30 Eylni 1932 Ayşe kızın hendeğin önünde gördüğü .... adam köşkü tarassuda mı gelmişti, kimdi bu adam ? DE Yanımda bir teke vardı. Onu çayıra çıkarmışlım. Fakat tam bu | yola gelince hayvan duvarm ö- nündeki hendeğe doğru kotştu. Kayboldu. Arkasından gittim. Arandım, tarandm. Hendeğin bir tarafı otlarla ve dallarla örtülü i- di. Tekeyi ararken bir de baktım ki, hendeğin bir tarafmda bir bi- siklet yatıyor. “Buraya bisikleti neden sak - lamışlar?,, diye kendi o kendime sordum. Ama hendekte bir hışırtı işittim, başımı çevirince tekeyi buldum. Hemen bacağından tu- tup ite kaka hendekten çıkardım. Tam hendeğin bu dal budak için- deki yerinden ben de çayıra çıka- cağım sırada ne göreyim? Tam oracıkta, kuru otların ara- sında bir adamın başı... Uzun kı- vırcık saçlı bir adam... Yerde ot- ların içine uzanmış, sizin duva - ra bakıyor. Ama ne fena suratlı adam, ne fena fena (bakıyordu. | Bereket ki beni görmedi. — Sonra? — Sonra efendim, yoldan ge- çenler onun başını göreceği için ikide bir başını çevirip etrafı gö- zetlivordu. İşte böyle bir sırada Mefes bile almadan Kendekten çık- lum. Öbür tarafa, yola doğru koş tum. Duvarın bir ucuna gelince ben de yere uzanıp bekledim. — Duvarın bu ucundan onun u- zandığı yer görülüyor mu? — Hayır, görülmüyor ama, a Yağa kalkarsa görülür ya.. Sonra, başımın ucu, saçları biraz farkedi- liyordu. O zaman bu yoldan bir su arabası geçiyordu. Baktım ki, adam başını kaldırıp arabayı gö- rünce küfürler etti ve hemen başı- mr eğdi, otlarm arasında iyice kayboldu. — Orada da bir küfür savurdu, bisikletini otların arasından çekti, gene etrafına bakındı, yoktu, hemen bisikletine çabuk çabuk bu tarafa gitti. — Ne tarafa? Kadrköyüne doğ- ru mu? — Evet, işte bu tarafa. Polis memuru sordu: kimseler bindi, doğru — Sen bu gördüklerini hiç ora- da burada, evde kimseye söyle- idin mi? — Hayır, söylemedim. Sade e- fendi babam Kadri ağaya söyle- dim de, bana kızdı, dedi ki: — Aptal, deli kız, sakın bunla- rı kimseye söyleme, eğer zaptiye haber alırsa, seni Erenköy kara- İ koluna tıkar, bizi de sorguya çe- ker... Eğer başımıza böyle bir şey gelirse seni bu evde tutmam, kapı dışarı ederim, Onun için, ben de kimseye bir şey söylemedim, ama Adil Bey başka, Ahsen Beyi de görsem, ona da söylerim. Ahsen Bey benim e- fendimdir. Geçen sene, ben hasta yallığım zaman hekim © parasile, ilâç parasını o vermişti, Hem de Kadri ağa Ahsen Beyin korkusun- dan beni kapı dışarı atamaz. Çün- kü Ahsen Bey tembih etti. Şimdi Ahsen beye onu kimin öldürmek istediğini benim gördüğümü söy- lersiniz değil mi Âdil Bey? Hem de sakın kimseye söylemezsiniz. İ Ledinin evi en büyük adamlarm — Merak etme Ayşe kız, hiç kimseye söylemeyiz, eğer Kadri ağalar seni kovarlarsa hiç keder etme, doğru köşke gel, seni köşke yerleştiririz. (Devamı var) Eşkiya ve İki mebusun teşri “dırıldı ve ceza mahkemesine verildi | Aaraba geçip uzaklaşınca tek- |. rar başını kaldırdı. Ayağa kalktı, Hendeğin o tarafında bakın çalı çırpr çok olduğu için üstünü başını temizledi. Sonra bisikletin olduğu tarafa gelmek için hen- dekten fırladı. — Bisiklet te hendekte değil mi? — Evet ama, ikisinin arasındaki otlar ve dallardan dolayı hende- ğin içinden geçip oraya gelemez. di ya. Onun için hendekten fırla- dr. Biraz yürüdü. Diğer taraftan tekrar hendeğe atladı. Sırtında mavi bir caket ayağında siyah $izgili pantalon