Sayifa 6 Kızıl Kartal Harbi umumide meşhur Alman tayyarecisii Yunanistanda Müs- Rihthofem'in Hatıraları Nakleden: fa. Baron Manfred de | Rihthofen Manfred de Rihthofen, umumi | harpte Alman tayyarecilerinin meşhuru idi. Tek başına 81 düşman €n tayyaresi düşürmüş olan bu cesur tayyareci 21 Nisan 1918 senesinde “Som,, harp cephesinde düşürülerek öldü. Rhthofen'n tayyaresi kırmızı ren- Tefrika Numarası : 1 lot, uçuşun bittiğini, yere ineceği- mizi söylediği zaman adeta bir ço- cuk gibi muztarip oldum. Ve yere iner inmez tekrar kalkmak için şiddetli bir arzu duydum. Uçar - ken, kolan salıncaklarında, ve bu- na benzer iniş çıkışlı (Rus dağla - rı) denilen yerlerde duyulan ra - hatsızlıklardan hiç bir şey duy - mamıştım. İnsanın başı dönmezse, ge boyanmıştı ve kendi emrinde bu - | kendini tayyarede olduğu kadar lunan tayyare filotilası da kâmilen kırmızı idiler. Bunun için, düşmanlar | rı onu ta uzaklardan görünce tanır. lardı. Rihthofen o dü sında bile o kadar m ları ara» şhur olmuştu ki, kendisi düşürülüp ölünce, ona İn- ler ve Fransızlar askeri mera sim yaptılar. Manfred de Rhthofen sünüri zabiti olarak girmişti. Umumi keşif de çalıştı. Rus ve Fran- orduya, harp başlangıcında da süvari müfreze, sız hudutlarında du. Sonra, bir gok müracaatirı neticesi olarak, Ma - yıs 1915 te İşte, biz liğe başladığı tarihten öldüğü tarihe | tayyareciliğe | girebildi, burada Rihthofen tayyareci- kadar olan harp hatıralarını anlata- cağız Angiliz ve Fransız taği rafından “Kızıl korsan, dan Baron Manfred de Rihthofen, öl- idi, Kendisi umumi harpte daha henüz & düğü zaman yirmi beş yaşında mekleme devrinde bulunan harp tay- yareciliğine büyük yardımlarda bu - Tanmuş bir çok yeniliklerin keşfedil- mesine sebep olmuş, bir hava şövali- yesi idi, ilk uçuş (30 Mayıs 1915 Yarın sabah saat 7 de ilk uçuşu» | mu ve hava vaftizimi yapacağım. Şimdiden nasıl bir heyecan geçir diğimi tasavvur edebilirsiniz. Ki me bu hususta bir şey o sordumsa hepsi başka başka şeyler söyledi - ler. Sabahleyin erken kalkmak ve sağlam bulunmak için erkenden yattım, Sabahleyin tayyare sahasma git tim. Bir bindirdiler. Pervanenin rüzgârı beni çok ra - hatsız ediyor, pilotla konuşmama tayyareye mani oluyordu. Her şeyim uçuşu- yordu. Rüzgâr, elimdeki haritala- rı koparmıya uğraşıyor, başımda - ki kasketi sökmek için çalışıyor, boyun atkımı çözüyordu. Ceketimi de iliklememiştim. Velhasıl, her şey tersine gidiyordu. Daha kendimi tamamen topar » İıyamamıştım ki, pilot gaza bastı, gittikçe artan bir hızla, yerde iler- lemiye başladık. Fazla sarsıldığım için bir tarafa tutundum. Fakat bi- raz sonra sarsıntılar durdu. Artık uçmuıya başlamıştık. Yer altımız - dan kaçıyordu. Ben pilota gidece - imi iyecektim. Vazifem muayyen idi, Fakat bir parça uç- tuktan sonra, sağa döndük, sonra sola döndük ve ben istikameti ta- mamen kaybettim. Nerede olduğu- muzu bir türlü tayin edemiyor - dum. Altımdaki manzarayı, küçü- cük görünen evleri, karıncalara | benziyen insanları seyre başladımı. | Bütün bunlar, bir oyuncak kutu -| sundan