i Mem GEY ” t ( 27 Kânunnevvel 1932 VAKIT Sayfa 5 Japon murahhası dün gitti Asyanın iki ucundaki iki büyük millet Amerika ile araları açık; harp isteyen yok, fakat harp beklenmedik bir za- manda çıkagelir! Evvelki gün şehrimize gelen, milletler cemiyetindeki Japon baş murahhası M. Matsuoka dün ak- şam İtalyaya hareket etmiştir. O- radan İspanyaya geçecek, İngil - ide ziyaret ettikten sonra on beş kânunusanide Cenevreye dönecektir. M. Matsuoka dün şehirde gezi- © İecek yerleri dolaşmış, balık tut- Mağa çok meraklı olduğu için ha Vanın yağmurlu olmasına rağ - men öğleden sonra Karaköye gi- «derek bir sandala binmiş ve Ha- - Türkiyeyi İiçte balık avlamış, kendisile be- raber bulunan zatların söyledik » lerine göre de diğerlerinin hiç bir sey avlıyamamasına mukabil © Yarım saat içinde dört tane pala- mut yakalamıştır! Japon maslahatgüzarı M. Mu- rakami tarafından dün Japon el- çiliğinde M. Matsuoka şerefine bir öğle ziyafeti verilmiş, ziyafet te hükümetimiz erkânı da bulun- muşlardır. M. Matsuoka dün akşam geç vakit Perapalas otelinde bir mu- harririmizi kabul ederek su beya natta bulunmuştur: “ — Cenevredeki kısa (tatil müddetinden istifade (ederek ziyaret (o hüsüsünda — gançtiğimdenberi beslediğim bir arzunun nihayet hakikat beline gelmesinden büyük bir memnuni yet duyuyorum. Biz Japonların ananevi hisler- le tanıdığımız Türkiyeye yaptı - ğrm bu seyyahat tamamile şahsi mahiyettedir. Çin « Japon ihtilâfı etrafında | Cenevrede cereyan eden şeyler hakkında izahat vermeği lüzum - süz buluyorum. Çünkü Cenevre- de milletler cemiyetindeki müza- kerelere ait havadislerin günü gü nüne ve teferrüatile gazeteler ta- rafından meşredildiğinden emi - nim. Bununla beraber tarihi tet- kiklere göre mançu ırkınm eski “Tüng,,lerden geldiğini ve bilhas sa Mançuride 178 bin müslüman olduğunu ilâveyi enteresan bulü- rum. Vaktim olmadığı için, asri ta- rakki eserlerinin kesif bir halde toplanmış bulunduğu Ankaraya gidemediğimden dolayı çok müte essifim. Buradaki ikamet müdde- tim yalnız iki gün olmasına rağ- men memleketinizdeki başarıl - mış terakki eserlerini müşahede ye imi bulduğumdan dolayı mes'ut ve memnunum. Asya kıt'aşının iki münteba noktasında bulunan iki büyük millet arasındaki dostane münase betlerin daha ziyade inkişafı te- mennisi ve Türkiyenin ve Türk milletinin saadeti için samimi his lerle mütahassis olarak ve ayni Zamanda buradaki güzel ve isti- fadeli ikamet müddetime ait ha- tıralarla bu akşam İstanbuldan ayrılacağım. Sovyet Rusya ve İsponya M. Matsuoka bu beyanatından “Sonra şmuharririmizin sorduğu muhtelif suallere şu cevapları ver b miştirz t — Japonyanm Sovyet Rusya ja iç Yağ â Japon murahbası M. Maksuoka ile olan münasebatı fevkalâde iyidir ve günden günede salâh bulmaktadır. Bilhassa son iki, üç ay içinde süratle iyileşmiştir. Man çuku hakkında iki hükümet ara- i sında hiç bir ihtilâf yoktur. Çün- İ ki Sovyetler Japonyanın Mançu- rideki vaziyetini gayet iyi an- lamışlar Ove buna omüdahale etmemişlerdir. — Milletler o cs» miyetinin de ayni surette hareket ederek Mançuri işlerine karışmamalarının sulha