O... — Kadın, cigara içmeli mi, iç- Memeli mi? Erkekle kadınm artık hemen sahada müsavi dereceye gel - diği bir sırada, böyle bir sual, bel- ki birdenbire tohaf gelir. Erkeğin Sigara içmesi gayet tabii görüldü ğü halde, kadının cigara içmesi Deden. tereddütle < karşılansın, bir sual mevzuu olsun! Belki böyle düşünülür. Fakat, buna rağmen, kadınım cigara iç- mesi, “henüz münakaşalara sebep olmaktadır. Hem de kadınları ka- Yit, şart tanımaksızın erkekleşen Sahayı biraz da - ha daraltalım: Avusturyada. .. Şimdi bütün hararetile devam eden bu münakaşa da bedit nok - tadan söz söylenildiği kadar, sih- hi noktadan da muhtelif mülâha - Zalar ileri sürürlüyor. Bunu hissi noktadan münaka - Yaya girişenlerin söyledikleri, şu: — Nikotin, sihhate zararı do - kunan bir şeydir. Bilhassa kadınla- ra çok fena tesir eder, Bir çok kalp rahatsızlıklarının sebebi, nikotin - dir. Evvelâ kalbin atışmı, güçleş - tirir, sonra daha tehlikeli vaziyet- ler ortaya çıkarır. (o Nevrastenide, bronşitte, nefes darlığında rol oy - nar. Çocuk emziren kadının sütü- nü de âdeta zehirler. Bu muzir tesirler münakaşa € - dilemiyecek tubbi © hakikatlerdir. Bu mülâhazaların doğru olduğu - nu tesbit için, tütün işçisi kadınla” rm acınacak hallerini göz önünde bulundurmak yeter. Bunların si - nirleri müthiş surette bozuktur, Veremin artmasında da nike - tinin çok tesiri vardır. Son zaman- Layptsigte neşrolunan bir is- tatistik, bunu bariz surette göster - mektedir. Tutulan başka bir ista de, cürüm işliyen Alman gençleri arasında yüzde doksan nun cigara içenler olduğu Nu meydana çıkarmıştır. Doktor, bunları (o anlattıktan sonra, on yedinci asırda cigara iç menin bir çok yerlerde ölüm ceza- #ının tehdidi altında bulundurul - halbuki şimdi her mem - İekette tütün yetiştirmenin başlı - <a bir varidat membat olduğunu dk ssliğüin üiüikağ ve “day şöyledir; Kadın ve nikotin! Sıhhi ve bedii bir bahis: Kadın, cigara içmeli mi, içmemeli mi? — Parmakları arasında bir ci- gara tutan kadının görünüşü, hiç te hoş değildir. Ve herhalde: Benlin sevgilimin ağrı gül gibi diyen bir şair, hiç bir zaman ciga ra içen, nikotin kokan bir kadın - dan bahsetmemiştir. Bu, muhak - kaktır! Kadınların cigara içmesinin, İ sıhhi ve bedii noktalardan böyle aleyhinde bulunulduktan sonra, bunun kadınlar arasında neden u- mileştiği de araştırılıyor. Varılan neticeler, şunlar: Çoğu, taklitçi - lik tesirile cigaraya alışır. Bir kıs mı, böylelikle zayıflamak isterler. Bir kısmı, nikotinin dimağın inki- şafında rol oynadığına zahiptirler. Diğer bir kısmı, cigaranın kasave ti, gamı dağıttığını o zannederler. Nihayet bir kısmı da,cigara içerek asri olacakları telâkkisini besler - ler. Bu münakaşada, Rus edibi Kont Leo Tolstoyun “İnsanlar, ni: kotin, vicdanı uyuşturduğu ve do- layısile zaafların uyanmasına ve - sile verdiği için, cigara içerler,, şeklindeki bir sözü de © geçiyor. Hulâsa, bahis, bugün Avusturyada çok hararetli bir münakaşa mev- zuudur! . 