Yazan :? Beyaz Kadın ticareti Tefrika : 23 Bir kalabalığın ortasında duran bu kadına gayri ihtiyari baktılar!.. Bu tam müsavatın sebebini dü- şündüm, Bence bu kadınların hep- si ayni mesleği yaptıklari ve ka- zançları kendi keselerine girmedi- ği için bu kadar birlik gösterebili- yorlar. Ziyafette bulunan “efen- dilere,, gelince onlar da kendi iş- leri hakkında hararetli müneskaşa- lar yapıyorlardı. Orada Büenos Ayresin kadın ticareti yapan mu- hiti tamamen hazırdı. (Böylece yaldızlı salonda yaldızlı koltuk- lar üzerinde kurulanlar cemiyetin / dola» | içinden - ahlâksızlığından yı - tardettiği bir sürü seviyesiz herifler değil, bir takım namuslu | ticaret erbabı gibi Manzara hakikaten insanı uzun u zun düşündürecek gibi idi. Orada, daha yeni işe başladığı için revol- veri kesesinden daha büyük du- ranlar ile artık kesesini doldur- muş, parmağını elmas yüzüklerle süslemiş, zengin tabaka birleşmiş bulunuyordu. Asabiyetinden . do- layı talii yaver gitmiyenler ile ser- veti bol, karnı şiş “kadın ticareti prensleri,, dirsek (o dokuşuyorlar- dr. Jak Laroz keyifli bir tavırla beni dürterek dedi ki: — Ne güzel bir muhit değil mi? Burada ticaretimizin en mühim noktalarma nüfuz etmiş mabir, emsalsiz kimselere de tesadüf et- mek mümkündür. İçimden: Ne pislik kolleksiyo- nu!... diye düşündüm. Fakat zev- ki yerinde olan rehberimin keyfi- ni kaçırmamak için sustum. Za ten o, bir şey söylesem de dinliye- cek gibi değildi. Kolumdan çeke- rek beni ziyafetin kahtamanı o- lan herifin yanma götürdü. Röna, mütebessim ve sakindi. Göğsü al- tın kordonlarla örtülü şişko bir adam Rönanın ellerini tutmuş, tebrik ediyordu. Jak Laroz kula- ğıma yavaşça dedi ki; — Bütün Buenos o Ayresin en çok Kazita sahibi olan zat budur. Bugünkü günde senelik iradı yüz binlerce pezoyu buluyor. Röna herifin önünde tatlı tatlı tebessüm ediyordu. o Kalem mü- dürünü düğününe çağıran o genç bir memur namzedi vaziyetini al- mıştı. Şişman adam durmadan: — Evet, gelen güzel... Çok gü- zel hakikaten beğendim... Dedikçe Röna da iltifata son derece sevinerek: — Öyle değil mi?.... Beğendi- ğinize çok sevindim. Teşekkür €- derim. Diyordu. Gayri ihtiyari genç kadına bak- tık. O, bir kalabalığın ortasında durmuştu. Yanakları alı aldı, En saf bir gelinden asla farkı yoktu. Zengin Kazita sahibinin dediği gibi çok güzel, çok yakışıklı idi. Gözleri güzeldi, ağzı hokka gibi idi. Yalnız bence boyu biraz kısa idi. Jak Laroz kolumdan tuttu ve beni bir köşeye çekti. Şampanya tesirini göstermeğe (o başlamıştı. Dertleşmek istiyordu: — Bu kızda klâsik bir güzellik var. Hem de taze... çok para ka- zanacağına şimdiden bahis tutşu- rum. Şu Röna ne bahtiyar bir şey. Bana bir kadeh şampanya daha ikram etti, Mesleğin en ince nok- talarmdan bahsedeceği anlaşılı- yordu. Kendi kadehini boşalttık- tan sonra devam etti: — Bir kadının çik güzel olması Yâzım değildir. Hatta öyle pek duruyorlardı. | parlak olmaması daha iyidir. Çok güzel kadın müşterileri âdeta kor- kutur. Ekseriyet