30 Eşi 1952 Kurultayın dü n üncü günü idi Saf Türkçeye doğru mühim adımlar atılıyor Dün Kurultayın dördüncü gü - nü idi. Azalar erkenden kurulta- yın içti aj ş olan sa- londaki yerlerinde oturmuşlar - dı. Saat 14 te Gazi hazretleri yan larmda kurultay reisi Kâzem pa- şa, Maarif vekili Reşit OGalip, Moskova sefiri Hüseyin O Ragıp, ve Fethi beylerle birlikte salona dahil oldular. Bütün aza Gazi haz retlerini görünce ayağa kalkmış- lardr. Gazi hazretleri azaya mu - kabelede bulundu.. Sonra kendile rine tahsis edilmiş olan locaları. da oturdular, . Kâzım paşa da riyaset mevki “ine ilerliyerek kürsüye çıktı. Kâ- tipliklere de Müştak beyle Rıza oturduktan sonra reis zili çal “dı ve dedi ki: : — Müzakereye — baş * Düzü mabet olanmcakır 7 Müştak bey zaptı okudu. Ay- nen kabul edildi. Bu esnada Bed yan bey bir iz verdi. Bu irini sırası geli . Se azlendi gelince okunaca Kâzım paşa bundan sonra: — Kurultaym çalışması mü - nasebetile bir çok telgraflar gel- miştir. Cemiyet umumi kâtipliği tarafindan binlerce telgrafın hep | tır. sine ayri âyrı cevap vermek im - kânsızlığından dolayı Anadolu a- Jansı vasıtasile cevap verilecek - tir. Müsaade ederseniz hazırlan- mış olan teşekkür telgrafı okuna - caktır. Azadan arzu edenler ilâve buyursunlar, Telgraflar da çekil- sin. Bu teklif kabul edildi. Müştak bev Anadolu ajansı vasıtasile neş redilecek olan Türk Dili Tetkik Cemiyeti vmumi kâtibinin teşek- kür telgrafın: okudu. Çok güzel bir türkçe ile yazıl- mış olan f okunduktan son- ra Nin ir zat kalktı ve (Alâ- ka) kelimesi yerine bağlantı ke - in kullanılmasını teklif et- 1 Dünkü celsenin o ruznamesine göre türk dili tetkik cemiyetinin tesbit ettiği dört esastan ikinci kısmına başlanacaktı ve bu esas Türk dilinin kendi muhiti içinde- ki inkişafr idi. Cemiyet namına Ragıp Hulüsi, Samih Rıfat ve Ha- san Ali beyler söz söyliyeceklerdi. Bundan sonra da Köse Raj el sa zade Mehmet Fuat, km Battal, ve Zakir Kadri beyler | kendi tezlerini söyliyeceklerdi. Ragıp Hulüsi Beyin konferansı Program mucibince evvelâ Ra gıp Hulüsi bey söz aldı. (Türk dilinin Kendi muhiti içindeki in - kişafı) namındak (konferansını söylemiye başladı. İki saat devam eden bu konferansta konferanscı Türk dilinin kökü türkçe olan di ğer diller arasında bir çok mu - kayese yaptı. Ragıp Hulüsi Bey, türkçenin Orta Asya dil aileleri arasndaki mevkiini ve muhtelif (o âlimlerin tasniflerini hulâsa ile konferan - sına başladı. Yalnız Altayca de - gil ondan daha evvelki ve yalnız Hint - Avrupai değil diğer Sami ve sair dil ailelerinin de anası 6- lan dilin türkçe olduğunu söyle - miş, Türkçe ile diğer orta Asya dilleri arasındaki karabete temas etmiştir. Fransız âlimi Pelliot'un dediği ii türkçe ile Mogolca a- rasındaki karabet asli (değildir; belki uzun zaman süren bir kom- suluk neticesinde vücuda gelmiş bir medeniyet iştiraki mahsulü - dür. Türk tarihi tetkik cemiyeti - nin ortaya koyduğu tariht haki - katler de bunu ispat etmektedir. Ragıp Hulüsi bey bundan sonra Türkçenin eskiden yeniye doğru devir devir, tabakalanması şekli - ni tasnif ederek en eski ve daha eski Türkçe devri, orta Türkçe deri, yeni ve daha yeni türkçe devri diye kısımlara ayırmış, bü- tün bu devirlere dahil olan Türk | in K I .. .. 