Sayıfa: 10 18 Komşularımızı, tanı yalım, öğrenelim ! / Bulgar ordusu Trakyayı ? alel muktedirmiş ! Bulgaristanda akalliyet namına bir şey bırakmamak .. İşte gaye budur Geçenlerde Edirne kurtuluşu - nun tes'idi esnasında bazı ahali- nin galeyanı nedense Bulgarların pek gücüne gitmiş olacak ki Bul gar gazeleleri el'an daha bundan Bul- garların bu neşriyatından bahset- meden evvel karilere iyi tanıdı - uzun boylu bahsediyorlar. ğım Bulgaristan hakkında biri z| malümat vereceğim. Bulgaristan halkı etraflarında - ki kalın ve kıramiyacakları zinci- ri nazarı dikkate almadan hiç bir hükümette olmıyan ve hiç bir mil- İetin aklımdan geçmiyen boş hul- yalar peşinde koşuyorlar, Şimal - lerinde 18 milyonluk Romanya - nın, garplarında 16 milyonluk Yu goslavyanın, cenuplarında 15 mil- yonluk Türkiye ve 6 milyonluk Yunanistanm mevcudiyetini unu - tarak bu milletlerin haklı galeya- nırnı mucip olan muhacir cemiyet- leri teşkiline kalkıyor ve bu cemi- yetlere resmi makamlar da müza- heret ediyorlar. Bugün Bulgaris - tanda faaliyette olan Dobrice, Ma kedonya, Trakya cemiyetleri diye barbar bağırmasile tezat teşkil e - den Rodna Zaştita ve Kubrat e- kalliyetleri tehcir cemiyetleri var- dır. Rodna Zaştita cemiyetini Stan boliskinin katline sebep olarak mevkii iktidarı elde edebilen Çan kof isimli biri meydana getirmiş - tir Her iki cemiyetin gayesi Bulgaris- tanda ekalliyet namına bir şey bı- rakmamak ve her fırsatta Bulga - ristanın komşu devletleri aleyhin- de neşriyat yapıyor, ve bu neşri « yat ta resmi Bulgar makamları ta- rafından susturulmuyor. Dün Bul- garyadan adresime yollanan Bor- gazka poşta gazetesinde gene E - dirmedeki tesit hakkında uzun bir yazı gördüm. Yazıda Bulgar mec- İisi hariciye encümeninde M. Mu- şanofun bu mesele hakkında iza - | hat verdiği yazılmakta ve kala - balık kitlesinin Bulgar konsolos « hanesini taşladığı camlarını kırdı- ğı ve cebren konsoloshaneye gir- miye çalıştıklarından uzun boylu bahsedilmektedir. Eylül ayı içinde Bulgaristanda ufak bir seyahat yapmıştım. Bur- gazdan Sofyaya gidiyordum.Kom partımanda üç kişi idik. Yolcular- dan biri bu yazıda bahsettiğim Burgazka poşta gazetesi sahip ve başmuharriri Grot İvanof, diğeri yanbolu çiftçi Meb'uslarından is- mini hatırlıyamadığım bir zat idi. Bir köşeye çekildim. İki yolcu Bulgaristan siyasi vaziyeti, fır - ka mücadeleleri etrafında müna- kaşaya tutulmuşlardı. Poturile ku- şağı ile köylü entarisi iletam bir Bulgar köylü tipinde olan çiftçi meb'us ara sira bana da giriştik - leri münakaşayı tasdik ettirmek istiyordu. En nihayet dayanama - dım: —Ben Bulgaryalı değilim, Tür- kiyeliyim. Dedim. Her ikisi birden: —Ya demek Türkiyelisiniz, ya- ni Türksünüz. Dediler. Ve münakaşalarını bir tarafa bırakarak bahsi Türkiyeye çevirdiler. Gurut İvanaf; — Muşanof Ankaranıza kadar gitti. Türk Bulgar dostluğunu kur du, fakat sz de bilirsiniz ki dostluk Bulgarlar arasında bir ak -İ si tesir bırakmıştır. Siz ve biz hiç bir zaman dost clamayız oçünkü ortada koca bir Trakya ve Edirne var, Bizim siyasetimiz mümkün mertebe bize dinen ırkan daha yakın olan Yugoslavrlarla anlaş - maktır. Bugün hiç bir Bulgar yok- tur