Edebi Tefrikası: W 6 Ben mütemadiyen reddediyor- dum, Fakat teyzemle başa çıkamı- Yacağımı da biliyordum. Teyzem şeyi kafasına koydu muydu, o- Ru muhakkak yaptırır. Lâmia: — Haydi Bedia teyze nazlan - ma diyor, Nazif Bey uzaktan bakıyor: — Görelim, bu işin altından bu küçük hanım hasıl çıkacak! de - mek istiyordu. Nihayet kararımı verdim. Ne olursa olsun şarkıyı söyliyecektim lo piyanoya oturdu. Teyzem | musiki üstadına: İ — Merak etmeyiniz, dedi, bu m sesi gayet güzeldir. Adam yüzüme ateşli gözlerile baktı, Salonda bir an derin bir sessizlik oldu. Piyano başladı. Melodi, derhal içime tesir etti Hiç korkum, çekingenliğim kalma du. Şarkıyı söylüyordum. Estrel beni takip etmesinden, şar- iyi söylediğimi anlıyordum. Susunda, salonda kıyamet kop- tu, herkes alkışlıyordu. Tekrar! diye bağrıyorlardı. Teyzem boynumü sarıldı. Nazif Bey kulağıma fısıldıya - cak fırsat buldu: — Sizin musikişinas olduğunu- ?a wladığım için iftihar ediyo - Yün, Maamafih, biraz sonra Lâmia İle konuşurken, başka fikir beyan ediyordu. © Ülmia sordu: — Bedia teyzem güzel şarkı Ülemiz se mu7?... ei voylerkön &- i başka bir kadın oluyor. Ma- ber şarkı söylemediği za - : Manki teyzenizi tercih ediyorum. ri Sarler söylerken gayritabiileşiyor. 3 ar üm sinirime dokunmıya başladı. Yalnız kendini beğesmir bir deliği bir dediğine uymuyor. bir şey!. * Buralan kaçmak, kendimi yal Miz bulmak için can attım. Hele Nazit Bey etrafımda dönmiye baş- aynca kaçtım. Lâmiaya usulca: — Ben gidiyorum, dedim, te? | emin ellerinden öperir:.. A, Perin kocam öleli üç sene ol- Bu geceyi onun ruhuna hasret» Mek istiyorum. Masamın önünde oturdum. Ko- resmini karşıma aldım. Ya- Mjürum. Kocam bans sanki da - tin, müşfik — annesi yanımızda ana dığı zaman baktığı gibi — nazarlarla bakıyor. Monden haayt beni yıldırdı. m özledim. Onun dostluğun mahrum kaldığımı şimdi far- e Kocam benim hem hem de arkadaşımdı. O - Ban #ibi candan bir dost bulamı- Yarağını zannediyorum. Ölümünden bir hafta evevl, maç yalnızdım. Yas- larınız üzeltirken ellerimi tut - ia, dudaklarına götürdü: tk) Bedia, dedi, seni istediğim ğer rem ar kaniim.. ne ar sevdiğimi göslere « aim , anlatamadım. Rahatına İma bir adam olduğum için . mp etümse, beni affet, hi, Öyle yorgundum ki. Sana ii Fazla konuşamadı. Bitkin bir « ©9di. Hıçkarıklarımı boğazım - * Bir Yastıkta Kocayın .. Yazan : Mediha Münir da düğümliyerek onu teskin ettim. Hastalandıktan sonra, hergün bir az daha düştüğünü gördükçe ona bir çocuk gibi bakıyor ve onu ade- ta çocukmuş gibi seviyordum. O * nu, annesine beni ezdirdiği için af bile etmiştim. Fakat tuhaf değil mi, öldükten sonra ona acımadım. Haita derin bir nefes aldım.. Şimdi de bekliyorum. Ama ne bekliyorum?. Senelerce çektiğim sıkmtıların acısını çıkartacak bir şey bekliyorum.. Bu beklediğim elbette gelecek. (Buna şüphem yok. Fakat bazan da içime korku gi- riyor. Bir dost bulamamaktan korkuyorum. Hayatta öyle mah - rum yaşadım, ki bu mahrumiyetin nostaljisi ile, fazla şeyler istiyece- ğim. İnkisarı hayale uğrıyacağım gibi geliyor. Artık gözlerim açıldı, fakat e- limden tutan yok. Yol gösteren yok. Böyle tek başıma nereye gide- ceğim?.. Nasıl gideceğim?.. Ya kaybolursam?. Ya bir çıkmaza gi- rersem!... iü Bugün gazetede