24 .. çalışacağını söyliyerek İslâm di- my t 4 Keasrlma#unyız | Ninin Türk âleminde (o yayılmıya | urultayın 4 üncü günü iü gan ? Z| ça ve farisicenin dilimize nasıl ka : rul 11011 $| rışmıya başladığını, münevver « ; Ku tayı n teşekkürü ; ler arasında halkın (anlamadığı : Li EE > ie tiz a: İİ ve anlamadığı için sevmediği ye- 3 Istanbul 2 (A.A Türk dili tetkik cemi Büyük maksada ermek için çok kuvvetli. di | hi bis ie dil önle ice beli Rk yeti umumi kâtipliğinden : lek ve sürekli emek istiyen bu işte kendisine i di lan ör Vİ Türk ; ( Türk dili tetkik kurultayı, toplanmasını kut- | hız kaynağı olan resimi makamlara, ilim ocakla- £ DO see ii Didik ti $ lulayan binlerce tel yazısı almıştır. Yurdun her | rına, milli cemiyetlere, yurttaşlara candan duy- i ii Çi Dal . ii si EE el yanındaki resmi makamlardan, ilim ocakların- | gularını ve teşekkürlerini bildirmiye kurultay, & ra ei ME) ha ? dan, milli cemiyetlerden gönlü yüce ve duru | Umui kâtibini memur etmiştir. Bu tel yazılarıma £ li ii ve İZA ei # Türk dili sevgisile ışıklı yurttaşlardan gelen bu | gecikmeksizin ayrı ayrı cevap yazmıya vakit ve £ bab, big Gezi dabi el tel yazılarını girişilen bu büyük millel işinin | imkân olmadığından Umumi kâtiplik kurultayın £ ük li. ir ee b li yüksek ehemmiyeti ile bütün yurtta eyice anla- | ve değerli reisinin teşekkürlerini iblâğa Anadolu 2 a. ear ee 5 i şıldığına, derin bir bağlılık ve coşkunluk wyan- | Ajansım tavsit etmiştir. i Konfesanıçı, Selçuktlerin son 3 dırdığına inan verici değerli işaretlerdir. Umumi HKâlip; Ruşen Eşref #| ve Osmanlıların ilk zamanlarında "| bir aralık edebiyatımızda halka lehçelerinde dilin yapısını kuran unsurlar yani ses, şekil ve nahvi İY İYİ LL deki lâfız osan'atları, o zamanki Türkçenin en yüksek mefhumları tertip itibarile karşılaştırmalar ya | ifadeye kadir bulunduğunu gös - parak ayrı ayrı tek seslerin, kısa | termektedir. ve uzun seslerin, şekliyatın ve na hiv unsurlarının tahavvül ve inki- | Çin edebiyatmdan da saflarını tetkik etmiştir. Konfe - ransçı, izaklarını bir çok misaller- le tevsik eylemiş ve alkışlanmış - Kurultay, 15 dakika tatilden sonra ikinci celsesini yapmış ve Samih Rifat bey konferansını ver miye başlamıştır. Kâzım paşa riyaset mevkiine geçtikten sonra kâtiplikler mev - kilerini de Refik Ahmet beyle A- li Rıza beyler işgal ettiler. Evvelâ söz alan Samih Rifat bey, 11 inci asırdaki Türk edebi- yatının eserlerini ve Karahanlılar edebiyatını anlatmıya başladı. Kodatkobilik ile Şehname ara- sındaki vaziyetleri anlattı. Şehna menin korkunçluğuna O mukabil Kodatkobiliğin sadeliğini ve be - liğ oluşunu söyledi. Ikinci celse : Samih Rifat B.in konferansı Samih Rifat bey, Türk dilinin inkişafı yanında Türk edebiyatı - nın inkişafını da tetkik etmek is- tediğini ve Karahan Türkleri ede biyatını tetkik edeceğini söyli - yerek hulâsaten dedi ki: “Bir devrin edebiyatı ya ken- disinden evvelki asırların, yahut milli ihtilâtların tesiri altında mü- talea edilebilir. Halbuki Avru - i pa müellifleri bu kaideyi Kara - hanlılar edebiyatı aleyhinde kul - lanmışlardır. Şark Türkistanmın islâmiyetten sonraki © eserlerini tetkik edenler on birinci asır ede- biyatını kısmen İran tesiri altında görmek ve göstermek istemişler - dir. Kodatkobilik 1070 senesinde yazılmıştır. Şehname ise bundan yarım asır evvel bitmiştir. İkisi arasında üslüpça bir benzerlik ol- madığı gibi san'at, fikir ve duygu itibatile de en basit bir andırma yoktur. Şehname bir (e destandır. Kodatkobilikte efsaneyi ve des- tanr hatırlatan tek bir kelimeye rast'anmaz. Onun bütün gayesi el en bir devlet halin - e inlizamla yaşamasını i yarıyacak ahlâki ve e ları bir araya toplamaktan ibaret- tir ve ona göreher şey cemiyet içindir ve cemiyet için olmalıdır. Şehname ile