tahriri günü, benim his - Makim ni Mat çeki Y, kaza merkezine dört | N yordu. Onun için köye, ! da Ka evvel gitmek geceyi ora - Yaza, dikte sonra, sabahleyin | İş, öğ başlamak icap ediyordu. | da ka “ye kadar biterse o akşama İ #sabaya dönebilecektim. | ben) muhtarı Memiş. Çavuş, sml, a. gelirken “yorulma - | AR is iye bir de at getirmişti. Fa- diği; Yde fazla hayvan bulama - rn de kendisi | yürüyordu. lik bi Çavuş, elli beşlik, altmış - hili res olmasma rağmen dağ inçti. Kimbilir, o, bu uzun k Yollarını köy işleri için hafta- k — defa çiğnemişti. Ve kimbi- EE ha da he kadar çiğniyecek- bildir tonun bu yoldan başka ği fazla yer de yoktu. Yalnız | tünde bir defa, köyde olan bir | üz yete ait şehadette bulunmak | *:e vilâyet merkezindeki isti - mahkemesine gitmiş ve geride an bütün ömrünü köy ile kaza i arasında “geliver, gidi - ra n *» İşleri ile törpülemişti. vi Unan harbine gidilmeden ev - i, kazadaki redif taburuna gel - » orada ileri hatta gitmiyerek İnan talim ve terbiyesinde kol a- nm gözüne girdiği için kendi- fahri çavuşluk ünvanı verdir- <*ğe muvaffak olmuştu. Rütbe - ala resmi olan bu lâkabı ne- beri , Kastamonu köylerinde, as- bi ikten terhisten sonra da âdeta ie payesi gibi büyük bir if- ye ve gururla köylüler taşırlar. * hemen her köyde de hiç okur olmadığı için, “açık gözdür, İik etmiş, çavuşluğa çıkmış - a, diye muhtarlığı da onlara ve- Tile, Hele köyde de bir ağa yok- i Ahmet Çavuş, Mehmet çavuş, iyi Veli çavuş köyün ağası, ipa olur çıkıverir, Ve on - | Sonra da köyde bir dediği iki | “maz, karısı, kızanı, genci, ihti «| Yarı kendisini sayar, sözünden dı- çıkmazlar, ç Her halde Memiş Çavuş da bu it bir muhtardı. Fakaj devletin memuruna, jan - Marmasına karşı da bütün mev - Mudiyeğile hürmet etmesini, emir- - * nizamlara hem itaat etmesi- | Bh. z o v : de ettirmesini pek âlâ bi- en bir adam görünüyordu. ce köyde rahatça geçirmiş- kapak, Sabahleyin, güneş, kâğıtla | yy pencereli odanın ola hik köşelerini şöyle böyle ay- kap tmıya başlamıştı ki, odanın ISI yavaşçacık vurulmuş ve i- hü, 2 cevap beklemeden odaya! Yücek bir maşraba ile muhtar — (rahatsız) olmadınız ya, iy > Size süt getirdimdi de... uyur, Memiş çavuş; teşek - Kir *derim, Ve (sedir) de kendi - sin, Yer gösterdim. Zahmet etmiş- teş Püyurun bakalım. Muhtar ir makamında birbirine ka Veriyi > öğsü üzerinde duran el - | ii ve sağ elini âni bir ağ le alnına kadar götürdü ve bin. koyarak, yanıma | ve gösterdiğim yere otur- | tü, Endisile köy işlerinden, o iç e pPilacak şeylerden bahset - a ladım, Birden, muhtar, Büy Asımda bir şey unutmuşda n düşünmüş ve hatır - hil ve sonra birdenbire onu Tesiyer miş insanlara mahsus bir tak; aldı, ellerile sırtımı okşrya iy ze başladı. Senden bir tek irica - miz var, Bunu yapıverirsen köyün saçı bitmedik yetimleri bile dua e- decek. Yoksa köyümüze maazal lah lânet iner.. Ne olur, bizi