1 1932 Ahmet <vvel Cuma günü İstanbul | yi Semiyetinin Ahmet Rasim Mig MPtiĞE Üktizele Matb uat ce idi loş Mi be Giren meb su Hakkı pi iğ, VİN bir hasbihgtize başlanıl- geri Kad, Mtk, meş Rasim il, * dir tetkik ve tahliği ihti- VE hasbinarz İndir, Beyefendiler, kış, Ahmet Rasimden öksüz je k X onu Heybelinin sessiz pak) YA irani “yup çekildiğimiz gü- tüy, İnden bugün beş hafta ne Sserlirni tenkit edenlerin, *biy ME Sözden geçirenlerin, gi İş tarihimize İstanbul ço ir aadıç, Anbul muharriri İİ mii be sevimli simanm hatı. vi İç alrlamak için İstanbulda pk g9 gbi ui iv ai Maysan sizler oluyorsunuz. İ cemiyeti, kendi dave- etmiş olduğunuzdan kadar seviniyorsa mes- İni “— san vE NİZ. hatırası etrafında | ia niş çehrelerden bir ha- eften bizim de mesleği Ş tek öyle göğsümüz kaba- İniş Meslekdaş olarak yürüdü- SE ol Yolun sağlam, önünün a- Yar, duğu kanaati kuvvet bulu- NE Âhmeti Rasim, güzete- önceleri ağab idi. Kı zaman ağabeyi saçını a- Rek, ONU mile yeisi yerine getir- eke me si kmedi. Yeni yetişenler ma “baba” demeye başladı- | NA bey mi çabuk ihtiyarla- i vresindekiler mi çocuk | üçler? Zaten bizde kısa bir ti td da güzeteciler ailesi | Üragiinde bir buhran geçirmi Wifi, örülen bir kaç kökle beş hiç den ibaretti. Halbuki o bir ta, teh biri daha devrildi. a Ayatı bir göz yumup açın- a, *dar geçici bulanlara hak- İyorum. Yaradılışındaki ıynen dercedi- | adile | mümessillerinden | | hak: | İ hi N kabiliyetlerin en hama- | “ dan biri olarak bulduğu- ği Rasim bile öz benli- in çizgileri, olanca inkişa- dim ilmek içinen tabii * ömrünün yirmi yılını tale me iştir; en az on on beş Muhitinin kendine en uy sında yerleşmek tedari- met Rasimin ölümünden İlan tasa onun için bir Nİ Oğucu, bunaltıcı oldu ki n irtifalarile üstümüzde tiki hefeg almağa elverişli bir bii Abbey dah si yaratanlardan o gün Ri * çökmüştü. ti, İzim, adımıza söz söyliyen m ti Dag galiba onun için Ah- Min ölümünde bir dev- May buldu. Rasim muhtelif sahalarda vade endiler, Beyefendiler, b İM sonra söz söyliyecek Bay İm size Ahmet Rasimin Mi edi yıl içinde gelip di ve Fani iYmetler ekler. Mezarı ba- varlığına sıkıştırdığın- hmet Rasim muallim, İ bir gün süzülüp süzülüp üstünde | İ teci, sadece bu yolda hevesli kal- | | İ Rasimin Gazeteciliği ve Gazetecilik ielökkileri w, Matbuat Cemiyeti Reisi Hakkı Tarı gisinde yeniden kısaca duracaksı- | nız. Bir milletin sevgi irişebilmek için, ömrün ne kadar bir | seviyesine kanat çırpması lâzım, bunu kere daha göreceksiniz. Elektrikiyeti seyyale fonoğraf kitabı yazık ilk işitenleri şaşırtacak; Bakırköyünde (o Beh- ram ağa mektebinin hocası Al- met Rasim size bu sıfatile başka bir saygı telkin edecek. (Çare bu- lan olmadı bu yareye) gibi bütün bir devri dolaşan nağmelerin, fh tesile ve bestesile Zekâi dede- risalesi, Hakkı Tarık B. | nin Darüşşafakada bir talebe ola- | rak bıraktığı bu iddiasız malı olduğunu öğrenmekle taze | Hisli bir ruhun kendi köşesinden en | gizli gencin bir haz duyacaksınız. rüzgârlardan işaret alarak nasıl çırpındığını kayıt