tefrikası Senih onu gördü ve telâşmı far- Ayşe böyle şapkasız, mantosuz #ye gidiyordu? Öyle dalgındı ki, az kalsm bir Senih vaktinde yetişip gelme - 1, Ayşe yere yuvarlanacak, e- k, belki de ölecekti... Genç kızm omuzlarından tuttu: >> Ne yapıyorsunuz Ayşe H. obilin altnda kalacaktınız.! gi Ayşe, kendine gelmemiş gibi, , Olduğunu, titrediğini gördü. 5 Hayret ve endişe ile sordu: > Neniz var?. Ne oluyorsu- ih koluna girdi. Yan sokak birine saptılar, Genç kızın Bİ avucuna aldı. Gizli bir der - zebunu olduğu bellidi. Sordu: Neniz var Ayşe H.?. Bana söy niz, her şeyi olduğu gibi söy- Miz. Dostluğuma emin olunuz. yaşlarınız beni harap ediyor. imz bana, ben sizin en sami- bir arkadaşınızım.. Bana der - NİZİ anlatınız. Ona, bütün dertlerini, bütün a - larını, çektiği ıztırapları anlat- Ahmet Baruni Beyin Kemali İ uzaklaştırdığını, kendisini iz » r, köpürüyor, kalbin - kin kabarıyordu. “Bütün bunları bana neden e söylemediniz? > Burada yoktunuz. > Yazmış olsaydmız derhal im iza koşardım. 3 Sevdiği, hürmet ettiği bir kızın, i mülevves, katil ruhlu bir a - pençesinde ezilmesine ta - ül edemezdi. Kemalin önün - eğiyordu, Çünkü Kemal aş- timsali idi. Fakat Ahmet Baru kuvveti karşısmda âciz » Bu kızı, oadamm e- kurtaracaktı, “end anda kat'iyyen karar ' Arşenin omuzunu okşadı: ” Artık ağlamayınız. “> Ya ne yapayım Senih Bey? © Bana itimat ediniz. Bundan İ istikbalinizi bana bırakın. korkmayınız, hayatınızda san bir şey olmamış gibi sakin yaşayınız, $e endişe ile sordu: > Ne yapmak fikrindesiniz? İşe etmekle beraber, Seni - Oostluğuna güvendiği için, içi Y z rahatlamıştı. Tekrar et - © Ne yapacakımız? > Bunu söyliyemem, yaptığım görürsünüz, Siz yalnız ra - *diniz. Hiç bir şey düşünmeyi Neşeli olunuz, keyfinize ba - İİİYe kendini hayatta öyle yal - iyordu ki, bu dostça söz Sönlünü teselli etti, Senihin iki "a eve döndü: te derhal bir otomobile evine gitti, hemen masası - N du. > :6 CANIM AYŞE Selâmi Izzet | o Kemal bey Rue du Bardo | Tumis i “Aziz arkadaş, İ Durdu, gülümsiyerek kendi ken| obilin altında kalıyordu.. E -| dine söylendi: — Bir gün, rakibime nişanlısı - nı kavuşturacağımı hiç aklıma ge- tirmemiştim. Hayatta beklen - medik ne acı şeyler var! Ve mektubu yazmıya devam et- ti, Fakat Kemal mektubu vaktinde alacakmıydı? zi Senihin mektubu Kemal, o sabah, işine gitmeden evel, Tunns çarşısma gitti, Bir ay izin almıştı. Bu imi İstan bulda geçireceği için, eli boş gel- | cağım... l Şimdi burada şunu söylemek mek istemiy Miskçilerden bir ince tüp koku aldı. Bu öyle sert bir rayiha idi ki, camdan tabahhur ediyordu, Bir dolap veya çekmeceye koymak çamaşırlara güzel bir koku ver - mesi için kâfidi. Genç kiz için de gümüş mercanden bir gerdanlık aldı.. Bu gerdanlık görünüşte çok cazip değildi. Fakat tenin hara « vetini almca, taşlardan güzel bir koku çıkıyordu. Bir de sedefli çek mece aldı. Şefik Nuri Bey