daha zi- yade hadım olacağı kanastinde- yim. . Amerika ile ihtilâf — Japonya ile şimalt Amerika müttehit hükümetleri arasındaki münasebat nasıldır? — Amerika » Japonya münass batı resmen çok iyidir. Fakat A- merikada Japonlar aleyhine fena bir hava esmektedir. Buna muke- bil Japonyada da Amerikalılar aleyhinde fena bir hava esmekte dir. Fakat derhal ilâve edeyim ki, Amerikada hiç kimse Japonya ile harbe taraftar değildir. Keza Japonyada kimse harbe taraftar değildir. Bununla beraber harp ekseriya kimsenin istemediği bir zamanda da zuhur edebilir. — Iki memlekette mevcut bü fena hava neden ileri geliyor? — İki memleket arasında bir ih tilâf için hiç bir sebep yoktur. Bütün bunlar nihayet bir sui te- fehhümden ileri geliyor. Bir Amerikan darbı meselinde şöyle denilir: “Kendi işinle meşgul ol, başka sının işine karışma !,, Amerikalıların bu darbı mesel mucibince hareket etmeleri lâzım dır. Bu takdirde iki hükümet ara sında hiç bir ihtilâf çıkmıyacağı gibi fena bissiyatın da önüne ğe- çilmiş olur. Amerikada Japonyanın Çinin bazı kısımlarını zaptetmek ve o- i ralarda yerleşmek niyetinde oldu ğu zannı uyanmıştır. Bilâhara Japonyanın zaptettiği yerlerden çekilmesi bu heyecanı ve yanlış kanaati kısmen azaltmıştır. Bina en aleyh vaziyet eskisi kadar va- him değildir. Kadına sarkıntılık etmenin cezası Bakırköyünde bir akşam yolda rast geldiği bir madama sarkmtı- ikta bulunmak ve 20rla tecavüze kalkışmaktan suçlu Mehmet iş - minde birinin muhakemesi, İstan- bul ağırceza mahkemesinde bit - miştir. Açık celsede bildirilen karara göre, suç sabit olmuş ve Mehmet, İ iki sene hapse, davacı madama elli lira tazminat vermeğe mahküm c- dilmiştir. Mahkeme, ayni zaman: da mevkuf olmıyarak muhakeme edilen Mehmedin derhal tevkifine karar vermiş, jandarma çağrılmış, mahkeme salonuna serbestçe giren Mehmet, oradan jandarma muha- fazasmda tevkifhaneye — götürül- müştür. | Kadriye H. 'Hikmet B. aleyhine | kemesinde görülmüştü, Açtığı davadan vaz geç- mekle muhakeme sakıt olmıvor Epey bir müddet evvel, Reisi- cümhur Hazretlerine karşı suikast hazırladıkları noktasından Kadri- ye Hanımla başka bir kaç kişi hak- kında tahkikat yapılmış, tahkika- tın büyük bir kısmını müstantik Hikmet Bey idare etmişti. Muhtelif safhalardan “geçerek, nihayet İzmir ağirceza mahkeme- sinde dava edilenlerin beraetile ne ticelenen mesele bittikten sonra, Kadriye H. , Hikmet B. aleyhine tahkikat esnasında kendisine ha- karet ettiği iddiasile dava açmış, bu davada, İstanbul ağırceza mah- Kadriye Hanım, muhakeme de- vam ederken davasından vaz geç- miş, dava, bu sebeple düşmüştü .. Fakat müddeiumumilik, hakaretin vazife ifası esnasında “yapıldığı ileri sürüldüğüne göre, davanın vaz geçmekle düşemiyeceği esa - sından, bu husustaki kararı temyiz etmiş, temyiz, kararı bozmuş, ağir ceza mahkemesi, bozmaya uyma- mış, bunun üzerine dava, temyiz umumi heyetine gönderilmişti. Temyiz umumi heyeti, son gün- lerde bu meseleyi tetkik etmiş ve davanm vaz geçmekle düşemiye - ceği neticesine vararak, kararı bozmuştur. Dosya, tekrar İstanbul ağırce- za mahkemesine gelmiştir. Martın