çıkar gibi görünüyorlardı. | Arka plânda Kolonya şehiri ile | kocaman kilisesini küçülmüş bir halde görüyordum. Böyle insanla | rın ve şehirlerin üzerinde uçmak | tan tarif edilmez bir his duyuyor- dum. Artık; istikameti kaybedişi- mi filân düşünemiyordum. Ve pi - hiç bir yerde o derece hissedemez. Hızla uçarken ve bil- hassa inerken motör durdurulduğu zaman tam bir süküt içinde uçu » şun bıraktığı his kadar (güzel ve emniyette tatlı bir şey tasavvur edemiyorum ki bir ha- reketle tayyarenin kenarlarma tu- tundum. Lâkin iniş o kadar tabii ve o kadar rahat oldu ki, korkum ve heyecanım kayboldu. Sevincim- Yere yaklaşmca, insiy den yerimde duramıyordum. * Bü- tün gün tayyarede uçmak istiyor» dum, Gelecek uçuşun saatlerini bi- rer birer sayıyordum. Keşif uçuşları 10 Haziran 1915 de, cepheye sevkedilmek üzere “Grassehain,, e gelmiştim. Biran evvel cepheye i gitmek istiyordum. Umumi harbe tirak edemiyeceğim diye endişe içinde idim. Pilot şehadetnamemi alabilmek için üç ay uğraşmıştım. Hergün harp bitecek diye ödüm patlıyordu. Fakat sulh olmadı. Eski bir süvari zabiti olduğum için keşif kabiliyetimden istifade için, beni, on beş gün içinde, Rus- ya cephesine göndermişlerdi. Makenzen muzaffer yürüyüşü » ne yeni başlamıştı. “Gorlice,, de Rus hatlarını yarmış, “Rawarus - ka,, ya girmişti. Ben de orada ye - tiştim. Ordünun tayyare karargâ - hında bir gün kadar kaldım ve, © zamanın meşhur şubesi olan 69 un cu şubeye verildim. Burada kendi: mi bir müptedi için pek küçük bu- luyordum. Filhakika henüz yirmi iki yaşına girmiştim. Pilot olarak bana, mülâzim Zeumer verilmişti. Bu tayyareci, şimdi, malüldür. E -| sasen buradaki arkadaşlardan sağ lam olarak bir ben kaldım. Tayyareci hayatımın en iyi kı sımları burada başlar. Sabah ak - şam uçuyor, mühim bir çok keşif- ler yapıyordum. Holk ile Rusyada Haziran, Temmuz, Ağustos 1915 aylarında, Makenzen'i “Gorlice,. den “Brest Litovsk,, a kadar takip eden tayyare karargâhımda bulun- dum. Ben, rasıt olarak bulunuyo- rum. Bir rasıt için lâzım olan şey, her şeyden evvel cesur bir pilota ma - lik olmaktır. Bir gün, Kont Holk'- un geleceği rivayeti çıktı. Kendi kendime: — İşte bana lâzım olan pilot, Dedim. Holk, tasavvur ettiğimiz gibi bir mersedes otomobili veya vagon-li ile gelmedi. Fakat yayan olarak geldi. (Devamı var) —— m am Bir kadına taarruz edenadam Boğazkesende oturan Refika Hanım evine giderken Aksaraylı Fehmi isiminde birisi önüne çık - mış, bu adam kadına sarkıntılık» ta bulunduğu gibi çantasını da a- lıp kaçmıştır. Fehmi, Refika Ha- nımın feryadı üzerine peşine ta- kılan adamlar tarafından yaka - lanarak polise teslim edilmiştir. VAKTT -Softalar lüman klübü yapıyorlar Türkçe eden “Milliyet, refikimiz yazıyor: Eskidenberi irticaa ve kör ta - assuba memleketimizde önayak olan bir kaç meşhur ve büyük yobaz, şimdilik gayet gizli tutu - lan bir teşkilât vücuda getirmek- le meşguldür. İskeçede olarak intişar Bu teşkilâtm esas gayesi şu-| dur: Memlekette şapka giyenler yü yeni Siiiie harflerini olayini > larla, kendilerinin