t 1933 5 M VAKIT'ın edebi er tefrikası MN 37 CANIM AYŞE Selâmi Izzet Artık Kemal kimse ile konuş “| Kurtağrla girmişti. maz, kimseye gitmez oldu. Ayşeye | Fakat kuzu, kendini yedirmek hak veriyordu. Uzaktan yapılan de | niyetinde değildi. dikodulara elbette inanırdı. Kemale inziva bütün bütün te - sir etmiye başladı. Yalnızlık der - dini, elemini bütün bütün arttırı - Yordu. Atmaca avları, at gezintileri, Fransuazlar sohbetler | bitmişti. Ayşe, onun sadakatinden şüphe #tmemelidi. Kemal âdeta bir cehennemde iu. Böyle insanlardan uzaklaşmak, sevgilisini tatmin etmek için lerle görüşmemek, Kemali bütün bütün yeise, ümitsizliğe dü- iü, Nihayet bir gece, kâğıtla kale- Me sarılıp, Ayşeye bir mektup yaz Mıya koyuldu: “Canım ilâhem, “Kat'i kararımı verdim Ayşe . olmıyan bir mazinin esiri olmaktan artık bıktım, usandım. “Her gün çektiğim azabı kimse hatta bunu sen bile tasav - Yur edemezsin... Bu satırları oku - duğun zaman...,. Dışarıda, sicak bir gece, alev a- İ Mör yanıyordu. Sıcak bir temmuz sabahı. Bursa, yemyeşil Bursa, parlak bir güneşin altında pırıldıyor. Yakın Marmaradan esen rüzgâr Deilizre neşe veriyor. Hafif hir sis, ortalığı kaplamış... Ağır ağır, Bürş ısındıkça yükseliyor, uzak - or, dağılıyor: Şefik Nuri beyin evi, Çekirge ile i arasında idi. Hemşiresi ora- & oturuyordu. Bu evi de büyük bir bahçe içinde idi. Bahçe kapısın | girdikten sonra, eve ulaşma! hayli yol yürümek lâzımdı. sakin muhitteki sakin evde, ye sessiz ve yeknesak geçiyor - Her sabah olduğu gibi, Ayşenin dadısı genç kızın odasına girdi. ©rdeleri açtı. ka Desin bol ışığı, aralık duran eslerden odaya hücum etti. Ayse, bu bol ışık hücumü karşı- #mda, ellerini gözlerine götürdü, sma haykırdı. Gi Katil, gözlerimi gör mü et- Pa istiyorsun. Güneş içime dol - — Sabahları güneş banyosun - dan daha iyi sey olur mu? age kıvrak, şen bir kahkaha Dadı, ellerini kayu, : $turmuş, mü: fik, rakik gözlerle Ayşeye bakı ; yordu. Ayşenin mahmurluğu görülecek Her sabah, Ahmet O Baruni bey i onları Çekirgeye getiriyordu. Şefik Nuri bey banyo yapıyor - du. Evden hamamlar, otomobille ibir çeyrek sürüyordu. Büyük otelin önünde iniyorlar dı. Ayşe bahçede kalıyor, iki er - kek hamamlara gidiyorlardı. Ayşe, bahçede, otele gelenleri hamamlara gidenleri seyretmek! vakit geçiriyordu. Çekirgede bazen romatizmadan muztarip olan hastalara, bazen de hiç bir şeyleri yokken, sırf eğlence için gelenlere tesadüf edilir. Ba - zen de ağır hastalar vardır. Ayşe her sabah, banyoya geti - rilen, meflüç bir genç görüyordu. Bu genç, bu bitkin ve perişan halile biraz Kemali andırıyordu... Bu genç, her sabah geçerken Ayşe ye bakıyor ve sanki gözlerile: “İşte bir gül, ki koklamak hakkı nı kendimde hiç bir zaman bulamı yacağım!,, diyordu. Ayse, bu gözleri görmemek için başını önüne iğiyor, kalkıp başka bir tarafa gidiyordu. Ağaçlıklar 1ssız ve tenha idi. Gölgelerde dolaşırken içini çe - ker, Kemali anar, önu özlediğini ! hissederdi. Kemale ne vakit