yirmi dokuzuncu günü, yeniden mahkemeye başlanacaktır. Hikmet Bey, son : zamanlarda Bandırma ağırceza reisliğinde bu- lunmuş, geçenlerde hâkimlikten is tifa etmişti. Şimdi avukatlık yap- maktadır. Cezaları aftedilenler (Yarm) gazetesi mes'ul müdürü sıfatile muhtelif neşriyat davala - rmdan dolayı üç buçuk sene hap- se mahküm olan Süleyman Tev - fik Beyle, İstiklâl mahkemesince on beş seneye mahküm edilen Sü- leyman Sırrı ve on seneye mah - küm edilen İsmail Hakkı Beylerin cezaları, sıhhi vaziyetleri dolayı - sile, affolunmuştur. Dün müddeiumumiliğe bu hu- susta tebliğat yapılmış, mahpus- lar derhal serbest bırakılmışlardır. mlkiyikimii Şehir meclisi için hazırlık Belediye daimi encümeni bele- diyenin 93i senesi hesabı kat'isi | ni tetkik ettiği gibi 933 senesi büt- çesini de hazırlamaktadır. Yeni bütçenin fasılları şubelerden ge - len ihtiyaç listelerine göre tesbit edilmektedir. £ Şehir meclisinde Üsküdar tramvayların Kadıkö- yüne uzatılması projeleri ve keşfi de tasdik edileceği gibi hazırlan - makta olan yeni zabıtai belediye idea de tasdik edilecek» | tir, ——— Ağaçları koruma Ağaç koruma cemiyeti beledi - yeye bir mektup göndererek bele- diyenin ağaçların e muhafazasın - da gösterdiği alâkadan dolayı te- şekkür etmiştir. Şubattan itibaren belediye yeni- den ağaç dikmeye başlıyacaktır . Şimdiden dikilecek yerler hazır - lanmaktadır. Milli Roman 19 kânunusani Rudolfla arkadaşlığımız ilerile- i yor. Beni evine de götürdü, ai- lesine takdim etti, Babasının ba- na ilk sözü; — Siz Törkmüşsünüz; Rudolf öyle söylüyordu. Görüştüğümüze | çok memnun oldum. Demek oldu. Bu söz beni düşünceye sevketti. Ben Türkiyeden, o cemizetten kaçtım, Halbuki burada her gören beni daima o cemiyete mal edi- yor. Ben ruhumun bütün iştiya- kıyle bu cemiyete girmek için koşup geldim, fakat daha tama- mile mal olamadım sanırım, Bu da elbet te zamanla olacak. Bu- raya geleli henüz bir ay oldu; dur bakalım biraz daha zaman geçsin. Cu akşam yemekten sonra Mister Alis beni çağırdı : — Mister Turan, dedi; hatır- lar mısınız; geldiğiniz zaman si- ze bazı konferanslardan bahset- miştim, Biliyorsunuz ki (Y. M.C. A.) »ın Nüyorkta olduğu gibi Ame- rikanın ve dünyanın her köşe- sinde birçok şubeler vardır. Ya- kın: şehirlerdeki şubelerimizden birinde bir konferans vermek ister misiniz? Derhal: — Hay, hay. Dedim ve sonra sordum: — Fakat ne hakkında? — Tabii memleketiniz hak- kında: — Memleketim; yani Türkiye mi demek istiyor#unuz? — Tabii. — Lâkin neden bahsedeyim? Sonra takdir edersiniz ki ben böyle konferansların henüz ace- misiy, — Zararı yok, alışırsınız. Mev- zua gelince; Türkiyenin nasıl bir memleket olduğundan bahseder- siniz. İnsanların kıyafetini, dü- şüncelerini, dinlerini anlatırsınız. Gerçi ingilizcede hatalarımız olu- yor ama sizin bir ecnebi oldu- ğunuzu takdir ederler. OF bu ecnebilik. Bundan ga- liba kurtulamıyacağım. Bu um» madığım: yerde yüzüme çarpı" hyor. Mister Alis tekrar sordu : — Bu ilk konferansmız için, seyahat masrafınız hariç olmak üzere, yirmi- beş dolar alacak- sınız, Kabul mü? Ne olursa olsun, teklif bana