ve zapteden ki- tabeler görüp gözleriniz yaşara- cak. Hikâyelerinin, romanlarının tiplerinde ufukları dar da kendi devrinin iç yüzünü okuya» caksınız. Recai Zade üstat Ekre- ni- olsa min ese-lerini tenkit ederken çin yalnız (bahardan bir yaprak) şiirini goncalı bir dal kadar zarif bulduğunun, niçin bir pejmürde- de bula bula kuşlar çemensiz ol- maz; gönlüm sensiz olmaz beyit- | hi bir şair masumiyetine yakı- | şır, taklide değer bir yenilik diye kabul ettiğinin sırrına belki bu izahlarla ereceğiz. Beşer veya Os- manlı tarihinin içinde dolaşan gözleri neyi araştırıyordu, belki buna aşina çıkacağız. En eski ar- kadaşı Ahmet İhsan Bey “yazıyor ki: Kitapçı (oAragelin senelerce Türk çocuklarının irfanma berlik eden tamil kıraatleri Ahmet Rasimin mütevazı gayretinin ese- ri idi, Fakat bütün bu tafsilâttan reh- kalacak tek hakikat nedir? Ben diyorum ki bu, belki Ah- met Rasimin gazeteci muharrir oluşudur. Onun için ben sadece bir gaze- mış biri olarak Ahmet Rasimin bu cephesinden bir parça alacağım. Gazeteci muharrir Ahmet Rasim meslekte bize nasıl bir örnek ol- muştur, buna bakacağım. “Sakın kalemini bırakma! ,, Ahmet Rasim, kendi dediği gi- bi gazete, mecmua nedir bilinmi- yen bir evde büyüdü, gazete, mec- mua nedir? Bunları bildirmemek gayretile kapısından içeri sokul- ması yasak edilmiş mekteplerde okudu. Memleket içine atıldığı za- | zenlarda da bunların pek çoğu- ER, İM sair ve musikişinas, | R “im muharrir ve edip, im zeri ve roman- im münekkit, Alı nci, Ahmet Rasim Rasimin sözlerin yardı- Asel e. insanlar üzerinde, mektepte bulunması cezalandırı- lacak bir iş olduğunu öğrendi. Bu şartlar altında Ahmet Rasimin ilk gözünü alan fikir gazete mu- harriri ve başmuharriri olmaktı. | Ahmet Rasim her şeyden önce, | her şeyden ziyade bunu istedi ve aldu. Ceridei havadise girdiğini nun evde, | İ tokluğa İlâh çalışkan insan, | tırat topladım. Yazdım, öğrendiği zaman annesi telgraf- hanedeki vazifesine ede- rek: Sakın kalemini o bırakayım durakladığını görünce ilâve etmişti: işaret deme! demişti ve — Bizim gözlüklü Beyden bilirim; o da pek çok za- man gazetecilik etti idi, En sonra Faydasız olduğunu anladı da kildi; taşraya gitmeğe mecbur ol- ge du. Sakın kalemini bırakma! Ahmet Rasim kalemini bırak mamıştı; fakat elindeki yazı ka lemini.... Bakınız kendisi “Bırakmam dedim dudaklarımla dedim, ben istiyor- dum ki bütün gün matbaada ça- lışayım, işe alışayım derken, hat- yor ki: ama, tâ başmuharrir olup sivrileyim.,, Başka bir yazısında dediği gi- bi Ahmet Rasim “matbuata henüz mektepte iken musallatolan bir sa- ikin zoru ile intisap etmişti. Para kazanmayı düşünmüyordu.,, Mes- leğin bütün mahtumiyetlerini bi- lerek, onlara katlaanrak yazdı. Muharrirlik ve açlık Muharrir ilk kitabma; (Lisan fakat ya- zı yoktur. Sen ise insansın durma hayvanlarda da vardır; Kendi yolunun bir Ahmet Mithat ! Efendisi de Ahmet Rasim olmuş” | tu. İ niş bir okuyucu kütlesince kolay | Mustafa | İAhmet Rasim milliyetperver| di- | yaz!) diyen bir nasihatla başladı. | Bakınız