neme lâzım. |- yi şöför olsun da. Dükânlar henüz açılırken, Ko- lombodan hareket etmiştik. Şim - di yerli mahallelerdeyiz. Burada şarka ait bütün mahalleler gibi, otomobillerle manda arabaları, çekçekler bir arada. Bazan muaz- zam bir çift öküzün çektiği muaz- zam tekerlekli bir araba yolda du- ruyofğ seyrü sefere mani oluyor, şöförler, tramvaycılar bağırıyor - - lar, kavgalar, daima ağız kavga - p ları oluyor ve her kes tekrar yo- luna devam ediyor. Pis, ufak, derme çatma dükünlarda, doma - tesler, hıyarlar, yemişler yan yana ve ayni sepette satılıyor. Yavaş yavaş bu manzaralar da teyrekleşti. Kalabalık ta azalıyor - du. Badanalı duvarları ile evler de seyrekleşiyordu. Çamur gibi suyu olan küçük bir şehir geçtik. İler - yy M 3- Nakleden : fa. de bataklıklar vardı. Bir sürü man- da, buraya gömülmüşlerdi. ! Yolda, bir sürü otobüslere rast geliyorduk. Bunlar, eski kamyon- lardan otobüse tahvil edilmiş, kı- rık dökük makinelerdi. Ötesi beri- si ipler, tellerle tutturulmuş oldu - ğu halde dehşetli gürültü yaparak ilerliyorlardı. Şöförleri de pek a- cemi olsalar gerek ki, onlara rast gelince, yolda gidenler hemen ke- nara çekiliyorlar, geçmesini bekli- yorlardı. Yerlilerin hemen hepsi- nin ellerinde bir şemsiye vardı. Delik deşik, demirleri köflü şem - siyeler. Küçük bir köyden geçtik. Ev - lerinin önlerine oturmuş adamlar, bize lâkayt bir bakışla baktılar. Bir kısım halk ta, ellerinde daima | şemsiyeleri, ooturup bekliyordu. Sonra tekrar hindistan cevizi a -| ğaçları, gene bataklıklar ve man- dalar,. Saat on bir olmuştu. Sıcak git - tikçe artıyordu. Doğrusu Kolom - bonun serin otelini aramağa baş - lamıştım ve bir an geri dönmeği ve vaz geçmeği bile düşündüm. Fakat bu esnada otomobil yavaş- ladr, ve Suza dönüp: — Avisavella “rest - house,, ne geliyoruz. Dedi. (Devamı var) i Almanyada işsizler 5,252.000 kişi BERLİN, 24 (A. A.) — Tescil edilmiş olan işsizlerin miktarı bu ayın 15 inde 5.252.000 idi. Yani bir mayısa nazaran 80.000 ve iş - sizlik miktarının zaamiye baliğ ol- duğu güne nazaran da 800.000 ki- şi noksandır. Bu rakamlar, iktısadiyatın dü - zelmiş olduğunu ifade etmez, zira hastalığa karşı sigorta sandıkları - nın bir istatistiği işsizler miktarı- nın azami hadde çıkmış olduğu gün olan 1933 şubatından nisan nihayetine kadar işle meşgul ame- le miktarmın 1.200.000 kişi art- mış olduğunu göstermektedir. Halbuki beçen sene ancak 600 bin kişi artmıştı. Yoksa, on senedir mevcut olan konservatuar, on sene daha çalışır ve gene halk, talebeler de dahil ol- duğu halde, kimse bir nebze müs- tefit olmaz. Avrupadan Amerikaya vapurla 4 günde NEVYORK, 24 (A.A.) — Con: te di Savoia Transatlantiği muay- yen sefer müddetinden bir gün i daha evvel olarak 22 mayısta New - York'a gelmiştir. Transatlantik, Cebelitarik'ten New - York'a kadar olan yolu 4 günde katetmiştir. Geminin umul- madık bir vakitte yani muayyen müddetten bir gün evvel gelişi, denizcilik mahfillerinde büyük bir tesir yapmıştır. ——— Azerbaycanda petrol serveti MOSKOVA, 24 (A.A.) — A- zerbaycanda Lokbatan mıntaka- smda fışkıran petrol kaynağının gündelik verimi 15,000 tona çık- mıştır. | — Yirmi senedenberi bütün Rus - ya içinde bu derece kaynak bulunmamıştı. zengin bir | memektedir, © “ÜMRAN KAR , Gemlikte ' Halkevi açılacak GEMLİK, (Hususi) — Burada halkevi açılması ötedenberi düşü- nülmekte idi. Halkevini teşkil e decek çalışma kollarından dil, ta- rih, edebiyat, spor, temsil, musiki, kolları teşekkül etmiş gibidir. “Halkevi,, nin açılması yolun - daki isteklere karşılık © gelmiş ve bura Halk Fırkası idare heyeti bir içtima yaparak bu kolların 19 şu- bat “Halkev,, leri yıl dönümü ge- inceye kadar (o birer, birer tali- matnameye göre idare heyetlerinin | seçimine başlanmasına karar ver - l miştir. Bu işler için Halk Fırkası idare heyeti reisi Reşit Süleyman Bey ciddi bir çalışmaya başlamış ve önce dil, tarih, edebiyat kolu- i nun toplanmasına girişilmiştir. İ Dil, tarih, edebiyat kolunun se- çimi için Gazi M. Kemal mektebi müdürü Hüseyin Baştoğ Bey me - mur edilmiştir. Bu kolun seçiminden sonra da spor, temsil, musiki kollarının i- dare heyetlerinin seçme ve çalış- malarma başlanacaktır. Bu suret- le 19 şubata kadar hemen bütün j kolların hazırlıkları bitirilmiş ola- caktır, Gemlikte çok çalışkan, bilgili, Halkevleri kollarında çalışabile- cek, inkılâpçı, temiz bir gençlik vardır. Yalnız bu gençliğin başı - na kendilerini iyi idare edecek i - dareciler lâzımdir.- Bütün gençler “Halkev,, lerinin çatısı altında top- Tanacakları ve “Halköv,, i açılaca- ğı için sevinmektedirler. k Gemlikte okuma ve biriktirme Yaz, yavaş, yavaş gelmek üze- re. Mektepler ve omektepliler bir ! sene içinde topladıklarını, hazırla mek zamanının geldiğini anladık- larından son çalışmalarımı daha ziyade arttırmışlardır. Muallimlerimiz, talebelerile be- raber bir taraftan “hayat bilgisi, ilkbahar ve yaz mevzularını bitir- mek için kazanın bir çok yerleri - ne, diğer taraftan “Yurt bilgisi, mevzularını tamamlamak için çift- liklere gitmekte ve muvaffakıyetle gidecekler, orada talebelerine ge » mleke Baharsız Kayseri, (Hususi) — Kayseride oturanlar iki mevsimle karşılaşır - j lar: Yaz, kış. Memleketin yerlile- ri belki aramazlar, fakat güzel ba- harlar görmeye ( alışan taşralılar burada baharı hasretle anarlar. Nisanın son gününe kadar kalın paltolar, yün atkılar çıkmaz, soba- lar sönmez; fakat mayısın girme - sile birdenbire kapılar pençereler açılır; paltolar, yün fanilâlar çık - mazsa bir hayli ter dökmeye mec bir intikal devresi, şikâyet edilme isın, hava yeknesak değildir; fırtına, toz onu değiştirir; yağmur bir iki günlük ılık bahar kokusu duyurur gibi olur. Bazen de hazirana iki hafta bile kalmışken, yalnız Erciye ğına, hattâ şehir kenarındaki bah- çelerin beyaz, penbe çiçekli ağaç - ları üzerine kar yağar. Ömrü pek kısa olan bu kar, çiçeksiz ağaçların seyrine doyum olmıyan bir süs 6 - fur. Bu mevsimde yerli hiç bir sebze çıkmaz. Fakat Adana, Mersin, tur- fandaları Kayserinin epay parasmı çeker. Salatalrklardan başlıyarak kabak, fasulyeye kadar hepsi ye - rinde çıktığı gün buraya çeker. Fakat Adana fasulyesinin okkası- nı yetmişe, kabağmı kırk kuruşa yine Kayserili, kendi yetiştirdiğini bunun onda bir fiatine satamaz. dıklarını ortaya yaymak ve dök-| Bunun içindir ki, burada sarfedi - |”; © Zaman şehirden saka len pek çok emekler yüz güldür- mez, karın doyurmaz. Dışarıdan gelen taze soğanın okkası yirmi beşe satıldıktan bir ay sonra çıkan yerli taze soğanın batmanı (altı ok | kası) altı kuruşa kadar iner. Ne! ! bu korku yok ise de diğer nisbetsiz bir alış veriş bu?.. Haziran, yerli ahali arasında bir kımıldnama ve telâş uyandırır;çün kü sayfiyeye çıkma zamanıdır, Fa- şalışmaktadırlar. Yakmda beşinci | kat bu bağ taşınmanm hazırlıkları sınıf hocaları taleberile Yalovaya | çok erken başlar. Hemen herkes hayvan almak mecburiyetinde ol - zintiler yaptırmak suretile nümu- duğundan kazancı az olan bir çok ae çiftliklerini göreceklerdir. Im - bağ bahçe sahipleri evinin halısını | neş'e ile bağma çıkmaya * i kilimini satışa çıkarır; bir kısmı | tile bütün mekteplerin sınıfları ve | kadınların süs eşyasını beşibirliği- | sağnakların, doluların da i tihanlarım yaklaşması münasebe- çocukları para biriktirmenin ileri- | ni, saraflara götürür -Sonbaharda dene kadar faydalı olacağını iyi- tabii yenisi alınmak şartile. seksen ce muallimlerinden öğrendikleri i- yüz lira ile iyi bir at veya meşhur