21 Kânunuevvel 1932 Maştur iss siyasilerinden “Radek,, sen Mmanlartdaki Avrupa siyaseti hakkımda ya Makaleyi meşradiyor: Sovyet proleteryası fen sahasım- da dünya, kapitalistine yetişmek ve geçmek için bütün şiddet ve fakiyetle mücadele ediyor » Süpbesiz ki Avrupa kültüründen Yi $ok uzaklaşıyoruz. Filhakika ir Sövyet proleteri yoktur ki bu- Avrupa matbuatını işgal eden Yo-Yo'nun ne olduğunu bilsin. Yo-Yo oyunu tamamile kapita- İst muhitini işgal etmiştir. Orada üklerden ta büyüklere kadar bug unu oynamaktadırlar. Salon- 'da tiyatrolarda bu oyunla işti- Bal edilmektedir. Gazetelerde si- Yasi şahısların Yo-Yo oynarken re- Simleri, karikatürleri vardır. Ce - Miyeti akvam koridorlarında en #oYonun bo; bir şey olduğuna h beraber derin bir safası vardır. , yukarı çıkar, tekrar ve der- hal düşer ip sarılır, çözülür, niha- Yet kopar. Bundan bir kaç ay evvel inikat “den Lozan konferansında eski #alip devletler Amerika alacakla- Hadan vaz geçerse Almanyanın tamirat borcunun mühim bir kıs- Munı iptal edeceklerini kararlaş - ardı. Bu suretle ipi Alman: İttansına sarmışlardı. Cihan kapi- talist matbuatı heyecandan taşı - Yordu. Lozan konferansı buhrana hâkim olacak ve zail olan itimadı tekrar yerine getirecekti. Şüphesiz ika hükümeti reisicümhur in- tihabı neticelenmedikçe alacakla - Tm ademi tahsiline ait bir şey söy- liyemezdi. Fakat Mac Donald ve erriot fala bakmış gibi Amerika- alacaklarını istemiyeceği 2€- habında idiler. Nihayet yapılan in- tihabat neticesinde reisicümhur emokrat Rozvelt oldu. Fakat es- ki reisicümhur Hoover mevkiini ancak Martta Rozvelte terkede - <ektir. İngiltere ve Fransa Ameri- ya müracaat ederek 15 kânunu *vvel 932 de tediyesi şart kılınmış Orçların tehirini ve bu hususa ait bir müzakere açılmasını teklif et- #iler, Hoover bu teklife karşı bir karar verip cevap vermek için Rozvejti davet etti. Rozvelt Avru- Payı borçlarmdan kurtararak bu Mun yükünü yeniden vergi tarhile Amerikalılara yüklemek istemedi. Bu hususta bütün mes'uliyeti Hoo- Vere birakir, Y (Tediye etmek veya etmemek “Yo makarası harbe doğru dö » Rüyor), kay siltere ve Fransanın meli ., vvetleri müşkül bir vaziyette ol- Tü dan yüzlerce milyon dolar- tediye etmek istemiyorlardı. “Tig Almanyadan para alma - tediye ederse sorguya çekilip mevkiinden yuvarlanacağından Korkuyordu. ingiltere dünya piya: iç daki itimat mevkiini tutmak e borçlarına karşı munta- tediyatta bulunmak istiyordu. unda aciz gösterirse bütün dünya aki i#timadı okaybede - zatlar Yo-Yo talim etmek-. tedirler, Karilerimiz şüphesiz ki, | idirler. Evet; fakat boş olmak | Yo-Yo kapitalizmin harpten ! Yonraki bir sembolüdür. O aşağı | Yanın boğazından alıp Lozan kon: ! Siyasi Yo - Yo Politikacılar Yo-Yo yu sarıp açıyorlarmış! Meşhur Rus muharriri Radeke göre devletler ciddi teh like karşısındadır cekti. Vaziyet son derece nazikti. Hoover bu hükümetlere verdiği cevapta Amerika hükümetinin borçların tecili hususunda yeni bir müzakere açılmasına taraftar ol- duğunu fakat Amerikan malına Avrupa hükümetleri tarafından konan yüksek gümrük (resminin | ! kaldırılmasını şart koştu. Ayni za- manda harp silâhları (azaltıldığı takdirde borçlu hükümetlerin bu yükten kurtularak borçlarını ödi - İ yebilmek için mühim bir tasarruf yapacaklarını ve Amerikanm u - mumi sulhün temini için silâhlan- mak hususunda Avrupa ile rekabet yapmıyacağını ilâve etti, Bunun üzerine