18 Nisan 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

18 Nisan 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayıfa: 6 “ Buz cennet VAKIT » inde Hayat Beynelmilel lisan Kutba en yakın yerde Lâtince mi? yaşıyan Eskimolar Harp nedir ? bilmezler. müsabakaları ile Meşhur seyya veçli Profi Kristiyan geçende bir konferans verm zere Viyanaya davet edilmi kü- dair da, buzlar arasında yz molar hakkındaki konfi ya yaptığı se rini ve öğrendiklerini şöyle anla - tiyor: “Eskimoların yaşayışlarındaki hususieytleri tetkik etmeme, doğ- Tusunu isterseniz, biraz da tesadüf yardım etmiştir. Bindiğim gemi, €- bedi olarak buzlarla kaplı kala - cak şimal memleketinde kazaya uğramıştı, Dolayısile, şimal kutpu- na en yakın sahada yaşıyan Eski- moların arasında üç sene menfi gibi kalmıya mahküm oldum, Fa- kat, buna mahküm olmak demek, bilmem, ne dereceye kadar doğru olur?. Tesadüfün beni oraya nef - yetmesi, bambaşka bir muhit içer- sinde hoş zamanlar geçirmeme ve bu sahada etraflı surette tetkikat yapmama fırsat verdi.. Cetleri gibi .. Ben, bu üç sene içersinde Es - kimoların, bizim medeniyetimizin tesirinden uzak kalmış bu tabiata en yakın yaşıyan insanların âdet - lerini öğrenince, bunların, halâ on bin sene evvelki cetleri gibi yaşa- dıkları neticesine vardım. Bunlar, garbi Grönland ve şimali Kanada- da yaşıyan Esikmolardan çok da- ha farklı bir hayat geçiriyorlar. Şimal kutpuna en yakm saha - da, daimi olarak buzlarla kapalı kalacak sahada yaşıyan Eskimo - larm silâhları taştan ve kullandık- ları âletler, kemiktendir. Bu saha- ya, Avrupalılar, hemen hiç ayak almazlar. Bir Avrupalının oraya gitmesi, ancak benim © gidişimde olduğu gibi, bir tesadüf dolayısile olabilir. Yazmın ne olduğunu bil - miyen, bununla beraber kâfi de - recede zeki olan oradaki insanla - rın Avrupalı insanlar hakkındaki düşünüşelri pek lehte O sayılamaz. Onlar, Avrupalıları, “Tam insan,, değil, “Yarım insan,, telâkki edi - yorlar. Gene bu telâkkilerine göre, Avrupalıların anaları Eskimolu bir kadın, fakat babaları, bir “Ku- tup köpeği,, dir! Demek O oluyor, «i ancak anaları kendi kavmlerin- len olduğu için, bizi kısmen insan iayılmıya lâyık görüyorlar! Sövmezler, severler ! Bu Eskimoların lisanında, söv- seyi ifade eden tek eklime yok - ar. Buna şaşıyor o musunuz?, Bu, ir hakikattir. Şimdi söyliyeceğim »ye, belki daha ziyade şaşacaksı- iz: Buna mukabil, mahdut lisan - ırında sevgi ve zarafet ifade eden «birler pek çoktur. *“Harp,, nedir?. Onların lisanın- 8 bu kelime ve kafalarında — bi- im anladığımız o şekilde - bunun « manası mevcut değildir. İnsa - Ne döğüşmesi, insanların iri irlerile boğazlaşması? Fakat, çin? İşte onların bir türlü akla ikm göremiyecekleri bir şey! «biatın hamlelerine karşı koy - akla uğraşırken, hiç biribirlerini -| bu hususta da pek yüksek ve ince (le- ; kavgaları nasıl hallediyorlar?. Si - Ihtilâfları şarkı ve dans hallederler ! ı ve kâşif Nor -| vetlerini eksiltmeyi akıllıca bir iş| Leden, | mahiyetinde görürler mi? Tabii| hayır! “Peki, aralarmda hiç ihtilâf, | kavga çıkmaz mı?,, diyeceksiniz. Aksini iddia etmiyeceğim. Fakat, fikirli, saf, tertemiz duygulu ol - duklarmı söyliyeceğim. İhtilâfları, ze misalle anlatayım: Şarkı ve danslar .. yorlar, yahut iki komşu, ayniav yerinin sahibi olmak istiyorlar. İş- te, mükemmel iki