Fi Telgrafı elime alıralmaz deli ye döndü. Sekiz on kelimeden mürekkep şu telgraf Selimeye neş'esini vermişti: “Perşembe günü Semp- Tonla saat 12de Sirkecide- yim. Cevdet, Perşembe günü. Yani yarm! Genç kadın sevincinden hem ağbyor, hem gülüyordu. Dört aydanberi, onu bekliyordu. Ke- derinden bilmişti. Bazı zamanlar bu intizar devresinin bir türlü biteceğini o kestiremiyor , artık herşeyi bırakıp, bu üzüntülü dün- yadan göçmek istiyordu. İşte küçücük bir kâğıt parçası ona tekrar ümit vermişti. Fakat o gece ona pek uzun geldi. Dört aylık intizardan daha uzun.. Selime, uyumıyordu. Yatağın- da uzanmış, odayı gözden geçi- riyor, bazan kalkarak bir koltu- ğun, bir a agyr yerini de- ğiştiriyordu. Bu küçük ve sevimli odada geçirecekleri ilk geceyi, yani yarınkigeceyi düşünerek, daha şimdiden mest oluyordu. Hatta, gece yansı banyoyu ba- zbyarak yıkandı. Halbuki daha o sabab banyo yapmıştı. Cevdet.. Ah Cevdet. Ne kadar sevimli, ne kadar iyi çocuktu. Bilhassa iyi. Telgrafı son dakikada çekişi onun iyiliğine bir başka misaldi. Cevdet biliyordu ki telgrafı Edinmeden değil de Sofyadan çekse, Selime muhakkak kalkıp onu Edinmeden karşılıyacaktı. Halbuki Cevdet, onun trenlerde yorulmasını, bu soğuklarda üşü- mesini İstememişli. Bununla beraber, Selimenin aklına “birdenbire birfikir geldi. Yarın sabah erkenden kalkacak, ilk trenle Çatalcaya gidecek Cevdeti oradan karşılıyacaktı. Zaten sabah ta oluyordu. Kalk- tı, giyinmiye başladı. Dünyada kocasını karşılamıya giden biç bir kadın, © gün Selimenin ha- arlandığı kadar itina ile bazır- lanamazdı. — Yeni yaptırdığım mantoyu diye düşünüyordu, tanımaz, şap- kayı da daha dün aldım, Yaka- mı kaldırırım, beni tanımaz. Sonra, birdenbire üzerine atılın- ca kim bilir ne kadar şaşıra- caktır. Selime o dakikada saadetin ta kendisi idi. » * di Herşey Selimenin düşündüğü gibi oldu. Selime Çatalcadan trene bindi. Cevdet, o aralık pencerede idi. Selimeye, bu şık kadına dikkatle bakmakla bera- ber, onu tanıyamamıştı. Selime, trenin kalkmasını bek- ledi, Sonra koridorlardan geçe- rek, Cevdetin bulunduğu vagona geldi, kompartımanların pence- relerinden baka baka ilerlemiye başladı. Herhalde şu ikinci kom- partıman olacaktı. Oradan Cev- detin kahkahası geliyordu. Selime, bir durdu. Yakasını daha ziyade kaldırdı. Yavaş ya- vaş ilerliyerek kompartımanın penceresinden baktı. Fakat bir- denbire geri çekildi. Yüzü sap sarı kesilmişti. Zavallı kalbi san- ki gözlerinde imiş gibi, kirpik- leri şiddetle birbirine çarpıyordu. Selime, o kadar büyük ve şid- detli bir felâketin karşısında idi ki, pencereden yuvarlansa, te- kerleklerin altma düşse, bir ta- rafa tutunmak aklıma gelmiye- cekti, Kompartımanda, Cevdet köşeye olurmuş, “bir kolu ile, göğsüne yaslanmış olan genç bir kadına sarılmıstı. Bu kadın kimdi? Metresi mi? Yoksa yolda rastlanmış bir ma- ceram? O aralık, koridordan