ki Edirne ve Trakya sizde kal- dıkça dostluğumuzun haki bileceğini düşünsün ded Bu cümle beni güldürdü, Ken - disini ve Bulgarları dev aynasın - da gören bu Bulgar gazetecinin siyasi mevcudiyetlerini nazarı dik kate almadan söylediği hayretimi mucip olmuştu. - Sözleriniz sizce belki doğru olabilir. Fakat unutmayınız ki Bulgarlar bugün Türkiyenin dost- luğuna gelince onlardan Çarib - rod'u Yugoslav Makedonyasmı is- ki ola - sözler tedikçe buna muvaffak olamaz -| smız. Zaten Dobrice yüzünden Ro menlerle, Yunan Makedonyası yü zünden Yunanlılarla aranız açık- tır. Fakat biz sizin Trakya hulya- nızı mazur görüyoruz biliyoruz ki bunu yapailmek her halde Bul - garistanın başaramıyacağı bir iş - | tir. Dedim, yüzüme karşı bilâ per - va Edirneyi alacağız diye bağı - ran bu Bulgara ancak böyle bir cevap ( verilebilirdi. e Cevabrma meb'us ta, gazeteci de çok kızdı - lar, Ve: — Bulgar ordusu Trakyayı al- mıya pek âlâ muktedirdir. Dediler. Artık münakaşa alev - lenmiş çığırından çıkmış gazeteci- nin bu saçma sözleri beni sinir - lendirmişti. Zavallı gazeteci haki- katen acınacak hallerini unutarak nelerden bahsediyordu. Cevap ver dim: — Hangi Bulgar (ordusundan bahsediyorsunuz. Nöyi muahede - sinin 40 bin kişi olarak tesbit et - tiği memleketiniz asayişini temi « ne memur askerlerinizden mi?.. Yoksa daha başka bir ordunuz mu var?.. Eğer başka ordunuz yoksa mevcut ordunuzun o Yunanlıların Petriç kasabanızı ( işgallerindeki iyi biliyorum. Afalladı, sersemleşti. İmtihana çekilen bir ilk mektep talebesi gibi şaşaladı, devam ettim: — Ben, Dedim. Bulgarları Bulgar ordu- sunu pek iyi biliyorum. Eğer siz bu sözünüzü başka bir yerde tek - rara kalkışırsanız size (gülerler. Rica ederim bu Hahsi kapayalım. Sustuk. Trenimiz bütün hızile sofyaya doğru ilerliyordu. Grut |- vanof sabredemedi, bir müstantik edasile sordu: — Bulgaristana ne için geldi - niz efendi, — Gezmiye ve Bulgaryayı Bul garları görerek Türkiye hakkında ne düşündüklerini yerinde müşa « hedeye geldim. Memleketime av- detimde bu müşahedemi mensup olduğum gazetelere yazacağım. Dedim. Gazeteci gene şaşaladı. Bir Türk gazetecisile karşılaşmak ve bu gazeteciye Edirneden Trak- | yadan bahsetmek hal bu | ” a EA LEE AZİZ Otomobilin frenleri gıcırdıya - İ sak durdu.. İki santim daha yürü- | müş olsa muh ak ezi Orhan henüz daha ke parlamadan taksi saati ve A to- narin da damalı çizgi olmadığı için hususi oldu lin pencere en bir genç kız ba- şını uzattı ve: — Biraz dikkat edemez niz?. | Diye | Orhan — A... de bir istelik azar dini i toparladı: önenelim, hem işitelim.. em la gidiyorsunuz... enç kadın geri çekilen Orha-! den- otomobili sürerken İ öna dudak bü İ nm önün üştü, sonra, Tale simle Ayaspaşa arasındaki garaj- lardan birisine girmiş, otomobili bırak: Orhan, Taksim meydanından —hüdise orada olmuştu— otomo- | bilin girdiği garaji gördü.. Ve er- tesi gün ayni garajdan, otomobi - lin çıkmasını bekledi, ve bu sefer, kasten otomobilin önüne atıldı... Otomobil, gene bir gün evvelki durdu .. | Ve gene bir gün evvelki gibi baş gibi tam onu ezecekken pencereden göründü: — A.... Gene mi siz.. — Evet, gene ben... Genç kiz