için Tu- nus kumaşından bir pijama ısmar ladr.. Kemal aldığı şeylerden mem - nundu, Her halde hediyeleri mak- bule geçecekti., İşinin başma ke- nasıl denice razı ettiğini | Yifli geldi.. İlk işi sormak oldu: — Mektup var mı? — Var efendim. Bir yım mektup verdiler, Der - hal hepsine bir göz attı. Ayşenin yazısmı göremeyince müteessir ol “Odasma girdi. İstanbul damgalı bir mektup görünce: Evelâ onu açtı. Eski bir arkadaşından geliyordu. Okudu: “Yakında İstanbula geleceğini bildiğimiz için seviniyor, dört göz le seni bekliyoruz. Her halde Ay - şe Hanımla Ahmet Barunt Beyin düğününde bulunmak üzere gele- ceksindir...,, Kemal, tepesine sert bir yumruk yemiş gibi sarsıldı. Muhakkak oku duğunu anlamıyordu.. Bir daha o- kudu: “. Her halde Ayşe Hanımla Ahmet Barunt Beyin düğünün - de...,, Yok canım, böyle şey olamazdı... Ayşe ne diye ve nasıl Ahmet Ba - runi Beye varırdı?.. Muhakkak onunla alay ediyor « lardı. Bu osnada gözüne Senihin mek tubu ilişti. Derhal kaptı, açtı ve o- kumağa başladı: “Aziz arkadaş, “Size mektup yazmak fikrinde değildim. Fakat bugün, bazı hâdi» sat, beni buna mecbur etti, “Size, mahrem bir işten bahse- zi rica edeceğim. Yalnız şuna 6 min olunuz ki, bu sırf dostane bir tavassuttan ibarettir. Beni evelâ bir dost telâkki ediniz, mektubu ondan sonra okuyunuz. “Ayşe Hanımı sevdiğinizi bili - yorum, Onunla evlenmek en bü - yük gayenizdir. Bu da bence ma « lüm. Diğer taraftan Ayşe Ha « nım da sizi seviyor ve bu sevgisi bir an bile eksilmemiştir... Fakat kendisinden uzaklaşıp, —dayınızt), Di köşesi Yurtdaş, Türkçe yaz ! Bence protestanlığı kuran Lü - ter'in büyüklüğü, İsaya inanan - ları Roma papazının boyun Juru - ğundan kurtarmasında değildir .. Hayır, Lüter'in obüyüklüğü dağmık, unutulmuş, yok olmak ü- zere bulunan Alman dilini dirilte- rek, bir millet yapmasında, Al - man birliğini ortaya çıkaracak te - meli kurmasındadır. İncili ana dile çeviren Lüterle Janhüs bu işleri Alman bütününü yaratmak için de yapmamışlardır. gr ra a me A Yaşı on sekizden üçük bir hırsız üç hırsızlıktan dört sene ağır hapse mahküm oldu ! İstanbul ağır ceza mahkemesi, mahküm edilmiş, yaşı dolayısile dün, bir müddettenberi muhake -| bu ceza iki buçuk seneye indiril « mesile meşgul olduğu üç hırsızlık | miştir. İkinci hırsızlıktan üç sene davasmı bitirmiştir. iye mahküm edilmiş, yaşı dolayı « Savta 5 i. maznunlu olan bu davanın muha» kemesi neticesinde, on sekiz ya - şnı daha tekmillememiş bir genç Ancak yaptıkları işin sonunda hiç | olan Halilin, üç hırsızlıktan suç * beklemedikleri ortaya çıkmıştır. Biz de biraz geçmişimize baka- rak buna benzer örnekler bulu - Alman (birliği, lu olduğuna karar verilmiştir. Sa- bit görülen hırsızlık hâdiseleri. şunlardır: Birincisi, Gebze bele - diye dairesini soymak, Helil, be- ruz. Bunu bir başka gün, dilimi - |lediye dairesine girmiş, para var zin eski günlerini başkaca yaza - istiyorum ki Malerp (gelinceye dek Fransızca, Lüter cey dek Almanca tıpkı bizim dilimiz gibi idi. gelinceye ! zannile kasayı açmış, fakat içeri- sinde para bulamamış, O bulduğu bazı defterleri ve evrakı almış. 