Sayıfa 10 rl Mesai Prj İhtiyar bir kız olan Süreyya Hatice hanım, kırk beş yaşının kuru vücuduna yüklettiği ibtiyar- İrk yorgunluğunu dinlendirmek i » çin Yakacıtaki bir ermeni pan « siyonuna bir ay için tebdilihava - ya gitmişti. Madam Sürpik, müşterilerine karşı gayet kurnazca hareket e - der, onlardan kira almakla kal - maz, kendilerine sanki lütfen öğ- retiyormuş gibi örgü örmesini öğ retir, fakat ayni zamanda da, kış lik fanile ve çoraplarını, bu ders behanesile bedavadan ördürürdü. O gün Süreyya Hatice hanım, eski ve köhne pansiyonun tahtabo şunda, elinde örgüsü otururken, yanına, gene âyni pansiyonda o- turan iki genç kız kardeş geldi - ler ve: — Haberiniz var mı Hatice ha nım, dediler, Memduh Şekip bey Yakacığa gelmiş, Süreyya Hatice hanım titredi: — “İlk ve son aşk,, muharriri, $u meşhur romancı mı? — Evet, evet.. “Yeni yon,, da oturuyormuş. # » * O akşam odasına çekilince, Sü reyya Hatice hanım penceresine oturdu ve gözleri uzaklarda dü - şündü, Hatırlıyordu. Bundan yir - mi sene evvel, gene böyle Yaka- crkta, bir akşam, penceresinin ö- nünde otururken: — Süreyya.. Süreyya.. Diye hafif bir ses duymuş ve titriyerek kalkıp bu sesin sahibi - nin yanına gitmişti. Bu sesin sahibi, o zamanlar kü çük ve meçhul bir gazeteci olan Memduh Sekipti. Bundan yirmi beş sene evvel, Süreyya ile Şekip sevişirler, çıl - dırasıya sevişirlerdi. Küçük Mem duh Şekibe kimse ehemmiyet ver- mezdi. Onu sade o, şimdi artık kuru ve hırçın kırk beşlik bir ba- kire olmuş olan Süreyya Hatice sever, onun günün birinde büyük bir muharrir olacağmı sezerdi. Memduh Şekip de hem erkekli - ğin, hem de meslek izzetinefsini anlayıp takdir eden bu şefkatli genç kıza, kendisinden üç dört yaş büyük olmakla beraber, de - rin bir bağla bağlanırdı. 'Tam iki mevsim sevişmişlerdi. Haticenin ailesi, evlenmelerine ra zı olmamıştı. Memduh Şekip de boynu bükük, kalbi kırık, gazete- sine dönmüş, zavallı parçalanmış haysiyetinin aksülâmelile, büyük ve yanık bir roman yazmıştı. İs- mini “İlk ve son aşk,, koyduğu bu ser, edebiyat âleminde büyük bir akis uyandırarak, onun meş - bur olmasına sebep olmuştu. Sonra, Memduh Şekip bir çok eserler daha yazarak bu şöhreti - ni kuvvetlendirnğieti, ve biribirle- rini o zamandan beri, yirmi beş senedir görmemişlerdi. » İşte, şu ilerdeki büyük çmarın dibinde son defa kucaklaşıp ağ - laşmışlardı. Ah o gece! Süreyya Hatice, o gece istemiş olsaydı, sa de ayrılığın değil, aşkın da tatlı acısını tatabilecekti. Şekip Mem - duh ona ne kadar yalvarmıştı. Fa kat o zamanın telâkkileri genç kızlık ürkekliği, heyecan, korku ve daha birçok anlatılmaz fakat rahatsızlık hissi veren sebepler bu na mani olmuştu. Halbuki şimdi olsa.. Fakat neden olmasın?, Sürey - ya Hatice, kalktı, aynanın karşı- sına geçip kendisini bir süzdü. Ay pansi - nada, bakışları solmuş, çatlak yüz lü bir hayal görünüyordu. Fakat bizzat bu soluk bakışlar aldandı - lar, orada, ateş gözlü, taze tenli bir genç kız gördüler. Süreyya Hatice kendi kendi - ne: | — Evet, diye mırıldandı, niçin olmasın? Hem eminim o da ora- dadır. “İlk ve son aşk,, beni an - mak istiyecektir. Süreyya Hatice omuzuna bir şal attı ve kendisi için yepyeni de mek olan bir