Alelâcele bir rop dö şambr gi- Yerek kapıyı açtı. Binbaşı Stead, Yüzbaşı Burges ,Yung ve Friman vap girdiler, hepsi hafifçe sar - de kollarında birer şişe, ellerin- i birer kadeh, son derece neş'e- idiler. Roberts, kapıyı kapıya - Sağı esnada, en arkada bulunan Nikolson da gözüktü. Elinde bir Viski siyesi, zalıkla bir Havyah he söylüyordu. Kapmm eşi- di, duraladıktan sonra seslen - >> Hey.. Koca Haydut. im kapıyı i kapayıp yalnız 1,P'YI pencereyi kapay viski içersin bul, xxn tek beklenmiyen bu üç misafir iğ, Bagesrle Stead kanapede Alâ biner gibi binmiş, elindeki Hhpanya şişesinin yaldızlı kâ . © İoung kadehleri masanın bir kenarma dizmiş, kalemle kenar - Marina vurarak piyano çalar gibi İn sarhoş olmadıkları halde € gayet neş'eli idiler. Yalnız Nikolson diğerlerine nispeten bi- Taz daha fazla içmişti. Friman ö- tekilere: o “Nikolson Londradan habrelre almış, onu biraz eğ- irmek lâzım.,, demişti. ,, Bu sebeple onu büfenin başm- da uzun müddet alıkoymuşlar .... dım içine Cin karıştırarak | dö padiyen içirmişlerdi. Markiz Zânla matmazel dö Kassanu lerine çekildikten sonra hande, çekler; galiba Roberts yatmağa gitti. Şuna bir tiraj Yapalım, pavyonunda bas- kol im, ne dersiniz?. Her biriniz altma birer sam - Panya şişesi sıkıştırınız. Marş, Marş, ileri!,, | Sardroptan çıkardığı — elbiseleri Merli yerine koydu.. Arkadaşlarma Nitara ikram ediyor, heyecan ve nı saklamak için arkadaş - di $ gibi gürültü, patırdı e- “4 Ey, Burges!.. o Orada sedenler var mı?. —Tabii.. Maamafih çoğu, tıra- yda musikiyi dülmekle vakit esiriyor. . Güezl hepsi tadan, yok oldular.. Madam dö N ler Merk, italyan kız... epi orgun mu idin Roberts? >> Tabii, öğleden sonra Süneşin Seniye, nda beş altı mil yol almıştım ... i Maas öyle sıvışmak istedim... İ Bira, ih yatmadan evvel sizinle kadeh şampanya içebildiğim — p Memnunum. M Frediye baksanıza bu akşam b. Stohesle epeyce flört yap- hâlâ Mizan cevap verdi: Ün n servetim mahvoldu- “da Dan, ben muhakkak bir bar- alg, Sör olacağım. Günde her * Yirmi dolar kazanırım. Ye- içmek de caba. i İm i en Hel er de ayrı. Müştey; © sabahın saat dördünde pa adamların apartımanın- acağım lütüflere ne der- konuştu ! Kobra'nın Son “Türkçeye çeviren: küçücek salona yerleş - G Friman bir sandalyeye tersi | alelâcele odayı düzeltti. | mm neş'esine güya o da iştirak | Romanı : 57 Fahamettin Arvay — Mükemmel bir meslek doğ- rusu.. Bu Lâhor talimgâhında ni- şan atmağa benzemiyor değil mi? Haydi Fredi, bir kadeh daha iç. Nikolson kadehi bir yudumda boşalttı.. Friman Robertse de bir kadeh ikram etti. Nikolsonun neş'esi artık taşı - i yordu. Arkadaşları ıslıkla bir çar- leston havası çalarlarken © zorla Robertsin koluna girerek varyete | numarası yapmağa başladı.. Friman eline geçirdiği bir tepsi ye iki kaşıkla vurarak tırampete i çalarken birdenbire Stead'ın gö » Zü sıgara tablasının kenarında du- İran ucü alık ile kırmızılaşmış bir sıgara parçasına ilişmişti. Bir gö- İ zünü kırparak seslendi: —01. 