1- kincisi bakkal Sami Efendinin, üçüncüsü Şevket Efendi isminde birisinin eşyalarını çalmak . Halil, evvelâ belediye dairesin- Önce ortalıkta bir durgunluk | deki hırsızlıktan beş sene hapse yapmacık bir kafa tulkunluğu, sanki bir anlamamazlık, başla» mış... Geriye kakılmış olan bir çokları bu işe karşı koymayı ken- dilerine bir iş edinmişlerdir. Lâtince ile karışık dil yazıcıları ortalığı kızılca gürültülere boğ - muşlar, büyük kalabalığı en ince ve yufka yerinden vurmak üzere bünu bir inanç değişimi gibi gös“ termek istemişlerdir. En doğru yürür, o, her gürül « tü ve patırdıyı yenerek gider veenson büyük kalabalık o a Burada ince yer; Sallan bırakılarak yeri - ne gelenlerin Yazıcıyı biraz yor - mastdir. Daha parlak, daha kaba - tık ve şişkin yazılar (yazarken, birden bire dilin yayılıp ortalaş - masından kendi yazı akışının gü - zelliğini yetirdiğine inanır gibi, bir yanlış sezişe kapılmasından kendisine bir ürkeklik gelmiştir. Sanır ki (hareket, azimet, av- det, iman ,reis ,millet, idare) gi- bi arap sözlerini bırakıp ta salt Türkçe yazarsa, Yazı akışı gü- zelliğini yetirecektir. İşte düşkün lüğümüzün kökü buradadır. Hele şu işe bizim çok yüksek duygulu ve değerli yazıcılarımız bir gez yönülsün... Sonra, Yusuf Ziyanm, Orhan Seyfinin, Yaşar Nabinin, Nazım Hikmetin, Selâ - mi İzzetin, Sadri Etemin, Peyami Safa beyin, Refik Ahmet beyin daha bir çok değerli Türk yazıcı” larının öz dilde neler Yarattıkla - rını göreceğiz. En büyüğümüz, bizi, bize çe - virdi; artık duracak, dinlenecek değiliz ve en son yetirilecek günü- müz yoktur. Dil sişinde siperden fırlayan; ta ve ancak 15 günde bir medre - tarihin büyük çocuğu Melmetgik | se deki odada kalmaktadır. Evvel- gibi hep ileri!.. Edirne mebusu Şeref e m a mn İstanbulda bıraktığınıza müteessir deceğim için, beni mazur görmeni d “Filvaki siz, bu elli yaşını geç « kin adamdan bir an bile şüphe et- memişsinizdir. Aldandığınızı söy liyebilirim. Ahmet Baruni bey ah « lâksrz, sefil bir adamdır ve emeli - ne nail olmak için, her türlü dena- eti irtikâptan çekinmemiştir. “Daha İstanbula gelir gelmez. Ayşe Hanımı gözüne kestirdiği için, sizin amansız bir düşmanınız (Devamı var) yoluna | Halil ve Recep isimlerinde iki! sile cezası bir buçuk seneye indi « rilmiştir. Üçüncü hırsızlıktan da üç seneye ve gene yarıya indiri » lerek bir buçuk seneye mahküm olmuş, üç hırsızlıktan müddet yekünu beş buçuk sene etmiş, suç” lar bir araya geldiği için netice o- larak dört sene ağır hapis cezası tesbit edilmiştir. Halil, ceza müddetine müsavi müddet âmme hizmetlerinden mahrum kalacak ve gene ceza müddetine müsavi müddet emni » yeti umumiye nezareti altında