Fransız ve İn- giliz gazeteleri gene (Obağırmağa başladılar. Çözülen ipi tekrar Al- İmanyanın boğazıma sarmak lâzım İ geldiğini beyan ediyorlardı. Fakat | bunu yapmak Yo-Yo artistlerinin kârı değildi. Çünkü ipi Almanya- nım boğazına sarabilmek mümkün gözükmüyordu. Meşhur darbı me- sele göre, kimse olmıyan yerd: kral hükmüran olamaz. Bunun gi- bi Almanyada da para olmazsa bir şey yapılamazdı. Vadesinde tediyesi iktiza eden borç tecil edilmediği takdirde In- gilterenin Amerikan ihracatına karşı bütün kapılarını kapamak mecburiyetinde kalacağını İngiliz Başvekili Amerikaya bildirdi. Fa- kat bunun tatbik ciheti pek müş- küldü. Çünkü Amerikan malı u- i cuzluk ve cinsinin güzelliği dola- yısile rağbet görüyordu. Buna mâ- ni olmak imkânsızdı. İngilizler A- merikan malını tercih ediyorlardı. ; | Kapitalizm aşağı düşen Yo-Yoyu i şimdi istediği gibi yukarıya ala - miyordu. Geçen Şubatta silâhları azalt- ma konferansı toplandı. Hatipler, diplomatlar haftalarca bir sürü söz söylediler bir yığın nutuk irat et- tiler. Bütün bunlardan öyle anlaşı- liyor ki Yo-Yoyu oynıyan emper yalist devletler büyük hatvelerle harbe doğru gidiyorlar. Bu gidiş le ticaretlerin azalması, iflâsların çoğalması gibi halihazır buhranı - nın tevlit ettiği hastalıklardan zi- yade büsbütün mahve müncer ola- cak tehlikeler karşısında kalacak- lar. Bu suretle gırtlağına kadar su- ya batmış bulunan davletler ken- ! dilerini maceraya kaptırmaktan a- lamıyacaklardır. Bir diriltme cihazı Paris, 26 (A.A.) — Amerikalı! doktorlardan biri zaafa uğrıyan | j veya duran kalbe yeniden kuvvet | ve hayat verebilecek surette vücur | ida getirdiği cihazın noksanlarını tamamlamıştır. Bu cihaz kalbin “küçük boşluk,, | İ ları arasına sokulan bir iğnedsu ibarettir. Bu iğne vasıtasile kalbe | i tabii darebanların ahenğine tama- i mile mümasil bir ahenk ile bir ta- kım elektriki sarsıntılar verilmek- tedir. Bu aletin mucidi, ölmüş olduk- ları fennep tebeyyün etmiş olan hayvanlar üzerinde © tecrübeler yapmış, bu suretle yapılan 2000 tecrübeden ancak bir tanesi mu - vaffakıyetsizliğe uğramıştır. hiz? Deniz kızı Eftalya Hanım EZ EA A ( Birinci sayıladan devam ) — Umum karşısında ne vakit söylemiye başladınız? — 13 yaşımda. Fakat daha zi- yade hususi ve aile toplantıların da .. Rica ederler israr ederler ve ben de incecik sesimle okuma ya başlardım. Tanımadığım halk kütleleri karşısında 929 senesin - den itibaren söyledim. İlk konse- rimi de, bir pilâk angajemanı do layısile Pariste bulunduğum sıra da, orada bir salonda verdim. Bir çok Fransız artistleri ve bu arada Komedi Fransezden tanın mış bazı şahsiyetler vardı. Kon - serin sonunda geldiler, elimi sık- tılar ve hararetle tebrik ettiler. Orada kendilerine Türk musiki- si hakkında bir fikir verdiğim için büyük bir memnuniyet duy- dum. — Pilâk doldurmaya ne vakit başladınız — 928 de. İlk angajemanı Pa- te ile yapmıştım. — Bu hayattan memnunmusu- nuz? — Memnunum, Halk tarafın - dan çok rağbet görüyorum. Bu itibarla memnuniyetim daima ar tıyor da... — En çok beğendiğiniz arka- daşlarınızı söyler misiniz? — En çok beğendiğim Münir Beydir. Kendisini fevkalâde tak dir ediyorum. Kadınlardan da Neyire (Nerkis H.) H.