çin Adapazarı Türk Ticaret Ban - kası Gemlik şubesinden aldıkları kumbara hesaplarının £ tetkikine, blânçolarının hazırlanmasına baş- lamışlardır. Çocukların o her gün ellerinde kumbaralarile bankaya girmeleri hoşa gidiyor. Adapaza - rı Türk Ticaret Bankasının bu mu- hitte ne kadar güzel ve yerinde bir şevk ve sevgi uyandırdığı göze çarpmaktadır. Bu milli bankamız burada ço- i cukların bankaya sevgisinden baş- ka halkın, esnafım, tüccarın da iti- i madını ve inanışmı kazanmıştır. Banka, esnafa ve tütcara her tür- lü yardım elini uzatmaktan çekin- Kiraz oğlu Kıbrıs ve Mısır eşeklerinden bir tane almır; çünkü alelâde eşekler- İe zayıf, yaşlı beygirler bir kum deryası olan iki üç saatlik bağ yol- larının dört ay kahrını çekmeye dayanamazlar. Yolu iyi olan, ara- ba otomobil işleyebilen sayfiyeler parmakla sayılacak kadar azdır. Buralarda oturanlar (O kamyone abone olurlar; sabah akşam heğ- belerile torbalarile yirmişer kişi istif edilerek gider gelirler. Bu bir haftalık yorgunluğu, cumaları su başlarında yapılan kuzu alemleri unutturur ve o gün hudutsuz taş yı ğımlarmdan ibaret olan koca şe - hir; kuş uçmaz, kervan geçmez bir step haline gelir. Kayserili, yazı şehirde geçir bur kalırsınız. Burada baharlık el- | zak ve gelip gitme meselesi 5 biselere hattâ pardesüye ihtiyaç ol | hayli zor olduğundan yerli 1 mıyor. Çünkü kışı yaza bağlıyan ' Yan memurların yarısından * I şehirde kalır; eğer evini yen mutedil bir mvesim yok: Ya | tutmuşsa yazın bedava evli 4 donacaksın, büzüleceksin; ya ya - | turması da mümkün olur; bu nacaksın, serin yerlere can atacak. | retle ev sahibi de üstelik par8 “| İ rerek evini bekletmekteri kurt! Fakat mayısla başlıyan bu ağır şe değil; Talasın eteğindeki Ali da | vasını, üzümünü yiyip sattığı pp ayaz bütün tomurcuklarl ©, çekleri yakıp kavurursa © Zi “| bol hava ile buzlu sudan i i ne gelmişler ve bu 7 m erleri o / A memleket 1.) Kayseride yalnız iki mevsim vardı": Kış, yaz! Buyılda... m a mekten çok korkar. Bir çok lıkların hususile sıtmanın bağa çıkmamaktır denir. Fakir aileler bile bir dikili b cı, sebzeliği, asmalığı olmıy#” z rap tarlalardaki kulübelere vi havası suyu için çıkarlar. Yı çok fakir ve pek az bazakieiiii şehirdeki zengi nevlerini bekle ye kalırlar. Bundan kazandık” on beş yirmi lira ile kış harcı! sırlarlar, Bağ bahçeler ep, dl Kayserili, bazı yıllar, ” hevesle bağa çıkar; çünkü #08” .| meyvalara, üzümlere dokunm” | olur. Böyle zamanda bah d yalnız kışlık odununu tedarik © mekle kalmaz, yazın bol bol # gi * kışa da pekmezini, sucuğunU | kuru meyvalarını hazırlar. F#X bazı seneler, sayfiyeye çıkma ”.. nız masraflı ve üzüntülü bir buriyet halini alır. Bir gecede sayfiyeye çıkmanın gayesi V hır, Bazen bu sudan da mahru” lunrığı olur ki, o zaman büsü” tatsız olur. Çünkü bir çok b suyunu kışın yağan karlar te der. Evvelki sene olduğu gibi ciyeşten başka yer kar yağın rince bütün kuyular bom bo$ ri su taşır. Ağustosun yakıcı günü al kızan bu tenekelerin ılık suy“ np zem gibi kıymetli harcanılır: piri las, Zinci dere, Hisarcık gibi daha lüks sayılan sayfiyeler bağ sahipleri kânunlarda na kar doldurmadıkça hat etmez. pi İşte bu yıl, kar kuyular vi bol doldurabilen, ağaçların. yg dokunmıyan çiçeklerini, yağ eri” nı gören Kayserili; sevine > ps” nıyor; gün dönümündeki M0 vermeden geçmesini te yor. 4 pF,» iz ara Bir kongr€ Bi A) BELGRAT, 24 (A: 9 ayın yirmi beşinde i başlıyacak olan iyii? — kirinci Penklub kons giden zırlıklar bitmiştir. ş ri murahhaslar Yugoslav?” yari saba yak , lüks Yugoslavya semiz iş BM | manıma gitmek üzer £s nindan hareket emi Oradan kongrey€ yi cek bütün azayı saçak Bu akşam Belgrai?, pu edibi gelmiştir. Bani?” Debrovnikaya doğru i yam edeceklerdir. ; o |