böyledir. Biz de ekseriyeti göz önüne almağa mec» buruz. Bir insan birdenbire çok süslü bir apartımana girince nasıl şaşırırsa çok güzel kadın karşısın- da böyle şaşıranlar ve rahatsız o- lanlar vardır. Bir türlü rahatlarını temin edemezler. Bunu nazarı iti- | bara almazsak sonra ticarete ke- j sat gelir. Salonün yan odalarından biri- sinin kapısı bu sırada açıldı. İçe- riden duyulan bir ses Jakonun se- sini kesti, Birisi bağırıyordu: — Beş bin pezoluk bir banko.. İstiyen iştirak etsin... Or, Kazita sahibi Rönadan ayrıldı. Jako bana teklif etti: — Oyun salonumuzu da gör- mek ister misiniz? Burada her türlü konforu temin etmek için ne mümkünse yapıyoruz. Her şeyi- miz mükemmeldir. Oyun salonuna girdik. Burası- nın her tarafı yaldızlı idi. Masa- nın üzerinde banknotlar demet ! halinde duruyordu. Masaların et- rafında sigara içen ipek gömlekli | kimseler vardı, Jako Laroz . etra- fa bir göz gezdirdi. Kulağıma €- gilerek fısladı: — Görüyorsunuz ya! Burada adam akıllı kumar oynanır, öyle küçük işlere kimse tenezzül et- mez, Her şey yüksektir. Emsal- sizdir, mükemmel hh Bu oyun salonuna kadınların i girmesi yasaktır. Bunun sebebi de kolay anlaşılıyor. Parayı kazanan- lara kazandıkları paranm * nasıl mavhedildiğini göstermek kadar yanlış bir hareket olmaz. Salonda mano toplıyan biri vardı. Kendi- sine ara sıra bir kaç banknot ve- riyorlar, O ne kadar verilse gene: , | “Daha, daha, diye tekrar'ediyor. Ne mümkünse koparıyordu. Ma- nonun bu kadar faaliyeti hayreti- İ mi mucip oldu. Sordum: — Manonun bu kadar para top- İ lamasında maksat nedir? Yoksa " bunun topladığı ile düğünde ya- pılan masraf mı kapatılacaktır. (Devam var) — Çatalcada talebe yurdu Halk fırkası tarafından Çatal- cada yeniden açılacak olan yurt bazırlıkları bitirilmek üzeredir. Yurdun açılma merzsimi 29 teşrinievvel Cümburiyet bayra- mında yapılacaktır Bu sene 20 talebelik olacak yurt gelecek sene 50 kişiliğe çıkanlacaktır. Evve'ce yalnız Çatalca kazesi içindeki tem devreli köy ilk meklep talebelerinden fakir olan- lann alınacağı kararlaşmıştı. Ye- niden Silivri kazasından da ta- lebe alımması kabul edilmiştir. —— Bir evin damı çöktü Mersin, 10 (A.A) — Yapılan bir futbol maçinı seyretmek üz- 1€ altmış kadar çocuğun üstüne çıkıp toplanmış olduğu eski bir evin damı çöküp yıkılmıştır. En- kaz altından 49 yaralı çıkarılmış- tır. Bunlardan altısının yaralari ağırdır, 4 .» | Siyasi ziyafet Irakın istiklali Kıral Faysalın mühim bir nutku Bağdat (Hususi) — Irak kralı bir bahçe ziyafeti vererrk mü- bim bir nutuk irat etmiştir. Zi- yafet çok kalabalıktı, Kral Fey- sal, memleketinin mandadan kur- tulmasından ve tam ostiklâline kavuşmasından son derece mem- nun olduğunu söyledikten sonra şu sözleri ilâve etmiştir: “Bu muvaffakiyetimizi, biç bir tek ferde borçlu değiliz, Bunu mücadelemiz esnasında bütün milletin gösterdiği gayreta, sab- ra borçluyuz. Yeni bir devrin eşiğindeyiz ve milletimiz kendi idaresinin mes'uliyetini deruhte ediyor. Bütün atimiz, önümüzde- ki birkaç seneye bağlıdır. Müt- tebit mesaiye mübtacız. Bilhassa Milli Müdafaa, Muvasalât, Maa- rif, Sıbhat işlerinde çok çalışmak mecburiyetindeyiz. İngiltere ile mümessillerinin bize gösterdik- leri yardımdan dolayı minnetta- rız, Onların gene yardımını bek» liyoruz. Irakın, sulh ve müsale- metten, insanlığa hizmetten baş- ka emeli yoktur.,, Bağdatta Ingiliz elçisi Londra, 10(A.A) — Times gazetesi, İngilterenin Bağdat hü- kümeti nezdinde ilk elçisi olan M, Hudert Young'un itimatname- sini ancak bugün takdim edece gini yazıyor. Pu merasim, Irak istiklâlinin ilâdı gününde yapılacaktı. Fakat vesikaları Bağdat'a gölürmekte olan tayyarenin Adalar denizine inmiye mecbur kalışı merasimin gecikmesine sebep olmuştur. S5. O. 5. imdat Mecburi surette deni- ze İnen bir tayyareci Manille, 10 (A.A) — Dünya etrafında bir hava seyahati yap» mıya çıkmış olan Alman tayya- Mütercimi : Zonguldak mebusu Halil Maamafih, mektebin davasını müdafaa ederken aileninkini ih- mal edemejiz: Ailesiz mektep, sert ve barbar bir sistemdir. Ek- | seriya, uzaklardan, deniz aşırı yerlerden gelmiş bir takım ço- kaç aile dostunun seyrek ziya- retinden başka rubu neş'elendi- recek birşey görmeksizin sene- İerce mektebin soğuk ve somurt- kan dissiplinine terkedildiklerini görür, yüreğimizin sızladığım his- sederiz. İlim, şüphesiz güzeldir; fakat bu Kadar yüksek bir fiat mukabilinde satın alınmakla da- ha mı güzel olur, bilmiyoruz. A- ilesiz mektep, yalniz sert ve bar- bar olmakla kalmaz; aym 21 manda kudrefsiz ve tesirsizdir. Mektebin istinatgâbı ailedir. Ai- leye istinat etmiyen mektep, en büyük büfuz vasıtasından mah- rumdur. (Korku) yu ileri süre ceksiniz; fakat korkunun da bir haddi vardır. Hele maddi kuv- vet islimalinin memcu olduğuna göre, -hiç bir ümidi olmıyan- bir çocuğu ne ile korkutebilirsiniz. (Utanma) tın da hududu var- dır. Çünkü çocuk, hocalarının ve arkadaşlarıma karşısında kızar- mamağa pek çabuk alışabilir; fakat ana-baba karşısında kızar- mamak için ablâkının tamamen bozu'muş olması lâzımdır. Aile olmadan, çocuğa yapılabilecek mücazât olmadığı gibi mükâfat ta yoktur. Cocuğun mektepte en çok aradığı mükâfat 'oradan çı kabilmektir. Çocuğu tahrik ede- | cek böyle bir ümit mevcut de- ğilse elinizde biç bir müessir vasıta yok demektir. Yabancı evlere çıkış, tesirsiz ve na kâfi mükâfatlardır. Çocuğa iyi gelen sıhhat ve ahiâkına faide, cismine ve ruhuna neşe ve şetaret veren çıkışlar, ancak onu aileye ka- vuşlurabilenlerdir. Bu çıkış günleri, çocukluğun en sevimli gün- İeridir. Hayatı- mızın mes'ut geçen hiç bir devresi, Rİ recisi yüzbaşı von Gronavdan imdat istiyen bir telsiz alınmış- tır. Kendisi bu telsizinde Hint Okyanosunda Portsvettenhan ya- kınında denize inmiye mecbur kaldığımı bildirmektedir. Tayya- recinin bildirdiği mevki şudur: 14 derece 35 dakika ş'mali arz. 97 derece 10 dakika şarki tul, , Londra, 10 (A.Aj — Von Gronau'dan alınan bir telsize nazaran gemilerin yolu Üzerinde bulunduklarından