şu dertten kurtarıver. Muhtara, yapılacak bir iş ise ya- pacağımı vadettim ve derdini din- ledim: : — “Köyümüzde sözüm ona adı kız, şarşur bir haspa var! Ağzı a - çık gilin altın kız. Bubası Balkana gitti; anası da ondan sonra çok yaşamadı, kız, köyün içinde büyü- dü, Öteki, beriki ona kâh sığırı güttürdü; kâh yayığını çalkalattı. Ve böylelikle o da karnını doyura- bildi. On üç yaşına geldiği zaman bu fasideye iyilik etmek istedik. Ve bir koca buluverdik... Hani dün akşam şu köşede tercenin al - tında çubuk içen ak sakallı adam yok mu? — Dikkat etmedimdi, muhtar... — Ne ise, efendim. İşte o satıl- mış dayı, Dört seneevvel,satılmı - sın iki (küldökeninin) üstüne alı verdik. Satılmışın okaderinden midir, ! nedir, bilmem beyim.. Kırk sene- dir evlidir, bu zaman içinde ken - disini dört defa evlendirdik. İki karısı yaşamadı, öldü. Şimdi ikisi sağ. Bu ev uşeklarınn dördünden de çocuğu olmadı. Halbuki, malı- nın menalinin haddi hesabı yok. Sağluru belki ondan fazladır. A -| razisi dört çift öküze yeter de ar- | tar bile.. İşte geçenlerde, hep köyün us - luları bir araya geldik. Satılmışa | behemehal bir babayiğit delikan- ti meydana getirecek bir avrat bul muıya karar verdik. Ve en nihayet işte bu mal ve menal sahibi yet - mişlik satılmısa bu sonradan ire » İ zil kızı alıverdik, ne iyi, değil mi beyim?... Muhtar, benim sükütumdan ce- saret almış olacak ki, sözlerine daha fazla bir şiddet verdi. Ve aç- tr ağzını yumdu gözünü: — Beyim satılmışm evi öyle ras hattır ki, insanın yediği önünde, yemediği ardındadır. Bu, sözüm ona allın kız için, şurada burada, ötekinin, berikinin sığırını güde * rek, yayığını çalkayarak boğaz doyurmaktansa, her halde satıl - mış Ağanın bacasını tütütmek çok iyi idi. Hem köy içindeki öteki ko- casız karıların gözleri önünde... Ne iseefendim, fazla söz baş ağ - rıtır... Kızı çağmıp meseleyi ken - disine açmıya hiç lüzum görme - dik, Hem usluların münasip gör - dükleri şeye ne diyebilirdi. Öpsün de yüz bin kere başına koysun.. A- sağı köyden imamı, yukarı köy - den hatibi çağırdık. Pazara gittik. Eynini, başmı düzdük. Ve bir Cu- ma gecesi imamın pikâhile altını Satılmışın eyine yolladık. Aradan zaman geçti. Bir de günün birinde o öğrendik ki bizim altın, köyün delikanlıları ile Çatmapınara suya giderken, ya - renlik etmiye başlamış. Ve hattâ | biraz daha ileri giderek bugün Danabasların Ahmet oğlan ile be- | raber pazara gitmez mi? Bunu sa- tılmış duymuş. — Namusum, böyle giderse mahvolacak, Diye bana gelip der- dini anlattı. Benim de evvelce az çok kulağıma çınlamıştı. “Kızm yularını nasıl çekmeli,, diye bera- berce düşündük ve en nihayet ev- den dışarı, deği suya, köyün içine bile çıkarmamıya karar verdik. —Beyim, affedersiniz, diye sö- | Fakat kız bizi dinler mi, biz ve sa tılmış bir gün pazarda iken gene bir kolayını bulup Ahmet oğlan ile pınar başlarma, tek çamların