Sayıfa: 8 a le nimel emamm İRİ — een e eN eee sanmam sanan e Memleket Haberleri o f 27 Subat 1933 .. Balkan Devletleri ne halde? —1— Yazan: Edouard HelseY | Zonguldak Manisada giydirilen p gençleri Umumi yerlerde | Türkçeden bâşka dil konuşulmasını iste- miyorlar ZONGULDAK (VAKIT) — İş arayıp bulmak ve az çok kazan mak hususunda oldukça müsait bir saha sayılan Zonguldak, göğ- sünde, muhtelif diyarlardan gel - miş ve her biri ayrı ayrı dillerde konuşan muhtelif tipte insanlar besliyor. Bu memleketin, en gü - zel servet membalarından yıllar - <a ve belki de ölüncüye kadar Türklerden fazla istifade edenler arasında, Türk diline ve dolayı - sile Türklüğe hürmet etmiyenlere maalesef tesadüf edildiğini duy - | mak, görmek, sezmek Türklüğü | çok rencide ediyor, Zonguldak gençleri, bu vaziyetten samimi » | yetle müteessirdirler, N Bana kalırsa, çarşıda, pazar - da, sinemada, tiyatroda, gazino | ve kahvelerde, yani herkesin gi -| rip çıktığı görüştüğü umumi ma - hallerde Türkçeden başka dilde kohuşmak, Türklüğe tecavüzdür. | Türkiyeye yeni gelen o ecnebiler | bir müddet için istisna edilebilir. | Fakat uzun müddet © Türkiyede | kalan ecnebilerle Türk tabiiyetin- de bulunan azlık unsurlarının, şu- rada burada, konuştukları Türk- | çeden gayri sözleri artık işitmek İstemiyoruz. Bu yabancı sözler, en engin Türk benliğimize va - rıncıya kadar işliyerek kulakları - mızı fena halde tırmalıyor, muaz- zep ediyor, Kendi hürriyet ve is- tiklâlini, Yüz binlerce öz yiğitleri | nin mübarek kanları pahasına ka- zanan Türklük, aziz ve sevgili yurdunda yalnız dilinin hâkim ol- | masını bütün yarlığımızla bekli - | yoruz. Dün burada ka'.velerden birinde oturuyordum. Karşımda | Arapça, sağımda Arnavutça, 80 - lumda Kürtce, arkamda ne oldu - Bumu anlıyamadığım başka bir | dille konuşulduğunu hayretle din- ledim. Bu Arapça, Arnavutça ve saire konuşanların hepsi de çok mükemmel Türkçe biliyorlardı. Burada, iki Arnavut bir arüya gel. di mi mutlaka Arnavutça konu - | şur, iki Arap bir araya geldi mi | o da mutlaka Arapça konuşur. | Evlerinde ve kendi aralarında ko- nuştukları dil bizi o kadar alâka. dar etmez, ancak umumi yerler - de konuşmaları en büyük neza - ketsizlik olmaz mı? Gerçi kanu » nen, umumi mahallerde Türkçe « den başka dilde konuşmak henüz"! menedilmemiş ise de bu gidişle | azlık unsurlarının yapa gelmekte | oldukları saygısızlığa karşı niha- yet birgün kurtarıcı ve inkılâpçi hükümetimiz bunu da esaslandır- mağa mecbur olacaktır. Esasen | garbın medeni milletlerinin ekte- risi, umumi mahallerde kendi res- mi dillerinden beşka hiç bir kim- seyi konuşturmazlar. Teşkilâtr esasiye kanunumuz - da, Türk tabiiyetini haiz olan her vatandaşa Türk itlâk edildiğine ve azlık o unsurlarının'da hakiki Türkler gibi her türlü haklardan ayni derecede istifade ettiklerine göre bu vatandaşlarımız Türkçe- den başka dilde sözleşmeleri za - rarlı ve manasızdır. Bu memleke- #in umumi haklarından müstefit fakir çocuklar MANİSA, (VAKIT) — Mani- sada geniş bir salon ve on bir oda- dan ibaret olmak