. Soğuk kadın taciri., a > Beyaz Kadın ticareti Bir kadın taciri Marsilyadan emsali nadir bulunur bir parça getirmişti Yazan :? — Şuna kısaca Fransada “Ji- golo,, dediğimiz yarı erkek yarı kadın süslü kuklalara benzer de »- senize,. Bir jigolo.da sizin dedi - ğiniz şekildedir. — Evet fakat Arjantinli na - mussuz bir jigolodud. Günün bi - risinde ziyaret ettiği evlerden seç- tiği kadını ayartır ve kendi hesa- bina işletmiye başlar. Başkaları yol masrafını vermiş, ama çıkar - maak için türlü zahmetlere katlan- mıştır. O hazıra konar. İşin yal - nız kâr tarafımı kendisine tahsis eder, Jaklaroz bu sözleri söylerken o kadar heyecana gelmiştir ki, se- si titriyor, nihayet tavsifini bitir- mek için şu şairane tabirleri göz süzerek ilâve ediyor: — Böylece ormanlarımızdaki kuğu kuşu da başkaları tarafın - dan bin müşkülâtla tesis edilmiş ! olan yuvayı çalarak onları zarara sokar!, Ne güzel mevzu değil mi? .Maamafih Jaklarozun şiire istidadı pek bü- yük değildir. Onun için işi uzat - maz. Yalnız, gene Kreolenin lâfı- na dönünce (gözlerini hiddetle kan bürür, O kiraz ağacındaki meyveleri yemiye hücum eden kuşları pusuda bekliyerek saç - ma ile öldürmiye savaşan bir köy- lü gibi muhakeme ediyor. Fakat müdafaası icap edince insan içini kaplıyan hiddet ve şiddet onun mütalealarına (hâkimdir. Dedim ya; en amansız düşmanları on - lar! — Size olmuş bir hâdise anla" tacağım, Bundan dört sene kadar evveldi., Evet 1928 de.. Antuan isminde bir kadın taciri (Oburaya yerleşmişti. Marsilyadan emsali nadir bulunur bir parça getirmiş- ti. Şehrin en süslü kazitasma yer- leştirdiği kadın her gün ağırlığın- ca para kazanıyordu. Günün bi - rinde bir Arjantinli kadın taciri yolunu bularak kadını kandırdı, kaçırdı. Fakat Antuan böyle mu- amelelere tahammül edecek cins- Eks mahkemesince idama mah - ten değildi düşününüz © gıyaben küm edilmiş bir cani kızınca hiç bir şeye aldırmıyan biri, Kadının kaçırıldığını görünce ne yapıp ya parak intikam almıyâ yemin etti. Evet kadını tekrar alacaktı ya - hut.. Anlarsınız ya! Filbakika “| Tefrika : 21 kişi gibi başı boş gezmeyi bırak- tı. Gece gündüz Arjantinin muh - telif mahallerini dolaşıyor. “La - vali,, den “Koryentese,, “Sarmi - yento,, dan “Kangalo,, ya, “To - küman,, dan “Viyamonte,, ye gi - diyor “Malpu,, yu Tomeraldayı, Floridayı dolaşıyordu. Barlara gi- rer, kadmmları isticvap eder, her yeri gözetlerdi. Üç ay boş yere a- raştırdı. Kadını kaçıran adam bir türlü meydana © çıkmıyordu. Bir akşam gene taharriyat yapmak i- gin dolaşırken “Tüküman,, soka - ğımın bir barında bir adam gör - dü. Evet gördüğü bu adam Kreo- lonun ta kendisi idi. Barm bir köşesinde oturmuş rahat rahat bi- ira çekiştiriyordu. Antuan bir sıç- rayışta kahvenin eşiğini aştı. Gar- sonları müşterileri sağa sola de - virerek Arjantinli kadın tacirinin önüne geldi. Revolverini heyecan- sız bir tavırla çıkardı. Bir kurşun- la herifi yere serdi. Sonra halkın korkusundan istifade ederek dı « şarı çıktı ve rahatça evine gitti, Meselenin ört bas edilmesini de baba Domingo temin etti. İşte bu heriflerden böyle intikam almalı. Mesleğin şerefini