3. Bu hususta memleketimiz ka - dınlarının fikri nedir?. Sıhhi nok- tadan, bedii noktadan?. Cigara içmenin sıhhi mahzurları, hemen umumiyetle kabul olunmuştur... Bilhassa merak uyandıran, bedii noktadan nasıl telâkki olunduğu » dur. Bununla beraber, her iki nokta | dan da, fikirlerini söylemek isti- Yılbaşı Vesilesile alınacak hediyeler için... Yılbaşında nasıl hediyeler al - malı?. Bizim eski tabirle (zinet eşyası) mı yoksa işe yarıyacak şeyler mi?. İşte, Avrupa gazetele- rinde son günlerde yer tutan bir bahis!, Bu gazetelerden birisinde çıkan bir yazıda, bakın ne deniliyor: “Eskiden hediye alıp vermek in- sanı uzun uzadıya düşündürmezdi. Çünkü herkes refah içinde idi, Lâ- zım olan şeyleri, kendisi alırdı... Bu itibarla, hediyeler, daima süs kabilinden şeyler arasından seçi- lirdi. Halbuki şimdi? Şimdi, vaziyet böyle değil.. İşe yarıyacak hediye- lerin verilmesi, daha ziyade hoşa gidiyor. Hediye verecek olanlar i- çin de, hediye verdikleri kimsele- rin ne gibi şeylerin daha ziyade işlerine yarayacağını sezmek, baş- İı başına bir üzüntü teşkil ediyor . Bununla beraber, kadınların eskisi gibi, süs mahiyetindeki hediyeleri tercih ettikleri, esassız bir iddia sayılamaz. Hiç değilse, gene ço- ğu böyle düşünüyorlar!,, Bu mülâhazaya karş, memleke- timizin kadınları acaba ne der - ler?. Avrupa gazetesinde (çıkan yazıdaki bu teşhis doğru mu, yok- sa yanlış mı?. gm eğ Meşhur Kadınlar fana 400 00 am vap 0a8İ. MisLindberg Okyanusu geçen ka- dına verilen isim?! Kadınlar mukteli? sahalarda erkekler)e bey ölçüştükleri, ayni derecede muvaffaki- yetler gösterdikleri gibi, tayyurecilik saa sında da yüksek kabiliyetlerini ispat etmiş- lerdir. Bir çok kiymetli kadın tayyareci, ha vacılık roubitinde ve bütün dünyada takdir. lerle anılıyor, Bunlardan en meşhuru şudur; Ameliya Erhart. tek başına ol: yenler, mümkün olduğu kadar kı- | sa yazar ve gönderirlerse, gelecek (Kadın) sayıfalarında toplu bir halde bunlardan bahsederiz. Bu husustaki yazılar gönderilir- ken, zarfın üzerine (Kadın sayıfa sı muharririne) kaydının ilâvesi rica olunur. Güzel Rus kızı ve! genç mihrace Vlasta Lah isminde güzel bir Rus kızı, “Viktorya,, vapurunda manikür olarak çalışırken, geçen de işi dolayısile yolculardan Ba- obalpur Mihracesi Mehmet Han- la tanışmıştır. Oksford Darülfü - nununda talebe olan genç Mihra ce, Ceneveden Bombaya giderken tanıştığı kızı çok beğenmiş, ken- dişine iki kıymetli pırlanta yü - zük ve on iki elmas bilezik hedi- ye etmiş, nihayet evlenmek tekli- finde bulunmuştur. Kız, şimdi Triyestede Mihra- Ameliya Erhart rak, Okyanusu tayyare ile geçme - ğe muvaffak olan ilk kadındır. Ok- yanusu, 16 saatlik bir uçuştan son- ra geçmiştir. Bu kadın tayyareci için, Mis Lindberg diyorlar. Fakat, bu, ne onun ayni derecede muvaffakiyet elde etmesinden dolayıdır, ne de erkek meslekdaşile aralarında ai- le birliği olması itibarile. Kendi - sine bu ismin verilmesi, yüzünün Lindbergin yüzüne çok benzemesi noktasındandır. Fakat, yüzleri benzemezse bile,Ameliya, bu ismi Benekli tüller!.. Ingiliz kadınları, saçların ve yüzle- rini böyle tüllerle örtüyorlar .. Son haftanm moda hâdiselerin- den Avrupada en dikkat ve alâka uyandıranı, Londrada olmuştur. Moda hâdiselerinin en çok