0... Roberts!,. Sizin ha- liniz hem esarengiz, hem pek mâ- nidar.. Sizin küçüçek salonda in- san çok mühim keşif hareketlerin- de bulunabiliyor.. Roberts Steadın ne tarafa bak- tığını ve nedemek istediğini gö - rünce, derhal arkadaşının yanına sokulup sigarayı tabladaki suya ittikten sonra yavaşça: — Sus, Stead.., Ağzını kapa 1... Dedi.. i Binbaşı meseleyi anladı, ısrar betmedi.. Ötekilerin “Ne buldun bakalım?.,, diye yaklaşmaları üze- rine bir tepsinin kenarındaki mavi boncuğu göstererek: o “Roberts galiba nazar değmesin diye bunu bir büyücüden almış olsa gerek!., Dedi.. Öteki arkâdaşları kahka» Ka ie gülerken; Roberis arkada- şına başile teşekkür işareti Yaptı... Nikolson bir koltuğa oturarak: — Sana büyücülerden bahset - meyin, dedi, Kahirede bana bir falcı, şişe içindeki o mayiden de- ğil, fakat o mayii muhafaza eden zarfla öleceksin ,demişti.. Ne de- mek istediğini bir türlü anlaya « madım.. — Azizim, bunda anlamıyacak ne var.. Muhakkak.. O sözünü bitirmeden Burges kalktı, bir kapıyı göstererek: — Roberts burası neresi?. Diye bağırdı! Roberts biraz tereddütten son- ra: — Banyo odası, dedi., — Pek âlâ, şampanya ısındı, şu şişeleri biraz soğuk suya koysak.. Kapıya doğru ilerledi. Tam aça cağı sırada Roberts mâni oldu: — Hayır, açma.. Zaten su yok, kesilmiş!.. (Devamı var) Köy hıfzıssıhhası hakkında An- karada ve İstanbulda konferans vermek üzere gelmiş olan Yugos- lavya sabık bıfzıssıhha müdürü ve Akvam C. hıfzıssıhha komitesi aza sından Prf. (Dr. Stampar) dün öğleden sonra Tıp fakültesi sa- lonunda güzide bir dinleyici hu- zurunda bir konferans vermiştir. z Konferans münasebetile temsi- li mahiyette bir film de gösteril - miştir. Bir çok kıymetli doktorla- rımız konferasta hazır bulunmuş- lardır. —am— Bir gece eğlencesi Fen fakültesi talebe cemiyeti 22/12/932 Perşembe günü akşa - mı saat 21,30 dan sabaha kadar .| Maksim salonunda müderrisleri i| ve mensupları şerefine bir gece eğlencesi tertip ki — m mmm Bir profesörün konferansı VAKIT Vapurcular arasın- da şirket kuruluyor Seyrisefainin iktisat vekâle- | dine bağlı üç müdürlüğü Türk limanları arasında posta yapurculuğunun hükümet idaresi altına alınması hakkındaki ka- nunun tatbikine geçilmesi için ev- velce verilen mühlet üç gün evvel nihayet bulmuştur. Kanun müci- bince hususi vapur işletenler bu müddet zarfında hükümete beyan- name vermek mecburiyetinde bu- lunuyorlardı. Şehrimizdeki bususi yapurcular kendileri için mesele- nin artık halledilmek üzere bulun» | duğunu, yeni bir kanunun vekil- ler heyetinde (tetkik edildiğini söylemektedirler. Bu lâyihaya gö- re, hususi vapurcular aralarında birleşerek müstekil bir şirket ku- racaklardır. Seyrisefain idaresi de İktısat Vekâletine bağlı üç mü - dürlük halinde üç kısma ayrıla- caktır. Bu üç kısım, iç hatlar, dış hatlar ve havuz ve fabrikalar müdürlük- leri olacaktır. Seyrisefain idaresinde bu hu - susta henüz malümat yoktur. Te- mas ettiğimiz alâkadarlar hakiki vaziyeti Sadullah Beyin Ankara- dan avdetinde (o öğreneceklerini söylemektedirler. Muhtelit mübadele de tasarruf neticesi Muhtelit mübadele komisyo - nu umumi heyeti dün toplanarak bürolardan gelen on beş günlük çalışma raporlarını tetkik etmiş - tir. Müteakıben komisyon umumi kâtipliğinin tasarruf o maksadile bir OKânunu