berbat eden hır sızların hepsi gebermeli! Size da- ha bunun gibi nice vak'alar anla- tabilirim. Fakat başmızı ağrıtmı- yayım. Yalnız şunu biliniz ki, Kreolodan daha müthiş bir düş - manımız daha vardır? — O da kim? — Kim olacak bizzat müşteri- lerimiz. Büşnos Ayreste en küçük memurun bile, en az; ücretli bir mağaza hizmetçisinin o bile ipek gömleği, ipek çorapları, son mo - da elbisesi, ölçü ile ısmarlama a- yakkabısı vardır. Bunların hepsi kazitalara uğrarlar. Orada kırıtır- lar. Kadınları kandırmıya muvaf- fak olurlar. Bütün kadınlar istik » bali düşünemiyecek derecede kı- sa görüşlü oluyor. Onlar bu züp- pelere kaçıyorlar. Züppeler bir müddet onları husust surette ka - pattıktan sonra işletmiye başlıyor lar. Hem de ne şeraitle bilseniz!. Ve Jaklaroz şu felsefi mütalea ile sözlerini bitirdi: — Emin olunuz, omösyö her meslekte en muzır mahlâklar a matörlerdir. Onlar mesleklerin ya j Fasıdır!., (Devamı var) Basumzmamananmı eereassecsda ceeensypzea BAS EDIRRERAS Ace çe aga çan naş SENER EDER ANAN ADA Saner elnenaaaeağ nüz imkân bulunup antrenörün Ankaraya gönderilmemesi dolayı- sile, antrenörsüz £ çalıştıklarını, böyle olduğu halde senelerdenbe- ri toplu bir halde çalışan, muhte- lif temaslar yapan, antrenörün ne- zareti altında yetişen İstanbullu güreşçilere karşı gösterdikleri kud © ret ve mukavemetin çok takdire değer olduğunu işaret etti ve gü- reşçilerle beraber uzun uzun al- kışlandı.. Nihayet Türkiye birinciliği ile ikinciliğini kazanan İstanbul ve Ankara şampiyonlarına madalya lar verildi. Dün öğrendiğimize göre Anka- ralı güreşçilerden en çok takdiri ve antrenörün dikkatini celp eden Hüseyin Bey olmuştur. Çünkü gü- reş âleminin en sayılı kuvvetlerin- 'den birisi olan Saim Beye altı da- kika meharetle dayanmıştız. Hal- buki Saime Olimpiyatlarda Yo- guslavya şampiyonu ancak 3—4 dakika mukavemet edebilmişti. Tutankamenin mirasçısı KAHİRE (Hususi) — Sene- lerdenberi, muhtelif makamlara, Firavn Totankamonun hakiki va- risi olduğuna dair elindeki bir çok vesaikle müracaat eden bir Kıpti, Firavnım merazından çıka- rılan hazinelerin kendisine veril- mesi lâzim geldiğini iddia etmek- teydi. Bu Kıpti müracaat ettiği makamlardan müsbet bir cevap alamayınca nihayet Gandinin ar. zularını yaptırabilmek için müra- caat ettiği usule başvurdu. Kıpti kendisinin Firavn Totankamonun varisi olduğunu şayet bu iddiası dinlenmiyecek ve hazineler ken- disine teslim edilmiyecek olursa Firavnın vefatı gününe tesadüf e- den 11 Teşrinievvelden itibaren açlık grevine başlıyacağını ilân etti, Kıpti açlık grevinde yalnız su, tuz ve yesşi karışık su içe cektir. — Kurultay ve Ermeniler Bir ermeni gazete- sinin makalesi Ermenice “Arvelk,, gazete - si bir başmakalede atideki müta- lealari yazıyor. “Altı yüzden fazla Türk ilim adamları Türk dilinin yabancı ke- limelerden temizlenmesi ve ahali- nin anlıyabileceği bir şekle sokul- ması için irat edilen nutukları ta- kip ettiler, Vaktile müstebit padi- şahlara sahne olan Dolmabahçe sarayının o muhteşem salonunda, milletin azaları, kendi evlâdının verdiği işaret üzerine,, Türk dili- ni esaretten