bü lundurulacaktır. Davadaki diğer maznun Recebe gelince, o, beraet ötmiştir. kadın zehirlendi mi? Kıvranarak ölen kadıncağıza ait tahkikat henüz esrarı dağıtmıyor! Dün Nuruosmaniye medresele -! nin odasmdan köpeğinin dışarı rinde oturan bir kadın esrarengiz | fırladığını ve kapınm önünde ba» bir şekilde ölmüştür. Etrafında bir | cakları titriye, titriye öldüğünü hayli dedikodu uyandıran bu ö-| görmüşlerdir. lüme sebep ne oldu?” Nuruosmaniye cajinin içindeki t medresenin 5 numaralı odasında 35 yaşındaNezihe isminde bir ka- dınla kocası Mahmudiye otelinde kamarot Ahmet © oturmaktadır. Ahmet beş sene evvel Tarsusta bakkal iken Nezihe ismindeki bu kadmla tanışmıştır. & Nezihenin kocası bir müddet evvel ölmüş, iki yaşında kadar da bir çocuk bırak» mıştır. Ahmet Nezihe ile evlenmiş, bir müddet sonra da dükkânmr baş - kasına devrederek İstanbula gel - miştir. Ahmet iki sene evvel de Mahmudiye oteline kamarot ola - rak girmiştir. Ahmet, geçen sene akrabasmdan olduğunu söylediği 13 yaşında Hadiye isminde bir kı- zı medreseye getirmiş, bir trikotaj fabrikasına vererek çalışmasına ve para kazanmasına sebep ol - muştur. Nezihenin oğlu Cahit de yedi yaşındadır. | Bu arada odanm içinden bir de eryat gelmiş, içeri koşulmuş, Ne- akmakta ve bir de ekmek lokma» sı olduğu halde yerde kıvrılmış bir halde öldüğünü görmüşler « dir. rilmiş, aleminyom tencere mühür « lenmiş, kadının cesedi zabıta ta bibi tarafından muayene edildik» ten sonra Morga (kaldırılmıştır. Nezihe Hanrımm kocası nezaret altma almmış, trikotaj fabrikasındaki Hadiye ve kom » şular istievap edilmişlerdir. Nezi- iddiası he Hanımın zehirlendiği kuvvetlidir, Morgun raporu ve ye- meğin muayenesi hakikati aydın. Jatacaktır. Başvekilimizin Rusya seyahati filmi zihe hanımın ağzından £ salyalar Vak'a derhal zabıtaya haber ve- Ahmet geceleri otelde yatmak- nin Rusya seyahatlerine film dün akşam saat 19,30 da ğ ki gece Ahmet medreseye gelmiş, | Sovyet konsolosluğunda matbuat. iz karısı, Cahit ve Hadiye, oturarak | mümessillerine ve şehrin tanınmış Başvekil İsmet Paşa Hazretleri. ait bir aleminyom bir kapta pişirilmiş ©-' kimselerinden lan lâhna kabuskasından yemiş “| lerdir. Ahmet bir müddet otur - muş, sonra gene oteline dönmüş- tür, Sabah olmuş, Hadiye çay içe - rek işine gitmiş, kadın da odasın- da meşgul olmuştur. On buçuğa doğru Ahmet gene medreseye gel- miş, akşamdan kalan lâhnadan yemiş, oteline dönmüştür. Yarım saat sonra medresenin diğer oda-| olan büfeden ikramlarda bulunul- z | larında oturan kadınlar Nezihe * | muştur, olan davetlilere gösterilmiştir. i Film, Başvekil paşanın İstanbul. dan hareketini, Sivastopola varı « “ şın, öradan Moskovaya, Lenin - grada gidişini, gittiği şehirlerdeki ziyaretlerini, merasimi, İstanbula dönüşünü bütün teferrüatile gös » termektedir. Film gösterilirken bırakılan bir fasılada davetlilere hazırlanmış im 4 ;