18 Nisan v — akım Büyük Romanı Tefrika X510 | KİMSESİZ ika, ki E. Çocukça ya : ij Pıyor, fakat ağır başlı bir gibi düşündüğü zamanlar vi kli bk istediği gibi, ya- Sai ği Yaşamakta devam en henüz hayatına mü- «, © etmedim., Okuyor,” estiği zaman çalışıyor. Aklıma estiği zaman Aşımıyor. Bir gün bana: Züzellikle her şeyi yapabi- töz Fakat zorlukla ,Seçirilemez,, dedi. “Annesinin ahbaplarından hiç ini sevmiyor.. Onlara tamami » teli, yt. Bir gün apartımana d Sidenlerden bahsettik. Kö- Sinin başından öptü: deği. yalnız bunu severim..., Se, Miri bana alara çok sıkıldığımı itiraf Am öldükten sonra çok sıkıntı Sektim., Çok güç vaziyetlerde kal- im. Fakat o zamanlar hiç ol - 2 hürdüm. Kendime, benli - ix sahiptim.. Ahbaplarım var - “ Bu ahbaplar, anem oldular.. Hür değilim .. liğim başkalarının elinde .. rada, aşağı yukarı bir İmei © Yaziyetindeyim.. yi ax, Biye elinden kalemi bırak: Mis, artık fazla bir şey yaz» 81 doğru değildi. İşte coşuyor - ti İste içinin dertlerini dökecek Sep emek vakti yaklaşıyordu. Tâya sakin oturması, güler yüz termesi lâzımd., irden kapısı vuruldu. Açıldı: >> Şadiye Hanım, ninem, uihaydı.. ia diye birdenbire döndü.. Göz- Yaşlıydı. Yaşları yanakların - N süzülüyordu. Seniha, Şadiye» in ağladığını görünce, kapının e kala kaldı.. Ne yapaca- Yaşırdı.. Meyus bir tavırla â- deta boynunu büktü. diye, bir iki hareketle ya - * larmı kuruladı.. Gözlerini sil- , © Seniha, dedi, kapıda durma Seri gir... Seniha kekeledi: hiz Affedersiniz Şadiye Hanım, m ettim. Amma nineri söyl “ZE by notayı gönderdi. Üiyenleri akompanye edecek deyiniz. Bir kere göz gezdirsin, > Ver yavrum, peki.. — Canmız bu gece hiç piyano istemiyor değil mi?. Çal i,yın.. Yorgunsunuz, keyifsizsi - * Sizin yerinize ben çalarım.. a May rek kür ederim Seniha, ni- n esiri baş üstüne, yorgun Toni Yalnız, babam öleli da- * ay olmadı da.. Kalabalığa k, eğlenmek istemiyorum. k; *niha, sıcak ve samimi bir ses- N Hakkınız var, dedi, sazlık ta iyi değildir. büt fakat İnsan » bütün yeise kaptırır. > Evet Yavrum, hem sen yal - ine ie kadar yeis verici oldu: a tahmin edemezsin. Eh Gi ahmin etmiyorum, biliyo - m harımefendiciğim. Ben| bugün benim | Şari rksx | i böyle bakıyorsunuz?, Size Nakleden: Selâmi Izzet rum.. Çünkü bende de... Birden sustu, dudaklarını ısır * dı.. Gözlerinde, derin bir elemin izleri göründü.. Odanın ortasın - da, ayakta, kımıldamadan duru - yordu.,, Şadiye dedi ki: — Seniha haksızlık etme. — Kime karşı haksızlık ediyo- rum?, — Yakınlarınıza.. — Nineme, babama karşı mı?. — Evet, ninene, seni seven ba- bana!.. — Buna sevmek denmez Şadi - ye Hanım, onlar, beni ancak va - kit buldukça ve boş kaldıkça se - viyorlar.. Dudaklarmın kıvrımlarındaki acılık, sesinin titreyişinde de var - dı. — Seni sevdiklerine