kurtarmak için müza- keratta bulundu, ve Türk milleti» nin büyük rehberi de bu müzake- ratı dinleyici sıfatile her gün ta- kip etti. Dil Kurultaymn içtimaa baş- ladığı zaman söylendiği veçhile, her dinden ve cinsten Türkler bu kurultaya aza olabilirdi. Ermeni- İer, rumlar ve musevilerden bir çok kimseler Türk yurttaşı sıfati- le buna iştirak ettiler. Ermeniler bu defa dahi ispat ettiler ki, ma- zide olduğu gibi şimdi de memle- ketin terakkiyatı için atılan adım- lardan hissesiz - kalmak istemez - ler, ve bu hissin sevkiledir ki filo- loji ve etnografi ilimlerinde de - rin malümatı olan Agop Marta - yan Ef. Sofyadan İstanbula gel - di, ve Türk dilinin menşei hakkın- da Kurultayda okuduğu tezi her- kesin takdir ve hayretine mazhar oldu. Ermeni unsurunun dolayısile kazandığı bu teveccüh o hislerine halel gelmiyecekti,.eğer ki Kurul tayın diğer iki'ermeni azası sükü- tun altın olduğunu hatırdan çı - | karmasalardı. Kıymetli taş nereye gitti ? BERGAMA, 6 (Hususi) Bergama harabelerindeki asarı â- tikadan pek kıymetli bir taş orta- dan kaybolmuştur. Şüphe üzerine Bergamada 575 | kadar ev arandı. Fakat taş bulu- namadı. Taşın tarihi eserleri çal- dıran bir şebeke tarafından yok edildiği ve harice kaçırıldığı tah- min edilmektedir. Tahkikata de- yam edilmektedir. ——— — öldüren ilâç liğin, 6 (Hususi) — Arğıt ha. | nı mabiyesine tabi Pendik kö- yüuden Bekirin karısı Melek is- halini durdurmak için bir ilâç içmis, yarım saat sonra ölmüş- tür. eği Yunan elmalarıMısırâ giremedi İSKENDERİYE, © (Hususi) — Yunanistandan gelen 600 sandık elmanın, gümrükte ziraat nezareti | murahhasının raporu üzerine Mı- | sıra ithaline müsaade edilmemiş , ve Yunan sefaretinin, yaptığı te- şebbüsler fayda vermemiş, elma- lar Yunanistana iade edilmiştir. Gene Yunanistandan o gelen 300 sepet ayvanıfi bu defaya mah- sus olmak ve yalnız reçel yapıl- mak üzere ithaline müsaade edil. miştir, Bu meyvaların kabul oedilme- mesine sebep üzerlerinde hastalık mikrapları bulunmasıdır, - Jçkiden ne beki ZA Ne için içerler * Murtaza Ef. rast gelenle hırlaş! için içiyormuş ! Evvelâ tatlı tatlı tıraş — Sonra ka rıtmak — Sonra maraza — Daha dayak faslı... — Ben şununla bununla hır çıkarmak için içerim, İçdimmi, muhakkak rast gelene çatarım. Hayır efendim, “yanlıs söyledim, çatmam. Takılırım. Yani adam- cağızı evvelâ tatlı tarafından tı- raşa başlar, dakikalarca başını ağntır, sabrını tüketir, nihayet | herifi zorla zivanadan çıkarır, ağzını açlırırım; — Ey, yeter artık yahu, kes! | Sade seni mi dinliyeceğiz? Ka- fa bu be! Ben yine aldırmam, yine abuk sabuk ağzıma geleni söylerim, derken efendim, bir de bakarım, karşımdaki hiddetle gürler: — Haydı defol şuradan be, ne sulu şeymisin sen bel Tabii, bende karşı gelirim: — Sulu sensin, ağzını topla! — Toplamasam ne olacak? — Ölünün görü olacak! Çek arabanı diyorum sana buradan, bıyar ağa! Bu “hıyar ağa,, sözü bana pek ağır gelir, bunun üzerine herifin gırtlağına yapışmak için hemen Üzerine atılır ve... — Ve güzelce pataklarsın de- gil mi? , Artık baht, işi! Ya, ben onu pataklarım, yahut 6 beni morizler | — Bu, iyimi sanki? İnsan