>» Memleket Habei AN MN ekiiler | İzmirde hârika çocuk Bayramda Kayseri ve Istanbul gençlerinin seyahati Anadolunun ortasındaki geniş yaylânın bilmem bozkırlardan farkı var mıdır?. Saatlerce otomobille gidersiniz de bir dikili ağaca bir insan eli - nin değdiği hissini veren taşa ras- gelmezsiniz. Esen kuru ve yakıcı rüzgâr de- rileri, üzerine ispirto dökülmüş bir yara hızıyla kavurur ne kadar sü- ratle giderseniz gidin sahanın ay- ni ahenkte olması, yerinde sayı - yormuşsunuz gibi gelir.. Buralarda yaz ve kış biribirin- den berbat baharsız iki mevsim vardır. Biri yakar, diğeri kapıdan baktırmaz iklimin bu zıddiyetine mütehammil insanları, çetin kaya- lar gibidir. Anadolunun yek ahenk geçen bu diyarından biraz tenevvüe ka- vuşmak istiyen lise gençliği bayra- mı Adanada geçiremk üzere iki kamyonla arife günü Kayseriden hareket ettiler. Çiçekli bir insan yüzüne benzi- yen çukurlu yollar 9 saatte geçile- rek Ulukışlaya gelindi. Herkesin yüzü çatlamış, elleri meşinleşmiş - ti. Ulukışladan Adanaya kadar devam eden beş saatlik tren yolcu- uğu neşe ve eğlenceyle geçti. Gece saat yirmi birde Adana istasyonunda misafirlerini karşı tıyan lise talebe ve muallimlerile birlikte mektebe gidilmiş ve mü -| | dür Salim Bey tarafından talebe * ve muallimler beşuş bir çehreyle karşılandıktan sonra izaz edile « rek geniş ve rahat bir uykuya ter- kedilmiştir. Bayramın birinci günü havanm yağmurlu olmasına rağmen şehri görmek için acele edenler yağ - mur altında gezmekten kaçınma - dılar. İkinci gün havanm açılmasın - dan bilistifade Mersine gidildi. Or ta Anadolunun deniz görmiyen ev lâtları, akşama kadar kiraladıkla- rı kayıklarla doya doya gezdiler, Üçüncü gün, lise muhitince pek | i daha şimdiye kadar | sevilen ve hürmet edilen Kâtipza- İ de Nuh Naci Beyin davetinde ge- | çirildi. Daha sabahtan Naci Beyin talebe namma kiraladığı kam - yonlurla saat bire kadar şehrin dı- şarsındaki mekteplerle pek asri o- lan mezbahası gezildi. o Öğleden sonra iki saat kadar Nuh zade Na- | ci Beyin pamuk fabrikası ziyaret edilerek saat dörtte Naci Bey ta- rafından talebelere arkadaşlarile birlikte Adananın en lüks otelinde mükellef bir çay ziyafeti verildi. Vatanını ve memleketini | çok seven ve memleket o çocuklarile kendi evlâtları gibi alâkadar olan ve ona her türlü muaveneti mem - nuniyet ve şükranla kabul (eden Nuh Naci Beye veda edilerek ay- rılımdı. Dördnücü gün saat 24 te| Kayseriye avdet olundu. Seyahatimiz esnasında bize her türlü muavenet ve lâtufkârlı - ğı gösteren Naci beyle lise müdü- rü Salim ve muavin Kenan Beyle- re teşekkürü bir vecibe bilirim. S.Ş. | Bu çocuk ne kızd ır, ne ır, nede erkektir. Adının Hârika konması da bundandır IZMİR, 14 (Hususi) — Burada görülmemiş bir yaratılışta bir çocuk dünyaya | gelmiştir. Bununla çocuğun insan- dan başka bir mahlüka benzediği- ni söylemek istemiyorum. Çocu" ğun, insandan farkı yoktur. Umu- mi teşekkülünde bir noksanlık yoktur; fakat, Geçen salı gecesi Başdurakta bakkal Mustafa Efendinin zevcesi hamlini vazetmiş ve bu hamil işini muvaffakiyetle başarmıya çalışan ebe hanım göbeği bağlamak üzere iken, göbekle tenasül âleti arasm- da kırmızı bir et parçasının sark- tığını görmüş ve hastayı Kastelli caddesinde Tahsin Hüseyin Bey hastanesine kaldırmıştır. Doktor muayene etmiş ve ame - liyata lüzum göstermiştir. Ameli - yattan sonra çocuğun yaşamıya - cağına kanaati olan doktor ameli - yat yapmış ve bu esnada (büyük bir hayret göstermiştir. Bu hayre - ti, çocuğun ne erkek ve ne de kıza benzememesi ve her iki cinse lâ - zım gelen teşekkülütm bu çocuk - ta bulunması, doğurmuştur. Doktor Beyin ümidi kesmesine rağmen çocuk yaşamıştır. Tahsin Hüseyin Bey bu harika karşısında