ihtilâf, iki kavga sebebi! Bunu hal için, silâha dav- bakasına giriyorlar. Civardaki bü - İtün Eskimoların toplandıkları yer- lerde, iki delikanlı, yahut iki kom- şu, karşılıklı güftelerini kendileri - nin uydurdukları şarkılarını söy» liyerek, düello ediyorlar. Dinliyen- ler, hakem heyetidir. Hangisi da » ha hoş söyler, güldürür ve beğe - nilirse, kazanan odur. Eğer şarkı ile müsabakada berabere kalırlar- sa, dans müsabakası (yapıyorlar. | Hangisi daha iyi, daha çalâk, ha- | reketleri ahenkli olarak danseder - se, kazanan odur! Onlardaki aile hayatı, bizim a- ile hayatımıza örnek olması lâzım- gelecek derecede dirlik, düzen ü « zerine kurulmuştur. Daima neşeli, daima mes'ut görünen karı, koca için, bunun böyle olması âdeta bir alışkanlıktır. Pek tabiidir. Idari vaziyetleri İdari vaziyete gelince, onlarm ne mafevk makamları vardır, ne polis kuvvetleri, ne de kanunları.. Böyle olmakla beraber, hırsızlık, dolandırıcılık, gasp yahut cinayet, onlarca büsbtüün meçhuldür. Çok tahammüllü ve çok cesur- durlar. Köpeklerin sürüklediği kı - zaklar üezrinde, Ren geyikleri pe- şinde, yüzlerce kilometrelik mesa- feyi geçerler. Küçücük denebile - cek, dışı deri kaplı kayıkları için- de, balina balığı avına © çıkar ve günlerce av ararlar. Ayılar ve fok balıklarile, taştan yontulmuş mız - rak ve bıçaklar ellerinde, boğu - şurlar, çoğu, hayvanlarla boğu - şurken ölür. Birçoğu da tabiatın şiddetli hamlelerine mukavemet edemiyerek can verir. Harbetme - dikleri, kanaatle yaşadıkları hal - de, içlerinden çok yaşıyanın nadir olması, hep bu sebeplerledir. Iyilik telâkkileri Bu sahanm cenup kısmındaki medenileşmiş Eskimolar, Avrupa | kültürünün tesirini muhtelif cihet- İ lerden hayli benimsemiş bulunu » | yorlar. Halbuki, bu daha şimalde- ki Eskimolar, itikat hususunda da on bin sene evvelki cetleri gibidir- ler. Biribirlerine iyilik etmeyi, en büyük meziyet olarak tesbit etmiş- lerdir. Lâkin, nasıl?, Meselâ, bir | oğul, ihtiyar ve kötürüm anasma, l onu yüksek bir dağın tepesine çı - kararak, oradan aşağıya fırlatmak la iyilik etmiş olacağına zahiptir. Anası da onun böyle Oyapmasını İki delikanlı, ayni kadını sevi - | ranmıyorlar, şarkı ve dans müsa- | Bu lisan çok kolay | öğrenilebilirmiş! | — Malyanm ilim cemiyetleri tara- | fından ehemmiyetle tetkik olunan bir mesele, lâtinceyi beynelmilel | gre ve konferanslarda bu lisanm | konuşulmasını kararlaştırmaktır. İ oORomaya ait tetkik ve tetebbu- larla meşgul olan âli cemiyet, Ar- keoloji, tarih âlimlerinden, fen ve san'at üstatlarından bir çokları- nın esa$en lâlince bildiklerini, o- nun için bunların her içtimada lâ- tinceyi kolaylıkla söyliyeceklerini ve tezlerini kolaylıkla hazırlayabi- leceklerini anlatmaktadır. Cemiyet, Avrupanın her mem- leketinde şubeler tesis ederek lâ- tinceyi beynelmilel lisan yapma- ğa çalışmaktadır. Bu fikre taraftar olanlar, lâtin- cenin kolaylıkla öğrenilebileceği- ni, İâtincenin veciz bir lisan oldu- ğunu ileri sürüyorlar, Faşistler fırkası bu harekete müzaheret etmektedir. Çinlilerle çok şid- detli muharebeler PEKİN, 17 (A.A.) — Şinvang- İton İimanmın etrafında çok şid- | detli muharebeler olmaktadır. Bu şehir Luan nehrine doğru İ hatti rüc'atlarmın kesilmesinden korkan Çinliler tarafından dün i tahliye olunmuş ve Mançukov kuv | vetleri tarafından işgal edilmiş- ti. İ Japonlar Çinlileri Luan nehri- nin sağ sahiline doğru sürmeğe çalışıyorlar. Slmpmiiğe Pariste iki günlük kazalar PARİS, 17 (A.A.) — Dün sey- risefer kazalarında 11 kişi ölmüş ve 17 kişi yaralanmıştır. Son iki günde ölenlerin miktarı 20 ve ya- ralananların da 50 dir. karşı hürmet, itaat ve şükran bor- cunu ödemiş, demektir! Yaşlı ve artık ellerinden bir iş gelmiyecek babalar, buz kaplı düz lüklere doğru yollanırlar. Aailele - rine yük olmak istemez, onlardan ayrılır, “Nasibimiz neyse, karşımı- za o çıksın!,, derler. Nasipleri ise. ya buzlar ortasında, sonsuz Issız - lıkta aç kalmak, donmak, yahut da bir beyaz ayının lokması olmak tır. Nasipleri karşılarına çıkmakta gecikmez! Dayanıksız, bünyeleri sağlıksız, sakat çocuklar, hayat mücadelesi - nin şiddetine maruz bırakılarak e- ziyet çekmemeleri maksadile, ana, babaları tarafından buz üstüne bırakılıverirler. Sonra, ana, baba böylece onlara karşı şefkat gösler- dikleri, onları korudukları kanaa - tile müsterih, evlerine dönerler! “Buz cennet,, inde Muhakkak olan şudur, ki bu Eskimolar, kendilerine tabiatın ilham ettiği yaşayışlarından, âdet- lerinden, telâkkilerinden memnun- durlar. Bir “Buz cenneti,, nde ya- şadıklarını sanıyorlar. İçleri rahat- tır. Bize tahayyülü bile üşümek hissi veren muhitleri, ürküntü ve - ren hayat mücadeleleri, (dehşet veren itikat tezahürleri, onlara ister. Gözayşları arasında, vedala- şırlar, sonra oğul, vazife telâkkisi- diyor. Saadet, zaten bir telâkki mese- : mes'ut yaşamak imkânmı temin e- | Viyana sarayında yıldızı tika yüzünden öldü | bütün Berlinde son günlerde dürülmüştür, . Bu adam, Erikyan Hanussen ismindedir. Fakat, bu, onun ken- disine sonradan taktığı, medyum | sıfatile faaliyet göstermesi sında işitilen ismidir. £ Asıl ismi, Herman (o Ştaynşnayderdir. Bir matbaa sahibidir. sıras Bir çok kurşunla öldürülen bu bütün dünyaca tanınmış medyu- mun üzerindeki binlerce marka, parmağındaki kıymetli yüzüğe, kı ravatındaki pırlanta iğneye, al- tın, saat, kösfeğine (o dokunulma- mış olması, gümüş saplı bastonu- nun, kendisinin düştüğü (yerden biraz ötede bulunması, soymak i- çin değil, intikam almak makza- dile öldürüldüğüne delil sayıl- maktadır. Menba keşfi ! Bu cinayet vesilesile, gazete- yatından uzun uzadıya bahsedi- yorlar. Erik Yan Hanussen, taliin ken- disine büyük yardımı dokunan in- sanlardandır. Meşhur edebiyat ta- rihçisi doktor Morits Ştaynşnay- derin torunu olan bu adam, bir çok işlere girip çıkmış, Viyanada | bir canbazhanede ipnotizme nu- maraları yapraken, dikkat uyan: dırmıştır, Gizli şeyleri meydana çıkar- mak hususiyetinin Oküçüktenberi etrafındakiler tarafından sezildi- ğini iddia eden Hanussen, Büyük harp esnasında Bosnada askerli- ğini yaparken, civarda bir mem- ba keşfetmek teklifi karşısında kalmış, muhakkak keşfedeceğini söylemiş ve hakikaten gizli bir memba izini bulmuştur. Viyanadaki tecrübe Muhtelif varyete truplarında talepati numaraları yapmış olan Hahussen, Büyükharp devam et- tiği sırada, mezuniyet almış, Vi- yanaya gelmiş, orada birçok müm taz şahsiyetlerin bulunduğu bir toplantıda hazır bulunanlar tara- fından kendisine telepati delâleti- le meydana çıkarılmak üzere ba- zı tekliflerde bulunulmuş, bu ara- da Arşidüşes Blanka İmmakula- ta, kapalı zarf içnide üstü yazıl mamış bir mektup uzatmış, “bu mektubu benim