ateşle yanarak dı - şarı çıktı. Hafif bir mehtap var - dı. Yollar, buğulu bir camdan ak- seder gibi görünüyordu. Süreyya Hatice hanım, yirmi beş sene ev - vel buluştukları ağacın dibine doğru yürüdü. ».. Memduh Şekip, iri ağacın al- tında, ilk aşkını düşünüyordu. Fa kat bu sonuncu olmamıştı. Vakıa, “İlk ve son aşk,, eserini yazdığı zaman, Şekip bu aşkın son olaca- ğını düşünmüştü amma, bayat bu... Her şey gelip, geçiyor, ba - zan tatlı bazan da acı bir hatıra bırakıyordu. Şöhretle beraber Şe- kip servete ve bilhassa bir çok ka dınlara sahip olmuştu. Henüz kırk, kırk bir yaşların - da idi. O yaz, kendi kendine ver- diği on beş günlük tatili Yakacık- ta geçirecekti. Niçin oraya gelmiş ti? Zira, meşhur tütün tüccarı Hamdullah beyin fevkalâde gü- zel olan Rus metresi ona; — Şekip, demişti, beni bu per şembe gece yarısında Yakacıkta - ki ilk buluştuğumuz ağacın dibin- de bekle!.. Şekip, sevdiklerini ekseriya Ya kacığa getirir, orada bir hafta on gün geçirdikten sonra, ondan u - sarmış, bıkmış bir halde İstanbu - la dönerdi. Lolayı, bir çayda tanımış, bir gün Kadıköyüne geçerken vapur» da görmüş, ona bir gezme teklif etmiş, bir otomobille buraya ge- tirmişti. Fakat Lola, (kendisine ancak on gün sonra, bir hafta için serbest olabileceğini söylemişti. — On gün sonra, demişti, Hamdullah Ankaraya gidecek. O Nu trene bindirir, akşam yemeği - ni kardeşinin Modadaki (evinde yer, sonra, Beyoğluna dönüyor - muş gibi yaparak gelir, seni bu - lurum. ... Şekip Memduh, sırtını dayadı. ğı ağacın dibinde bunları düşünür ken, hafif meyilli yamaçtan bir kadın vücudunun kaydığmı gör « dü, istemiye istemiye koştu, onu kaldırdı. Bu Süreyya Hatice idi. Küçük ve dar keçi yolundan ağa- cın dibinden ineyim derken ayağı sörçmüş, aşağıya doğru kaymış, biraz da kendini kaybetmişti. Bir az toparlanıp da gözlerini açtığı zaman, kendini Şekibin kolla - rında buldu ve derin bir memnuni yet hissetti. Tam: — Şekip.. Benim.. İşte geldim, Diyeceği sırada, on metre ka - dar ilerdeki caddeden bir ötomo - bil sesi duyuldu ve bir fenerin ay dınlığında Şekibin yüzü parladı. Sonra yukardan bir kadın sesi: — Şekip, ne oluyor, doğrusu anlıyamıyorum. Beni burada bu - nun için mi bekledin, Diye hırçınlaşarak, aşağıya, yanlarına kadar yaklaştı. Süreyya Hatice, bunun gayet şık ve genç bir kadın olduğunu görerek to - parlanırken, Şekip izahat veriyor- VAKIT piyangosu geçen sene olduğu gibibu sene içinde bir yıl başı piyangosu ter- tip etmiş ve plânını hazırlamış" tır. Biletler Teşrinievvelin on beşin- den itibaren satılığa çıkarılacak- tır, Biletler gene 10 liradır. Yılbaşı piyankosunun en büyük mükâfatı (1,000,900) liradır. Bun dan başka (500,000) liralık bü - yük bir ikramiye ve (200,000), (100,000) (50,000), (30,000), (20,000), (15,000) gibi ikramiye de vardır. 500,000 lira bir numa- İ raya verilecek ve bu numaranın diğer on parşası 50,000 lira ala” caklardır. Bir milyon lira keşide- nin sonunda çekilecek, 100 numa» raya taksim edilecek, beher bilet İ onar bin lira alacaktır. Şayet 500,000 lira Okeşidenin başında ve ortalarında çıkmayıp ta en sona kalırsa 500,000 lira ve bir milyon lira ayni bilete verile- cek bu suretle onda bir bilet (150,000) lira alacaktır. Şimdiye kadar onda bir bilete 150,000 lira verilmemişti. Yukarda yazdığımız büyük ik- ramiye ve mükâfalardan başka üç tane 10,000, beş tane 8,000, on tane 5,000, on beş tane 3,000, el- li tane 2,000, dört yüzen tane tir. Şimdiye kadar altı ayda bir 1,000 liralık ikramiyeler vardır. 