konuşa- rak geçem iki kişi haberleri ol- madan Selimenin bu sualine ce- vap verdiler. Birisi ötekine di- — Evet. Zaten sağlam “bir mala da bewzemiyordu. Her bal- haykırmak bir şaplak yapmak istiyordu. Fakat kabil mi? sir- tından soğuk bir ter akıyor, bir ecel teri akıyordu. Bir an, sendeledi, ve kompartımanın car mında görünür gibi oldu. Cevdet bu gölgeye baktı. Fa- kat yakası kalkık kürkünün için de karısını Nihayet büyük bir gayretk, Selime, bitişik kompartımana ka- dar sürüklendi. Bir kenara çök» tü. b Tren Sirkecide durunce, Selime inmedi. Ne olacağım görmek istiyordu. Şimdi Cevdet ile yabancı ka- dın ayrılmışlar, birbirlerinden uzakta duruyorlardı. Cevdet göz- lerile hep Selimeyi arıyordu. Onu göremeyince, Cevdet, yabancı kadına doğru yürüdü. Selime derhal atlıyarak man- tosuna büründü ve sokuldu. Tam onların yanımdan geçerken Cev- delin şu sözlerini duydu: — Haydi öyle ise, bu akşam otelde kalırız: Yarm eve giderim, | ve kanma (treni kaçırdığımı, ancak gelebildiğimi söylerim. Sonra Cevdet genç kadının koluna girdi, bir otomobile bine- rek gittiler. . 4 Ertesi gün, Cevdet evine dön- düğü zaman Selimeyi bulamadı. fa. SE AM kesira, 10,30 dan 20 ye kadar Nihal ve İnci Kasımpaşadaki CESELİ Bey ve arkndaştarı, 31'den 22 ye kadar or- Katil kim? Geçende Kasımpaşada öldü- rülen Edirneli Ahmet Rifatın ölümü tahikatma devam olun- maktadır. Suçlu olduğundan şüp- he edilen Çoban Alinin tevkif edildiğini yazmıştık, Çoban Ali, dün de sorguya çekilmiştir. Di- ğer taraftan dün vak'a etrafın» da başka bâzı kimselerin de Mir deleri alınmıştır. ——— Gene tefeciler Fakir ve muhtaç balka yük- sek faizle para veren tefeciler iş görmekten menedilmişti. Son günlerde bazı tefecilerin tekrar faaliyete başladıkları haber alın- mış, bunun Özerine ellerinde mezuniyet vesikalar olmıyanla- ra gösterdiklerdikleri maaş cüz- danlarma mukabil para veril- memesi defterdarlık ve mal müdürlüklerine bildirilmiştir. Yüksek faizle para verdikleri anlaşılan bazı tefeciler hakkın- dada tahkikat yapılmaktadır. Emektar köprü: Unkapanı Gene tamir edilerek iş başına geçirilecek Gazi köprüsü yapılıncıya ka- dar Istanbulun bir | köprü ile kat- maması için harap olan Unka- panı köprüsünün bir dafa daha tamirine karar verilmiştir. Yüz yirmi bin liraya çıkacak olan tamir için yeni bütçede tahsisat o'madığından bu para yol inşaatı faslından nakil sure- tile temin edilecektir. Bunun için de dahiliye vekâletinin müsaade- sini almak lâzım gelmektedir. Mü- saade geldikten sonra münakasa i hesaba gö Istanbulun bu kışı tek köprü ile geçireceği anlaşılmaktadır. Bir Budist ruhanisi Ber'in, 7 (A.A) — Bir Norveç vapurile elyevm Avrupaya gel- mekte olan Budist mezhebinin Çin teşkilâtı sabık reisi Chao- cung kendisile vapurda görüşen Bremer Nacbricbten gazetesi mu- barrirlerinden birine ezcimle de- miştir ki Ben bu dünyada sökün