yardı. Ayaklarm- daki pabuçlar toz toprak içinde i- di. Ama hendekten bisikleti alıp dışarıya çıkarırken, yalnız başm - daki fes değil saçları da düşmez mi? — Saçları mı? — Evet ya, meğerse bu saçlar di saçları değilmiş, fesi bir ça» liya takılıp düşünce altından kısa tek tük, kırmızı saçları çıktı. Pos memuru kemali hayretle: — Yok canm, e sonra? Komşumüz İran aşiretlerin Şarktan Garba nakli masuniyetleri kal- Hiristiyanlıktarı Müslümanlığa si Bir İngiliz kadını niçin Müslüman olmuş! takma saçlı Bu kadının taşıdığı bütün mücevherler kendisine ait değil, kiralıktır. —ı İmparatoriçeyi son görüşüm - dü. Biz evden ayrıltyorken impa- ratoriçe pencereden bizi selâmlı - yordu. Ondan sonra haşmetli Oje niyi bir daha göremedim, Uzun bir zaman sonra onun öldüğünü haber aldım ve ona acımak iste - medim, Çünkü kulaklarımda o « nun “Lüzumundan fazla yaşa - dım!,, sözü hâlâ çınlıyordu. O devrin en canlı hatıraların - idan biri Ledi Londonderry'nin o zaman devrin en büyük siyasileri- ne verdiği ziyafetlerdir. O sırada toplanma yeri idi. En meşhur ri - cal, küme küme onun salonların - da görülürdü. Muhteşem bir hal, avizelerin ortaya serptiği ışıklar, | salonlarda toplanan erkek ve ka - dınların taşıdıkları giranbaha mü 5| cevherleri pırıldatıyordu. Bir gün Ledinin evine giriyor- duk. Ledi Margot Askit önüm - den merdivenleri çıkıyordu. Ko - | cası yanıbaşında idi. Margot ko - casile konuşuyor ve ona biraz iler de duran mükellef bir kadının ta- şıdığı elmasları gösteriyordu. Ve İ anlatıyordu: — Bunlar ne kıymetli şeyler?. Lort Askit dikkat etti ve ce - vap verdi: — Hakikaten öyle.. Biraz sonra ilerledik. Lort As küjt ile zevcesi uzun boylu, narin ve pek kıymetli elmasları taşıyan kadına yaklaştılar ve onu süzdü- ler, Lort Asküit hakikati anlamış > | ve karısma anlatmıştı: Iranın yeni asker kıyafetleri Tahran, 28 ( Hususi ) — Iran Adliye nazırı mecliste irat ettiği mühim bir nutukta hükümetin siyasetini ve icraatını izah et- tikten sonra memleket ve millet aleyhinde çalışanlardan bahse- derek meclisin iki meb'ustan teşrii masuniyeti kaldırmasını is- temiştir. Teşrii masuniyetlerinin kaldırılması istenen meb'uslar Ismail Fişkani Han ile Nasır Handır. Sebep şudur: —Iran hükümetiFişkani kabile- sinin temerrüdüne nihayet vermek için bunları bulundukları yerden başka bir yere nakle karar ver- mişti, Fişkaniler hükümetin ka- rarma mubalefet ederek şeka- vatkârane hareketlerde bulun- muşlar, ve ismi geçen iki meb'- usun da bu hareketlere iştirak ettikleri anlaşılmıştır. Iran meclisi Adliye nazırının talebini kabul ederek iki meb'u- sun teşrii masuniyetini kaldırmış, hükümet de iki meb'usu ceza mahkemesine sevketmiştir. Aşiretlerin nakli Tahran, 28 (Hususi) — Iran | hükümeti bir çok aşiretleri yer- lerinden kaldırarak başka taraf- lara nakle karar vermiştir. Ira- nın garbindeki aşiretler Iranınşar- kına, şarktaki aşiretler de garba naklolunuyorlar. Iran hükümeti bu siyaseti tatbik ederek aşi- retleri tedibe muvaffak olmuş- tur. Bununla beraber şayi olan bir habere göre aşiretler için- den iki yüze yakın efrat dağla- ra kaçmışlar, ve asayişi bozmi- ya teşebbüs ederek bazı oto- mobilleri yağma etmişlerdir. Hükümet de eşkıyayı muha- sara altına almiş ve bunların bir çoğunu yakalıyarak adalete teslim etmiştir. Macar kabinesi Peşte, 29 (A.A) — Başvekâ- let makamı için kendisinden en ziyade bahsedilen milli müdafaa nazırı M. Gombos'dur. Mumaileybin teşkil | edeceği kabinenin Jistesi ve programın ana hatları hazırdır. Binaenaleyh kabinenin şu suretle teşekkül | etmesine muhakkak O nazarile bakılmaktadır: Başvekil ve milli müdafaa na- zır M, Gombos, Maliye nazın milli banka müdiri Dr. Imaedy. — Bu kadının taşıdığı elmas- lar kendisine ait değil. — Akrabasından birinin mi? — Hayır! — Nereden bildin? — Biliyorum. — Ben de bilmek istiyorum. — O halde anlatayım. Bu ha- nım bütün bu mücevherleri kira - lamıştır! Hepimiz hayret içindeydik. Böyle bir işin yapılmadığını bili- yorduk. Lort Asküit anlattı: — Buraya devam edenlerin ço- Fırtına ve kasırğa | Fransada Nar eyaletinde Draguignan, 29 (A.A) — Ge- celeyin Draguigua da bir kasır- ğa olmuş, mıntaka dahilinde ehemmiyetli zarar ve basarata se- bebiyit vermiştir. Sainte - Layimedaki köprünün sel tarafından 30 metre genişli- ğinde bir kısmı alınıp götürül müştür. Civardaki gazino bile suların aşındırması yüzünden teh- likeye Omaruz O bulunmaktadır. Sainte - Trapez ile her türlü mü- nakalât inkıtaa uğramıştır. Saint- | Rephael mevkiinde gece vakt kopan fırtınanın tesirile Garonne nebri havzası kenarında akan bir ırmak birden bire taşmış, mahalielerin basık “ve mun- 8 — ğu böyle yaparlar, Hatta yalnız mücevher kiralamakla (kalmaz. Elbise de kiralarlar, — Elbise de mi? — Evet, Hem kadınlar, hem erkekler elbise kiralıyarak bura - ya devam ederler. Herkes kendi. ne göre elbise, mücevher bulur ve küçük bir ücret mukabilinde bu - raya gelebilecek hale gelir. Hatta şunu da söyliyebilirim, Ayakka « bılarını bile kiralıyan kadınlar vardır. Hepimiz hayret içinde dinli - yorduk. Fakat bir lâhzede hayre « timiz hicaba döndü, Çünkü bu sözlerimizi giranbaha (elmasları taşıyan kadın da duymuş, birden bire yüzünü çevirip uzaklaşmıştı. Lort Asküit de vereceği o izahatı tamamlamaktan vazgeçerek kıp | kırmızı kesildi. Bu kadının Kalbi- ni kırmış olmaktan pek derin ıstr raplar duydu.. Fakat Ledi Asküit o kocasmın verdiği izahata karşı kahkahaları nı zaptedemiyerek kocasına tesel li verdi: — Pek fazla mahcup olmayı - nız. Kadın mecbur olduktan son- ra başka ne yapabilir? — Yapmasa da olmaz mı? — Olmaz. — Bizim kabul salonlarımız ancak elmaslara ve incilere açı - bır. Başka türlü hareket edenler buralara giremezler, — Doğru! i Asküit, bu sıralarda henüz | genç, yakışıklı, mavi gözlü, tatlı | gülüşlü bir adamdı. Henüz nazır- lik mevkiine yükselmemişti. Onun Londradaki en bellibaşlı şöhreti, çok iyi giyinmek, güzel söz söy- lemek, ve bu hususta zevcesinden geri kalmamaktı. Karı koca biri- İ birlerine pek bağlı idiler. Ledi | Margot, an'anelere pek ehemmi - yet vermez, sözü biraz açık söy « ler, ve bu yüzden Asküit biraz muztarip olurdu. Bununla bera « ber Asküitin karısını çok sevdiği ve onunla mağrur olduğu besbelli idi. (Devamı var) İsviçrede Memur maaşları indirildi Bern, 29 (A.A) — Milli meclis mâmurların maaşlarında tenzilât yapılması hakkında federal bü- kümet tarafından tanzim edilen kanun 58 muhalif reye karşı 83 reyle tasvip etmiştir. aaa amana ammını bat kasımları su altında kak mıştır. Birkaç yüz kilokmetrelik | bir sahayı kaplıyan sular 309 den | fazla evi tehlike karşısında bi i rakmıştır. Ahali damların üstüne çıkmıştır. Kurtarma ameliyeleri- ne askerler de iştirak etmekte- dir. Zarar ve hasar miktarı yüz- lerce milyonu bulmaktadır.