kavuşacaktı? Ne vakit Tunusa gidecekti?. Kemalle beraber olmak şartile, dünyanın öbür ucuna gitmiye ha - | ğirdi. Ona yalnız Kemal, lâzımdı. Kemalle birlikte, cehennem, cen - net olurdu. — Neredesin Ayşe? (Devamı var) Beşiktaşta tramvay caddesinde bir “Tahsin Bey kıraathanesi,, vardır. Kahveyi Tahsin Bey ismin de bir zat kullanır. Ve bunun 15 yaşında Mustafa isminde bir gar sonu vardır. Garson Mustafa Ri- zelidir. Bir kaç zaman evel Rize - den İstanbula iş aramak üzere gel miş ve yedi sekiz ay evel de Tahsin Beyin yanına girmiştir. Mustafa marka ile iş görür. Sat tığı markalar üzerinden para alır, geceleri kahvede yatar ve İstanbul da kimsesi yoktur. Bu kahveye karşısındaki sahibi- nin sesi gramofon mağazasının sa bibi Bagopyan Efendinin oğlu Ba- şeydi. Güzel gözleri kıpış kuş Pıştı. İpek saçlarınm uçları yastıklara yayılmıştı. i yatağından fırladı. Elini yüzünü yıkadı. Giyindi. “Aşağıya indi. Kapının önünde Stomobilin motörü her günkü gi - danıyordu. Ahmet Baruni bey volanda idi. , Ahmet Baruni bey, Parise, Do Sitmekten sarfınazar etmiş, İs- kalmış ve kendini Bursa Ya davet ettirmenin kolaymı bul - Muştu, Nuri bey, Şefik — tam yerine gelmişti. © rül de devam eder. Ve içtiği kah- veden Mustafaya 52 kuruş borcu vardır. Mustafa 52 kuruş alacağını Ba- rülden bir kaç defa istemişse de Barül para vermekten çekinerek Mustafayı terslemiştir. Bundan bir kaç gün evel kahveye oturmağa ge len Barülden garson borcunu tek- rar istemiş. Fakat Barül borcu - nu vermek istememiştir. Bunun ü- zerine barson Mustafa bazı ağır sözlerle Barülü kahveden kovmak istemiştir. Bundan pek müteessir onu da Bursaya | olan Barül kızarak kahveden ay - rılmıştır. , Dün garson Mustafa müşterile- i VAKIT İ Yeni İi i Korsilet “havdutlannın giydikleri Kas #eaydut başlığı, İsmi İ verilen Du şap.a tarafın bulmuş Ve wte benzetilerek yayılmıya başlamıştır. Fransız vapurunun yakıldığı anlaşıldı BORDO, 7 (A.A.) — Havas ajansı muhabiri, liman dairesi İ- dare erkânmdan M. dö Burayn ile bir mülâkat yapmıştır. Muma- ileyh Atlantik hakkında tahkikat yapmakta olan komisyonun reisi- dir. Mumaileyh, tahkikatın benüz ikmal edilmiş, olduğunu beyan «tmiş ve demiştir ki: “Meseleyi adliyeye havale ettim. o Kazanın kasttan başka hiç bir sebebi ola- mıyacağına kani O bulunuyorum. Hiç bir dosya vermedim.Adliye li man dairesi ile müvazi olarak tahkikatta bulunuyor ve adliye ile daimi surette temas ve irtibat halindeyiz. Halihazırda hiç kimse tevkif edilmemiştir. .ö.aE ENE EEEEEENENEE EEE ÜS EEE NERE EEENENN Beşiktaşta 52 kuruş kahve borcu yüzünden bir garsonu yaraladılar Evelki gün Beşiktaşta bir vak'a | rile meşgulken Barülün küçük! olmuş, bir kahveci çırağı ağır su - | kardeşi kahveye girerek garsona: | da Türk Ermenilerini irette yaralanmıştır. — Babam seni dükkâna çağırı yor!,, demiştir. Mustafa gramofoncu dükkânına gitmiş, fakat geri dönememiştir, Vak'a nasl oldu ? O sırada gramofoncu dükkânm da bir takım gürültüler işiden