ve inzivayi arıyorum. Avrupada bu- zur ve sükünu kuvvetlendirmek emelindeyim. İhtimal ki ya Fran- sada veya Almanyada bir Budist manaslıri tesis eyliyeceğim. Bi- Mihbare yine Aksayi şarka dön mek ve bursda ölünciye kadar | yaşamak emelindeyim. MEMELER is TAKVIM Cumartesi Pazar 8 T.ewvvel 9 T.evvel 413 us HAVA — Dün sıcaklık azami 29 saçar Hi IT derece olurak tesbit edimiştir. Buçün rüzgâr poyrazdam mütehavvil sürmtle eancek va hava sageriyetla açık olacaktır. Bugün | İSTANBUL — 1$ den 19,30 & kadar or hanımlar, 20 den ?1 «e kadar tanburi Refik kestra, 22 den 23 e kadar gramofon. VIYANA (517,3 m) — 1230 kanser, 14 45 konser, 16,15 marş, 18,25 konser, 21 ©- pera. ROMA (412 m) — 31,45 operet. BUDAPEŞTE (550,5 m) — 10/15 kon- sor, 13,05 konser, 18 çiyan orkestram, 10,45 konser, 23 çigen orkestra, 24 Jazbant, OSLO (1053 m) — 20.39 halk şarkıları, 3,15 dans. MOSKOVA (3304 m) — © kadar neşriyat. VARŞOVA (4411 m) — 1345 plâk, 17,25 plAk, 18 konmer, 21 müsiki, 22.08 kon- Bar, 23,05 konser, 24 dana KÖNİGVÜSTER HAVZEN (1635 my — 7,15 #mnastik, 7/30 konser, 15 konser, 1780 konser, 2450 dana, PARİS (1725 m) — 20 ilmi müsahabe, 20,20 mua, 21 edebi müsahabe, 21.45 t - yatro, 23 pâk, 13,30 pilâk, 21 pilk, 10,30 dans, 23 “Zehra veya Zübeydeyi İ dalgın seyreden bir tip canlan- | dığmı kaydederek başhyor, ko- Istanbul Belediyesi: Darülbedayi Şehir Tiyatrosu Temsilleri : 2110-932 mm gevesi m AMİ saat 21,30 da İl Yedi köyün Zeynebi Yazan: Hauptmana Nakleden: Seniha Bedri Hi. Hakk zcesi "İNİN Konservafuvarın lah Musikimiz için gelet mütehassısın fi musikiye âifişlerlemeşgu!l o Belediye bütçesi tasdik edil- diği için, Viyanadan gelecek o- lan konservatuvar mötehassısı profesör Dr. Jozef Marksa mek- tup yazılmış, işe başlamak üzere Istanbula davet edilmişti. Müte- | hassıs ikinci teşrinin başında şehrimize gelecektir. Profesör Dr. Jozef Marks, kendisinin Türkiyeye daveti do- layısile Türkiyenin eski ve yeni İ vaziyeti ve musiki sahasında ya- palacak işler hakkında bir ma- kale yazmış, bunu “Noyes Viner Jurnal ismindeki,, Avusturya ga- | zetes'nde neşretmiştir. Eski ve yeni Mütehaassıs, bu dikkate değer İ makalesine, eskiden Türklerin bir Şark efsanesindeki tpler gibi tahayyül edildiğini, “Türk,, deyince göz önünde minderde bağdaş kuran, kilometre uzunlu- ğunda bir çubuk ağzında olarak karşısında hafif kedi adımlarile sıçrıyan, rakseden esmer bir dalgın yu renkte bir semada Gümüş Hilâl dekorile çerçevelediği bu sahneyi tasvirden sonra, daha şocukken, “Binbir masal- Tarımı okur, Sonra Ti te Se kin Şarklının sirasına göre, kıhç sallıyarak Macaristanı fet- bettiği ve Viyanayı tehdit et- tiği zamanlarda olduğu gibi, İ müthiş hiddetli tavır alabilece- ğini öğrenirdik. Buna rağmen, onu büyük harbe kadar, barem hayatı ile birlikte batırladığımız da oldu. Fakat, büyük harp es- nasında gördüklerimiz, bu