yi 4 OSMANLI D ÖLÜRKEN... Muharriri : Celâl Nuri * İktibas, Bakfi, terclime hakları mahfuzdur. Osmanlılar sakallı, palabıyık bir milletti : “ Oğlum! Sakal salıvermeden mahalli memuriyetine gitme ! ,, Eskilere göre : Öteki devirle bu devri biribi - rinden ayıran birçok hususiyetler vardır. Maddi farklar manevi fark lar kadar barizdir. Yirmi, otuz sene arayla İstanbula gelen bir ya- bancı bunları görür de biz belki görmeyiz. Osmanlı milleti sakallı, palabı- yık bir milletti. Şimdi ise, sakaldan sonra, bıyık da gidiyor. Sakal, istihalesiz, ted- riçsiz ortadan kalktı. Bıyığa ge - lince, palabıyık, bir aralık Vi belm kâri bir şekil aldı; sonra kırpıldı, uçları düştü; bir müd -! det geçince burun deliklerinin al | tında siyah sümük gibi iki nokta-| ya münhasır kaldı; akibet, yok ol- du, gitti... Hukuk mektebinden. diploma alan genç efendiler, vaktile, taş - ralarda müddeiumumilik, müstan- tiklik gibi memuriyetlere tayin o | landuklarmda adliye nazırı Ab - Baş, avret mahalli gibi örtülmeli İ sanı şekilden şekle sokabilir. Sah- dürrahman paşa merhumu etekle- | miye giderlerdi. Paşa kendilerine | babaca iltifat ederdi. e Giderler- ken: — Oğlum, mahalli memuriyeti- ne vardığında halk seni sakallı| görsün! nasihatini muntazaman, muttariden verirdi. Bu sabah işim yoktu. Elime bir kâğıt, bir de kurşun kalem aldım. Acaba bildiklerimden bıyığı traş- İı yüz kişi sayabilir miyim? de - dim. Ne kolay iş.. Yirmi dakikada 180 zatın ismini kaydettim. Hem bunların içinde kimler yok! Emin olunuz sabık müftüler, sabık ka - dılar bile mevcut. İşin tuhafı, bıyıklarını kazıtan- İar nazarı dikkati celbetmiyor. Abdülâziz devrinde meşhur Şina- sinin bıyığma, dudağma bir has - talık gelmiş; mecburen (kıllarını kazıtmış. Netice! Memuriyetinden def'ine, rütbesinin ref'i ine, maaşı- nın katına karar verilmiş. Yarabbi! insanlarla © keçilere has olan şu sakalın, insanlarla ke- dilere has olan şu bıyığn acaba kerameti nedir? Bir insan, 1900 senesinde, sakalını, bıyığmı tıraş ettirip memur bulunduğu daireye gelse.. ne olurdu, bilir misiniz?. Derhal bir tıbbı adli raporu ile şi- fahaneye gönderilirdi. Damat pa- şalardan başka sakalsız vezir ola- mazdr. Onun içindir ki, eskiler bizden daha yaşlı görünürlerdi. Demek ki, vaktile, yüzdeki kıl- ların muhafaza ve ademi muhafa- | zasmda Osmanlı milletinin hürri- yeti yoktu. Bir bıyıksız olsa olsa bir tiyat- rocu, yahut bir muhannes addolu- nurdu. Eski devirde (karşımıza, yahut o devrin klâsik insanların karşısma bıyıksız bir ecnebi ge - lince mensup bulunduğu bütün millet hakkında çirkin bir fikir verirdi. Bütün frenkleri mukallit bozuntusu, yahut muhannes, ya « hut züppe addederdik. Sakal cid- diyet alâmeti. Neden?,. Bunun es- babı mucibesini aramayınız, çün * kü bulamazsınız. Hele Avusturya imparatoru » EVLET nun sakal: gibi, yani yalnız yanak- lardaki sakal, tıraşlı çene! Bu ar- tık palyaço kıyafetiydi. Sakal ıtlak olunan nesne bir in- te sakal, sahte bıyık aktörlere ve haydutlara roller oynatıyor. Muk-! tedir bir berber bir