eminim Seniha; yalnız herkesin sevmesi bir değildir. — Onların sevme tarzı, bir ev- lâdı tatmin edemez, mes'ut ede - mez.. Her halde ben bu kadar s€- vilmekten memnun değilim. İçki, misafir, dans, ziyafet, piyano, si- nema, tiyatro, kumar arasında se- vilmek istemiyorum... Her halde kimse benim taraflarımdan sevil - mek istemesin.. Benim kalbimi kapacak birini ben deli gibi kışkanırım.. Onu havadan, sıdan kıskanırım. Yalnız benim olsun isterim. Çünkü ben seversem, iyi severim ve sevdiğim yalnız benim olsun-islerim., Çok hassas, ayni zamanda da çok kazakım. Bunları bir nefeste söyledi. . Kaşlarını çatmış, alnını kırıştır - mıştı.. Şadiye, sözünü kesmemişti.. Bi- tirdikten sonra dedi ki: — Seniha, hayatta mes'ut ol - mak için, verilenin karşılığını beklemek lâzımdır. Çok verecek- sin, mukabilinde az alacaksın .. Başkalarının, kendin gibi olma - yışlarını kabul edeceksin.. Seniha, ateşli bakışlarını Şadi » yenin gözlerine dikti: — Samimi mi söylüyorsunuz?. Yoksa kendinizin de inanmadığı - nız şeylere beni inandırıp teselli mi etmek istiyorsunuz?. — Sana, hayatımda tecrübe et- tiğim şeyleri söylüyorum Seniha, — Öyleyse ben hayatta mes - ut olamıyacağım: o Yüzüme neye yalan içimi döküyorum. Birden sustu ve sözü çevirdi: — Sizin boş yere başmızı ağrır tıyorum, Bunun manası yok. Ney- se, birdenbire odanıza girdiğim için tekrar affediniz. Kapıyı bir iki kere vurdum ama, ses çıkar- söylemiyorum, | madımız. — Duymadım.. — Ben de duymadığınıza hük- mettim de içim rahatladı. — Neden?. Seniha kıpkırmızı oldu: — Ben böyleyim. Aklıma bin türlü fena şey gelir. Kapıyı vurup da ses duymayınca, hastalandmız zannettim, Bunun için hemen ka - pıyı açtım, (Devamı var) DİLİMİZ a Yeni 14 sözün karşılığı | ve kullanılışları 1 — SADME: Çarpma. (Tren- lerin biribirine çarpması çok kor- kunç olur.) 2 —SAİK: Dürten, yeden (Bu iş durup dururken çık- maınıştır. Onun bir dürteni var - dır.) 3 — SAMİİN: Dinleyiciler (Dinleyiciler, iyi konuşan, iyi dü- şünceler söyliyen sözenleri yorul- mâdan saatlerce dinlerler.) 4 — SEBEP: Bahane, ötürü (Hecl gel- di cihana, baş ağrısı bahana.) (Bundan ötürü gelmedim.) 5 — SECDE: Yere kapanma (Eski Mı- sırda Firavmlar ahaliyi yere ka - pandırarak kendilerine taptırırlar. dı.) 6 — SEHER: Tan ağarması (Tan ağarırken yola çıktık.) 7 — SERAP: Alğım salğım (Kamusu Osmani: Mehmet Halâsi. 4 üncü kısım sahife 19) 8 — SİCİL: Kü- tük (Çocuklar doğar doğmaz nü- fus kütüğüne (Okaydolunurlar.) 9 — SİHİR: Büyü, (Falerlrk, bü- yücülük Türkiye cümhuriyetinde yasak edilmiştir.) 10 — SİPER: Siper (ıstılah), kalkan (Eskiden kalkan kullanılırdı amma şimdi o, yeni silâhlara karşı koyamı - yor.) 11 — SIR: Gizli (Bu sözü sade sana söylüyorum, gizli kal - sm.) 12 — SİTAYİIŞ: Öğüş, öğ- me (Seni öyle bir öğüş öğdü ki orada bulunanlar parmak ısırdı - lar.) 13 — SİTEM: Gücenme. 