çocukla çok alâkadar olmuş ve çocuğun ismini (Harika) koymuş- tur. Çocuk hâlâ yaşamaktadır. Vücudunun hiç bir yerinde id - rar toplanmamaktadır. Tabiatin idrarı barsaklar vasıtasile defet - tiği anlaşılmaktadır. Bursada geçen günler il Bursa gezintisi yapan Darülfünunlardan eli iri Bursa lisesinden mezun, İstan- bul yüksek mekteplerinde okuyan gençlerin sırf şirin Bursayı gös - termek için tertip ettikleri seya * hate gidiyoruz.. Bursada verile - cek balonun cazbandı olan Cüm - İ huriyet gençler mahfeli cazı da beraber.. Vali Muhiddin B. de vapurda .. O da Bursaya gidiyormuş .. Ulu - dağdaki otele çıkacaklarmış. Et - İ rafrma bakıyorum... Skilerini o - muzlamış sporcular.... İnsan ken - dini İsviçrede, Alp dağlarına tır - manacak yolcular arasında zan - nediyor, Mudanyaya kadar devam eden mütemadi eğlencemiz tren yol - culuğunda burnumuzdan geldi. ... Bursadayız.. Hava çok sisli.. U- ludağın yamaçlarını bile göremi - yoruz.. (o Bugün bayramın birinci günü.. Burada hepimiz tarçın iç- meğe alıştık.. Ferahlamak istiyen bunu içiyor. Arkadaslar palavracı Arifle ta - nıştılar.. Bizimle az zamanda sa- mimi oldu.. İşte attığı palavrlar - dan biri: Arif Paristeymiş.. Eyfel kule - sinden bir adam düşmüş ve yarı beline kadar mermerlere gömül * müş.. En ağır bir vinçle zor çıka- rabilmişler.. dürüyor.. s.a Bizi katılasıya gül - Bayramın ikinci günü herkesin neş'esi yerindeydi. Akşama mezun ların tertip edecekleri baloya ha- zırlanıyoruz.. Cazbant provalarını yapmış... Balo son derece güzel oldu. Türkiye üçüncü güzeli de baloda idi. Neşeli hava içinde caz bütün maharetini gösterdi. Bursalıların takdiri bitmiyor. Dakikalarca al - kış devam ediyor. Bursa mezunları doya doya ha- tıralarını yaşadılar, biz, şen Bur - sanın, misafir sever takdirile dönüyoruz. Bu da, bizde unutulmaz bir hatıra bıraktı. Ay - rılırken biz Bursaya selâm bırakı- yorduk. Onlar bizimle İstanbula selâm yolluyorlardı. Bursalılar, gelecek bayram da bizi beklediklerini söylediler. Melih Nazmi Dolar ve İngiliz LONDRA, 15 (A. A.) — Dolar, açılışmda 3.445 idi. Bu zaafım se - bebi âyan meclisi banka ve nakit “encümenlerine bir infilasyon yap- manın muvafık olup sıdır, Bu hâdisenin yakmda Va şingtonda yapılacak müzakereler üzerine mühim akisler hasıl ede - ceği söylenilmektedir. Dolar dü - şerken İngiliz lirasında terfi gö - rülecek olursa Londra şimdiye ka- dar müştereken tetkikin otebirini istediği bir takım meselelerin tet- kikine yanaşmıya daha mütemail olacaktır Bursalıların ! olmıyacağı | hakkında bir takrir verilmiş olma- ! eri o Kız kaçırma Kardeşini kaçıran adamı vurdu, öldürdü BALIKESİR, (Hususi) — Balı- kesire bir saat mesafede bulunan Ayşebacı köyünde bir kız kaçır- ma vakası olmuş ve bu vak'a bir kişinin ölümü ile neticelenmiştir. Hâdiseyi bildiriyorum: Ayşebacı köyünden Mehmet ile arkadaşı İdris, köyün yakınımda bakla çapalıyan Hüsnü ağanın kı- | zı Hayriyeyi yanındaki diğer ka » dınların elinden zorla almışlar ve bir beygire bindirerek Köteyli kö- j on sekiz ay geçirmişler ve bu Namus telâkkisi büsbütün başka Bulgarlar ziraat tahsilin* Danimarkaya gidiyorli" Bulzaristanın genç çitle den üç grup asri ziraatçilik li için Danimarkaya gönderilmit” tir. Genç çiftçiler, Dani: det zarfında hem kendileri hem de memleketleri için çok dalı malümat toplamışlardır. Ziraat nazırının hazır bulun“ ğu bir toplantıda, bu genç zi çiler, Danimarkada bulundi yüne götürmüş ve orada Muhtar Hafız ağanın boş evine kapat- mışlardır. Biraz sonra vak'adan haberdar | olan Hayriyenin erkek kardeşi A- rif te bıçağını beline koymuş ve doğruca Köteyli köyüne gitimiş - tir. Köteyli köyünde Mehmetle kar- şılaşan Arif çılgm bir halde he- men bıçağını çekmiş; Mehmede