İlk gördüğüm zaman — altı ay eveldi - üstü başı pejmürde bir va ziyette idi. Halbuki o gün, olduk- ça temiz giyinmiş, hattâ, ucu yal- dızlı bir sigara içiyordu. Yüzün- de hayattan memnun kimselere mahsus bir mâna vardı. Merak ettim, yanıa sokuldum: — Merhaba Enver, nasılsın?. —0.. İyiyim.. — Nereye böyle?... — Adliyeye gi — Ne o, davan mı var? Durakladı.. Kekeledi. Merakım büsbütün arti: Sen misin?, Merhaba .. — Gel, dedim, sana bir yemek | ısmarlıyayım.. Daha saat bir, dai- | reler açılmamıştır. İstemiye istemiye razı oldu. Fa- | kat yemekte kendisinden bir şey | kopartamadım.. Kahveye götür- düm. Zorladım. Nihyet anlattı: ki ben, fena bir ço- cuk değilim. Şimdiye kadar, bir iş bulmak için bâş vurmadık yer bırakmadım.. İki üç müsabakaya | girdim., Sorulan suallere cevap verdim.. Fakat hep neticede baş- kaları kazanıyordu. Baktım ola- cak gibi değil, Ötekine berikine yalvar oldum. Hattâ el, ayak öp- tüm, gene bir şey çıkmadı. Geniş bir nefes aldı ve bir idam hükmü veren mahkeme reisi gibi, büyük bir teessürle: — Ben, dedi, şimdi artık dolan- dırıcı oldum, 5 Aramızda sıkıntılı bir süküt ol- u, Enver, mektep arkadaşımdı... sen lesirini gösteriyor ve parala- rı alıyorum, Şimdiye kadar, yüz otuz kadar paralı kimselerden cem'an yekün bin beş yüz liraya yakın para kopardım. İdare edi- yor, geçiniyorum. Mahkemede, — Peki amma, ya vermezlerse? — Esasen ben, daha doğrusu bu zenginlerin kendilerinden zi- yade... Sözünü tamalamadı. Bir daki- ka düşndü: — Sana, dedi, bulduğum usu- lün sırrımı tamamen söylemedim. Ana hattından bahsettim. böyle dolaba koyduğum kimseler, zenginlerin genç çocukları falan. Babaları, rezalet çıkmasın diye hemen parayı veriyorlar. yor musun?. — Hayır. Fakat o zaman da, zil ediyorum.. Meselâ Fasafiso za- deyi tanırsım.. Pek de hasistir. A- yak diredi. Kendisinden istediğim yirmi lirayı vermem dedi. Ben de kepaze ettim. — Nasıl?. — Çok içer ya. Tuttum, kendi- sinin bir akşam, Beyoğlunda sar- hoş olarak, sabaha karşı bir ba- ya geldiğini, orada da bir hayli iş- tiğini, fakat parası olmadığı için, patırdı çıkardığını, bar sahibi ile kavga etmemesi için kendisine Hattâ sınıfımız birincisi idi. U- mumi harpte ikimiz de asker ol- muş, 'ayrılmıştık. Mütarekede, 06- nan Anadoluya geçmiş olduğunu | haber aldım.. Filbakika kendisini bir aralık Ankarada da görmüş- tüm, Metin, cesur, ahlâkı bütün bir çocuktu, — Enver, nası ili bri ıl yapabiliyorsun Yi Gözleri kin dolarak cevap ver- is — Merak etme, dolandıracı- | emeği seçiyorum. Bu tıpki | . taşinin hikâyesi gibi oluyor . . Hani ya, Bektaşinin yirmi parası varmış da peynir ekmek almak istemiş, fırıncı yirmi paranın üş- tünü vermemiş.. O da bakkala gi- dip peynir almış, para istenilince “verdik ya!,, diye atlattıktan son- ra “bey Allahım sen bilirsin işi 1. Ön parayı fırıncıdan al, bakkala ver.,, demiş.. Tabii o biliyorsun. İşte ben de öyle yapıyorum. — Nasıl?. — Bir çok zenginler var,. Nasıl | para kazandıkları malüm. Gidip aleyhlerine, bana on, veya yirmi kiri gibi az bir miktar borçları var mış gibi dava açıyorum, celp kes- tiriyorum.. Pek tabii bu adamlar şaşmıyorlar. “Borcumuz yok,, ve- ya “bu da nereden çıktı?.,, “gibi söylenip duruyorlar.. kendilerini buluyor ve: O zaman — “Beyefendi, diyorum, bana borcunuz yok ömma, rıshkemeye gelmeğe mecbursunuz. Biliyorsu- nuz ki, ekseriya davalar uzuyor.. Sıranız gelene kadar beklemeniz yirmi lira verdiğimi söyledim. Herkes “yapar!,, diye inandı.. “Enyere hayretle bakıyordum . .. Ondan korkmağa başlamıştım. . Her halde o'da endişemi anladı. Güldü: — Korkma, dedi, senin etin ne, butun ne?. Canımı alacak değilim ya... » Sonra, tekrar müteessir, lırken: — Sakın, beni ayıplama! yapayım, mecbur oldum.. Diye adliyenin yolunu tuttu. —— ————— Bir esrarkeş çırıl çıp- lak yakalandı! Tanmmış esrarkeşlerden Aziz, evvelki gece Gedikpaşıda bir meyhanede fazlaca miktarda es- ayr Ne İ rar çekmiş, bundan sonra soka- ğa çıkarak bağırıp çağirmıya başlamıştır. Bu suretle ep'ce gezdikten son- ra cebindeki esrar sigarasını tekrar ateşlemiş ve sokak orta- sında bunuda içmiştir. Kendini bilmiyecek kadar ser- Sem olan Aziz, gene gazel söy- leyip gezerken havanın sıcaklığı karşısında (?) ceketini, gömleği Bi, KE nibayet bütün çamaşırlarını : bahçe ki a > Etraftan bu vaziyeti gören'er po ise haber vermişlerdir. Aziz derhal yakalanarak karakola ge tirilmiştir. Aziz yakalandığı zaman, bava çok sıcak olduğu için çıplak gezdiğini söv'emiştir. emen Kaynar su ile ölen çocuk lâzım.. Sonra, müdafaa yapmanız için ya bir sürü söz veya bir avukat tatmanız icabe- söylemeniz der. Gününüzü kaybeder, üstelik | sinirlenirsiniz. Belki de ahbapla- rmız duyar, sizin için “yahu on Tira borcunu inkâr etmiş,, derler. Malöm ya, bir iş yalan da olsa, İ- nananlar bulunur. Velhasıl, başı- Kasımpaşada büyük Piyalede Yumuk sokağmda 22 numaralı evde oturan Mehmedin evladı | manevisi beş yaşlarında Tevfik oğlu Hasan dün şüpheli bir tarz- da ö müştür. Zabıta tarafından yapılan tah kikatta çocuğun Üzerine dört gün evvel kaynar su döküldüğü anlaşılmıştır. : | nıza iş açarsınız. İyisi mi, geliniz bana şu parayı veriniz, ben gidip | | her şeyi hallederim.,, Bu sözlerim hemen yüzde sek- | herkes beni “tefeci,, zannediyor .. | Asıl | — Her zaman muvaffak olu- | inatçılık edenlere iftira atıyor, re- | : Serbest sütun : Milli paranın harici istikrarı | memleketin iktısadi vaziyetinin aynasıdır. Dahili vaziyet harice | emniyetsizlik hissini verirse bu | derhal milli paranın harici kıyme- tine akseder. Paranın düşmesi ve | bu düşüşün nerede duracağınm bilinmemesi, bu emniyetsizliği u- | mumileştirr. Vatandaşlar milli paradan ka- çınmağa başlarlar. Bu suretle kar topu gibi gittikçe büyüyen felâ - ket sebeplerini her ne pahasına 0- lursa olsun durdurmak lâzımdır . | Bütün bunların ana sebebi olan | iktısadi ve mali vaziyeti düzelt | mek; Meselâ bütçeyi tevzin, ima- lât masraflarmı azaltmak, harici | ticaret teşkilâtını düzeltmek, za- mana ve uzun uğraşmağa bakar . Milli paranın düşmekte olmasile tehaddüs eden vaziyetin ise za- mâna tahammülü yoktur.. Binaen- aleyh, derhal tesirini gösterecek müsekkin tedbirler alınır. Bu mü- sekkinlerin en hafifi, ve binnetice zararı en geç duyulanı, gümrükle- rin arttırılmasıdır.. Fakat bunun teskin kabiliyeti de hafif olduğun- dan, yanma daha keskin bir ilâç olan döviz ihracının men'i ve it- halâta tahsis olunan döviz mikta- nm tahdidi ilâve olunur. Bu da yetmeyince, ithalâtın doğ rudan doğruya nevi ve miktarla tahdidi, yani kontenjantman usu- lü de yukarıki müsekkinlere ilâve olunur.. Bu müsekkinler iktisadi acıları biraz uyuşturunca asıl yaraların tedavisi de