bir ilin oku- dum. Büyükadada kiralık köşk.. Neyse Beyoğlundan kaçmış, kay - nanamdan kalan Yakacıktaki kü- çük, üç odalı eve gitmiştim. Bura- sr fena ve çok tenha. Büyükadayı tercih ediyorum. Avukatıma tele - fon ettim. Şu adadaki köşkü ba * na tutsun. Penceremin önünde sigara içi - yorum, Birden kapı çalmadı. İğilip bak- tım. ; AL... Nazif Şakir Bey!.. Gözle- rime inanamadım. Acaba o mu?.. — Bedia Hanımefendi burada mı?. Lütfen haber veriniz, Nazif geldi dersiniz. Yüreğim hop etti, Acaba teyze: min başına bir kaza mı gelmişti? Koşarak aşağı indim. Şapkasını çıkardı. Yüzünü görünce sakinleş- tim. Telâşlı değildi. — Ziyaretimi mazur görünüz hanımefendi. Beni buraya avuka - tımız yolladı. Benim de ahpabım- dır. Sizinle görüşmemi söyledi. — Ne hakkında Beyefendi? — Adadaki köşk hakkında ha- nrmefendi. Köşk bendenizindir ve emrinize amâdedir. Köşkü istedi « ğiniz şeraitle kiralıyabilirsiniz. (Devami bar) aranma Konservatuvar mu>llim- lerinin kopseri Konservatuvar munllimleri dün akşam konservatuvar binasmda bir konser vermişlerdir. İlk olarak Hasan Ferit Bey bir konferans vermiş ve Bethovenin birinci devresini * çalmış, Nimet Vahit Hanım bazı şarkılar #öyle- miş, Ekrem Besim, Muhiddin Sa- dık, Cemal Reşit Beyler Bethove- nin üçüncü triyosunu çalmışlardır. Kikiliğmize Çay müstahsilleri Ticaret Odasma gelen malâ - mata göre pek yakında İngiltere - de çay müstahsillerinden mürek - kep bir konferans toplanacaktır. Bu toplantıya Ticaret odası na- mına bildi İ lunur. Fransada Gripin tarihi Bu hastalık asırlardanberi isim degiştirerek hüküm sürüşormuş.. Grip, şu günlerde, bilhassa İn- gilterede ve Amerikada salgın ha- linde hüküm sürüyor. Herkes ko- runma ve sirayet sahasını daralt- ma çarelerini arıyor. Hastalıkla beraber, bunun ta - rihçesi de bazı kimseleri meşgul ediyor. Bu hastalığın yüzlerce sc-| nedenberi muhtelif devirlerde ve ! memleketlerde isim (değiştirerek hüküm sürdüğü neticesine varan- lar, çoktur. Avrupada yapılan bir tetkike göre “Grip,, evvelâ İspan- yada meydana çıkmıştır. İspânyol- lar, bu hastalığı İspanyaya Afri- kadan geçtikleri sırada Arapla - rın getirdiklerine kanidirler. Ce - uubi Avrupanın bazı yerlerinde ise, bu hastalığı — çingenelerin ve yahudilerin getirdiği kanaati var- dır. Asya ve Afrikada, gripi, çe - kirge sürülerinin getirdiği zanno - rüzgârın esişi. yahut kuyruklu yıldız buna sebep olarak gösterilir, Grip, birçok adı olan garip bir hastalıktır. Meselâ, İtalyada “Ka- tarrum epidemikum,, Fransada “Moda hastalığı,, ve nihayet “En- fluenza,, denilen şey, hep ayni şeydir. İtalyanlar, son zamanlar - da gripe “Çılgınlık hastalığı, da demektedirler, Bu ismin verilme- sine sebep, gripin tutulanlara saç- masapan lâkırdılar sövletmesidir. Havuzda boğulan çocuk ““Trabzundi evinden okla” “çılkdi"8 5 bir çocuk babasının bulunduğu Ayafilbo caddesi üzerindeki bah- çeli ve havuzlu kahvenin bahçesi- ne gitmiş oynamıya başlamıştır . Mustafa Yılmaz ismindeki yav- ru, babası varidat tahakkuk me » murlarından Hüseyin Bey arka - daşlarile kahvede sohbetle meş - gulken yalnız kalarak bahçede su dolu havuzun başına gitmiş ve ha- vuz kenarında oynamıya başla - mıştır. Yavrucuk nasıl ve ne şekilde düştüğü belli olmadan havuza