14 — SUTUN: Direk (Binbir di. rekte eskiden pek meşhur bir ba- takhane varmış!) Yabancı sözlerin karşılıkları Kadıköy Lisesi hocalarının buldukları karşılıklar Rahat — Dinlenme, işsizlik, uygun, kullanışlı, kolaylık, bol: (Bugün evde oturup dinlenece - gim.) (İşsizliğe alışma güçlükle çalışırsın.) (Hele ayağıma uyğun bir kundura bulabildim.) (Bija - ma entariden daha kullanışlıdır.) (Büyükada bol bol bir saatte do- laşılır.) Reca — Umma, yalvar- ma: (Benim şu işimi yapmanı senden umarım.) (Kendisine çok yalvardım istediğimi yapmadı.) Risale — Kitapçık: (Yeni çıkan kitapçığı gördün mü? Rüşvet — Yutu: (Yutuyu almea işi çabuk gördü. Rivayet — Anlatma: (Bu iş için türlü anlatmalar var, han » gisine inanmalı? Riza — Boyun - iğme, istek, katlanma: (Onu kır. mamak için söylediklerine boyun eğdim.) (Yolculuğa buyruğumun isteğile çıktım.) (Senin yolsuz iş- lerine ka'lanamam.) Ruh — İç, öz: (Buranın havası içe sıkıntı ve- riyor.) (Öz çıkmea adam ölür.) (İşin özünü anlamadan yapmağa kalkışma.) Ruhani — Özük: (Ö- zükler, açım işlerinden uzaktır - | 54 üncü ilkmeklep hocalarının | buldukları karşılıklar Vahşet - Yabanilik. Vahamet - Kötülük. Vaki » Olağan. Vasıta - Olanğ bulunan, ara. Vebal — Ve Jcit- Kendinden geçme. Veda - Ay rılık. Velhasıl - Kısaca. Vesika — Vicdan - Öz can. Yadigâr - Arma- ğan. Yakin - Beri. (Yani - Daha doğrusu, Yegâne - Biricik, Yeis - Bıkıntı. (Tasalı bıkıntı). Birinci ükmektep hocalarının buldukları karşılıklar Şahıs - Öz. Şahit - Tanık, gören, Şahsiyet - Benlik. oŞaibe - Leke. Şair - Doğurucu, yaratıcı. Şiir - Düzenli söz. Şataret . Sevinç. Şevk - İstek, Şart - Bağ. Şayia - Yayınç, duyunç. Şer - Kötülük, kö- tü. Şeref - Yücelik. Şerait - Tanrı buyruğu. 44 üncü ilkmeklep hocalarının buldukları karşılıklar Şahıs - Kendi, kişi, Şahit - Gö- ren. Şahsiyet - Benlik. Şaibe - Le- ke, yüzkarası, Şetaret - Sevinç, güler yüz. Sevk - İstek, dilek. Şart- Bağ. Şayia - Duyulma. Şer - Kötü. Şeref » Ululuk. Şeriat - Tanrı tü » resi. 55 inci ilkmektep hocalarının buldukları karşılıklar Efsane - Uyduruk, Ehemmiyet - Değerlilik. Ehil - Us- ta. Elim - Acı, acıklı. Emanet - A- riyet, Emare-İz, Emel- Dilek, Emin - İnanılan. Emniyet - İnanç 5 inci ilkmektep hocülerinin buldukları karşılıklar Habrt - Susturmak, mat olmak, Hacim - Boşluk, iç, kaplayış. Ha - il - Önliyen, engel. Haiz - Var. Ha- mi - Koruyucu. Haps - Kapanık. Harç - Katışık, çıkarmak. Hasar - gun, döküm. Hazine - —. Havi — Havi « Edinik. 3 üncü ilkmektep hocalarının buldukları karşılıklar Fark - Ayırt. Farzetmek — Far sahat - Pürüzsüz, açıklık. Fasile - Avalık. Fatanet - Anlayış. Faza »| Boşluk. Fazla - Çokluk, artkaç.