saplamıya başlamıştır. Mehmet al. dığı yaraların tesirile biraz sonra ölmütşür, Katil Arif ile kızı kaçıranlar - İ dan İdris yakalanmışlardır. l Samsunda feci bir oto- mobil kazası Samsun — Bayram tatilinden istifade etmek üzere ava giden ba- zı avcılar bir kamyonla avdet et- tikten sonra, gece saat oOon birde tekrar kamyona binerek şehir İ- çinde dolaşmak istiyen ve şoför mahallinde oturarak otomobili. i- dare ettiği söylenilen köseleci Ke- mal Bey direksiyonu idare edemi- müddetçe nazarı dikkatlerine pan şeyler hakkında izahat esi mişlerdir. Bunlardan birisi şunl* rı söylemiştir; — Danimarkada üç şey benii büyük bir intiba bıraktı. Şunl8f” Halkın dine karşı olan bağlif* fevkalâde namuslu ve doğru olif ları ve ziraate müteallik işle verdikleri ehemmiyet. Danimâf” kanm iktisadi ve zirai o tekâ hep bu sebeplerden doğmaktad!! Danimarkalıların namusluluk” larına ait bir misali bir başk şöyle anlatıyor: — Yanında bulnuduğum çiftçi ineklerini sağdıktan sonra, onln! tartmadan yol kenarına alıp gö” | türüyor, orada bırakıyordu. Bu sü te kimse elini bile sürmezdi. kooperatifinin arabası geçer, ko” vaları alır, şirkete götürür, tartarlar, çiftçi sonra gider pars” sını alırdı. Bir üçüncü genç şunları söylü yor: — Her gün sabat saat beşte K* kar, ahrrı ve hayvanları temizle” yerek bir ağaca çarpmıştır. Bu âni sademeden yanında bulunan av 4 | arkadaşı Nemlizade Ragıp “Beyin | beyni parçalanmış ve vefat etmiş- | tir. Kamyon parça parça olduğu| halde Kemal Beye hiç bir şey ol- mamıştır. Ragıp Beye Avcılar; klübü tarafından çok hazin ve kalabalık bir cenaze merasimi ya- pılmışıtr. Kemal Bey tevkif edil- miştir. M. Kemalpaşada Varşo- vadan gelen bir leylek M. Kemalpaşa — Hamza Bey mahallesinde oturan terzi Hamit Efendi, bacağında aliminyomdan gayet zarif bir bilezik bulunan bir leylek yakalamıştır. Bilezikte (o (Muszooj. Polonp. Polonya 1538 Varşuva Retoür) cümlesi yazılıydı. Leylek ehlidir. Hamit Efendinin bahçesinde do- İaşıp dürmaktadır. Çocuk kaçırıyorlar ADANA — Bakırsındı mahal - lesinde oturan İbrahim oğlu Veh - bi, İkbal Hanımın beş ve altı ya - şımdaki çocuklarının üzerlerinde - ki elbiseleri almak için çocuklara: “.— Geliniz size bülbül ve da - ha bazı şeyler vereceğim,. diye kandırıp şehir dışına o götürürken görülüp yakalanmıştır. Yakalanan suçlu hakkında tu - tulan tahkikat evrakile © birlikte Cümhuriyet müddei umumiliğine verilmiştir. Fransız. elçisi PARİS, 15 (A. A.) — Fransa - nın Ankara sefiri Kont de Cham - brun 16 Nisanda vazifesi (o başma gidecektir. kar, ahırı ve hayvanları temif" lerdik. o Hayvanları sağdıktaf sonra saat sekizde kahvaltr edi i sonra tarlaya giderdik. On iki buçukta öğle yetnaği yer, 14e kadar istirahat edi” İsonra tekrar tarlaya dönerdi Nazarı dikkatime (oçarpan şey # oldu. Tarlalarda (© hayvanlar # de birçok ekinler vardı. Hayv” lar da, insanlar gibi muayyen manlarda yemeklerini yerler, # ğılırlardı. Her çiftlikte bu işler yan! muayyen zamanda bazı işl€ rin görülmesine nezaret eden damlar vardır ve yalnız bu iş meşgul olurlar. Hayvanlara vefi len gıdalar daima ölçülür, tart" dı. Saat 18 de işimiz biter, gi yemek yerdik. Sonra 21 veya nd a kadar eğlenir, sarkı söyler, yo dinlerdik. Sorra ev sahibini” riyaseti altında dua eder, $ yatardık. Bu suretle omunt bir hayat geçirirdik. Dine ors?” çok ehemmiyet veriyorlar, Bulgar çiftçi gençleri bu di stlerinden çok memnundur. 75 gi mdiden bir çokları, öğre! usulleri kendi memleket e de tatbik etmisler ve aldıklark .» n olmusla he Almanya İngilt€ reyiprotestoedi BERLİN, 15 (A, A.) — kabinesi, Almanyanın Lon' üre firini Almanyanın dahili yp hakkında Avam Kamarasınd? 7, pılmış olan bazı beyanata protestoda bulunmıya miştir.