görül - . düğü Pariste bile, yenilikte Lon - dranın Parisi geçtiği mülâhazası- ne yer veren ve akisler uyandıran bu moda, peçe modasıdır. Fakat, bu, yüzü tamamile örten kalın veya ince bir peçe değildir. Hatta, tam manasile bir peçe de değil, Çünkü, şöylece başa örtülü- ,yor, bir parçası da yüzü biraz ka- pıyor. Kapıyor, demek te biraz tohaf ya: Örtülen şey çok ince ve kafes kafes deliklidir. Yüzü kapa - mıyor, Müphem bir ifade vererek, güzelleştiriyor. Bu... Peçe... Baş örtür.... Hem hepsi, hem hiç birisi. Kafes, kafes delikli tül, ayni zamanda yeryer beneklidir. Siyah, lâcivert, kahve rengi, gümüşi, kurşuni renk- lerde yapılıyor. Lâkin, benekleri daha ziyade siyahtır ve sarı, kum- Yahut kestane rengi, siyah | saçlar üzerine şöylece bırakılıve - riyor. Bu kafes kafes delikli, yer yer benekli tül, kibar kadınların tiyat- roya giderken, başlarına örttükle - ri, bir parçasını da yüzlerine doğ- ru sarkıttıkları bir tül. ... Birden- bire, o kadar moda olmuştur ki, şimdi Londra kadınlarının çoğu, tiyatroya bu vaziyette gidiyorlar. Tabii, tiyatroya otomobille giden kısım için, daha pratik, daha elve- rişli.... Bu suretle, şapkasız baş- ların üşümesi endişesi ortadan kal- kıyor. Londrada çıkan bu son mode- nın izleri, henüz İstanbulda göze Mişmedi. Esasen, bizim için bir ye- nilik teşkil eder mi? Son zaman - larda peçeler, aşağı yukarı, zaten bu şekli almıştı. Bundan başka, eskiden düğün- lerde koltuk merasimi yapılırken, merdivenlere sıralanan kadınlar saçlarını tıpkı bu tarzda örterlerdi. Çarşaf peçesi, yahut ipekli ve dan- telalı mendille filân..., Şu halde, Londranın son moda» sı, İstanbul için yeni bir şey sayıla- maz! öU AANA AE BENEESEREEAEEAR EE EAAUAEANANAEAAAAAAEAKNNAN acaiplikleri ununa 0000040001 581000998 0088408000 ANA Aa Lahana yaprağı!.. Bu kısımdaki karikatür, gene eski zamanın bir modasına aittir. Ve sonradan yapılmış değildir: Kadınların bu modaya rağbet gös- terdikleri zamanda! Bu türlü elbiseler, o zaman alay mevzuu olurken, “lahana yapra - ğı,, diye tarif olunuyordu. Kat kat kabarık dantelalar, rüzgârın şid - detli bir esişinde büsbütün kaba - rıyor,kostüm, göze tıpkı o tarlada bir lahana gibi görünüyordu. E - tekler, o zamana göre hayli kısa olduğundan, rüzgârın böyle esişi, meselâ kırda dolaşan bir kadının bacaklarını açık bırakıyordu. Ger- çi vücudün bu kısımları, o zaman- ki giyinişe göre, zaten eteklik al- tında da hayli kapalı olduğundan, pek o kadar mesele yok, denilebi- cenin kendisini Hindistana göt“r | alacak değil mi idi? Madamki mur | lir, amma şimdiki zamanda.... O mek üzere göndereceği adamları | vaffakiyetleri ( biribirininkine eş | zaman, dış etekliğin altma giyi - beklemektedir. oldu. Bunda hiç şüphe yoktur. len iç etekliğin kenarı görünmesi bile, mesele yapılırdı! Yukardaki karikatürde, bu cihete de ima var- dır. Bugünün modası, yukardaki resimden herhangi bir noktada ilham almış mıdır? Şapkanm bi - çimi ile, gerek şapkanın, gerek el- bisenin yapıldığı kumaş, yani ka - dife, bugür de hoşa gitmektedir. Şapka biçiminde az, elbise biçi- minde çok deöisiklik yapılmış o »