| Felâket. — Feragat - Vazgeçmek, Fert - Kimse, Fesat - Kötülük, Fe- sih « Fesh - Bozmak, Dağıtmak. | uydurma. | Döküntü. Hasle - — Hasım - Ya | ğm. Hasta » Bitkin. Hazan » Sol » | ö6 ıncı ilkmektep hocalarının buldukları karşılıklar Cadde - Ulu yol. Cahil - Bilgi» siz. Caiz « Olabilir. Cali - Yapma. Camit - Donuk. Canip - Yan. Ca - sus - Gözcü, düşman. Cazibe» Çekme. Cazip « Çeken. Cebir « Zorlama. Cephe « Ön. Cerrah - Ya- ran kimse. 10 uncu ilkmektep hocalarının buldukları karşılıklar Şahıs - Kişi. Şahit - Gören, inan dıran. Şahsiyet - Benlik, Şaibe - Leke. Şair - Ozan, duyarak ya - zan, içten söyliyen, Şiir - Duygulu | söz. Şetaret - Sevinç. Sevk - İstek, ışık. Şart - Bağ. Şayia - Yayılma, | Şer - Kötülük, Şeref - Un. Şeriat- | Doğruyol. 15 inci ilkmektep hocalarının buldukları karşılıklar Haber - Ses. Hâdise — Hafıza- Ezberlik. Hâkim - Buyurgan. Ha » ruş, görünüş. Halis - Öz. Harika - ra - Anma. 20 inci Ükmektep hocalarının buldukları karşılıklar Fark - Aykırı. Farzetmek - Öy» İle saymak. Fasahat - Açık söz, Fa- sile - Soy. Fatanet - Anlayış. Feza- ! Boşluk. Fazla - Artan, çok. Felâ « ket - Kötülük. Feragat - Vazgeç « me, Fert - Tek olan, Fesat - Yol « suzluk. Fesih - Bozma. Ji inci ilkmektep hocalarının buldukları karşılıklar yırma, tanıma. Farz “etmek, - Tutma, tutki, saymak. Fasahat Duru söz. Fasile - Anlayış. Faza - Boşluk. Fazla. Ar- trk, geçme, elçekme, Fert - Kişi, kimse. f suzluk. Fesih - Bozma, kaldırma, dağıtma. İ 40 ıncı ilkmektep hocalarının buldukları karşılıklar mak. Fasahat - Düzgünlük, Fasile- i Küme. Fatanet - Anlayış. Faza * Boşluk. Fazla » aşırı, Feragat » Vazgeçme. Fert . Tek. erer Yolsuzluk, bozgunluk. Fe” sih » Bozmak, kaldırmak, vETANUENE BERATI YANONATEUEYEARENEEEANEEDEAEEEEEEEENEE EDAK EEE NASA EEE Atinalı Yüksek mektep talebesi şehrimizde lar.) Ruhsat — İzin: (izin alırsam? bu yaz Anadoluyu dolaşacağım.) Rükün — Temel, direk: (Baba, evin temelidir.) (Ordu, yurdun temeldireğidir.) Rüşt — Ergenlik (Adam, ergenliğe varmadan ia- ına sahip olamaz.) Rütbe — Sıra, basamak: (Askerliğin son basa - mağı müşürlüktür.) (Onun sırası benimkinden yüksektir.) Şehrimizde dolaşan Yunan gençleri Atina Darülfünunu ve yüksek mektepleri ( talebesinden seksen kişilik bir gurupun paskalya tatil lerini geçirmek üzere şehrimize| geldiklerini, Galatasaray lisesine misafir edildiklerini yazmıştık. Yunanlı talebeler dün rmda kendilerine o mihmandai yapan Türk talebelerle birli şehrin muhtelif yerlerini gezmiş” İ lerdir. Talebeler şehrimizde bir. hafta kalacaklardır. i kimiyet - Buyurganlık. Hal - Du « Hasılat - Verimler. Hassas - Duy- © | gulu. Hatır - Gönül, Saygı. Hatıs © Fark - Benzemeyiş, seçme, as Soy. Fatanet- “ Artan, kalan. Feragat - Vaz » © Fesat - Çürüklük, Bozukluk, yol - Fark - Ayırt etmek. Farz - Says Felâket — #