ihmal olunuyor. Ara- da sırada işitilen sızıltılar, ahlar, oflar, kâfi miktarda müsekkin a- Immadığna hamlolunuyor. Bir çok memleketlerin bu ikti sadi afyonkeşliğe dadanmış ol- ması afyonkeşliğin faydalı oldu- ğuna delil addolunuyor. Biraz da- ha ihtiyatlıları bunun fenalığını kabul etmekle beraber herkes ikti- sadi oafyonkeşliği bırakmadıkça yalnız kendilerinin o bırakmasın- dan bir istifade etmiyeceklerini ileri sürüyorlar.. Bu, kontenjan usulünü tatbik €- den, bütün memleketlerin halidir. ve hususiyetlerine gelince: 1) Memleketimizi sür'atla sma- ileştirmek, 2) Harice karşı olan borçları mızı ödemek, muhafaza etmek, Telifi güç fakat imkânsız ol- mıyan en mühim üç gayemizdir. Bu gayelerin birinci ve ecnebi dövizine karşı olan talebi arttırır. Üçüncü ise, ecnebi dövi- zi için olan talebin (gözüken ve gözükmiyen) (ihracatımızın bize temin ettiği döviz miktarmdan fazlasını tatmin etmemeyi icap ettirir. Eğer ihracatımızın umum kıymeti, şimdi olduğu gibi, dü- #erse ergeç (Diğer ithalâtımızla beraber) makine ve iptidai mad- deler ithalâtrnı ve borçlarımızın taksitlerini de azaltmak lâzım ge lir. Burada haklı bir sual varittir: Mademki bu üç gayenin üçü de bu milletin © gayeleridir. ME ilk ikisini üçüncününte mini yolunda kurban ede- lim?. Acaba bu fedakârlık bu üç gaye arasında daha müsavi bir surette taksim olunamaz mı? ni- Memleketimizin ibtiyaçlarına | 3) Paramızın harici istikrarını | ikincisi | Iktısadi bahisler i Üs A İhracatımız nasıl tanzim olunabilir ? Ve eğer üçüncü gayenin teminin- de mutlaka ısrar olunulursa, bu, diğer gayelerimizi en az boza- cak şekilde, nasıl hallolunabilir? Evvelâ paramızın harici kıy - metini en ufak hareketinden kor- kulması lâzım gelen bir “Gulya- bani,, addetmekten kurtulmalı - yız. Çocukları umacılarla korkut- mak ne kadar tehlikeli ise, efkârı umumiyeyi de paranın harici kıy- metine dehşetle bakmıya alıştır - mak o kadar, belki daha fazla, tehlikelidir. İktısadi vaziyet ve memleketin menfaati paranın ha- rici kiymetini indirmeyi icap et tirse, halk gayri şuuri bir paniğe düşer ve milli paradan firar baş- lar. Bu manasız tehlikeye zemin hazırlamamak en muvafıktır. İn- giltere efkârı umumiyesi böyle bir ihtimale iyi hazırlanmış old ğundan, en ufak bir paniğe mey- dan vermeden, (parasının harici kıymetini milli ihtiyacatmın icap ettirdiği seviyeye inmekte serbest bırakabilmiştir. Memleketimizin süratle ileştirilmesi pek mühimdir. Para- mızı filân tarihteki iktısadi vazi- yetimize uygun olan harici kıy - metinde, muhafaza edeceğiz diye smaileşmemizi odurduracak mı - yız? Acaba borçlarımızm taksiti- ni tehir harici kredimize hiç te- sına” sir etmiyor mu? Paramızın harici kıymetinin İ bugünkü iktisadi vaziyetimize uy makta serbest bırakılması ihraca- tımızın bize olan kıymetini değiş- tirmeden ecnebi müşterilerimize olan kıymetini ucuzlatacaktır. Bi- naenaleyh dünya piyasasmda da- ha iyi rekabet edebilmemiz çok muhtemeldir. Yukarki fikirleri (dermeyan etmekten maksadımız okonten * jan usulünün bir günde ilgasmı görmek arzusu (değildir. Fikri - mizce, makine ve mevaddı ipti - daiye kontenjandan istisna olun- malıdır, Bu paramızmn harici kıymetinde düşmiye bir temayül uyandıracaktır. Milli bütçe tev- zin olundukça ve dahilde “infla- | tion,, olmadıkça paramızın harici kıymetindeki (o