düşmüş, ve gören de olmamıştır. Vakit geçmi, evlere gidilmiş, çocuğun geç vakitte eve gelmeyi- şinden kaybolduğu zehabma dü . şülmüş, aramıya başlanmıştır. Bir hayli arandıktan sonra ni - hayet havuzda yavrunun boğul - muş cesedi meydana çıkarılmış - tır. Zavallı çocuğun naşı göz yaşla rı arasında mezâra gömülmüştür, — mami Komşusunu çocu- ğunu düşürmekle maznun Karagümrükte komşusu Hatçe Hanımla kavga ederek çocuğunun düşmesine sebep olduğu iddiasile muhakeme edilen sütçü İbrahim Efendinin muhakemesine dün İs- tanbul ağır ceza mahkemesinde devam edilmiştir. Müddeiumumi, mevcut raporlar arasında tenakus bulunduğunu ile- ri sürerek, raporların Ak Sıhhat şürasınca tetkikini istemiş, mah - keme buna da lüzum görmemiş - tir. Bundan sonra çocuk düşürme- bir mürahhasın gönderilmesi | di . .. ye Türklüğü (Baş tarafı 1 inci sayıfamızda) ya bulunması sebep olmuştur. Meselenin iç yüzü İ Mekteplerimizdeki Bulgar ta- | lebelerinin vaziyetinden biraz | bahsederek o meselenin iç yüzü | daha iyi anlaşılır. Burada ekseri- si dişçi mektebinde olmak üzere eczacı ve dişçi mektebinde iki yü- ze yakın Bulgar talebesi vardır. Bulgaristanda dişçi ve eczacı fakülteleri olmadığı icin bunlar İstanbulda okumaktadırlar. Memleketimizi tercih etmele - rine gelince: İstanbulun memle - ketlerine yakınlığı ve (o yaşamak! tarzının diğer memleketlere na - | zaran daha müsait olması ve ni-! bayet en mühim sebep te dişçi mektebinin üç senelik bir tahsil devresini ihtiva etmesidir. İçlerin- den vakitleri müsait olanlar tah - sillerini Almanyada yâpınakta - dırlar, Burada bulunanlar bu zik- rettiğimiz sebepler dolayısile üç | tahlör eden 3 r madalya | Yağımıza ayağını ve silâhmı da a yamiş bir Bulgar askeri bir elin- de de bir Bulgar bayrağı. | Türklüğün benliğini, Türklüğün can noktasını acıtacak, yakacak bir şekilde yapılmış bir madalye- * yi burada okuyan burada hayatı vi nı kazanacak bir şekilde istil eden bir Bulgerm Türk diyarm- | da Türk darülfümununda taşı" ya cesaret etmesi derhal umumi bit heyecan uyandırmıştır. İİ 4 Talebeler, madalyayı mektep A müdürü Mehir beye vermişler ve derhal tahkikat yapılmasını iste « mişlerdir. Şimdi genç darülfünum- Jelar mektep idaresinden fahkikx tm neticesini beklemektedirler, © Dün bir mubarririmiz Diş ve Eczacı Mektebi omüdürü i Mahir beyi görmüş ve hadise hak» İ kmda malümat istemiştir. o Ma « | hir bey muharririmize şunları söy lemiştir: : iğ “. Bu çirkin hâdiseyi ben | dört senedenberi memlekeketi - | şimdi öğrondim, derhal tahkikata mizde bulunmakta ve tahsillerine çok müsait bir şekilde devam et- mektedirler. "ün, “ Rodna Zaşteta ,, Bu iki'yüze yakın talebe mem- | leketlerinde olduğu gibi burada da siyasi kanaatler ve fikirler iti- | barile yekdiğerinden ayrılırlar. | İçlerinden bir kısım vardır ki (Rodna Zaşteta) yani müdafaai milliye teşkilâtma mensupturlar. Malüm olduğu üzere bu teşkilât Bulgaristanda Bulgar olmıyan un- surları Bulgaristandan çıkarmak gayesini güder, Burada bulunan | tecziyesi için aralarmda talebeden diğer bir kismi bu teş * | kilâta muhaliftir. Bunun için ara- | larında ikide” bir - münakaşalar | ri daha çok severler. İstanbulun irfan muhitinde ya- şıyan ve tahsil gören her iki çeşit Bulgar talebesi burada gerek