şu satırlar ondandır: “A tım var, açlığa son derecede id- man! Çünkü perhizler; bütün salahı nefs için icat ve em- redilmiştir, baktın ki pek ziyade acıktın derhal kaleme sarıl, yaz; bire Fisebilil- dik azma a birdir. yalnız kat et ki tok karnına ; hazım güçleşir. Aç karnına yaz, | fam, şikeste Iman azizim, sana bir nasiha- | oruçlar | riyazet ahlâkı iptiladan ziyade 15- | I lah eder. Beni yazı yazmıyor zan- Halbuki ben yeni Elifbe, kıraat, neler, neler yazdım. Ne kadar ha- nediyorlardı. baştan başladım. yazdım. oldum. Ölüyorum zannettim. İşta- ham kalmadı. Dermanım kesildi. Tashllibü dirşanı anıya > böğle dı. Hekim iyot iç dedi, içtim, kâr etmedi. En sonra içimden bir ses geldi. Bu ses, yaz! diyordu. Ben söz dinlerim, yazdım. Ne gam kaldı, ne kasavet; ne hastalık, ne nekahat! © Maşallah 'dipdiriyim, pazılarım yerinde. Bir hamle et- sem on, on beş sayıfayı birden çr- karacağım. Sen de böyle bir hale uğrarsan benim gibi yap, yaz!,, Ahmet Rasim bu lâtifesinde i ciddi idi. Bir hususiyeti de bu cit ile ka- rışık mizahında idi. Kendisi “cit ve mizah, bunlar ikiz cehreler gi- bidir. Biribirlerine pek O ziyade diyordu: o “İkisinde de ne riya vardır, ne de dimağın bir nevi suiteşekkülü Oârâzından olan meyli istihza. Anı hilkatte nazarı beşer ikisini dayei ezelinin kucağında yeni uyanmış oldukla- rı halde görmüştür; ilk benzerler,, uzanan İ ele (cit) atılmış isede ağırlığın dan dolayı yerinde bırakılmış, (mizah) ise hiffeti meşrebile el- den ele geçmiştir. Mahaza iki kar- daş arasında kıskançlık yoktur., Ve Ahmet Rasim bu iki karda- sı, biribirini o kıskandırmıyacak bir muvaffakiyetle ömrünün nuna kadar besledi, büyüttü. Riya ve istihza yapmıyarak yazdı. muvaffakiyetile elli yıllık büyük gazetelerin hemen hepsinde sevi- lir, okunur bir muhârrir olmak s0 | mülâhazatını yazmak tehlikesine | İda sayanlar medeniyetler tesisine İ ğu Vatanı, memleketi inkıraz mü- Bu | | dından olmasile âsarının milli ol- Bir gazeteci muharririn yazı” sında aranan ilk vasıf dilinin ge- anlaşılabilir olmasıdır. Ahmet Rasim Bey dil, ifade yolundan gazetesini tatmin edi- yordu. Ansiklopedik Omalümatı gazeteci muharrir olmak kabili- yetinin baslıca kuvveti idi. Zekâsı Abmet Rasim B. bu sayede nükteler dünyasında yeni cevherler yaratıyordu. Dilde yaptığı şeyi bilerek yapıyordu. Edebiyatı cedidenin saatı semen- rengi sefalet gibi terkipleri karşısında milli renk, milli ruh davasına kalkışanlardan biride Ahmet Rasimdi. Daha 35 — 40 sene evvel: — Avrupa edebiyatını bü yük- sek dereceye çıkaran iç ve dış mu- | | harrirleri tetebbü, tetkik İ hüviyetini, medeniyetini anladık- ederek gibi Türk gibi yazmalı, yani ları, tasvirleri bütün bir Türk tisasları ve tasvirleri olmalı, tan sonra onlar düşünüp ihtisas» ih» di- yordu. —Hissiyatı ilmiyeyi yalnız ken- dimiz için yazıp okumak * yolunu | tutmıyarak milletin mühtaç oldu- Artık bir hale geldim ki yazamaz | ğu umumi malümatı yazılarımız- la tamim etmeliyiz, bunun için de | ilim ve fenne, milletin bissiyatı- na, içtimai şeraitine, ahlâkına