500,000 lira kazanan biletin son rakamile nihayetlenen 5,000 nu- maraya 100 er, ve 200,000 lira ka- zanan biletin son rakamile niha- yetlenen numaralara da 50 şer li- ra amorti verilecektir. Geçen seneki yılbaşı piyango- sunda 5,700 numara İozanmıştı. Bu sene bu miktar 10,500 adedi- ne çıkarılmıştır. kazanacaktır, £ pey Piyanko müd keşide baş- larını Mayıs ve Teşrinisani ayla- rma almıya karar vermiştir. Yal- nız halen her ayın 11 inde çekil- mekte olan piyankonun keşide ba şını değiştirmek için üç aylık bir fasıla vermek icap etmektedir. Piyanko müdürlüğü keşide başla- rmı yeni şekle göre tanzim etmek için üç aylık fasıla için muvakkat bir plân tertip etmiştir. Bu keşide ler önümüzdeki Şubat, Mart, Ni- san aylarında çekilecek ve sonra tertibin birinci ve biletleri birer buçuk üçüncü keşi- de biletleri iki liradır. Üçüncü keşidenin en büyük ikramiyesi 100,000 liradır. Birinci ve ikinci (Okeşidelerde dörder bin bilet ikramiye ve & mort alacak, üçüncü keşidede 2,000 bilet ikramiye, 25,000 bilet amorti kazanacaktır. a ekeni du. — Lola, çocuk musun. Burada seni bekliyordum. Zavallı ihtiyar kaldırırken sen geldin.. Lola yaklaştı. Süreyya Hatice hanıma dikkatle baktı. Sonra mut main bir sesle: — Ya... dedi, affedersiniz ha- nımefendi, bir yerinize bir şey ol du mu? Otomobilim sizi evinize kadar götürsün. emi Süreyya Hatice hanım, otomo- bille dönerken ağladığının farkın da değildi, Tayyare piyankö müdürlüğü Yani 50,000 biletten 10,500 ü | yeni tertip başlıyacaktır. Üç aylık | ikinci keşide ! kadın yukardan kayıp, düştü, onu | 30 Eylül 1937 il Yılbaşı | Niçin içerler? Rakıyı niçin ve nasıl içerler, sarhoş- luktan bekledikleri nedir ? Jştah ve uyku ilâcını ha eczahaneden almışım, ha meyhaneden ? - Nasıl ki kandil yağsız ve lamba gazsız yanmazsa.. — Sersem kafa ile eve dönünce .... m Ahmet Cabi Bey... Yorgun yözlü, kırışık alınlı, kır saçiı, kı- | ranta bir adamcağız... Vaktile iyi tahsil görmüş... Şimdi müte- kait olduğu halde bir mücssese- de çalışıyormuş...Önce bana em- niyet edip pek açılmak istemedi, fakat biraz sonra yumuşadı, sorgularıma yarı istekli, yarı is- teksiz cevap vermiye başladı: — Siz, yorgunluk nedir bilir m'siniz beyim ? Amma, sade öy- le vücut yorguluğu değil, vücutla birlikte kafa, beyin yorgunluğu? Bunu, yani bu katmerli yorgun luğu, her güv, çeken bilir; çek- miyen ise uzaktan güler, geçer. İşte ben, akşamları bu katmerli yorgunluğumu biraz gidermek, çalışmaktan lurşulaşan vücudu” mu, bekçi davnluna dönen kafa- | mı biraz dinlendirmek için içe- rim! — Rakı ile vücut, kafa din- lendirilir mi? — Hem de mis gibi dinlendi- rilir? — Boş lâkırdı!.. Oyle yapa" cağına akşam üstü yorgun argın doğru evine gitsen de güzelce soyunup dökünüp “bir banyo ve ya duş yapsan, sonra” bir köşeye kurulup şöyle yemeğe kadar bir yan gelsen... — Yapmadım değil, onu da yaptım, onu da denedim azizim; lâkin