müslüman di- İ ye tavsif ettikleri ve. ötedenberi yeni harflere düşman, o şapkaya aleyhtar kalanları biribirlerinden İ tamamen ve filen ayırmak! Gayet mel'unane bir maksadı bu fikrin mürevviçleri şimdilik an - cak 15 - 20 kişiden ibarettir ve temeli atılmış olan bu teşekkülü Garbi Trakyalılarca tanınmış o - hedef tutarak ortaya atılan lan bir kaç hoca idare etmekte - dir. Haber aldığımıza göre; “Müs- | lüman klübü,, namını olan bu teşkilât, daha şimdiden el altından faaliyete geçmiş ve valii umumilik vasıtasile hüküme- | te verilmek üzere mufassal bir muhtıra hazırlamıştır. Muhtırada Grbi Trakyadaki Türk ekalliyeti - nin, “Müslüman ve Türk,, diye iki kısma ayırdığı, fakat, Lozan- da imzalanan muahedelerle, Yu- | nanistandaki ekalliyetlere bahşi - dilen müsaadattan, yalnız Müs- taşıyacak lüman kısmın istifade etmesi lâ - zım geldiği, Türk namile ayrılan kısmın “bu: müssadattan mahrum | söylen - | mekte ve daha bir çok safsata - lardan dem vurulmaktadır. Hükümetin, bu gibi iddialara kulak bii ve şüphesiz ise de, ancan 15 - 20 beyinsiz, cahil Allahın mel'unu tarafmdan sev- | bırakılması icap “ettiği manasız asmıyacağı mesele; ta - ve İ kedilen mürteci kütlenin ne gibi hainane fikirler peşinde koştuk- İ larını göstermesi itibarile, pek mühimdir. ! Bir ayda ne kadar içilmiş? İ İnhisarlar umum müdürlüğü ta- rafından hazırlanan bir istatistiğe göre, 932 yılı teşrini evvel ayında inhisar idaresi fabrikalarile husu - si imalâthanelerde 637,632 kilo ra kı, 27072 kilo konyak, 19540 kilo likör 233 kilo votka imal edilmiş » | tir, alam Bir zenginin oğlu hırsız çetesi reisi imiş BÜKREŞ, 2 (A.A.) — Bükreş adliyesi, son derece heyecan uyan dıran bir işten haberdar edilmiş - | tir. Payitahtın yüksek âlemine men sup birçok zevat bu işte methaldar | dır. Bir kaç zamandan beri, kasa kır mak suretile yapılan hırsızlıklar çoğalmıştır. Yapılan tahkikat bu | hırsızlıkların faillerinin Bükreşin yüksek âlemine mesup bir zatın oğ ' lanun riyasetinde çete halinde top- lanmış olan genç talebe olduğunu İ meydana çıkarmıştır. Bunlar bir musiki evinde bir kasayı kırmağa çalışır- ken yakalanmışlardır. Mücrimle - dolayısile mualliminin rin içtimai mevkileri polis, Bükreşte büyük bir heyecan uyandırmış olan bu mesele hakkın Asri Sinemada : ğ Rânunusani 933 tarihinden itiba: olan filmdi: Jim Apperson, çok şakacı ve | da Slim yaralanır neşeli bir Amerikalı, zengin bir ailenin çocuğudur ve hayat endi- şeleri ile meşgul olmak pek ho- şuna gitmez. 1917 senenin ilk- baharında, kendi nişanlısı Mat- | mazel Justyn Reed tarafından teşci edilerek, gönüllü asker o- larak Fransaya hareket eder. O. rada ordu arkadaşlarından Bull ve Slim ile birleşerek üçü birden çok eğlenceli maceralar ler. geçirir» birin - genç ve şirin bir kıza tesadüf eder, pek çabuk ona hayran olur ve peres - tiş eder. Fransanın köylerinde, de Jim Melisandi isminde Eski nişanlısı Justyn'i Askerle « için kat'i de büsbütün “unutur. rin cepheye ilerlemeleri iç bir emir verilince iki âşıklar bir - irinden ayrılırlar . Müthiş