ya- nındaki dükkâncılar “Ne oluyor?,, diye gramofoncu dükkânının ka - pısını açtıkları zaman şu manzara ıle karşılaşmışlardır: Baril kolları sıvalı, hamle etmiş bir vaziyette yere serilmiş olan i Mustafanın başmda durmakta - bır şapka | Paristen geçen bir Türk. diplomatının beyanatı “Sizin deliliğiniz, | şartlar kabul ettirmeğe kalkmak.,, Pariste çıkan Ermenice (Gav- «0Ş) gazetesinin 1 Kânunusani | 388 tarihli nüshasında “Türk dip- ! lomatı neler söyladi?,, başlığı al - *mda şayanı dikkat bir makale sardır. Bu makalede mütenekkir | bir surette Avrupada (seyahatte bulunan bir Türk diplomatmın i mülâkatı tasvir ediliyor ki aşağı- İ ya tercüme ve neklediyoruz: “Bir Türk diplomatı mütenek- | t kiren Paristen geçiyordu. Ken - disini gördüm. Ermeniler: hak - | kında ne düşündüklerini sordum. Gayri resmi olarak söylediği söz- leri naklediyorum. o Türk diplo - matı dedi ki: — Biz Türklerin Ermeni fertle - rine, fırkacı olmıyanlara karşı as- la bir kinimiz yoktur, Bilâkis on- ları takdir ediyoruz. Kendilerine dost muamelesi yapıyoruz. Yalnız Taşnakların ve Ramgavarlarm id- diaları olan “Ermenilik davası,, na şiddetle mubalifiz. Bizim için bir Ermenilik meselesi yoktur. Yalnız bazı âmillerin tesiri altın- da yerlerini yurtlarmı terkederek dünyanın dört bir köşesine da - ğılmış olan Türk tebeası Erme - niler vardır. Bunların Türkiyeye | dönebilmeleri için de bir kanun yaptık. Bu kanun ahkâmı daire - sinde memleketlerine avdet eden- ler tabii emlâk ve akarlarını ala- caklardır. Yahut kendilerine be « delleri verilecektir.Böylece Ermeni meselesi (kapanmış olacaktır. Hamdolsun Türkiyede mahkeme- ler var. Hâkimler, avukatlar ve sür'atli kanunlar var, Şu halde siz hayalâta kapıl - mayıp yalnız şunu istemelisiniz: Komiteci (o olanlardan maa - in yurtlarına avdet edebilmek müsaadesi. .. Eğer bunlar memleketlerine dö - nerlerse bu iş halledilmiş olur. Eğer birisi gelir de bana “Meh - met Agobun bahçesini zaptetti,, derse utanırım. Ve eğer “medeni Kuduz köpek yüzünden Bursada bir kuduz köpek peyda olmuş ve sokaklarda bazı kimsele- ri ısırmıştır. Bunu gören polis me - murlarından Sadık ve taharri me- | Ermenilerle Türkler aseesasannammanan a s9AAEKün4 000 samm0a01 saya sansa dı.. Mustafa karnını ellerile baş - | Muru Rasim Efendiler köpeği taki tırarak yerde inlemektedir. Dük - be başlamışlar, Setbaşı civarında kânda diğer bir şahıs vardır. O da kalabalık arasında köpeğe taban- şoför Sadidir. &alarile ateş etmeğe başlamışlar - Garson Mustafa vak'ayı şöyle | dır. Bir müddet sonra köpek; Mil- anlatmıştır: li sinema yanmdaki hana kaçmış, > Gramofoncu dükkânmdan polisler de buraya birmişler, ateş içeriye girer girmez Şoför Sadi ü-| etmeğe devam etmişlerdir. Niha - zerime çullandı ve beni dövmeğe başladı. Biraz sonra Barül de kav gaya iştirak ederek beni dövmeğe | başladılar. Ve bu sırada Barülden yediğim bir tekme ile yere yıkıj - dım. Hemen polisler vak'a mahalline gelerek Mustafayı hastahaneye