, 2 le ümitsizce mücadele ediyordu, — Eski saadet günlerinin baş dön- » Yavaşça; * > Elveda, dedi, ben ki, ta bu- alara kadar senin için gelmiş a, VE Ne mes'uttum! Bir fenalık © , *miştim, Fakat hayatımda yer nie tek erkeğe bütün samimiye- ir e ilirafta bulunacaktım, Ne i hayal! Bu vaziyette ağla: B be gülünç sayılır. Tasavvur vebilir miydim ki biç sevmedi- ğ VE sevemiyeceğim o bedbaht bizim aramıza girip aşkımı" ŞM ölmesine sebep olsun! 7 â ayakta, yüzünü parka il sevirmiş, duruyordu. Re d , bileğini bır. , Bir #nbire Roberts onu çıplak kolin: ti, Lo» tuttu, kendisine doğru çek- 1. Gözlerinin içine ba- karak çılamca bağırdi: yiz gitmeyiniz! Rica edi. kaya Sânsız gibi idi. Robertsin P ları arasında kımıldamadan va. Fısıldarcasına söyleni. ordu; W 7 Gitmeliyim, gitmeliyim, Bur Mw siz de benden iyi biliyorsunuz! Sonra daha yavaş bir sesle ilâ- . — Sadık arkadaşınızın hatırı Robots; tnlez gibi bir sayha fır. 5 Türkçeye çeviren: Fahamettin Arvay ty, Alba acı açı israr etti: — Ona azap gektirmeyiniz! Roberts, dinlemiyordu, kadına İyice yaklaşmıştı, Albanın başı v- uzuna düşmüştü, Ağız ağıza gi Muşuyorlardı, Roberts hu ka» - Saran Ba MkTa, tüçlaygei için kendisini pek zaptedebiliyordu. Hisle. esnada Alba gözleri kapalı o çndisinden geçmiş bir halde mı» pi” ai , — Edi, cok bedbahtım. « Seni seviyorum ! Sürücü dakikalarını yaşıyorlardı, Ne gölün durgun sularını, ne ber kün yıldızlarını görmüyer- iL, —, Fakat yavaş yavaş Roberta, o» kolları arasından sıyrıldı. Al. bitkin bir sesle: ğa hayır.., Daha... di- ,, > Alba, dikkat edelim. Ya bizi ren, olursa? Biz Yarın akşam tekrar biribiris görmeliyiz. larını alelacele düzeltti: burada çok | ok, İ © Alba israr etti: a Yarın burada, ayni sss. Vadediyor musun? | kğ len çıktılar, (o tarasaya | Meya işin sele ettiler. Tanı merdivenlerin ilk basa- Börmemiş olsaydı herhal dönerek gezintisine ecekti. yan ve Madam dö Negalesle bir. likte merdivenlerden doğru tara- saya çıkan Roberts: — Hey, Fredi.., Sen de mi ha- va almağa çıktım, dostum? Diye bağırdı. .. Ayni lâkayt tavırla, Madam dö Nogales de ilâve etti: — Hakikaten salon çok sıcak bu fokstrottan sonra dansörüm- den, hava almak için beni bahçe" ye çıkartmasını rica etmiştim. — Öyle ise epeyce hava almış» sınızdır, Madam, . . . Çünkü müte- madiyen vals ve tango havalarını buradan dinlemekte idim. Roberta, derhal muhaverenin cereyanını değiştirmeğe çalıştı: — Hep beraber, gidip şöyle bi- ver soğuk viski içsek ne dersiniz? Roberts onları (o sürüklercesine büfeye doğru götürdü. Adeta zor- larcasına viski ikram ediyordu, Birdenbire binbaşı Stedi görür görmez: — Aman azizim, gölün sahilin» de, sazlıkta bir su yılanı gördük, Diyerek Stedin yanıma (doğru gitmeğe başladı. Nikolsonla Madam dö Nogales başbaşa kalmışlardı. Nikolson ga- yet sakin bir tavırla: — Sizinle başbaşa kalmak fır- satları pek nadir zühür ediyor, Madam! — Böyle bir fırsatın zuhurunu hiç kimsenin İstememeşi lâzımdır. Mihracenin sarayında olan biten her şey gönü gününe cihanın ku- lağına yayılıyor, — Hattâ Robertsle olan muha- vereleriniz bile, değil mi? — Tabii, bilhassa onlar, ,. Fa- ! kat arkadaşınızı siz benden daha iyi bilirsiniz, Nikolson. .. Roberta öyle bir adamdır ki, kalbinin ka» pışını birisine karşı kapadı mı a» nahtarmı bulmak için parmağını bile kımıldatmaz. Albanın gülüşü Nikolsonu büs- bütün şaşırttı. İstihza mı ediyor du? O da işi şakaya vurmak için gayret etti: — ilaydi, canım.,.. Arkadas şım hevbalde maziyi diriltmek i- gin elinden geleni yapmaktan ge ri kalmıyor! — Tamamen alı UZ. Nikolson gözlerinde Lirdenbire parlıyan sevinei gizliyemedi. Alba bivaz durduktan sonra sö- züne devam etti: — Yani beni tekrar bendetme- | ğe çalışmadı iddiasında da bu lunamam; sma erkeklerin hepsi- nin biribirine benzediklerini o ka- dar iyi biliyorum ki... Nikolsonun gözlerinde parlıyan sevinç ışığı birdenbire söndü. — Alba, beni dinleyiniz... Si. zinle behemehal konuşmam li- zım.... Burada bizi mütemadi. yen rahatsız edecekler... Benim- “le beraber dışarı gelir misiniz? Alba, esniyormuş gibi yaparak Nikolsonun sözünü yarıda ketsi: — Hayır, biraz başım ağrıyor. Avda o kadar yoruldum ki, . — O halde yarın... (Devamı var) sanattan a9. Vatan yalnız toprak değil, Sevgi yalmz bayrak değil, Yerli malı almak gerek! Yerli malı almak gerek! Mili iktisat ve tasarruf cemiyeti | . VAKIT İntihap | || İşliyen Yara İ —917— Istanbul muhtarları intihabatı yarın akşam başlıyor Istanbulda muhtar ibtihabatı yanın akşam başlıyacaktır. İnti- habat ay sonuna kadar bitirile- cek, kânunsaninin birinden itiba- ren yeni mubtarlar çalışmıya başlıyacaklardır, Cümburiyet Halk Fırkası semt ocaklarında aza toplanarak muhtar namzet- lerini tesbit edeceklerdir. Bir italyan amiralı — Çarşafsız ve fessiz Türki- yeyi tetkike geldi Umumi harp senesinde Italya, Gliyadi harp O kruvazörü ami ralı sinyor Goidopilanci şebrimi- ze gelmiştir. Mumaileyh şimdiki halde gazete muharrirliği etmek- tedir. Dün sinyor Goido ile görüşen bir o muharririmize o mumaileyh “ fessiz ve çarşafsız Türkiyeyi tetkike geldiğini ve Ankaraya gideceğini ,, söylemiştir. Taşdelen suyu Belediye kimyagerlerinden bir kaçı Taşdelen suyunun menba- ımda tetkikat yapmaktadırlar. Bu menbam etrafında diğer bazı menbalardan çıkan sular dan nümune alacakları gibi Taş delen menbaımdan daha fazla su alınması çarelerini de tetkik edeceklerdir. Diğer küçük men- balardan alınan suların hassala- rı Töşdelen suyunun hausasını haiz bulundukları tahlil netice- sinde anlaşılırma bu menbalar- dan çıkan sular da Taşdelenle karıştırılacaktır. — e — Hırsız, fakat deli mi? Dolapderede 129 numaralı ev- de oluran Takfor arkasında odun yükü ile gece yarısı Dolapdere | caddesinden geçerken bekçi ta- | rafından görülmüş, şüphe üzerine | çevrilmiştir. Taklor çevrilmesine kızmış, bekçi Hacının gırtlağına | sarılmıştır. | Bu vaziyet üzerine Hacı hava- | ya iki and polisler ye- oru ir. Temikat e Göneleri Ter galıdaki Çinili hamamdan çalın- dığı anlaşılmıştır. Takfor yolda cinnet alâlmigöst erdiğinden tıb- bı adliye gönderilmiştir. meme. Ahmet ihsan Beyin hediyesi Ordu meb'usu Ahmet Ihsan Bey Haraşo ismile terejime ve ! neşrelmiş olduğu romandan 200 kitabı Ordu belediyesine su iş- lerine yardım olmak üzere hedi- ye etmiştir. — Gümrük mütehassısı Gümrük mütebassısı olarak davet edilen M. Volfild dünden itibaren gümrük idaresindeki | işine başlamışlır. | Mumaileyh gümrükler hakkın- da tetkikat yapacak ve bu tet- kikatımı bir senede ikmal ede cektir. M. Vo'fild evvelce Praguvay, Ekvatör ve Eolivyada gümrük ça yapn, için ida çok istifade e i Daim ktadır. ra e dil ii Milk Roman — islersen, bekliyeceğin müd- detçe boş kalmaman için, sana bir referans vereyim, (....) tü- tün kumpapyası müdürü dostum- dur, ona mürngsat et, sana bir iş versin. Kendisine tekrar teşekkür et- | tim. Çarşamba günü gidiyormuş, O gün teşyi için vapura gidece- ğim, mektubu da hazulayıp ba na verecek. Ayrıca müdüre te lefonla veya şahsan da aöyliye- ceğini vadelti. Eh Turan, nibayet beklediğin gön geliyor. Bu şehrin bozuk kaldırmlarını olsa olsa daha bir kaç ay çiğniyeceksin. 1 #femmuz Bu akşam yemeklen sonra atururken annem bana bermutat işimden bahsetti. Mubarek ka- dın tahsile devam tarafını da hiç düşünmüyor. Galiba iş ban- kasına müracaat etmiş ve mü- dür kendisini yoluyle hatta biraz da alayle atlatmış. Annem buü: dan sinirlenmiş görünüyor. Bana dedi ki: — Turan, görüyor musun? Senin Amerikalılarla fazla dü- şüp kalkman etrafta iyi tesir bırakmamış ; bilbassa babanı da tanıyanlar senin adını duyunca dudak büküyorlar. Ben daha akşam üstü Doktor Vudu geçirmiş ve tavsiye mek- tubunu çebime yerleştirmiştim. Gülerek * — Anne, sen üzülme, dedim. Ben (....) şirketinde kendime iş bulmuş gibiyim; iki üç gün sonra sana haberini getiririm. ötekinin berikipin hakkımda söy- lediklerine gelince, umurumda bile değil, Fakat herkesin dedi kodusu seni neden bu kadar alâkadar ediyo? Nihayet senin hocaların da Amerikalı değil midir? Annem yutkundu, doğru dü- rüst cevap veremedi. Bir sörü dar kafalınn lâfına | kulak asıp keyfimi bozacak halde değilim. Pugün Doktor Vudun bindiği vapur limandan çıkıp ayrılırken arkasından uzun uzun baktım, kalbimin onun peşince süzülüp gittiğini hissettim. Benim de bu güzel günüm gelecek. O zaman ardıma dönüp bu şehre bakmıyacağım bile, 5 femmuz Üç dört günü tam bir istira- hatle geçirdim. Sabahları geç kalktım, evin banyosundan deni- ze girdim, akşamları küçük san- dalımıza binerek kürek çektim. Nihayet hafta başında kumpap: yaya müracaat ettim, Müdür na” zik ve zeki bir Amerikalı, Dot- tor vudun mektyhuyle beni iyi kabul etti. Bana altmış lira ma- aşla tercüme ve mektup işleri verdi, — Hemen başlarmısınız ? Diye sordu. Doğrusu ben bu tatil