mülâ- hazanın yerinde olmadığını gös- terdi, Türk, cesur, metin bir askerdi. Büyük harpten sonra “Büyük harp, bir çok dövüş sahalarında zaferler elde edil miş olmakla beraber, neticede | kaybedilince, Avrupa, bu dev- letin artık tamamile inkıraz bu- lacağını sandı, Batıl itikatlar, modern olmıyan bayat ve üste- lik yenilmek... Hiç değilse, ça- bul kuvvetlenme, iyileşme umul- muyordu. Halbuki iş, başka türlü oldu. Ortalığı eden barp sonu kargaşalığı içinde, Türkiyede askeri müdafaa teşkilâtı yapıl- dı, dâhi bir kumandan, memle- keti taksimde aslan payı bekli- yen kuvvetli düşmanların teşkil ettiği bir dünyaya karşı müca- deleye girişti. Memleket, kuvve- tipi topladı. Bugün Türkiye köl- tör ve iktısat sahasında da inkişaf temin etmiş, çok xinde bir baldedir.,, Genç musikişinaslar Profesör Mârks, naklettiğimiz bu başlangıçtan sonra, gü nün birinde kendisine bazı Türk gençlerinin musiki tah- sili için nasıl müracaat ettik- lerini © anlatıyor. Bu arada Seyfettin Asaf ve kardeşi Sezai Asaf beylerden, Hasan Ferit beyden, Necil Kâzım beyden, bu gençlerin istidatlarındaiğ kişaf ettiklerinden, bf dikleri mevkiden ve çok ümit verici birer Cuklarından sitayişle b “Ortada iki hadise © citten sevindirecek mai bir milli mekte olması, san'atın iDi diğeri nın bu inkişafta ro Şarkın rol oynaması, sikisi, hayret uyandır. recede zengindir. Rus de, bunun gördük. ,, Şarkın Garba ! Mütehassıs, Rus musite,. Garp memleketlerinde! X .; den, altında eserler Şark melodileri vücuds Balakiref, o Stravinski, Korzakof, Glazunof, Debüssi, Ravel, Skot gi üstatlarından, İspanyayt Araplar vasıtasile orad# Şarle musikisinin Ispa kisi üzerinde vasıl ettiğinden bahis izahat “bu modern musiki taribinid san bir safhasıdır,, diyo bassıs, genç türk Yerinin bestefedili..i © * alâka uyandırıcı mabiyf lunduğuna işaretle, deva Yapıtacak şey, ne” “ Şimdi Türk hüküm“ leketinin etsikisini de trmek istiyor. Birşey V9 k genç istidatlar var. Ek bir Avrupalı sanatkâr doğrudan doğruya bir Bunun temini için, memleketlerdeki şahsiye” mas edildi. Viyanada di Klenav ve diğer ınbteb sop merhalede kıymetli bestekârı Vensan d'En mış keman üstadı Hi ve bu makaleyi yazan” basoluyorduk. Nihayet lif vaki oldu. Şimdi zifem, bilhassa muayyt” zasyon işlerinin hallidi olan konservatuvarla v€ kütüphane, opera, bül kiye ait ve onunla alâ” tün işlerle meşgul o Ni ne konservatuvar m0 umumi müfettiş olarik cağım. Bu sahada müşaviri olarak ibret İğ tanzim yolunda yardı” ğim. Pu maksatla d8 iki defa, birkaç baft* üzre İstanbula gidec€ Mükem enkei Türkiyedeki esas itibarile ge kişmaslarnın faaliye' bir şekilde inkişaf * | olduğunu, hükümetin ta müzaheret sm dikodu, şahs'yat engel bu yolda mükemeeii ru çalışıldığını v€ kaydederek mali Dr. Jozef Marka Tür nin inkişafında dımcı rol oynamasın! lâkki ve tekrar vi Vi he daha evvel ekzolik tesirleri” yum Di