saniden itibaren lâğvına karar verilmiştir. Umu - mi kâtip vazifesini gören bitaraf murahhaslardan M. Gorter yılba- şında komisyondan ayrılacak, iş- lerine Türk ve Yunan murahhas - lıkları başkâtipleri bakacaklar - dır. Ayni zamanda tasarruf mak - sadile teknik büro da lâğvedil - miştir, o——— Bir müdürlük için namzetler Diş ve eczacı mektebi müdür- lüğü için önümüzdeki hafta zar - fında Tıp fakültesi müderrisler meclisinde intihap yapılacaktır. Bir çok kimseler müdürlük için namzetliklerini koymuşlardır. In - tihabın vekâletçe tasdikine kadar müdür vekâletine Tıp (fakültesi teşrih muallimi Mahir Bey geti - rilmiştir. Müdürlüğe Nurettin Ali ve Kâzım Esat Beylerden birinin getirileceği de söylenmektedir. a Belediye talimat- namesi Zabıtai belediye talimatnamesi- ni yeni ihtiyaçlara göre değiştire- cek: olan komisyon dün ikinci iç- timaını yapmıştır. Komisyon ça - lışmasını az bir zamanda bitirmek | için haftada dört gün toplanmıya | karar vermiştir. —e—— Fakirlere kömür verilemiyor Bazı fakirler belediyeye müra- caat ederek belediyeden bedava kömür istemişlerdir. Bunlara büt- çede tahsisat olraadığı dolayısile kömür verilemiyeceği bildirilmiş- le N i in Yal İşliyen Yara. Milli Roman Zannediyorum ki dünyada hiç kimse benim bu anda duydu- ğum sevinci duymamıştır. İnsan sevinçli iken bağırmak, saadeti- ni herkese dağıtmak istiyor. Fa- kat ben daba evdekilere bile bir şey söylemedim. Hele bir konturatı imzalıyayım, hareket günüm yaklaşsın; o vakit bir sürpriz yapacağım. Şimdi yalnız başıma odamda, hatıra defterimin karşısında bay- 7 ieşrinievvei Konturatı imzaladım. Doktor Vud vaddettiği mektubu da yaz: mış. Artık saadetimi hiçbir şüp- he bulutu karartamaz. Doktor Vudun yanından ayrı- br ayrılmaz vapur acentelerine koştum. Teşrinisaninin 29 uncu günü “American Export Lines, kumpanyasının bir vapuru var. Bu gerçi doğru ve sür'atli bir posta değil ama benim için da- ha iyi ve daha ucuz. Muhakkak onunla gidetim. Bu ay başında şirketten ala“ cağım maaşla şık bir seyahat kostümü yaptıracağım. 14 Teşrinievvel Sevincimin ilk sersem edici coşkunluğu geçer geçmez Ayşeyi düşünmiye başladım. Zavallı kı- za bu baberi verince üzerinde kim bilir ne tesir yapacak! Ga- liba ben de biraz mahzun ola- cağım. içimde şimdiden, sevgili- sinden ayrılanların romantik hüz- nü var. Fakat hiç bir şey beni mukaddes gayemden döndüre- imez, Karşıma ne çıksa çiğütyip geçmiye azimliyim. Ayşenin tayin edildiği mektebi ve yerini öğrendim; bilmem han- gi şehidin adını taşıyor. Bu mil- letin damarlarına askerlik o ka- dar işlemiş ki on yaşındaki ço- cuklarm mekteplerinin adını bile ölen askerler arasından seçiyor- lar. Geçen akşam ayşeye de tesa- | düf ettim. Yanında galiba iki muallim arkadaşı vardı. Sıkıldı- ğından olacak, onların yanında beni görmemezliğe geldi; fakat her halde bir tuhaf oldu. Bu meselede ben de gitgide sabır- sızlanıyorum, Dediğim gibi bu muceradan tatlı ve istifadeli bir hatırayla ayrılmak istiyorum. Galiba bu kızcağıza şairane ve aşıkane bir mektup yazmıya mecbur olacağım. 