üzere geniş ve vilâyet ihtiyacına cevap verecek mükemmel bir bina yapılmıştır. Binanın inşasında valimiz Fuat Beyin azami muaveneti ve fırka idare heyetinin gayretleri görül - müştür, Manisada maarif: Manisada ilkmektep olarak muhtelif semt - lerde yedi mektep vardır. Bu mek» | teplerde iki bin beş yüz talebe tahsil etmektedir. Bu mekteple - rin başında talim heyetlerinden başka maarif vekâletinin tamimi üzerine resmen teşekkül etmiş bi- rer himaye heyeti vardır. Bu hi - maye heyetleri her senei dersiye iptidasında cocuk velilerinden te- şekkül eder. Himaye heyetlerinin Manisade güzel bir vilâyet konağı yapıldı 8 Eylül mektebi talebesi ve himaye heyeri | vazifesi mektebe devam eden fa- kir çocukları öyle yemeği verecek tam gıda almaları ve kitap ve sair levazımını tedarik ve hayır sahip- lerine müraacaatla giyimlerini te- min etmektedir. Bu defa göçen sene Manisada vefat eden kıymet- li doktorlarrmızdan Servet Beyin biraderi, merhum kardeşinin hatı- rasma hürmet olmak üzere yalmız 8 Eylâl o mektebinde 40 çocuk giydirmiştir. İ Grup halinde çıkarılan fe toğrafta küçük yuvarlak re - sim merhuma aittir, Zait işaretli resim maarif müdürü Hilmi Bey- İ dir. Servet Beyin kardeşi Maksut ! Bey diğer mekteplerin fakir ço- cuklarından daha altmış çocuğu giydirmiş ve hamiyet eseri candan, yürekten İ teşekkür ve tebrike lâyıktır. Baltalığı kullan- mak yüzünden iki cinayet çıktı Tosyadan yazılıyor: Sevinç veren köyü ile bayat ! köyü arasındaki baltalıkta bir an- da iki cinayet işlenmiştir. Bu köy- ler arasındaki baltalık nizalıdır. İki köy halkı da bu baltalıktan odun kesmektedir. Sevinç veren köyünden İsmaille Bayat köyün - İ den İsmail arasında odun kesmek meselesinden kavga çıkmıştır. O. rada bulunan bir kaç kişi de bu kavgaya katılmıştır. Nihayet Sevinç verenli İsmail Bâyatlı İsmaili tabanca ile vur - muştur, Katilin kardeşi maktulün köyünden Mustafayr taşla yaralıyarak öldürmüştür. Bu kanlı hâdisenin failleri bir müddet sonra yakalanarak adli - yeye verilmişlerdir. e ürgüpte yeni : hapisane binası | URGUP (VAKIT) — Nevşe - İ hir müddelumumisi Şevket Bey, Adliye vekâletirden aldığı emir üzerine kazamıza geldi, kasabaya bir saat mesafede olan Sinesan köyüne gitti, tetkikatta bulundu. Sinesan köyü, havası, suyu iyi, binaları muntazam ve mazbut bir yerdir. Burada sekiz yüz metruk €v vardır. Nevşehir müddeiumu- olanların Türklerden başka tür - lü düşünmeğe, Türklerden başka türlü söylemeğe salâhiyetleri ol - mamalıdır! ilyas Rami Sait te | | misi bu binalar arasında umumi bapishane ittihaz edilmesine el - I verişli binalar bulunduğunu bir | raporla adliye vekâletine bildir - miştir. Sinopta kahve ve hamam Sinopta yiyecek ve yakacak fi- | yatları eskisine nazaran ucuzla - | mış olduğu hai ': #Nan kahve, ça- yın yüz parada satılmasını, ha - mamlarda erkeklerden 30 kadın - lardan 15 kuruş alınmasını beledi- ve encümeni çok görmüş ve hali hağn rayice g ire kahve ve çâyın 2 Kuauşa veri »mi, hamamlarda da vwskekleridan *!, kadıtardan 10 İ dan 5 kuruş alınmasını | görerek karar