kime yazdığımı keşfet ve al, ona götür. Mahare- tini göster!,, demiştir. Bunun üzerine, mektubun ya zıldığı kimseyi nasıl bulduğunu, Hanussen hatıralarında şöyle an- latıyor: — Zarfı aldım. Oturanlar a- rasında dolaştım.. Beşinci sıraya varmca, mektubun verileceği kim- senin yanma yaklaştığımı hisset- tim. O sırada oturanları şöyle ha- fifçe, birer birer yokladım. Tam ortada oturan beyaz sakallı bir zatın önüne gelince, irkildim. Son ra, önünde eğilerek, bu zata mek- tubu uzattım. Yıldızım parlamıştı ! Bu anda, sessizlik içindeki sa- londa Arşiduşesin heyecanlı sesi, işitildi: “Olur şey değil,.. buldu. Mek- tadan kaldırarak, mücadele kuv- le bu hareketi tamamlar, Anasına |lesi değil mi?. Ha öyle, ha böyle!,, tubu yazdığım zat, odur!,, Medyum Hanussenin ler, medyumun macera dolu ha-, ölümü Hayatı maceralarla dol! olan meşhur adam! parlıyan bu adamın, pek rüldüğü zannediliyor | Buzst, imparatorun bir lisan yapmak, beynelmilel kon | dünyaca tanınmış bir medyum öl- | doktoru Kertsldi. Herkes bei kışladı. Gerek doktor, ge | siduşes, gerek salonda başka mümtaz şahsiyetler, bU da Arşidük Leübold Salvatu” jen ve Fredrik hepsi beni İtebrik ettiler. Bu tecrübe ile denbire yıldızım parlamıştı! Büyükharpten sonra, sen, Avrupayı, Amerikay!, kayı dolaştı. Avrupaya dö zaman, aleyhine bir dava 9" Kendisini yalancılıkla, J lıkla ve dolandırıcılıkla diyorlardı. “Laytmerits o dav! denilen meşhur dava görüldü Muhakeme edilirken Suçlu mevkiinde o oturan nussen aleyhindeki iddialar! detle reddediyor, “ben, hakiki medyumum.. Beni imtihan lirsiniz!,, diyordu. Mahkeme müdafaanın yerine (o getirilm kabul etti. Kabiliyetini mak üzere kendisine grafolojit lepati ve medyum meseleleri © rildi. Ehli vukuf sıftajje hazır y lunan mütehassıslar arasında “| ruf Praglı ruhiyatçı profesör f şer de bulunuyordu. o Hanı kendisine verilen vazifelerden ! ğunu halletti. Neticede mahki beraetini kararlaştırdı. Kararın esbabı mucibesidii bu adamım fevkalâde ruhi ef yetleri haiz medyum olduğu” mahkeme heyetinin gözlerile #| rüp, buna kanaat getirdiği zil diliyordu. Şöhret, âfettir ! Bu dava ve bu karar, Hani” | senin (şöhretini arttırdı. Fakfi birçok ta düşman karşısma Çi Bunlardan Helvig ve Hayland simlerinde iki âlim, onu şiddet tenkit (e ettiler, aleyhinde yazli neşrettiler. Bu aralık vaktile # verdiği hususi kâtibi de, eski e disi aleyhinde, bazı ifşaatta lundu, bir broşür bastırdı. şet zamanlarda, işi gündelik politi çılığa döken Hanussen, Berli ş çıkan bir mecmuada Almanya” âtisine dair “şöyle olacak, böy” olacak!,, yollu bazı haberler retmekle meşgul oluyordu. Politika intikamı ! Almanyada muhtelif siyasi reyanların kaynaştığı ve çatışdı bir zamanda, bu gibi neşriyi” bulunması, verdiği siyasi gay , ne zıt bir haberine kızan birisi i rafından, intikam maksadile” dürdüğü kanaatini kuvvetle" mektedir. İşin iç yüzünü meydana er mak için, tahkikat derinli | yor. / v y . ui İM. Lebun'ün bir mektub. LÖHAVERE, 17 (A.A.) “ Herriot, ile de France vapur geldiği zaman reisicümhurun | mektubunu bulmuştur. Reisicİ” hur, bu mektubunda şöyle di or Bu ufak yazı ile Atlas gesi İ yanusunun kapısını açtığını? *. da size selâmlarımı ve temi imi iblâğ ederim. 2 rim ğ ri vi Size iyi seyahat müsmi zife ve mes'ut bir avdet tef ederim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: