KAAN AK AMA O > EĞLENCELİ YAZILAR 4 LL A AA 4 # / 7 İ / / | vi “ Zevç — Yeter artık, bana dalma eski kocandan bahse- rsun .. beee — Demek müstakbel kocamdan bahsedersem büs- tün kızaçaksın ha 1. MMA rr ANALAR YSA Düello ilki Fransız, ikisi de biribirini | ir edilmiş addederek düelle- karar vermişler. İki taraf şa“ lerini göstermiş. Bunlardan bi- a endisine çok emin olduğu için — agi şartları teklif ederse kabul Yiniz Demiş, Şahitler hasım tarafın | hitleri. karşılaştıktan sonra & >“e mahzun ve meyus geri gel- İer. Kendisinden emin olan zat aş: ye Ne var, neden meyus görü” Föunuz? Düşmanım hangi silâh ve | bin Düşmanınızı itidale davet Haye çalıştık. Fakat muvaffak laç ik Son derece ağır şartlar ak, “yan etti, Düelloda muvaf- “lmanız imkânsız gibidir. > Neden? Günkü evvelâ kendisine ta- May ile ve yirmi adımdan çar: | GAM 9 vee şartları pışmanızı teklif ettik. O, bunu kat'iyyen reddetti. Ne teklif edi- yor biliyor musunuz? Otuz adım- — Demek ki kendisine güveni» yor. Otuz adımdan kurşununu i- sabet ettirebileceğini ümit (o edi- yor. — Hayır, kurşunla değil, otuz adımdan meçle düello edecek... — Öyleyse kendisine söyleyi- niz, ben Marsilyaya gidiyorum. | Oradan düello edeceğim. Çünkü kılıçla ancak beş yüz kilometre- den düelloyu kabul edebilirim. Mechul Mahallenin pek itibarı olmıyan erkânından biri ölmüş, iki komşu onun cenazesini takip ederlerken | biri ötekine sormuş: — Neden ölmüş acaba? — Neden yaşadığı malüm mu ki neden öldüğü bilinsin!. 904 LAG RA Sarhoşun avdeti beni bekleme yat, belki ben geç gelirimdemiş! “Oluyor, daha ne kadar yatayım a Beyefendi AA e, ? sanda ver vs sanasunansanu rasında oynarken ahali VAKTT e IRutubetten hoşlan- mıyan bir adam Sıtkı Efendi yıkıla kakıla ma- hallesine geldiği zaman civarda dehşetli bir kalabalık gördü. Ona buna: — Ne var, ne toplanmışlar? Diye sorduğu zaman “yangın,, İ cevabını aldığını sanıyordu. Tam evinin önüne gelince baktı ki bir takım taslı adamlar hortumlarla kendi evini suluyorlar. Dayanamadı, hemen O ileriye atıldı ve şiddetle bağırmaya baş- ladı: — Hey, yahu, ne yapıyorsu- nuz? Bir kere evin sahibine sor- mak yok mu? Belki ben rutubet- ten hoşlanmam, iltifat K. Hasan Efendi merhumun artistlerinden Recep Efendiye ge- çenlerde bir arkadaşı sormuş: — Yahu vaktile siz Direkler a- şanoya çürük yumurta, limon kabuğu, do- mates falan atarmış, doğru mu?. — Doğru amma çoğunu Hasan merhum kapardı. Bize bir şey kal mazdı kil, KANAMAM Dalgınlık ve alışkınlık tim, | şi Ebe — Bir oğlunuz dünyaya geldi Etendim .. Kasap — Yahu, burada yüz dirhem et yok be ... Sarhoş— Allah,Allah...Gene beni bu demir parmaklığın arkasına ne diye tıktınız a insalsızlar ASAL AA BLG Yok, yok... Bir ticaret işi için Avrupada bir | hayli dolaşan Nadir Beyle karısı küçük bir kasabada yerleştiler ... Orada bir kaç ay kalacaklardı. Bir gün Nadir Bey karısına ka- sabanın o garabelinden bahsedi - yordu: — Zannederim ki bu kasabada kocasını aldatmıyan bir tek ka- İ dın var. Herkes aldatıyor.. — Ben de dikkat ettim, haki- katen hepsi ihanet ediyor. Fakat bu bir tek kadın kim?. Onu bil miyorum.. — Canım bilirsin, düşnsene.. — Çok düşündüm, hiç kimse- hatırlayamıyorum., | are VAN BRA ELAE 40 08 Bi 680 0000008 Bee Free BerAMME A İ di z 2 Sayıfa 7 — Baba, ben büyürsem senin anneni alacağım .. — O nasıl lakırdı öyle, terbiyesiz |. — Ne kızıyorsun, sen de benim annemi almışsın ya ,. 300 AF TE M0 TA ASA Azrail işitmesin ! Zaro ağa Amerikada iken ken: disinden elli yaş küçük, yani an cak yüz yaşında bir delikanlı tak- dim etmişler. Zaro ağa bu asırdi- de küçüğü ile görüştüğünden pek | memnun olduğunu tercüman va | sıtasile anlattıktan sonra: — Azrail bizi unüttü! Demiş. Zaronun mülühazası A- merikalıya tercüme edilince bu zat birdenbire telâşa düşmüş ve şahadet parmağını o dudaklarına götürerek: — Sus, işitmesin! Demiş. Unutkanlık Hüsnü Efendi hasisliği ile meş- hurdu. Onu mahallede, caddede, alış veriş ettiği dükkânlarda cim- riliği ile tanımıyan yoktu. Yal nız kendisi böyle bir huyu oldu: ğundan bihaberdi. Kostümün en âdisini, gömleğin en aşağısını, ye- meğin en kötüsünü intihap et- i meyi zevkine daha uygun buldu- ğu kanaatinde idi. Bir gün elinde kürdanla koşa koşa bir lokantaya girdi. Bir gar- sonu buldu. Telâşla: — Garson, dedi, ben demin yes mek yedimdi. Bir şey muyum?, unutmuş Genç garson Hüsnü Efendiyi i» yi tanıdığı için güldü: — Evet, dedi, gene bahşişimi u- nuttunuz MEB OCA MANA AAA VEB — Adil Bey burada mı Efendim ? — Hangi Adil Bey, burada iki Adil var, birisi Ahmet Adil, iğeri Mehmet Adl, ikisi de kardeştir. — Efendim, izmirde bir hömşiresi olan AdilBeyi arıyorum.