altına almış ve key fiyeti alâkadarana tebliğ ve ilân etmiştir. Bir ihtilâs davası Çorum Nafia dairesi fen memu ru Hicabi beyle mutemet Halit e- fendi muhtelif sui istimal ve ihti - lâs suçlarından dolayı mahkeme | ye verilmişlerdi. Uzun zamandan- beri devam cden muhakeme hitam bulmuş ve haklarında karar veri - | lerek tebliğ edilmiştir. Bu karara göre suçlar Türk ceza kanununun 203 üncü maddesine uyduğundan her ikisine de beşer sene ağır ha- pis cezası verilmiştir. Yedikleri 5724 lira para kendilerinden alt - | narak hususi muhasebe veznesine ve takdiren alınacak beşer yüz li- | ra maliye veznesine yatırılacaktır. Ayrıca üçer sene de momuriyet- ten mahrumiyetlerine karar veril - miştir. Mahkümlar bu kararı tem- yiz etmişlerdir. İ sevindirmiştir. Bu | on iki yaşına kadar olan çocuklar | muvafık ! Atina, Kânunusani — Kânunu - evvelin ikinci günü küçük Troguir şehrinin ahalisi (hayretler içinde uyanmışlardı. O gece, meçhul el - ler, şehrin kalelerini sulhpervera - ne bir surette müdafaa eden, taş aslanları kırmışlardı. Troguir şehri ayni zamanda Trau ismini de taşır. Bir şehrin böyle muhtelif isimler taşıması modadır. Herkes bir şehri istedi - ği isimle anar, Meselâ İtalyanın İ Slâv, biri de Macar lisanında; da- ha cenuba inerseniz, Slâv, Türk ve Yunan lisanlarımda.. Bu hâdise, bu havalide cografya ilminin yek- nesakliğine mâni olur ve seyyah için oldukça eğlencelidir. Meselâ Üskübe gitmek istiyor - sunuz. Tren bir istasyonda durur. İstasyonun ismini pencereden © * kursunuz. Burası Skoplje'dir. He: men ininiz, zira geldiniz. burasıdır. Bu minval üzere sayalım: Bi « i tolj, Manastırdır. Selânik Solun dirneye Andrinopi derler, Karan: ğaca..... Fakat ne diye devam © - delim?. Bilhassa size şunu söyli- yeyim, sakın bir Türkün karşısı da Constantinople demeyiniz . İs- tanbul demek lâzımdır. Binaenaleyh, aslanların parça ster Trau, ister Troguir diyebiliriz. Nitekim bu - rası, İtalya hududundan pek uzak olmıyan Dalmaçyanın Yugoslav, yani Sırp kısmında, Split ve yahut Spalato kazasıdır. — Aman, diyeceksiniz, bundan ne çıkar?. Taş aslan ısırmaz ya .. Her halde bu işten ölen veya ya - ralanan falan olmamıştır. Durunuz. Taş aslanlar ısırmaz amma, galiba güğrermiş. Ve güğ- remelerinin akisleri bütün İtalya: nm içinde büyük bir patırdı yap - İ miş... Çünkü bu taş aslanlar, alelâde aslanlar değil. Bunlar (“Saint — Marc,, aslanlarıdır, zira kanatları vardır, ve aldıkları yaralar, Avru pa sulhünü tehlikeye koymuştur .. Evet, evet.... Avrupa sulhunü... İşte, ey saf ahali, Cemiyeti Ak. İ vamın ön dördüncü yaşmda ve 1933 senesinin başında erdiğimiz mertebe budur. Ne 0? Anlamadı - nız mı?. O halde size biraz izahat vereyim. .v .; Büyük Venedik cümhuriyeti ! Adriyatik denizlertine ve “havali - sine hâkim olduğu zamanlar, ken- disine meşhur kanatlı aslanı âlem yapmıştı. Venedik, bu alemini her geçtiği ve aldığı yerlere Dlmaçya sahille- m —ğ—ğ—— m Adunada zabit yordu ADANA, (A.A.) — Bugün şeh- rimizde Adana zabıtan yurdunun temel atma merasimi kolordu ku mandafı Apturrahman Nafiz