bir muharebe esnasın - Karısını ö'd Birim Asri sinemada gösterilmiye başlsnacıK ve onu hendeğe götürdüğü esnada da bir kurşunla öldürülür. dahi bacağından feci surette Y* ralanır ve hastaneye gönderi Orada oturdu köyünün bombardıman neti& , Melisandinin sinde harap olduğunu haber lımca, Jim dayanamaz ve der | sevgilisini aramak için hasta den firar eder. Bu harekâtı Y? rasmı fenalaştırmağa sebep ve koltuk deynekler ile yürüme mecbur kalır. Harp nihayetinde Jim memlt ketine avdet eder ve yokluğun nişanlısı Justyn Reed, kendi bö yük kardeşine âşık olmuş oldi ğunu görür . Bunun üzerine Jif tekrar Fransaya avdet ede! Melisandi'yi bir tarla işçileri ar" sında bulur, beraber mes'ut © lurlar . hem enn sair ENE EENEYEAEUBASAraa Esere ürmekten maznun am aleyhinde açılar davanın neticesi 63 yaşındaki bu ihtiyarın zevcesi davacı olmadığını söyledi ve imam bir liraya mahküm oldu hareket etmediğini, namuslu bi İstanbul ağır ceza mahkeme - sinde dün bir imam aleyhindeki karısını öldürmeğe teşebbüs da - vasına bakılmıştır, Dava edilen, imam Esat oğlu Mehmet Fahreddin Efendidir. Kendisi, altmış üç (yaşındadır. Vak'a, altı Mayısta Sultan Selim- de olmuş. Sebebine gelince, şu: İmam Mehmet Fahreddin Efen - dinin ilk karısından bir kızı, ikin- ci karısının da ilk kocasından bir oğlu varmış, Bunlar, bir büyümüşler, biribirlerini severek evlenmek istemişler. İmam Efen- di, “olamaz. Kardaş (sayılırlar. Evlenmeleri caiz değildir,, demiş, halbuki gençler evlenmekte israr etmişler ve bu kararlarını tatbika kalkışmışlar. İmam efendi, “Bu işi bana vaktile neden haber ver « medin,, diye karısına (o çıkışmış, karısı evdeki bazı eşyayı topla - mış, Celile isminde bir hanımm evine gitmiş. Mehmet Fahreddin | Efendi, bu vaziyet üzerine büs - bütün hiddetlenmiş, o eve gire - rek karısı ile şiddetli bir kavga - ya girişmiş. Bu aralık, yanında - ki tabancayı çıkarmış, okarısma doğru çevirmiş, bir kurşun atmış, | onu yaralamış. da son derece ketumiyet göster - mektedir. mahkemede ürmek kastile Imam Efendi kendisinin asla & arada | adam olduğunu, bu yaşa kad hiç silâh kullanmadığını söyle" miştir, Davacı yerinde oturan kari# Hatice Hanım da, bu vak'a gençlerin hareketlerinin sebep duğunu, kocasından davacı olm dığını bildirmiştir. Nusret Beyin Hiyasetindili mahkeme heyeti, müzakereye ç# kilmiş, neticede imam efendini* etraftan yetişilip kolu tutulms * dan ateşi kesmesi düşünülerek bunun hiddetle yaralamak mabi” yetinde olduğu kabul edilmi# vak'ada tahrik, cezayı azaltac3 sebep olarak görülmüştür. Neti cede ceza kanununun 456 maddesine göre imam Fahred * din Efendiden ceza olarak (Pi lira alınması kararlaştırılmıştı” Ancak, Vaka'da tabanca kulis” nıldığından, bir liraya on alti ar ruş zammedilmiş, tahrik görüldü ğü için de bu para cezasindan © tuz küsür kuruşun indirilmesi zım gelmiştir. Halbuki kanuna re, küsürat, hükümde hesaba K* tılamıyacağından, paranın alın” srna lüzum olmadığı neticesine “ rılmıştır. Yalnız karar mucibince | müsadere edilecek, muhakef i masrafları da almacaktır.