ı Nebile Hanımı beğenirim. — Hikmet Riza ve Sabahat Hanımları? — Kendilerini hiç. dinliyeme- dim. Sadece birer iki pilâklarını dinledim, Fakat pilâktan kat'i bir şey anlaşılmaz tabii, — Size deniz kızı niçin diyor- lar? Bu sorgu Eftalya Hanımla Sa- di Beyi ve hatti misafirlerini bi- le gülümsemeğe mecbur etti ve hemen hepsi bu noktanın bir çok kimselerin alâkasını celbettiğini, bir çok suallere muhatap oldukla rını söylediler. Eftalya Hanım küçükken Ortaköy tarafında otu rurmuş. O devirde Bogaziçinde sık sık mehtap âlemleri yapılır - mış. Eftalya Hanım da arkadaşla rile veya ailesile birlikte sandal- la Boğazda gezdiği vakit şarkı söyler ve söyledikleri her taraf- ta dehşetli bir alâka Oo uyandırır. mış. Bunun için kendisine (o “de- niz kızı,, lakabını vermişler. Sadi Bey Eftalya Hanım sözü- nü bitirince: — İşte dedi, bizim madam ta küçüklüğünden beri bu suretle deniz kızı olmuş!., — Kazancınız için muhtelif rakkamlar söyliyenler var, mem- nunmusunuz ? — Evet rivayetler çok.. Maha» | za kazancımdan çok memnu - num pilâklardan da hem maktu bir ücret, hem de satış üzerinden hisse alırım. — En çok beğendiğiniz beste ve şarkı hangileridir.? — Ah beyim? Bu sualinize hay li güç cevap verilir. Benim en çok beğendiğim eskilerdir, ve doğrusunu isterseniz şimdikileri mecburen okuyorum, Eskilerden de en beğendiğim Sultani yegâh bestedir: Yar, misalini ne zeminü zemai görmüştür... Sonra Hoca Ahmet Efendinin Sayıfa 9 Sadri Etem'e Açık Mektup Değerli muharrir arkadaşım; 17 bu ay tarihli VAKIT'te çıkan (İnkılâp ve Kadro, sağdan ateşler altında) başlıklı yazını, hep oku - İ duk. Bir yan hâkem sıfatı ile, karşı tarafın “favl,, larmı tespit ediyo -| | | lursa, Türkiye, davası ( olan bir rum. memleket ve Türk, davası olan bir Fakat biraz daha aşağıda, | kendi mütalealarmı da söyleme -| ğe başlıyarak kurtuluş Türkiyesi - nin sınıfsız kalabilmesinden şüp - he ediyorsun. Eğer bu şüpheni, In- kılâp ve Kadronun bazı hükümle- rinden çıkarsa idin, bizleri kendi hesap ve iddialarımızı yeniden tet kik ve muayeneye sevketmiş ola- caktın. Çünkü, Türk inkılâbınm nazari esaslarını tesbite çalışırken, muhtemel bir sınıflaşmayı ve bu sınıflaşmanın Türk milletine reva göreceği içtimai felâketleri yani bizzat millet varlığının tehlikeye girmesini gözden, muhakemeden | ve iradeden uzak tutmak, bir gaf-| let ve bir günah olurdu. Biz Ağaoğlu değiliz ki, hem ci- han, hem de Türk tarihini, bir ta- kım mücerredat uğruna 1789 a ka- dar inkâr edelim. | insan olacaktır. Kurtuluş Devletçiliğinden, bü- yük istihsal vasıtalarının devletin elinde bulunması hem ileri bir Türk tekniği hem de tezatsız bir Türk cemiyetini mümkün kılacak- tır. Basit bir hakikattır ki, Türkiye- de eserlerini çok severim, — Demek sizde Sadi Bey gibi musikimizin bugünkü halini be- ğenmiyorsunuz? — Evet, bugünkü hali ben de beğenmiyorum. Benim kanaatim de böyle.. Bilhassa kadın okuyu- | culardan şikâyetçiyim. Erkek o- i kuyucular saz heyetini doldurur, heyete bir âzemet, bir canlılık verirdi. Kadınlar bu heyete girin ce bunlar kalmadı. Bu itibarla ; kadınların okuyuculuktan mene- i dilmesine siddetle taraftarım. Bu işte en fazla kazananlardan biri- si olduğum balde, tabii diğer ka- | dınların da menedilmesi şartile | böyle bir memnuiyeti derhal ve | teşekkürle karşılamaya, kabul et- meye hazırım.! — Bazı arkadaşlarınız halktan şikâyet eder gibi lar, Musikimiz meyhane İnkılâp ve Kadro'nun vermeğe çalıştığı iktisadi ve içtimai telâk- kiye, yani “KURTULUŞ DEV - LETÇİILIĞI,, ne göre, sınıf davası- nı yegâne halletmek usulü, sınıfla- rı “millet,, dediğimiz