Paşa pılmaştır. Adanada hastalık ADANA 25 (A.A.) — Son gün erde şohrimizda kızamık ve dif - teri salgın bir haldedir. Sıhhiye tr, Spalato dedikleri şehre Sırplar! Split derler, Ayni şehrin üç ismi! şişi isgal ettiği inin İİ alkağa da Salli. Brt bie ei e EMEN Rİ İŞ, aras rine ve işgali altında bulunan 4“ dalara birer damga pulu gibi ke” yuverdi. Venedik cümhuriyeti bu suretle hüküm sürdüğü yerlere işaretini koyarak, ikişer kanatlı taş aslan * lardan mürekkep, birer kuvvet bırakıyordu. Bu suretle Venedik diyordu ki: — Bu deniz benimdir. Sahilleri benimdir. Adaları benimdir ve bu” rada oturanlar hep benimdir. Bu noktada Venediğin ısrar € * yerli ahalisinin, onun hâkimiyeti * ne ber zaman kolaylıkla boyun iğ meyişi idi. Şüphesiz Venedikli müstemlekecilerin sayıları az de gildi ve bu havalide ( hâkimiyet onlar teşkil ediyordu. Fakat kü" çük milletlerin ekseriyeti, büsbü * tün başka unsurlardan mürekkep" ti. Dalmaçyalılar, Hırvatlar, Slö * venler ile onlara karışan çingen& Üsküp slav ve tatlrsu frenkleri, hiç d€ Venediklilere benzemiyorlardı. Böylece zamanlar geçti. Vene” dik kuvvetini kaybetti. Yerini Vi olmuştur, Vodina ise Edessa, E - | Yanaya bıraktı. Avusturya — Macaristan imp8" ratorluğu da tahakküm hususund* i Venedikten hiç de aşağı kalma * *) muşta, Esasen İtalyanların da dah li olan bir kaç kıyam © hareketini pek sert bir şekilde bastırdı. Fa © kat aslanlara dokunmadı. Vakıs bunların yerine iki kafalı kartal“ lar koyabilirdi. Fakat her halde aslanların vazifelerini iyi gördük” lerine kani olmuşlardı. Büyük barp oldu. Avustury* mağlüp oldu, çöktü, fakat cesedi * nin etrafında kavgalar başladı * Galipler tarafında Sırplarla ital * yanlar yanyana bulunuyorlardı. ve her iki taraf ta, ayni parçays sahip çıkıyorlardı. İtalyanlar, Venediğin mirasçıs* sıfatile şöyle haykmıyorlardı: -— Adriyatik bizimdir. Mare Nostriim! Bize sahillerini ve adr" lari, Dalmacyayı, Hırvatisatnı, Ar” navutluğu, hattâ Epiri, (Spalat. Sebenico, Rağuse, Cattaro, Anti * vari, Durazzo ve Vallona'yı tad8 ediniz. | Sırplar şöyle ititaz ediyorlardı" ! — Hüvatlarla Slövenler bizden" | dirler. Bütün kardeşleri ayni sil* çatısı altında toplayınız. Adelet ve etnografi bunu istilzam eder ve Yugoslavya misakı haklı olda” ğumuza en büyük bir delildir. Münakaşalar pek ateşli oldu v€ şüphesiz d'Aununzio'nun lirik ** askeri Fiume destanı henüz akıl * lardadır. Nihayet, Yugoslarlar. neticede daha ziyade menfaatli çıktılar. Ayni zamanda bu hâdis# Fransızlarla Italyanlarm araları * nin açılmasına sebep olanların er başındadır, İtalyanlar Fransızlar Sırplara yardım etmekle itham €* diyorlardı . ; O zaman, Roma, Venadiği ha * tırladı ve aslanlar terasili, senbelik mânalarını iktisap ettiler bu ihti * ve bir çok davetlilerin huzurile ya-! Ya” ve yosunlaşmış aslanlar, bir dendire gençleşiverdiler: İtalya! temsile başladılar. İtalya, bir müddet karışıklık * lat geçirdikten soma Musolini müdürlüğünce tedbirler alınmış -| beraber, ir. esinin bütün paylar” nt Dalmaçya salı'llerine tevcih €f* ti... (Devam: var)