altlarına gezmiye, eğlenmiye git- mişler. İki gün evvelisi de öğren- dim ki, kıza birisi akıl öğretmiş . — Köye nüfus yazmıya pazar - dan birisi gelecek, demiş. Senin nasıl olsa izinnamen filân yok. Nüfus günü memur seni kimin e * vinde görürse o zaman onun üs - tüne kaydeder ve sen de Ahmet - cüğün olursun. Domuzun işine gelmez mi, bu?. İşte bu sabah kız, Satılmışın evin- den Ahmet oğlanın evine kaçmış, racağım? Ahmetcüğün olaca - yım !,, Diye tutturmuş. Satılmışım ise, iki gözü iki pı- nar, bana geldi. Senin yanma çı « kamıyor. Ne olursun, şu kancığı Ahmet oğlanın üzerine yazmasan da, gene satılmışın üstüne yaz - san... Muhtar sözünü bitirmişti. Öf - keden kızaran gözlerini, kâğıt sr- valı tek pencereden ileride gözü" ken sim siyah çam ormanlarına ler, ne zamanlara kaldık,, diye a - sabi başını iki tarafa sallarken e- lini tütün kesesine uzatmış, ciga * rasını dürmiye başlamıştı. Ben ise muhtarın sözüne söz katmamış bana anlattığı altın kızın bir yet- mişlik satılmışla, bir on sekizlik Ahmetcük ile geçirdiği acı ve tat- İı hayatı muhayyelemde yaşatmı » ya başlamıştım, Muhtar, cigarası- nı tültürürken ben, onları düşünü- yordum, birden silkindim. — Yapılacak iş, bu mu, muh - tar?. r — Evet beyim ,siz bilirsiniz. A- yağınızın turabı olurum!.. Nüfus tahriri muhtarla bera - ber ve her evin kapısının önüne gelerek, içindekilerin adlarını, yaş larını, ne lâzımsa onları elimiz — deki deftere kaydediyor, böylelik- le köyü dolaşıyorduk. Bir aralık muhtar, önümüze gelen beyaz sı - valı ve oldukça muntazam yapıl - ma bir evi bana göstererek: —İşte, şu gördüğün konak, Sa - tılmışındır, beyim. Biraz ilerde tek bir kat üzerine kurulmuş bir tavuk kümesinden farksız bir viraneyi de göstere - rek: — Burası da Altın kızın kendi- sine kaçtığı Ahmet oğlanın evi... Muhtar, bu mukayeseyle bana, kı- zın Satılmış elinde daha mes'ut o- Tabileceğini ima etmek istiyordu. Tabii, görgüsüz ve cahil olan bu zavallıya'ne söyliyebilirdim. Sev - gi ve aşk meselesinde, Satılmışın, ucu bucağı bulunmıyan bir çöl, Ahmedin her taşının, ber ağacınm dibinden abı hayat fışkıran züm - rüt gibi yeşil bir ovadan ne fark « | ları vardı. Yaşamak istiyen her i cins için esbabı tercihiye hemen İ göze çarpıyordu. Muhtara da bun- i ları söylemek istedim, ne anlıya - caktı. Onun nazarında mal, tarla, mülk her şeyden önce gelen ve en çok tapılan bir mukaddes mef - humdu. Hele geçinmenin dar ol - duğu şu zamanda. . Şimdi on yedi, on sekiz yaşın » da fakir, kimsesiz, genç ve güzel bir kız.. Yetmiş yaşında hayat ve sevgi kaynakları körelmiş, iki evli zengin bir ihtiyar. Ve on sekiz, yirmi yaşında, bütün kalbi Altının sevgisile çarpan babayiğit, . fakat yoksul bir delikanlınındı. Belki ih- Sadık Zade Biraderler Ve “ille nüfusumu buraya yazdı - j doğra çevirmişti. “Hey gidi gün - i can mahallesi Örücüler hamamı 9 No.lu hanede mukim Ali Ef. aleyhine