3 Teşrinisani Sersemliğimin o cezasını çeki- yorum, Meğer ben hakikaten ne ser- semmişim. Basit ve aptal bir kız- dan neler ümit etmişim. O Ayşe olacak mendebura günlerce özene bezene bir mek- tup yazip yollamıştım. Üç gün sonra evde kalın bir zarf bul- dum. Ondan olduğunu anlıyarak heyecanla yırttım; içinden hiç açılmamış olarak, benim yolla” dığım mektupla şöyle bir heze- yanname çıklı: “Size lâyik olan dersi verme- diğim için üzülüyordum. Nihayet © fırsatı siz hazırladınız. Beni memnun eden tek harekeliniz budur. Sizinle bir tesadüf eseri olarak bir arkadaş evinde görüşmüştük. O zamana kadar sizi hiç tanımı- yordum. Sonra gene Hüsaiyenin gi « ni. | Yazan: Necmettin Halil tim. Sizi arkadaş olunabilir bir genç sanmıştım. Fakat sonradan parlak (!) şahsiyetiniz hakkında malümat aldım ve ne zavallı bir mahlük olduğunuzu öğrendim. Artık siz her rasgelişimde riya- kâr gülüşleriniz sinirime dokun- mıya başlamışlı. Dün de mektu- bunuzu aldım ve cür'etkârlığınıza hayret ettim. Bu mektubu bitta- bi sçmıya lüzum görmedim; için- de neler olacağını tahmin etmek bence güç değildir. Turan efendi! Biliniz ki ben her şevimle bu memleketin kızı- yım, Varlığımın her zerresinde bu memleketin hakkı, bu mem- leketin ve bu milletin aşkı var. Benimle aynı aşkı taşımıyan bir insanın bana el uzatması iğrenç bir cür'etkârlıktır. Aklınizı başı- nıza alın, Sizin mecnunane huk yalarınızı tatmin edecek matma- zeller, misler arayın.,, Avşe Cemil Bu küstahça satırların altma imzasını atmıyada sıkılmamıştı. iğrendim, bu mubitin her şe- yinden iğrendim. Saf ve masum sandığım bu bacak kadar kız bile bir yılandan başka bir şey değilmiş. Artık burada bu defteri bile açmıyacağım. “ 3 Kânunuevvel Geniş ve nihayetsiz Akdenizin ortasındayız. Bu kış günlerinde ümit edilmiyecek kadar güzel bir seyahat havası. Her taraf su, her tarafta nihayetsiz bir mavi- lik, Bu enginlik benim içime de genişlik veriyor. Hürriyetin hava- sını ciğerlerimin alabildiği kadar, genişliyebildiği kadar teneffüs ediyorum. Cehennemden ayrılalı dört gün oldu ve anbean uzaklaşıyoruz. Şimdi, orada geçirdiğim günleri eski bir kâbus gibi, fakat halâ sıkıntı ile hatırlıyorum. Baktım bu defteri açmıyalı tam bir ay olmuş. Bu geçen bir ay hayatımın en fena, en karan- lik devresidir. Günlerim sayılı olmasına rağmen, bir zindanda hayatımın sonuna kadar yaşamı- ya mahküm edilmiş bir zavallı bile, benim o günlerde duydu- ğum azabı çekemezdi. Hatta yaklaşan saadetin hayali bile bu azabı gidermiye kâfi gelmiyordu. Günlerim azaldıkça sabırsızlığım ve ıstırabım artıyordu. O muhit- te hiç, hiç bir şey bana en kü- çük bir alâka vermiyordu. Bu kara günlerde yegâne te- selliyi gene doktor Vuddan al dım. O beni mütemadiyen teş- vik etti, bu pis mubitten kurtul- makla ruh ıstıraplarımın geçeces ğini söyledi ve bana “hidayet, temennisinde bulundu. i 2 (Devamı bar) Keriman hanıma Parisli bir ermeni zenginin- den Yılbaşı kediyesi Avrupada Türk güzelinin bi » rinciliği kazanmasından pek ziya- de memnun ve mütehaşsis olan ve Avrupada güzelimizi davet ederek bir çok ziyafetler veren Avrupada oturan Türkiyeli Madam ve Mösyö Gülbenkyan yılbaşı hedi- yesi olarak güzellik kraliçesi Ke- riman Halis Hanıma pek kaymak d