kahkahayla gene gitti, garaja girdi., Orhan, o güne kadar şöyle böy le kadımlarla tanışmış, hiç biri - | siyle “aşk,, denilen hastalıkla mü- nasebette bulunmamıştı.. çok garip olan meşguliyeti, bu gibi gülerek Esasen hislerle meşgul olmasına mâniy - di. Orhanım muayyen bir işi yok- tu. Zühuratla yaşardı.. gin bir seyyaha kâtip olarak tanr- yanlar olduğu gibi, eroin İ olarak tanıyanlar da vardı. Bazan |da Paristen modeller getirir, bu - Onu, zen - tüccarı İ rada satardı. işsiz dolaşır, vakit par - İmağındaki yüzükle kravat iğne - sini Emniyet sandığma götürür - dü... o şaşırtmıştı. — Demek gazetecisiniz, demek meslektaşız, diye atıldı. Artık mes lektaş ve dost (7) olmuştuk. Sof- | yaya kadar bana gösterilen kal ganlık misafirperverlik, Bulgarya Türklerinin milyonerler gibi fe - rah fahur yaşayışı hakkındaki iza hatlar şaşılacak gibi idi. Zanne - dersiniz ki az evvel Edirne ve Trakyadan bahseden gazeteci bu İ değildi. İşte size Bulgar karakterini gösteren güzel bir misal ve emin olunuz ki bütün Bulgarlar e kendi varlıklarını, kendi vaziyetlerini u- de koşar, muhacir cemiyetlerine candan yardım eder o zâhiren de dost örünürler... Bulgar gazeteci « nin hulyacılıktaki (o Donkişotvari kabiliyetini gördükten sonra Bul- garların bizimle hakikaten dest »y olacaklarına artık siz inanın kari.. İşte Bulgaristan bugün bu dü - şüncede insanlarla doludur bunlar komşu milletlerin tabii te - zahüzratlarını gördüler mi yayga ve 1 belli olan otomobi » | misi -| ik hanım, biraz faz -| Bir çok zamanlar da | Otomobildeki kız, Orhanda ga-| nutarak böyle boş hulyalar peşin- | |rip bir his uyandırmıştı. Onu mü» | İ emadiyen görmek istiyordu.. Bu - nun için ertesi ve daha ertesi gün- ler az kalsın ezileceği yere gid fakat'ne otomobil, ne de| Orhan, beşinci gün de boş yere bekleyince | ce, garaja doğru yürüdü . Kapısından içeri baktı.. İçerdeki er arasından aradığı oto- mobili tanıdı... Orhanın kapıdan baktığını gö - ren garaj sahibi: Bir şey mi aradınız efen | dim? Diye sordu... | | — Otomobilim için bir yer var mı diye baktımdı.. — Var efendim, buyurunuz.. Orhan içeri girdi. Lâkayit bir| vaziyette, otomobilleri seyreder - ken sordu: — Şu otomobil güzel bir oto- bil! — Evet efendim, fakat na ya - zik ki dört gündür dışarı çıktığı yok... — Neden?. — Bu araba Semahat Hanım - efendinindir.. Çok zengin ve dul| bir hanım.. Yalnız biraz sinirli ol- tutamı -| Bir hayli zamandır şoför a - duğu için yanında $oför yor. rıyoruz, kimse onun yanmda ça- lışmak istemiyor... — Ya... Benim bir tanıdığım| var, onu göndereyim de bari. — Çok iyi edersiniz efendim.. Zaten kendisi şurada Ayaspaşada oturuyor.. ği Orhan adresi alır almaz fırladı, | mükellef bir apartımanın kapısın- | da nefes almak için durdu. Sonra titriyen bir elle zile bastı.. Dai içeri aldılar. Hizmetçi ne| için geldiğini sordu: — Hanmnefendi bir şoför isti -| yormuş ta... Hizmetçi Orhanı yukardan aşa- | ğı bir süzdü, hafifçe gülerek kapı- dan çıktı. Bir dakika sonra kapı aralığından fıkırtılar duyuldu ve çeriye yetmiş yaşından aşağı ol mıyan, yüzü allık pudra içinde, | parmaklarında yüzükler, boynun da gerdanlık bir cadaloz girdi, Or- İ hanın yanına yaklaşarak süzdü: — Şoförlük için mi geldiniz?. Orhan kekeledi: Evet efendim.. Semahat Ha- nımefendi bir şoför arıyormuş di- ye işittim. — Semahat Hanım benim.. Şo- i för aradığım da doğrudur.. in İ bir türlü (cadaloz gözlerini süzdü ve mânidar bir surette baktı) tab- (sma uygun bir şoför bulamıyo - rum.. Maamafih siz pek hoşuma İ gittiniz.. Yalnız haberiniz olsun, ben çapkınlardan | Ha Orhan renkten renge giriyor .. Midesinde bir bulantı hissetti. . .| Fakat öğrenmek istediği mesele İ için nefsine cebretti, sordu: — Lâkin ben bir kaç gün ev-| vel garajda sarı saçlı bir.. - Ha.... Ikbal mi?. Allaho i hanzır kızın belâşmı versin.. Be -| nim hizmetçimdi.. Mütemadiyen İ gider otomobille dolaşır durur - du.. Galiba otomobil kullanması “| nı bundan evvelki şoförden öğren» | miş... Zavallı ben, olan bitenden haberim yok... hoşlanmam ... Hem şoförü hem| Yİ Memieket Habe F Meikez' kankası kooperatifi MUĞLA, 17 (A.A) 7 merkez kazası zürrar k© nin 932 senesi umum b lantısı yapıldı. Kooperali seneye daha kuvvetli di. Kooperatifler 35 kö: ortaktan müteşekkildir. İhtiyat sermayesi 10 İ yüz küsür, taahhüt edile? yesi 137 bin lira, tahsil © maye 59 bin liradır. Ort duatı 20 bin 950 lira ve P* | nakit sermayesi 80 bin yö ya varmıştır. i 933 senesine ait faali? 1 ha iyi neticeler vereceği © lunmaktadır. Boluda bir yangı” Bolu Karaçayır mabt” Ilıca yolu sokağında kahvö seyinin evinden yangın Şi” kâmilen yandıktan sonra rülmüştür. Yangının söndürülmesi” ni itfaiye aletlerinin ve m#” arasında tesisine başlanıl#”* polarının çok faydaları tür. Bir polis bir kaçak vurdu Balıkesirde Osmaniye lesinde Kâzım Efendi ismi" polis memuru İhtisas maf N since hakkında zorla getiri” rarı verilen bir kaçakçılık ” nunu önünden kaçarken # dan vurmuştur. Vurulan kaçakçılık 9 geçenlerde evinde yüz Yi kilo kaçak şarap bulunan sas mahkemesinde muh3” dilmekte olan Mehmet oğl" mettir. Yarası hafiftir. memleket hastahanesine k* k larak tedavi altına alınmıf!" - Kızılçullu'da bir cin” İzmirde Kızılçulluda bif yet olmuştur. Amerikan ” - civarımda iki koyun sürücü” sında bir koyun işinden b kavga neticesinde Giritli met Ali, Giritli Hasanın kamasını saplamış, Hass” surette yaralanmıştır. Hs tahaneye kaldırılmış, Meb” de tevkif edilmistir. Tabancalı kadı? İzmirde Tepecikte Çeşmi kağında Şerif kızı Sıdıka la Ömer oğlu Mehmet ve Raziye Hanım arasında çıkmış, Sıdıka Hanım Üğ bulundurduğu tabancası”! rek Raziye Hanıma ate$ sırada komşuları tarafınd” şilerek oyakalarmıştır. tahkikata başlanmıştır. “Son haber,, arkada$”. Afyon Karahisarında “Son haber,, arkadaşımı? * raşına girmiştir. Tebrik v€ mını temenni ederiz. ii DOKTOR Hafız Cemal Dahili hastalıkları mütehii4 f rayı basar ve kendi tebaaları olan | o0u kovdum amma.. İş işten geç «| Divanyolu N. 118 Telefor* ekalliyetlerinin başıma belâ kesi - birler. Tuhafı şu ki iktidar sandal» k için her fır- r ve bunlara za- yasını elde e ka bunu fırsat ikaten onü| hir olur. tiklen sonra... kalım da biraz konuşalım.. Lâkin Orhan kapıyı dar buldu. Şimdi onlar: kendi beri 7 | Kendini sokağa zor attı. DİŞ DOKTORU , Mustafa ZeP' Muayenehane: Üsküdar taşı No, 53