dolayı tayyare- ciler acil bir tehlike karşısında değildirler. Karagolo ismindeki Ingiliz gemisinin şimdi tayyareyi çekip getirmiye teşebbüs etmek üzre olduğu haber veriliyor. Bolivya Paraguvay ihtilâtı Asompsiyon 10 (A.A) — Pe- rageliler Ramirez yukradaki kü- çök istihkâmı almışlar, Bolivya- hlara mensup bir taburu mahvet- mişler, bu taburün kumandanını ve zabitlerini esir etmişlerdir. Corrales istibkâmıda yeniden ele geçirilmiştir. Dün Ankaraya gidenler Ankara, 10 (Hususi) — Bugün cukların, yabancı ve lâkayt bir- | İ Taytan olmasa bile | tiklerini görürsünüz. (n Utanmanın hududu var: Çocuk N sin önünde ulanmamaya çabuk Bu gönlerin güzel i bayalimizden. silip çi! günlerde, çocuğun temiz duyguları inki: cuk, bütün bir gün iyidi samimisir, anasına bab minnettardır. Çocuğa #2 ni, aile sayğısını bi: teptir, mektebin b bu iyiliği, onu (sevme; bir sebeptir. Ev içi len çocuk, duymadan” olmadan, ailenin nif di ıstifade eder. Kendi £ sarfedilen himmetleri * mülâhaza eder, bu Y€ bir minnet duygusu y©' kü bunlardan mahrum © ceğini hayaline sığdır cuk, aile içinde ike. iyiliklerden biç bir 2 buna mukabil, en ufak # ! ona hudutsuz ıstirap onun nazarın da tazy kelimelerile o müteradi! baba, ancak sevimsiğ ederler, d Çocuk mektep hayal şınca - yeni girdiği mubif tiği tezat sayesinde - düğü ihlimamların kıyi zelini ve iyiliğini derü anlar ki herkes ona kâ! değildir. Karşısındaki çok iyi kalpli olmakla £ soğuk ve, nevazişkâr “ği uzak kimselerdir. n kıskanç ve mütecessis. dır; biribirlerinin nazini ? kemezler. Artık aileye ret ve iştiyak duygu ya başlar: Bundan s0 onun nazarında, sıkınım tının yuvası değildir; bi riyet ve: neşatı, ümit temsil eder. Aile içind) çocukların naz ve istign geçemezsiniz, o halbuki ayrı düşenlerin, aileyi, sığımlacak bir kucak ti 1 Geri giden bil bir zavalli İzmir, 9 (Hususi) — Maarif müsteşarı ve Romanya | dağında bayram yeri emniyetli umumiye müdür mua- vini geldiler, Fransada fena havalar. Nice, 10 (A.A) — Evvelki ge- ce Nicede büyük bir fırtıma ol muş, şehrin bir çok maballerine feyezaniar vukua gelmiştir. Ci- miez bahçesinin payanda duvarı yıkılmıştır. Büyük bir toprak kütlesi kayarak iki köşkü götür- müştür. gi Ski Bir kadın ağır süreli lanmıştır. i — Bir gemi al ite Casablanca, 10 (A.A) — Buranın telsiz istasyonu Scheld- estad ismindeki Belçika vapu- rundan bir istimdat işareti al mıştır. Mevkii şudur : 95 derece şimali arz, 9 derece 50 dakika garbi tul, Brest lima- nına mensup bir remorkör bütün sür'atile imdada koşmaktadır. otomobil kazası o Izmirle eşrefpaşa sında işliyen otomo mi Efendiye ait ve Efendinin idaresind aksı kırıldığından başlamıştır. Şoför otomobili ££ çalışmış ise de muvâ”” mış ve orada sey yapan Kürt Osman ©5. ağaya * şiddetle çe'P çarpmadan başı surette yaralanân * çirpınmiya başlamıştı” Yetişen © bâlk, otomobille memleket nakletmişlerse de fat etmiştir... | Yeni ze!7z€”. Atina, 10 (AA) yada yeniden $ Selanikte vuku. b oldukça şiddetli tevlit er gi m