tutam sakala | tasarruf etmekle onun sahibini bir efendi, müdebbir bir adam, bir zevzek, bir cesur, bir dandy | yanişıklakta ifrata gitmiş biri ola- rak gösterebilir. Eski devirde saçla da çok oy- Banamazdr. İstanbulda neyse, lâ-| kin taşralarda taranmış, yahut iki- ye bölünmüş, bir taraftan ayrıl - muş, biraz uzatılmış, en brosse ke- silmiş bir saç hiçbir vakit rabıtalı admlara yakışan saç değildi. Amcazadem anlatıyor. Galata» saraya müdavim talebeymiş. Tatil zamanında sahil vilâyetlerden bi- rinde vali olan babasma gitmiş. Babası çocuğu hükümet konağına götürüp vilâyet erkânıma tanıttır- | Miş, Başka bir gün hâkim, valiye: — Mahtum bey pek terbiyeli, pek dirayetli. Tebrik ederim. Yal- nız kendisinde tashihe şayan bir kusur gördüm. — Lütfen ihtar buyurunuz da icabına bakalım. Teşekkür ede - rim, — Paşa hazretleri. Mahtum bey bir aralık terlemişti. Fesini çıkardı. Alnmı sildi. Dikkat et- tim. Saçlarını tualet yapmış; hem de ortadan ikiye ayırmış... Yarabbi! Ne cinayet... Vaktile günahların da, yasakların da mik tarı şimdikine nispetle pek fazla idi. Buna mukabil kafayı kabak gibi cascavlak bir hale getirmek hoş görünür bir şekildi. Hele o fes! Kelleye merbut o fes.. Sanki başla fes hıristiyan nikâhı aktet- mişlerdi. Meşrutiyet devrinde bile fes, çıkarılmaması hususunda fazla i - tina edilen bir alâmetti. Sadra- zam Sait Halim paşa merhum, Serkidoryanda bile, erkândan bi- rinin başı açık bulunmasına daya- namamış, ona ihtarda bulunmuş - tu. Baş bu kadar ayıp bir şey mi ki daima örtülü bulunsun? Baş, e- vet! Eski telâkkiye göre avret ye- ri gibi bir şey sanılıyordu. Gerçek şapka inkılâbından sonra meyda - na acip ve garip başlar çıktı. Öy- le başlar ki iri bir şalgamdan, ya- hut tohuma kaçmış kavundan far- kı yek. Koca bir sakal, hürriyeti haiz bir bıyık, dokunulmamış bir saç, onun da üstünde klâsik bir fes... Bu dört âmil, insana, tabir caizse bir “Babayani,, lik veriyordu. E- vet, eski moda sakal ve onun te- timmeleri insanı vaktinden evvel ihtiyarlatıyor, yani ihtiyar göste - riyor, ve belki de, zihnine tesir e- diyordu. Bir insan, suratındaki kılları idarede kâmilen serbest olmalıdır. Bazılarına sakal yaraşıyor. Mese- lâ Abdülhak Hâmit beyefendi ile İ züne tükürdüğünü, bunun üzerine | mıştır. Bir ortaklık kavgası öldürmeğe teşebbüs maznunu| mahkeme huzurunda Pendikte bahçivan Feyziyi öl - dürmeğe tam teşebbüsten maznun olarak, Mustafa Bey isminde bir bostan sahibinin o muhakemesine | dün İstanbul ağır ceza mahkeme- sinde başlanmıştır. Hâdise, bir ortaklığa ait okuz| beş liranın hesabı Oo meselesinden çıkmış, kavga yaralamakla netice- lenmiş. Mustafa Bey, bahçivan Feyzinin kendisine sövdüğünü, yü hiddete kapılarak yanındaki pa - rabellom tabancasile bir el ateş et- tiğini söylüyör ve şöyle devam edi- yor: — Ben, ateş ettim, geriye çekil dim. Feyzi, üzerime atıldı, boğa zımdan yakaladı. Beni altma al- dı. Etraftan yetişenler, güçle kur- tardılar. Maksadım öldürmek ol - saydı, tabancayı göğsüne dayar, öyle ateş ederdim. Mâni yoktu. Bazı