ıttılâ hasıl etmeliyiz, di- yordu. - Bir yerde ulüm terakki edemeyince ve fünun edebiyatın terakki ettiği görülmemiştir. Biz- de ise terakki etti denilen edebi- yat firenk, Arap, Lâtin, Yunan ve | saireden dökülüp gelen enkazdan yapılma derme çatma bir şeydir. Evvelâ kendimize bir mesai yolu keşfederek çalışmalıyız, böyle ça- lişmazsak efkârı sairenin hama lı oluruz, o zaman hissiyatı edebi- ye namına Yenicami arzuhalcıları gibi daima başkasının" efkâr . ve uğrarız, diyordu. — Firenk mukallitliği ile bera- ber Acem ve Aarap taraftarlığı- nı kimde görürsek derhal şiddetli muahazalarla onu ortadan kal- dırmağa çalışmalıyız, diyordu. — Mil fikrinde istiklâli | kemale pişva ve terakkiye mükte- yet muvaffak olmuşlar, bu milliyet âdetlerine, | ık Beyin n Rasim ihtifalinde le söylediği nutuk halde yazdıkları İrani idi; nasıl ki siz bu millete mensup olduğunuz halde ekseriya firenk şivesine ka» pıldığınız görülüyor, diyordu. Ahmet Rasim yazı âleminin ec- nebi istilâsına karşı şuurlu, canlı bir aksülâmeli olarak kaldı, öyle çalıştı. “Derecei malümatı nasılsa kendisinden aşağı kalmış olanları bugünün medeni telâkkilernden haberdar etmek,, vazifesi olduğu- na İnanıyordu. Ancak bir kısmını kitap halin- de ve şurada huzurunuza arze- dilmiş bulacağınız kalem mah» sulleri işte onun için hangi gaze- te sayıfasında görüldü ise orada bu eski tabiri sehlimümteni olan, yapılması pek kolay gibi görünüp te yapılamıyan eserlerle okuyucu güzüne, gönlüne inşirah veren bir pencere açılmış oluyordu. Ahmet Rasim bir inkılâp mu- harriri değildi; felsefesi (geçim pek iyi anlamıştı; fakat bu felsefe onu geriye götü» ren, geriliği tutan bir bağ değil, dünyası) nr onda milli hareketleri sezen bir ruh, milli hareketleri arkalayan bir zemberek oldu. Ahmet Rasim belki İstanbulun mahalle hayatını iyi tanıyıp İ yazdığı için bir İstanbul muharri« ri oluyor; lâkin bu telâkki Ahmet Rasimin varlığını o Kostantiniye surları veya Osmanlı tarihinin e- tekleri içine hapsettikçe bir yersiz telâkki olur. Ahmet Rasim adı bizim mahal- li bir muharririmiz değil, milli bir | muharririmiz olmak şerefini dai- ma saklıyacaktır; bu kanaatimin nekadar köklü olduğunu şundan | anlayınız ki, bundan 27-28 yıl evel ben Anadolunun küçük bir kasa- İ basında rüştiye kitaplarına ede- biyat kırıntıları karıştırırken ye- ni doğan kardaşımın adını daha oralarda ve o zamanlarda bağlan- dığımız bu İstanbul Oo muharririn- den alarak veriyordum. Cemal paşa karargâhında | Şimdi Ahmet Rasimi bir de ga- zeteciliğin kolislerinde göstermek için onun Cemal Paşa karargâhm- dan getirdiği bir intibar okuyaca- ğım. Bu sayıfalar Ahmet Rasimin hem üslübuna hem gazetecilik hakkındaki telâkkisine bir misal olacaktır, — on — Ne? —Deve, — Ne — Lüzım. fikirleri sayesinde mensup oldu- essirlerinden kurtarmışlardır, di- yordu. — Biz bu milletten değil miyiz, yazılarımız milli: değil © midir? diyenlere: Bir insanım bir millet efra- ması icap etmez; nasıl ki eskiler İ mazhariyetini muhafaza (etti. | Türk milletine mensup oldukları