için tam bir istirahat ve tenbellik projesi çizmiştim. — Ulak tefek işerim var. Mahzur yoksa, ayın on beşinde başlayabilir miyim ? Dedim. — Peki; geldiğiniz gün beni | tekrar görünüz. Dedi, Bu hem muvakkat, hemde benim tasavvurlarıma göre par la k bir vaziyet değil ama, iyi b e AM ay me Sayfa 5 Yazan: Necmettin Halil Kolec diplomasının insana ne çabuk muvaffakiyet temin ettiği bakkında kâfi bir fikir verebilir. Eve dönünce bupu hepsine habet verdim, çok sevindiler. Işe başlamak için önümde on gün daha var; bu fırsattan istifade etmeliyim 13 tommuz Dün epeyes keyifliydim. Hiç ümit etmezken Ayşeye tesadüf eltim. Artık frsatı kaçıramaz- dim, hemen selâm verdim; yü zünden hafif bir penbelik uça» rak başıyle mukabele etti. Fakat akşam üstü Fethiden öğrendim ki daha benim ismimi bile bilmiyormuş. Fethi ona ge- ve halazadesinin evinde rasgel- wiş, ders o çalışıyorlarmış. Bir aralık bizim Fethi ona benden bahsetmiş (Ove tanitmak için epeyce tarif etmiye mecbur kal- mış. Dünkü tesadüfümüzde artık şüphesi kalmamıştır sanırım, Bu kızlar Darülmuallimatın dört du- van arasında mahpus gibi yaşı- yorlar galiba. Kâinattan haber- leri yok. İnsanın karşısında kı- zap bozarıyorlar. Halbuki me- selâ kiz kolecinin talebesi ne canlı şeyler! Türk terbiyesiyle Amerikan ( terbiyesi (o arasında Türkiye ile Amerika arasında- ki kadar fark var, Işin tuhafı şu ki ben bu Ay- şe kızın karşısında adeta heye- canlandığımı hissediyorum. Bili- yorum ki fikir seviyelerimiz mü- savi değil. Fakat benim neme lâm; evlenecek: değilim ya! Makşadım hoşça bir.yaz'mace- rası. Zaten bu maceraları biraz ciddiçesinden ağzım yandı, Fa- kat şimdi Rozalindi de affettim. Profeşör Allen her zaman derdi; “Affetmek insanlığın en bi- yük meziyelidir,” Hakikaten öyle ama galiba ber zaman değil! Meselâ benim muvaffakiyetimi çekemiyev, hak- kımda türlü törlü hezeyanlar | söyliyen o beyinsizleri affetmi- yeceğim. Bugün bu cinsten beni çok sinirlendiren bir, daha doğrusu iki hadise oldu. Tramvayda gi- derken rasigeldiğim bir arka daşla | İngilizce (görüşüyorduk. Hem de biraz neşeli olduğumuz için galiba yüksek sesle konu- şuyorduk, Aptal biletçi bize “Va tandaş Türkçe konuş|,, levhasını göstermez mi? Mendebur herifin bu küstahlığı kanımı tepeme çı- kardı; ona ağzımı açarken bak- tım ki etrafta da bu uşak par çasınım zihniyetinde olanlar var. Münakaşayı kabul etmek bir skandal çıkarmak demekti. na» dıma hepsini İngilizce kalaylıya- rak İramvaydan atladım. Bu ne biçim memleket, ne bi- çim zihniyet! İnsan konuşmasın- da bile serbest olmadıktan son- ra yerin dibine bâtsın böyle va» tandaşlık, Bu yetişmiyormuş gibi eve gelince bir mektup buldum; üş- tündeki antetten anladım ki “Tu- ran, . kulübünün o müracaatıma verdiği cevaptır. İçinde: # “ Hakkımızdaki bir kanaate vasıl olmuş ve mü- racaalımzın reddine karar ver miştir. ,, ; Deniliyordu, tahkikatımıza i bazaran İdare heyetimiz menfi