cazip göründü: — Kabul Mister Alis, dedim. Fakat bu konferansı nerede ve- receğim, burada mi? — Hayır dedi. Biraz alıştıktan sonra burada da verirsiniz. Bu konferans için yakın şehirlerden birine gidersiniz. Mese'â.. Mister Alis düşündü, düşündü ve öyle: bir isim söyledi ki tüy- lerim diken diken oldu. Bu, be- nim iki ay kadar evvel kurtul- duğum “cehennem ,, in adıydı. | Sonradan öğrendim ki Ameri- kada bu isimde sekiz on şehir ve kasaba varmış. Hemen atıla- rak: — Yok yok Mister Alis cevap verdim. Daha başka de bir kasaba bulunuz. Mister Alis benim böyle ansi- un sinirletimeme biraz bayret etti ama ricamı da yerine getirdi: — O balde “Vilyams Tavn,, a gidersiniz. Aynı günde, trenle İşliyen Yara m ği Yazan: Necmettin Halil gidip akşam üstü konferansınızı vermek ve tekrar buraya dön- mek kabildir. Tabii yamnıza bir arkadaşta vereceğim. Dedi. önümüzdeki pazar günü için mutabık kaldık. Şimdi, bu bir sürü yabâncı önünde vereceğim konferansta neler söyliyeceğimi düşünüyorum. Tuhafı şu ki, bu bilmedikleri memleketten bahsederken Ame- rikalıları alâkadar etmek, hatta bayrete düşürmek istiyorum; ek- hma güzel şeyler geliyor. Hal- buki ben orada güzellik nâmına bir şey görmedim. Gene söyle- miyeceğim. 21 kânunusani Darülfünunda içtimaiyat ders- lerinde birkaç defa gördüğüm sarışın bir kız var. Hiç dikkat etmemiştim, meğer oda (Y. M. C. A.) da oturuyormuş. akşam yemek salonunda yanım- daki air im Bu sabah da tramvayda birleştik ve darülfü- nuna beraber girdik. Dersten sonra teklifsizce ya- nıma geldi: — Gud morning. Dedi ve benimle konuşmıya başladı : —Sizde(Y.M.C.A.)da oturuyorsunuz sanırım, Hem ders bem kulüp arkadaşıymışız şimdiye kadar tanışmadık. İsmi- minizi öğrenebilir miyim? — Turan. Diye cevap verdim. Bu kelimeyi işidince kız biraz durakladı, düşündü: — Turan!.. Fakat bu bir ec- nebi ismi olacak. Dedi. Zaruri olarak kendisini tasdik ettim. O tekrar sordu. — Hemde bir şarklı sanırım. Meselâ bir Çinli? — Hayır. — Bir Acem? — Hayır. — O balde bir Arap ismi o'malı, ister İstemez ecnebiliği ve şarkhılığı kabul ettikten sonra bir Çinli, bir Acem veya Arap olmak nedense hoşuma gitmedi. Cevap verdim: — O'da değil Mis.. Fakat, affedersiniz, ben size me diye hitap edeyim? — Oo, mazur görünüz, unut- tum; benim ismim Helendir; He- len Huvayt. — Evet Mis Huvayt, ben bir Arap da değilim. Genç kız tekrar düşünceye vardı ve birdenbire çok mühim bir şey keşfetmiş gibi, mavi göz“ leri ışıldıyarak: — Sakın bir Türk olmıyasınızl Dedi, (Devami var) | — e oan ihtilkârı tetkik komisyonunda Vilâyette müteşekkil tetkiki ih- tikâr komisyonu dün Ticaret oda- smda toplanmış ve mevcut evrakı müzakereye başlamıştır. Bazı kahve tacirlerine ait evrak müddelumumilikten geri iade e - dilmiş ve bu tacirlerin alış veriş ettikleri bir kısım tüccar hakkın - da da malâmat istenmişti. Dün bu mesele hakkında cevap verilmiş - tir. Cevapta bu kısım tüccar hak - kında ne halktan, ne de Ticaret müdürlüğü ve komiserlikten bir şi- kâyet vaki olmadığı bildirilmek- tedir. | Komisyon gelecek celsesinde gaz ihtikârı meselesi ile meşgul 0- ismi # vi Sk ni