şahitler dinlenilmiş, muha keme şahit çağrılmasına kalmış tır. Maznunun serbest bırakma iş- teği reddolunmustur, Bostan kuyusuna düşenler Karagümrükte Derviş Ali ma -| hallesinde Drağman sokağında o©-| turan Fethiye Hanrm dün evinde- ki bostan kuyusuna düşmüş, etraf tan yetişenler tarafından kurtarıl —— e maa a amam ra şair Mehmet Emin beyefendi üs - tatlarımızın simalarmda sakal, el- zem bir cihettir. Kendileri eski- denberi sakalsız olsalar şimdi sa- kal koyvermeliydiler. Bu iki muh- terem zatı sakallarından tecrit e- diniz, meyus olursunuz. Netekim (Cc...) meb'usu (....) beyefendi » nin gayetle zarif bir sakalları var- dr. Bu mübarek sakal kendilerine bir ehemmiyet, bir heybet, bir ha- siyet veriyordu. Fakat, efsus! Bu beyefendi, günün birinde, kimbilir hangi bir saikle, belki de modaya uymak için, sakallarını katil bu * yurdular. Artık o zat bildiğimiz zat değil.. Yazık oldu, vesselâm. Kılları siyah ve kara, sert ve ha- şin olanlara da bıyığı tıraş etmek doğru olmuyor. Dikkat ettim, bu gibi zevat, ermeni mezhebini ka- bul etmişe benziyorlar. Dudakları ince, kılları sarı ve narin olanlara ise bıyığı tıraş etmek hususi bir taravet vermektedir. Hasılr, şapka inkılâbile birlik- te kendiliğinden, nizama, kanuna | muhtaç olmadan bir de sakal, br ! yık inkılâbı oldu. Abdürrahman | paşa merhum şimdi sağ olsaydı, kimbilir ne kadar bozulur, sıkılır- dı. Geçen gün, Şişli tramvaymda, Sultan Hamit vükelâsmdan ber- hayat kalan iki nazırdan birini götdüm (Biri Tevfik paşadır, İ- kincisi bahsettiğim zattır). O da vaktile hayli zarif olan sakalını gidermiş! Ah! Abdürrahman pa - şa sağ olsa da bu arkadaşımı gör- seydi... Hocalarda bir tekâmüle dikkat ediyor musunuz? Alamode sabık sarıklılardan bir takımı sakalları» na birdenbire izin verip tekaüt e- demiyorlar. Bu efendiler çenenin üzerinde şık ve sivri bir tutam bı- rakmakta ve yanaklarını tıraş et - mektedirler. Bu şekil ve şemailde yaşları elli ile altmış arasmda kimselere tesadüf ederseniz, hiç tereddüt etmeyiniz, orüç, namaz, zekât, haç hakkmda kendilerin - den fetva sorunuz. Celâl Nuri ANNY 5 Kânunusani 1933 CS ONDRA—— ve JEAN DAX (Mister Braun) Fransızca Sözlü ve Şarkılı Ki filmindeki fevkalâde muvaffakiyetlerini ARTISTIK müdüriyeti; bu mubteşem fi kaç K nazarı itibara alan SiNEMASI gün daha göstermek mecburiyetinde kt mıştır, Henüz görmiyenlerle tekrsr görmek istiyenlere fırsat | ELHAMRA .. 1- DENİZLER DEVİ (ERKEK EV GEORGES Fransızca sözlü LAT) Mümessüi BANKROFT büyük film. 2 - 25 Sene evel bir Karagöz Gecesi 1000 metrolük ve Yanım sat süren bu film iPEK FiLM STUDYOSUNDA ÇEVRİLMİŞTİR .. şe ... ingiliz sefiri Dün geldi, değişmiyecek Bir müddet evvel mezuniyetle Londraya gitmiş olan (İngiltere büyük elçisi Sir Corç Klerk dünkü semplon ekspresile şehrimize gel- miştir, Önümüzdeki hafta içinde An- karaya gidecektir. Son günlerde , İ Sir Corç Klerk'in Sir Rombeold - un yerine İngilterenin Berlin se- firliğine tayin edileceği söylenil- mektedir. Dün bu rivayetler (o hakkında İngiltere sefaretinde (o tahkikat yaptık. Verilen malümata göre , böyle bir şey doğru değildir. Se- fir Londrada iken kendisine böy“ le bir karardan bahsedilmemiş - tir. Yeni Yunan elçisi Yunanistan hükümetinin yeni Ankara elçisi OM, Sakelaropulos pazartesi günü şehrimize gelecek ve Ankaraya giderek itimatna - mesini Reisicümhur Hazretlerine takdim edecektir. Yunanistanın Moskova elçiliği- ' ne tayin edilen eski Ankara elçisi | M. Polihronyadis Ankarada bu- lenmaktadır. Cumartesi günü bu- raya gelecek ve Yunanistana ha- reket edecektir. Yeni Yunan elçisi M. Sakelaro- pulos evvelce şehrimizde Yunan baş konsolosu olarak bulunmuş, geçen sene de muhtelit mübadele komisyonuna Yunan (fevkalâde mürahhası olarak gelmişti. Son vazifesi Atina hariciye nezareti siyasi işler umum müdürlüğüdür . TAKVIM Perşembe Cuma 5 K. sani 6 K. sani 8 Ramazan (9 Ramazan Gün doğuşu 106 Gün batışı 16,54 Sabah namazı 650 Öğle zmazı 1210 teindi sama isa Akşan namazı 16.54 Yan nımâz 16,30 imsak 5 Yılın geçen günleri 6 kalan » rm 104 60 1210 1441 1684 18.30 540 $ Ç 361 HAVA — Yeşilköy askeri rasât mer- kezinden verilen malümaza göre, bugün hava bulutln ve karayel. istikemetinden rüzgârli Olarak devem edecektir. Kar yağması ihtimali azdır. Dün hava tazyikı | 714 milimetre, en fezla sıcaklık 6, en az 3 derece idi. Radyoda : —— lm ISTANBUL — 18 den 1845 « ka- dar Nebil oğlu Ismail Hakkı Bey, 18,45 ten 19,20 ve kadar orkestra, 19,20 den | 19,45 e kadar Fransızca ders “ilerilemiş olanlara), 19,45 ten 20 e kadar orkes- tra, 20 den 2030 a kadar Seniye Ha- fm, 2030 dan ?f e Kadar Derülbedeyi artistleri tarafından temsil, 21 den 93 ye kadar Tanburi Refik Bey ve arkadaşları, 22 den 2230 a kadar gramofon, Ajans, borsa ve saat ayarı, 2230 dan 23902 kadar saz (Darütalim heyeti). ! Istanbul Belediyesi | Derlibedayi Şehir Tiyatrosi | Temsilleri : Bu mkşam İSTANBUL il a | M U M Söndü Yazan: İh UN A e a Ertuğrul Sadettin T. A..T. Müsahip gi Bu gece Ka Celâl Be Tarihi komedi Kuşdili üyatıosunda Rakibe | OF tablo cs 3 perde. ; Tahsin şah Ayrıca Vodvil 1 ilin Av 1 Pezeta 1 Mark 1 Zoluti 1 Peop 20 Ley sv Diani 1 Sterlit 1 Dolar 20 Liret 2 £. Belçika 20 Drahmi 20 isviçre 2 Lera .— t lörin 8— 0 Küron Çek 123, Çek fiatları Paris Londra Nev-Yoru Milâso Brüksel Atina Cenevre 21430 119, | 10,— pa '.. i Mecediye 38 1 Banknot 244” (kap. sa. 16) Penta Viyata Madrir Berlin Varşova Peste Bükreş Belgrat Me skova 1200 105 60 04702 0.1578 1.5896 Sofra Amsterdam (149 Iş Rankas Abadolu Reji Şir. Hayriye Trsmvay | Sari Dev 43) | Kalya 14,— | Şark m. ceza 20,65 İ Telefon U. Sigorta *omont 9475 | Elektr 545 İ Tramvay s0. İ Tünet 555 | Ria 4,15 | Anadolu | 490 | Anadoln A, Mümessil Sari N.yolları D.Muvabhide G Maliki A şkeriye — Yeni ekmek marhı Tatanbul Belediyesinden ; Kânui” ninin dördüncü çarşamba gününü” İ bare ekmek sekiz kutuş on pe francala on üç buçuk k E İn Matbaamıza gelen eserle” Bee varta verene vene asan Holivut Holivutun üçüncü sene birine, zengin münderecat ve gtildyo refi” İevkaltde bir sekilde inrisar imleri