açılan boşanma davası - nın cari tahkikatında: Davacı ta- rafmdan verilen arzuhalde hanei zevciyeti terk sebebiyle kabaha - tin Ali EF, de olduğu beyan edil- miş ve bu celesede evlilik kaydi görülerek delillerin toplanmasına karar verildiğinden bahisle müd- deiayh muameleli gıyyap kararı - nm ilânen tebiliği muş ve yevmi tahkikat olan 24 Nisan 933 pazartesi saat 13,30 tayin kılmmış olduğundan tarihi ilânın ferdasından gün zarfında müddeialeyhin iti - raz etmediği ve yevmi muayyen olan mezkür gün ve saatte Asliye mahkemesi 6 ımcı hukuk daire - ihtiyara hak verirdim. Madem ki gençtim, gençliğin hakkı ver - mem lâzımdı. Hem bizim sadece nüfus tesbitinden ibaretti. Altını Ahmedin üzerine de yaz * sam, Satılmışm üzerine de yaz - sam gene nafile.. O, nüfus kütü - ğünde halâ bakire o görünüyordu. VAPURLARI KARADENİZ POSTASI DUMLUPINAR Vapuru 20 Nisan Perşembe soat 16 da #ltkeci rihumından hare“ kele ( Zonguldak, İnebolu, Samsun, Ordu, Giresun, Tmbzon, Sürmene, ve Rize) ve azimet ve avdet ede- cektir. Fazla tafsilât için Sirkeci Meymenet hanı altında acen- talığına müracaat, Tel, 22134 SEYRiSEFAiN Şube A, Sirkeci Mükündar zade Han Izmir - Mersin postası CUMHURİYET Zİ Nisan Cuma 10 da Gala ta nhtımından. Gelibolu, Ça: akkale, Izmir, Çeşme, Kuş- adası, Küllük, Bodrum, Mar. maris, Dalyan, Fethiye, Kal kan, Kaş, Finike, Antalya, Alanya, Mersin'e kalkacak dönüşte mezkör iskelelerle birlikte o Taşucu, (o Anamur'a uğnyacaktır. 1714 İstanbul Asliye mahkemesi 6- ımcı hukuk dairesinden: Pakize Hanım tarafından Mer- karargir ol « itibaren beş sinde tahkikat hâkimi huzuruna gelmediği taklirde davacmın id- din eylediği bilcümle vakıati ik « rar ve kabul etmis addolunacağı tebliğ makamına katm olmak ü - ze ilân olunur. (2175) İlân İ Ankara caddesinde 117 numa» | ralı Feraz Ticarethanemi Vahit ve Fevzi Efendilere sattım. Hiç bir İ alâkam kalmamıştır. (2105) Ali Feraz | amaaa a işimiz Altın kızın arzusunu yerine ge- tirmek, bizim neslin, evvelki nesle galebesi sayılacaktı. Muhta bir sey söylemeden viranenin kapısma doğru ilerledim. Muhtarın telâşmı anlamamazlığa geldim, defterimin başıma Ahmedi, altına da Altınını yazdırdım. Ve Altın kızı, yetmişlik Satılmışm üzerinden aldım. On sekizlik Ahmetcüğe malettim. Darılan muhtar, bana avdette at vermediği için kasabaya yürü yerek gelmiştim. Şimdi Altın ne oldu, hala, iki yaşlı ortak arasında o bunak Satılmışın çilesini mi dol - duruyor, yoksa oAhmetcüğünün i sevda ve aşk menbar olan göğ- | sünde ömrünün mes'ut günlerini i mi yaşıyor, bilmiyorum. tiyar filân olsaydım, gene belki, Talât Mümtaz Üsküdar icra memurluğundan: Tamamına beş bin beş yüz lira kıymet takdir edilen İstanbulda Hasan paşa Sekbanbaşı Yakup a- ğa mahallesinde Kalaycı sokağın- da atik 26 cedit 26 — 28 numara- İk bahçe ve müştemilâtını havi bir bap hanenin altı hisse itibariyle üç hissesi, mezkür hisse 