Kodatkobilik arasın- daki münasebet ikisinin de ayni vezinde yazılmış olmasına mün - hasırdır.,, Samih Rifat bey aruz ve hece vezinlerine temas ederek islâmi - yetten evvelki eserlerde, ezcümle uygurca Uğuz omenkıbesindeki sözlerin manzum olduğunu ve he ceye olduğu kadar aruza da teva- fuk ettiğini söylemiş, aruzun a - raplardan alındığı iddiasmı cer » hetmiştir. Kodatkobilik şarki Tür kistanda yazılmış ilk manzum e - ser değildir. | Kodatkobilikte her bahisten sonra daha evvelki bir şairin bir kıt'asr, bir koşuğu, bir kodatkobiliğin mülhem olmadığını, o zaman Çinle şarki Türkistan arasında iktrsadi müna sebetler mevcut olmakla beraber edebi ihtilâtların vücuduna delâ- let edecek vesaik bulunmadığını anlattıktan sonra İran edebiyatı - nın türkçe ile başladığını, ilk İ - ran şairlerinin hep Türk oldukla- rını izah etmiştir. İran edebiyatı milâdın dokuzuncu asrı iptidala - | rında teessüs eylemiştir. Halbuki o devrede şark ve garp müverrih- | lerinin İran devletleri o arasında | saydığı Tahir oğullarınm şiir ve musikide çek ileri gittikleri, tahir- puselik makamının Ae yy yg yy yg Dün Dil Kurultayında okunan Saf Türkçe şiirler Ben bunda garip zi geldin Niçin ağlarım Bülbül heyi Yorulup iz mi yanıldım, Niçin ağlarım Bülbül beyj Karl: dağları mt aştın? Derin ırmaklar ms geçin? Yarından ayrı mı düştün Niçin ağlaran Bülbül hey? Konferansçı, Hey ne yavuz inilersin Benim derdim yenilersin Dostu görmek mi dilersin? Niçin ağlarsın Büyü hey? Kanadın açabilürsün Açıp uçatilüralr Hicaplar geçebilirsün Niçin ağlarım Bülbül hey? Kaleli şehrin mi yılaldı Ya namın arm mı Kaldı Gurbette yarn mr kaldı Niçin ağlarsmi bülbül Bey) Gülistanlarda yaylarsm Taze güller mi yolaram Yavlık zarlık eylersin Niçin ağlarsın BUbU heyf Uyhudan göğün uyandı Uynnup kpa boyandı Yani 40 yüreğim yandı Niçin ağlarım Beli hey! Noldu gol yonusa noldu Aşkın deryasma daldı Yine baharlatan oldü | Niçin ağlarsın DülMül bey! Yunus Emre Yok, yok! Babahlan uğradım ben hir fidana Dedin mahmur musun 66di ki yok yök AK elleri boğum boğum kralı Dedim bayram mıdır dedi ki yak yok! Dedim inci nedir dedi diğimdir Dedim kalam nedir dedi kaşımdır Dedim on beş nedir dedi yaşımdır Dedim daha var mi dedi ki yok yek Dedim Erzurum nendir, dedi elimdir Dedim gider misin dedi yolumdur Dedim Emrah nedir dedi kulumdur Dedim satar mir söylei yox yok Erzurumlu Emrah fikri üccet gibi alınır. Bu eserler- | MünüsllgayiMiyyygstliayyy aliyyil (Ebuselik) tarafından icat edil - diği muhakkaktır. Bu devletin res mi lisanı türkçe idi ve halk ana dili olan türkçeden başka bir dil konuşmazdı, Samih Rifat bey, her din de -| Zişmesinin kendinden evvelki e - serleri ortadan kaldırdığını ve bu sebeple elde eserler mevcut bu - lunmadığını beyan ederek Muta - sem halife zamanında Ferganeli bir Türk asilzadesi ve Abbasile - rin çok döğerli bir valisi ve ku - mandanı olan Efşin'in evinde Türklerin eski dinine ait bir kitap bulunduğu için araplar tarafın - dan nasıl kitapla beraber Bağdat topraklarına gömüldüğünü hatır - latmış ve konferansmı şu sözler - le bitirmiştir: Yalnız garp (o müelliflerinden öğrenerek değil, onlara öğreterek ve göstererek de milli hazineleri - mizi maziden istikbale taşıyaca - AN “Rifat Beyin Konrerarsı hararetle alkışlandı. Nibayet şu beyti okudu: Gülen az gülen at Ağlıyan çok gülen az Bülbüle niyaz düşmez Güle noz gülen az. Samih Rıfat bey, eski edebi - yattaki elfaz ve tantana düşkün - İerinin yaptıkları o fenalıklardan bahsettikten sonra gene öz lisan- la