tek kategori- nin içine almaktır. Sınıflaşmadan sakınılmaz. (Fakat sınıfı bütün benlikçiliğinden soyarak, menfaa- tini milletin menfaatında görme - sine ve bundan çıkarmasına alış - tırmak mümkündür. Eğer, FERT, hangi sınıfın için- de bulunursa bulunsun, oraya sa- dece iş ve teknik bakımından ay- rılmış bulunur ve içtimai bağlan - ma bakımından sadece milletini ve milletin ileri menfaatlerini tem- sil eden devleti tanırsa; yani “ha- zine,, ye bir borç— senediile bağlı bir “mükellef, vaziyetinden | çıkarak © “hazine,, ye karşı hem borçlu olabileceğini hem de ondan alacak hesabı arıyabileceğini bilen ve buna göre çalışan bir adam 6- âdeta oldu - nin tam mânada kurtuluşu, bir bütçe değil, bir iktısadi siâ mesele- sidir. Osmanlı yarı müstemlekesin- den devraldığımız e iktısadi sia, menfidir, aleyhimizedir. Bunun böyle olması, Türk inkılâpçıları - nın bir suçu değildir. Fakat bu si- ayı, müspet ve lehimizde kılmak Türk inkılâpçılarının vazifesidir .. Bu güç ve çetin vazifenin başarıl - ması yahut başarılmaması, Türk inkılâbının mukadderatını tayin e decektir. İ Bunun içindir ki, iktisadi siamı- za hem keyfiyet hem de kemmiyet bakımından bir değişiklik verebil- mek, başka memleketlerde olduğu gibi, mütehassısı olan bir devlet dairesinin işi olarak alınmaz ve i ancak bir millet davası şeklinde alınırsa, yürütülebilir. Çünkü, it- halinden istihlâkine kadar yahut istihsalinden istihlâikine (okadar, her maddenin üzerinde, milletin gerilikten ileriliğe gitmek kararı ve milletin bu uğurda ( icabeden fedakârlık ve ferağatin nazari de- necek kadar tamam haddine git « mek uysallığı vardır. Yani, ister « sen, mesele, Rousseaunun meşhur (içtimai mukavele) nazariyesi ile de kabili izahtır; millet, milletçe bir gerilikten milletçe bir ileriliğe varmak için, milletçe bir yürüyüş yapıyor. Öyle ki, her hangi bir | sınıf yahut Ozümre (menfaatlerinin belirmesi, akdin bozulması, dolar yısile de, davanın sakatlanması de mektir. O halde, iktisadi sianın idaresi, ancak devlete âit bir iştir. Eğer bunu, bir sınıfa devretmeğe çalı « şır ve Türkiyenin (kurtuluşunu (karşılıklı ve bizzarur düşman ola- rak) bir Türk burjua sınıfı ile bir Türk amele sınıfının gelişmesine tâbi kılmak istersek, o kendimize şimdiden, hem bir takım müstem- lekeler hem de teknikte bizim ka- dar geri rakipler tedarik etmeğe mecburuz. Aksi takdirde on dokü- zuncu asrın filmini, üstelik tersine olarak çevirmemize, hem cihanm hem de cihan içindeki Türkiye « nin şeniyetleri, birer birer mâni ve bu memnuiyeti hâdiselerle teyit etmek için, teker teker kâfidir. Yazık ki, ateş sadece sağ taraf- tan geldi. Eğer ateşe sol taraf da iştirak etmiş olsaydı, o mücadele cephemiz çok daha vazıh olacak tı, Sağkal dostum.. Burhan Asaf ine geldiğinden, dinliyen lerden çoğunun eski, ağır ve sa- natkârane besteleri beğenmedi - ğinden, hafif şeyler istediğinden bahsettiler? —. — Bilâkis efendim. Ben halk- tan çok memnunum, hiç bir şikâ- yetim yok. Halk eski eserleri de pek âlâ beğeniyor ve takdir edi « yor. Ben yerine göre bestede oku yorum, şarkı da.. Ayni derecede rağbet görüyorum. Galiba iş bu * nu dinletmede, dinlenebilmede « 5 dir!, *# Rasing klup mağlüp! Paris, 26 (A.A.) — Hint tale- belerinden mürekkep (o Varsoty Club ile Racing Club de France a- rasındaki maçta Varstoy Club ra- musi- ! kibin 1 e karşı 6 sayı ile yenmiştir. i gg Kg YO YE ŞA O MAŞ AŞ MM a