kal dırmışlardır. Hastahanede yapı - lan muayenede Mustafanın bağır- saklarının delindiği ve epeyce ze- delendiği anlaşılmıştır. tir. Maznunların ifadeleri alınmış - | kek çacuk bulunmuştur, Çocuk Da dl ai © İrülâcizeye zönderilmistir. yet köpek burada vurulmuş; bele- diye memurları tarafından kaldı- rılmıştır. Bu köpeğin 13 kişiyi ısır- dığı söylenmektedir. Bunlar me - yanında Hamdi Efendi isminde bir polis memuru da vardır. Yara- lılar İstanbula gönderilmişlerdir. mlm Bir çocuk bulundu! Beyoğlu kaymakamlığının kapı- sı önünde iki buçuk aylık bir er - j | Türklere bir takım usul (o valandaşı müsavi tutar. | Mehmet ne ise Agopta odur, | derse biraz da kızarım. Bu böyle olmakla beraber biri çıkıp ta bana bir Ermeni yurdun dan bahsedecek olursa tek bir söz bile söylemesine meydan ver- mem ve bu kat'idir. Tekrar ede « yim ki bu mesele kapanmış ve | tarihe geçmiştir. Kabahat Erme - i nilerdedir. Türkler de kusur yok- tur. Şimdi gelelim diğer bir mese - leye: Gazi Hazretlerinin Ermenilere karşı bir adaveti yoktur. Bunun aksine olarak Ermenilerin dostu- j ! dur. Fakat söylediğim gibi Resi « | cümhur Hazretleri de Ermenilik davasına şiddetle müuhaliftir, Biliyor musunuz, sizin delili « e giniz nedir? Lozan konfi i vi gelerek Türklere bir takım şart » lar kabul ettirmeğe (kalkmak. Kim bilir, bu gibi teşebbüslerde bulunanlar kafalarından ne gibi hayaller geçiriyorlardı! Öyle bir millet karşısında ki bütün düşman larına karşı galip gelmişti ve on - | lara kendi şartları itirazsız ola- rak kabül ettirmişti. Türk mu - rahhaslarmın bu hezeyanlara kar- $ı ne cevap verdiklerini tabii'pek iyi hatırlıyorsunuz. Ahbarlar, serseriler, haydi ba- kalım, şimdi güvendiğiniz ima - kamlara baş vurunuz ki, son sille- yi de onlardan yiyesiniz. Haydi bakalım, kapı dışarıya... Hattâ tuhafı şudur ki Türkiyenin kuv - 3 vetini bütün âlem tasdik etmiş ol- duğu halde bu adamlar zerre ka- dar bunun farkında değillerdi. Daha sonra (Aharonyan) ismin « de bir keppaze Milletler meclisi « ne ikinci bir müracaatta bulun - du. Bütün dünya mümessilleri ta- rafından köpek gibi koğuldu. Bu cinnetten, delilikten başka ne - 7 dir?,, , Eyüp fukaraperver cemiyeti : Eyüp Fukaraperver cemiyeti her sene olduğu gibi bu sene de bay - ramda 110 takım erkek elbisesile 170 kız çocuğu kumaş ve 35 bikes kadına da elbiselik tevzi etmek su- retile 305 zavallının bir derece im- dadına yetişmiştir. iye kl Gayrimübadiller Cuma günü gayri mübadiller hal / kevinde gene umumi bir içtima ya pacaklardır. Bundan evel yapılan bir içtimada, idare heyeti tarafın - dan seçilecek üç kişilik bir heye * tin Ankaraya giderek yeniden bo: no çıkarılması için teşebbüslerde bulunmasına karar verilmişti. İçtimadan sonra seçilen üç kişi bir çok gayri mübadiller tarafın - dan istenmemiştir. Bu vaziyet üze rine üç kişilik heyetin umumi bir iç timada seçilmesine karar verilmiş ve bu seçme için gayri mübadiller ümüzdeki Cuma günü içtimaa eaörmüimelardır.