yazılmış bir beyit okudu. Ve o şairin “Öz Türkçede bir satırla ifade ettiğini bu gün sayı- falarla ifade etmekten © âciziz.,. dedi. Bu sözler aza tarafından al kışlarla karşılandı. Bu esnada azadan bir zat aya- ğa kalkarak dedi ki: — O günün büyük eserlerine mukabil bu gün Türkün (büyük tarihinin asırlarca yaşıyan eserle" rin fevkinde bir sözü var. “Ha - nımlar, yüzünüzü açınız. Cihan: görünüz. Cihan da sizi görsün?,, Samih Rıfat bey bu zatm sözleri- ni alkısladı ve cevaben: —— Yalnız bu eser değil, bütün inkılâplarımız Obüvük Gazinin e- seridir, dedi. Bir alkıs tufanı sa- lonu doldurdu. Kürsüden indi. Hasan Âli Beyin konferansı Samih Rıfat beyden sonra Ha- san Âli bey söz aldı. İslâm dini- nin Türkler arasında yayıldığın - dan, Selçukilerden Mevlânadan ve nihayet Sultan Veletten bahset ti ve Aşık paşa ile Yunus Emre - den bircok misaller getirdi. Öz türkçe ile yazılmış olan Dede Korkuttan ve (Nergisi) den misal ler okudu. Hasan Ali beyin halk edebiyatı ile divan edebiyatı ara- sındaki mukayesesi çok güzeldi. Azalar misalleri okudukça Hasan Ali beyi alkıslıyorlardı. Hasan Ali bey, konferansında halk ve divan edebiyatları arasm- da mukayeseler yaptı. Dilimizin halk edebiyatında özünü müm - kün mertebe saklamış, münevver- lerin eseri olan divan edebiyalın- da ise türkçenin nasıl O bozulmuş bulunduğunu meydana koymıya Pa e doğru bir dönüş hareketinin baş- ladığını, mistik halk şairlerinin zu hur ettiğini ve bu cereyanm ba - şmda Yunus Emre ve Aşik paşa» nın bulunduklarını söyliyerek bunlardan parçalar okudu ve bu şairlerin terennüm ettiği türkçe- nin temiz ve açık ifadesini, ya « bancı tesirlere boğulmuş divan e- debiyatmın karışık ifadelerile mu ! kayese etti ve: “Türk halkmı yerinden oyna- tan, onu coşturan, canlandıran ve nihayet acılarmı avutan Bakilerin tumturaklı sözleri değildir.,, dedi. Karaoğlandan, o Köroğlundan ve Dertliden misaller getirerek bu id diayı ispat eden mukayeseler yap yaptı. Hasan Âli bey, öz dilimizin halkta yaşamıya devam ettiğini ve münevverlerin dilinde ise.keli- me ve cümle itibarile türkçemizin nası) bozulmuş olduğunu meyda - na koymak için Korkut kitabımı tetkik mevzuu olarak aldı ve bu kitaptaki hikâye parçalarını di - van edebiyatı ile karşılaştırarak Korkutun temiz ve kuvvetli ifa- desinin diğerine faikiyetini teba - rüz ettirdi. Bu kitapta bir tek bi- le yabancı terkip kullanılmasına lüzum görülmediğine dikkati cel betti, ve dilimizin, kısa cümleler- le büyük manaları ifade etmek ka biliyetini ispat eden kuvvetli mi - saller verdi. Hatip bundan sonra ikisi de Erzurumlu olan Nef'i ile Emrahı mukayese ederek yabancı kelime- lerin dilimize girişinin en kudret- li şairlerimizi bile kekeme yaptı ğını ve bu tesirlerden kendini kur tarmıya muvaffak olmuş halk şa « irlerimizin sözlerinde ise öz dili - mizin izlerine daha çok rasgelin- diğini beyan etti, Bundan sonra Hasan Ali bey divan edebiyatının cansız ve mefküresizliği ve buna mukabil halk edebiyatınm derin bir mefküre ve canlılık kaynağı olduğunu ve millet ve memleket duyguları taşıdığını tebarüz etti - ren misaller zikrederek konferan- sımr bitirdi ve alkışlandı. Hasan Ali beyin konferansı bi- tince Kâzım paşa kurultayın cu * marlesi günü saat 14 te içtimaa devam edeceğini söyliyerek cel * seyi tatil etti, Yarınki progrâm Dil kurultayı bu gün cuma ol * duğu için içtima etmiyecektir. Ys rm öğleden sonra gene Dolmabal çe sarayında kurultaya tahsis edi" len salonda içtimaa devam ede © cektir, İ (Devamı Suncu sayifada) e ra