tahavvüllerin bir tehlike olmadığı kanaatindeyiz. Bu sukut bizden en çok mal alan- lara kontenjan listemizde en çok yer vermekle kısmen azaltıla bilinir. Fakat asıl yapılması lâzım olan şey ihracatımıza dünya pi - yasalarında iyi bir yer temin et - mektir. İhracatımızın dünkü, bugünkü ve hatta yarınki meselesi: “Stan- dardisation,. ecnebi piyasaların - da reklâm ve istihbarat merkezle- ri açmak ve tahmil - tahliye - sev kiyat işlerindeki teehhürleri kal dırmak meselesidir. Bunları yap- mak o kadar azim ve fedakârl - ğı istilzam eder ki şimdiye kadar bunu başarmaktan ise muvakka- ten ıstıraplarımızı teskini ( tercih etmişizdir. İhracat (o teşkilâtımızı yapmayı ilâ nihaye tehir edeme- yiz. Şimdiden tezi yok, bu işe başlamalıyız. o Mamulâtım mono- pol tarafından satılması," istihsa- lin de monopol eline geçmesi is - tidadını gösterir. Binaenaleyh, ih racat işi ne hükümet, ne de husu- s? mohopol olmamalıdır. Hükü - met ve ticaret odalarının iştira - kile bir teşkilât yapılmalı, bu teş- 17 Könunuevvel 12 Nüfus Avrupada doğü gittikçe azalı Avtvpa nüfusunun tezay! ya tenakusünu bildiren . tiklere göre 932 senesinif üç aylık cetvelinde nüfusu? dığı görülmektedir. Bu b vin iktisadi bubranla &sf alâkası olduğu teeyyüt © etmektedir. Ev şiddeti Avrupanın büyük : leketlerinde doğumun 413.5 / pa sebebiyet vermiştir. 931 senesinin ilk üç aylık tıstık cetveline nisbeten b8 doğum Almanyada yüzde italyada yüzde 5,9 ve ingit yüzde 4,2 azalmıştır. Almaf umumiyet itıbarile nüfusu ” dikkate alınsa 932 sene! bin kişide on altı doğum bulmuştur ki ingiltere, Ave : ç zi . ya, isviçre ve iskandinav? kümetlerme nazaran pek derecede kalmıştır. Bununit, taber Alman nüfusunda 4,4 bir fazlelik vardır. ing de doğum adedi binkeşide nısbetini muhafaza etme$ Avrupada nüfusları tenakusi nyan milletler, ipgliz, F ve o Avusturyalılardır, Po Romanya, Yugosiavya gibi memleketlerinde bin kişid€ 45 doğum vardır. Rasyadi ğuni binde 35 olduğuna £ doğumu en fazla olan men telâkki olunabilir. kilât ihracat eşyamızın “ata! disation,, unu temin ve mür# etmelidir. Avni ve v» m“—” teşkilât bütün piyasalarda X lâm ve istihbarat merkez!©”” çarak derhal faaliyete ge$ dir. Ayni teşekkülün bir şub tahmil - tahliye « sevkiyat i memleketin ihracat siyaseti tai nazarından mürakabe eti dir. Bu teşkilât yapılıncıya * kontenjan usulünü esas iti muhafaza etmek ihtimal lâz! Bu takdirde bile makine v€ dai maddeleri serbes biri muvafıktır. İhracatımız d İ hal tanzim etmemiz lâzımdi racat teşkilâtımız taazzuv ken kontenjan listesini de cen hafifletmeliyiz. Bunde miktarlar olmalıdır. Milli p harici kıymetini müdafan i€ taya atılmış olan konteni#” ünün bir takım sanayiip kâr teminine alet olmasınâ | ade olunmamalıdır. Kıymeti olup ta beyhude kırtasiy* yol açan maddeler de ser9*) rakılmalıdır. Paramızım harici kı düşmesi harici borçlarımı?! yesini mutlake güçleştirme catımızın mecmu kıymeti P zin düşmesi nispetinden fas) tınca, elimizde borçlarımı? sitlerini ödemeğe kâfi bif ge” olacaktır. Kontenjan, paramızın kıymeti, ihracatımız... ayni lenin üç cepheden görünü Bu mesele harici muvi meselesidir. Ve bu mesele” bir surette halli de üç birden bugünkü iktisadi mizin icap ettirdiği sekilde tirecek tedbirlerin alına tevakkıftır. a — — VAKTT MATBAASI SAHIBI MEHMET AS Umum! Neşriyat Müdürü: Fİ