ra- kıyı şununla bununla maraza çı: kanp düğüşmek için mi içer ? — Abenim efendim? Ben esasta katiyen marazacı, hırcı, gürcü bir edam değilim... Ben muhabbet aşıklısıyım... Karşım- daki kim olursa olsun, birkaç tane yuvarlayınca derhel onu kendime ahbap farzedip yanına sokulur ve tatlı tarafından ko muşmiya başlarım. Ne yapayım ki adımız birkere tıraşçıya, suluya, bırciya çıkmış! Yoksa kavğa benim neyime, düğüş neyime! Meselâ bakın'şimdi siz'nle tatlı tatlı konuşuyor, muhabbet edi- yoruz değilmi? Aramızda bır çıkıyor mu? neyleyim ki içtikten sonra benim sözlerim karşımda- kilere traş geliyor, sululuk geli- yor, lusanın bir kere adı, sanı çıkmiya görsün yoksa | İşittiğime göre siz, hemen ber akşam bu yüzden bir iki kişile maraza çıkarır dövüşürmüş- sünüz, öyle mi? — Bir iki değil, bam geceler beş altı kişiyi de bulur. — Peki, yapmasanız o'maz mı, mademki sözleriniz herkese ba- tıyor, siz de kafa dumanlı iken kimsenin yanına sokulmayı, kimse ile görüşmeyin | — Bu elde değil abenim efen- dim! Elde değil! Size çok tu- haf bir şey söyleyeyim mi ? Ez kaza bir gececik kavga, gürültü etmeden, dayak yemeden, şey pardon dövüşmeden ev3 girecek olsam, o gece kabil değil, gö- züme uyku girmez. — Akşamları ne kadar içer siniz ? — Ben efendim, şimdiye kadar ömrümde tam bir ölçü tatmadım € sühi i bir ger — “o #bekler amma, ber helde ono& cn dübleden aşağı çekmem”; bunu Alâl! Söylediğiniz fer | kaçıncı dübleden sonra PE bir o — Dokuzdan, ondan z pe — Ne zamandanberi iş€ ©» K — Şimdi kırk beş İğ“ olduğuma göre demek p yaşımdanberi miftlenirini! i — Sade akşamları lâ siniz, yoksa gündüzleri © ika — Eb ı Arasıra gündü atiyaçt cünbüşlenirim | Bunu I O — Yüzünüzün üzerin” ehem siyah bere nedir? i z — Evvelisi akşamın fenn ar Herif benden dayak m anlayınca, tuttu, kaşla $ biliş sında önümdeki kad ps hızla burnumun üstüne > — Demek içkiyi, eği onunla, bununla bırla; wi içersiniz? e — öyle diyelimde F sunl,, Ah Beyim ahi B& m evvelce çok başka başi içerdim, içkiyi kendime ©ğ tağı sanırdım, içkiden W ie bayallar bekler, hoş kof lar alırdım, Fakat felek ve tattu, bizi.bu hale koyde yp et işte böylece elâlem ek olduk! b çıka — Bari bıraksanız! m — Bırakamam! > — Azaltsanız! e — Azaltamam! si — Evinizde içsenizl tec — Içemem! ette — Ne için? “ibtiy — Ne için olacak? Şekilde müddetçe dışarda on W min sem evde yirmi yerimi bu « — Evde kimden yer#€bilir, — Karıdan! Anmas zar Osma ir di ÇE teki Italya ve Yugoöş kal, Londra 7 (A.A)— D vel gazetesine Romadan Yi “Fransada yeni istiki€ bir imkânsızlığına binaen i kralı bir taraftan Italf”. bur goslavya arasındaki © £., i küvvetlendirmek ve Gİ t tan ticari bir uz'aşı | ai getirmek üzere Ro Din ki larından Filiayi gönd # müd. Bu karar Italyan en felerinde © yapılan ettir Italyan dövizlerinin ve tenzilât net'cesi olar” gilecek lavyanın Italyaya ibre” yiçalışma den güne azalması 07 iz edilmiştir. ,, SG veb “gifi Sıkarı Ermeniler F pe 4 nl; bir gh tatbik Ermenice gezetö” meş malümata göre ”. A k Türkiye Ermeni! de, o Katoğikosunun ip lere kini mennetme$i Karabet Ef. ile Karakin Ef. Açmif” ten vaz geçi yi