2300 lira mukabilinde birinci derecede ve 900 liva mukabilinde ikinci dere - cede ipoteklidir, Birinci artırmada 1000 lira mukabilinde birinci de- recede ipotekli olan alacaklı ta - lip olmuştur, İkinci artırmada, ar- tırma şartnamesi 29—4—933 ta- rihine müsadif cumartesi günü divanhaneye talik edilecektir. İ - kinci artırması 21/5/933 tarihi ne müsadif pazar günü Üsküdar icra dairesinde saat 14 ten 16 ya kadar'icra edilecektir. Satış pe - ! şindir. Müşterilerin hisseye mu - sip kıymeti muhamminenin yüz - de 7,5 nispetinde pey akçeleri vermeleri icabeder, Vergi, tan - zifat, tenviriye ve vakıf borç - lariyle rüsumu dellâliyye müşteri- ye aittir. Hakları tapo sicilleriyle sabit olamıyan ipotek alacaklarla diğer alâkadaranın ve irtifak hak- kı sahiplerinin bu haklarını busu- su ile faiz ve mesarife dair olan iddialarını ilân tarihinden itiba * ren nihayet 20 gün zarfında ve evrakı müsbiteleri ile birlikte bil » dirmeleri, aksi takdirde tapo si * cilleriyle sabit olmayanların sa - tış bedelinin paylaşmasından ha riç kalırlar. Alâkadaranın 929 ta- rihli icra ve iflâs kanununun 119- uncu maddesine göre tevfiki ha - reket etmeleri icap eder. Daha fazla malümat almak istiyenlerin 932—690 dosya numarası ile da- ireye müracaat eylemeleri ilân o- lunur. (2197) Fatih sulh 3 üncü hukuk hâ- kimliğinden: Çorlunun Muhittin mahallesin- de mukim iken elyevm ikametgâ» | bı meçhul olan Hüseyin oğlu İb- rahim ağaya: Ayşe Hanım tarafından aley » hinize açılan Oonafaka davasında cambaz olduğunuz ve ayda 60 li- ra kazancınız olduğu şühudun şehadatından anlaşılmış ve cere « yanı muameleden bahis muame * leli gıyap kararının tebliğine ka» rar verilmiş olduğundan ve buna 20 gün müddet konmus olduğun- dan 20—5—933 saat 13 te malı- kemede hazır bulunmadığınız ve tarihi tebliğinden © itibaren beş gün zarfında itiraz etmediğiniz takdirde o mahkemeye kabul o - İunmıyacağmız tebliğ makamına kaim olmak üzere ilân olunur. (2171) İstanbul 6 mcı icra memurlu - ğundan: Bir borçtan dolayı mahcuz ev eşyası ilk arttırma suretile 25—4 —933 tarihinde saat 9danlle | kadar Feriköyünde Türkbey s0 kağında 103 No. lu hanede satır lacağından taliplerin yevmi mez» kürda mahallinde bulunacak me- mura müracaatları ilân olunur . (2179) İstanbul ikinci iflâs memurlu * ğundan: Müflis Kadrköyünde Hacı Şük» rü sokağından Sütçü Anastaş Ef.- nin mallarına ait tasfiye işi bit « miş ve tevziat yapılmış olduğun dan mahkemece iflâsın kapan « masıma karar verilmiş olduğu ilân olunur. (2181) ZAYİ — Istanbul Ziraat Ban - kasına 536 numaralı (o cüzdanda yatırdığım 1112 lira 36 kuruş üç ay sonra alacağıma dair 191 —33 tarihli ihbar mektubum ü“ zerine bankaca yeddime verilen 19—4—933 hitam vade tarihli reddiyat fişini zayi eylediğimden “ hükmü olmadığı ve bundan de * layı Ziraat Bankasmı ibra eyle « diğimi ilân ederim. Nedime (2174) YE eğ iliski pe AN EŞ