gençlerimizden ve gerek mektep idarelerinden ayni muameleyi ve ayni misafirperverliği daima gör - müşlerdir. Fakat Rodna Zaşteta- ya mensup olanlar diğerlerinin bikladım. Bulgar talabeyi arıyo < | | Tuz. İstievap edeceğiz. Tahkikat İ neticesinde mesele tavazzuh öde- cektir. j Bu madalya diğer Bulgar ta- ; İebeleri arasında da büyük bir te- essürü mucip olmuştur. Zira içle- rinde memleketimizi ve Türkleri çok seven gençler de vardır. Bum lar hâdiseyi öğrenince buna se - bebiyet veren talebeyi dövmek i- çin aramışlar, fakat bulamamış - lar.... Haber aldığımıza göre | Bulgar talebesi debu küstehm | bir içti» röle Bulgar talebenin mektubü (—( Dün gece matbaamıza gelen ve Dişçi mektebinde okuyan Bulgar talebeden olduklarmı söyliyen iki genç, Dişçi mektebindeki hâdise hakında bütün Bulgar telebe na- mına şu mektubu bıraktılar, Ay - nen neşrediyoruz: “Bugün mektebimizde vuku bu- ma akiedeceklermiş, Türklerle fazla dost olmalarını | jan müessif vak'adan dolayı çok | münasip görmedikleri için buna | mütecssiriz. Mevzubahs rozet bir || bazan mâni olmağa çalışmışlar - dır, ) / Bir vaka Hattâ ufak tefek vak'alar da | olmuştur. Bundan iki ây kadar | evel mektepte gene bir hâdise ols ! müş ve kapatılmıştır; bir Türk ta- | lebe diş temizlemeğe mahsus alet ile çalışırken bir Bulgar talebe ça- ! ışmak istemiş, Türk talebe arka- | daşından biraz beklemesini iris- yince bizi tahkir eden bir tabir kullanmıştır. Fakat o zaman bu mesele Bulgar talebesinin tarziye- sile kapatılmış diğer Bulgar tale- belerin vaziyeti nazarı dikkate a- İmarak iş büyütülmemiştir. Bul - gar talebeye bundan sonra Türk- | lüğü tahkir. edecek vaziyetlerde bulunmamaları ihtar olunmuştur. Şimdi dünkü müessif hâdise- nin nasıl başladığını izah edelim: Hâdisede ismi geçen Vlâdimi- rin de Rodna Zaştekaya mensup olduğu anlaşılmaktadır. Bu tale - benin vaziyeti Türk talebeleri a- rasında şüpheyi mucip olmuş ve kendisi kontrol altına almamıştır. Nihayet dün talebeler bu Bulga - rın üzerinde, yeleğine takılı bir madalya görmüşlerdir. Bu madal- yayı kendisinden istemişler, ver « meyince zorla kendisinden almış- b bi al komite rozeti olmayıp ancak târi - he karışmış bir hatıradır. vii Bununla beraber talebe mezkür rozeti göğsünde değil ancak saati ile beraber &ebinde taşımıştır. o ; Mumaileyh talebe, bunu ne “ bir sutiniyetle ne de tahsil gördü « ğü ve yaşadığı memleketin hissi - yatını ve onörünü rencide etmek maksadiyle taşımamıstır. N Ancak çoktanberi müteveffa pederinden kendisine * bırakılmış bir saat yadigârı olarak nezdine is ki gün evvel memleketinden gelir- ken almıştır. e Müessif — vak'anın kik ve tahkik edilmektedir. Neti- cede âdilâne kararfnı den kat'iyyen eminiz: Mumaileyh > talebe, istemiye » N tü mahiyeti mektebimizin müdürlüğünce tet - | rek bu müessif vak'aya sebebiyet | | verdiğinden bizzat teessüf etmek tedir. Biz Türkiyede bulunan b ii Bulgar Darülfünunluları bu vak'a“ yı hususi mahiyette telâkki ediyor, | j ve şahsen bir talebeye âit olduğu kanaatinde bulunuyoruz. ni. Burada tahsil etmeğe gelen bü- tün Bulgar talebeleri mektebimiz- ğ profesörlerimiz < tarafından bize gösterilen hüsnü kabulden ve Türk arkad z karde « pi yi 7 uameleleri dol de gerek müdürlük ve gerekse |