rakı başka | İspirtovun yor- gun vücut ve kafadı yaptığı uyuşturucu ve dinlendirici tesir pek başka! — Şu halde, siz, rakıyı adeta bir çeşit ilâç yerine içiyorsunuz! — Hemen hemen, onun gibi bir şey! Akşam Gstü işten çr- kıp ta eve gidinceye kadar yol- da birkaç tane atmazsam olmı- yor, o akşam ve o gece bir tür- lü rahat edemiyorum! — Akşamları ne Kadar içer- | siniz? — Yetmiş beş, seksen, bazan | yüz dirhemi bulur. Sizin avlıya- cağınız efendim, bizim gibi gün- düzleri vücudile beraber kafası- nı çok yoran insanlar için ak- şamlar rakı bir gıda, bir nafa- kadır. Eğer bizim vücutlarımız ve bünyelerimiz birer kandil veya lâmba ise akşamdan akşa- ma içtiğimiz rakı da bu kandil veya İâmbanın bir yağı, bir ga- zıdır. Nasıl ki kandil yağsız ve lâmba gazsız yanmazsa bizim vücutlerle kafa da rakısız işle- mez, Akşamdan mutlaka, yağı ve gazı içine boşaltacağız ki ertesi gün vücutla kafa tekrar işlesin | — Bana kalırsa yanlış düşü- | nüyorsunuz, içmediğiniz akşaların | sabahı yataktan daha dinç kal- kacağınızı, o gün daba canlı ça- lışacağınızı sanıyorum | — Bu, söylediğiniz belki doğ- ru olabilir. Fakat içtiğim zaman gidip evde iştahlı iştahlı yeme- “iki de rakı ğimi yedikten sonra, yatağa g rip rahat rahat" deliksiz uyuj bilsem! Içtimmiydi akşam yemeği yı mem ve o gece Uyumam. — Kendinizi buna alıştırırsı Bız pek güzel yersinizde uyurst nuz da! — Onu da yaptım, onud vaktils birkaç defalar denedin olmıyor, olamıyor vesselâm! Madamki olmıyor, olam yor şu halde, rakı yerine bi hekime gidip iştah ve uyku ilâ: alsanız! — Ozaman ayvaz, kasap he; bir hesap olmaz mı? Iştah ve uyku ilâcı ha ecza haneden almışım, ha meyhane den, — Canımefendim, hiç eczaha neden alınacak ilâçla meyha neden alınacak ilâç bir olur mu — Mâç değil mi? Alttaraf bep birl — Ama rakınm vücuda ziyan vardır. — Adam, o kadar ziyan ter kos suyu ile bakkaldan aldığı miz mablut yağlarda da vardır. — Demek, siz rakıyı keyf içirl içmiyorsunu ? — Ne keyfi abeğim? Keyi! kim, biz kim? Keyif, zevk gib şeyler gençlikte düşünülecek şe lerdi. Şimdi benim keyfim del zevkim de akşam üslü üç be tane yuvarlayıp eve gelmek, e de - kimin varsa Allah bağışla sın - çocuklarla bir iki şakala tıktan sonra: “Bitmiyen işin v tükenmez derdin anasını uyku satarmış!,, diyip yatağa uzanmak Kaç senedir içersiniz ? — On beş, yirmisene var. — lik dafa buna niçin ven sıl başladınız ? — Arkadaşlar baştan çıkarti tılar? Ben o zaman gençken bi bayram günü, iki arkadaş ben zorladılar, Beyoğlunda evvelâ il bardak bira içirttiler, arkasında dayadılar. Onda sonra biz dünyayı cennet gib İ görmiye başlayinea tadı damal ğımızda ! aldı ve ertesi günü d aynı tadı almak için kendi ken dimize alıştık içmiye! — Şimdi içtiğiniz zamanla arasıra, yine dünyavı cennet gö: düğünüz o'ur mu? — Pek az... Messlâ ayda yıld bir, çalğılı malgılı bir düğün bi eğlentiye gidecek olur da orad bedava tarafından fazla kaçır! cak olursam! Lâkin efendin bunun sonradan bir de acı tara) oluyor ki dayanılır şey değil! — Ne gibi? — Ne gibi olacak? Erte gün sersem kafa ile ve üst b meze lekeleri içinde eve geldiği zaman evde bir kıyamettir k puyor, içtiğim içeceğim bül i mumdan geliyor. Osman Cemi 2 dl