tetkikat yaparken karşısına küçük bir kız çıktı: Ayşe kız Bundan sonra Mehmet Rıza is- mindeki yaşlıca memur arkadaşı- nm sözünü keserek: — Haydi dedi, Bu akşam bu kadar malümat kâfi.. Evvelâ yeri- mizi öğrenelim. Sonra hemen ya- Pilacak işlere başlıyalıma. # # » Bir çeyrek saat sonra Adil, Rı- Za ve Mehmet Ali Efendileri ken- dilerine tahsis edilen odalara çr- kardı. Bu odalar binanın ikinci katında büyük bir sofanın niha- yetinde karşılıklı idi. Adil onlarla yalnız kalınca Mehmet Ali dedi ki : — Azizim bu iş bana hayli çap- raşık göründü. Allah bilir amma içinden kolay kolay çıkamıyaca- ğız galiba.. Maamafih böyledir di- ye boş oturacak değiliz. Belki de Yalnız sizden bir şey daha sora- İm. Acaba köşkün hiç keli | görünmeden girilip . çıkılabilecek bir kapısı var mı? . — Evet, hattâ bir değil, üç ka- Pisi vardır ki bunlar metrüktur, Kapalı kalmıştır. Bir tanesi arka- daki küçük merdivenden diğer katlardaki insanlara bile görün » mekşizin sizin odanıza kadar çık Manıza yarar. Avse kızın esrarı Ahmet Adil; ertesi sabah gayet erken polis memuru Mehmet Rı- zaEfendiyi odasından alarak köş- kün dış ve iç kapılarını, bunların arka yola ve bahçenin çamlık ta- Tafına açılanlarını gösterdi. Bu kapılardan bir tanesinin ö- | Ründe, suyu kurumuş küçük bir hendek vardı. Hendek duvarm is- tikametinde uzayıp gidiyordu. Ahmet Adil bu hendeği atlıya- Tak bir çayıra çıktı. Rıza Efendi “nu takip etti. Burada bir kaç a- İnçtan başka bir şey yoktu. Köşk bu ağaçların arasından ve sarı bo- Yalı duvarın üstünden pek az gö- rülüyordu. Adil, polis memurunabu değin © etrafından ve çayırın hihayetinden büyük yola nasıl çı- kılacağını tarif ederken yanlarına duvarın önünden bir kız geldi. Bu on iki ön üç yaşında perişan kıyafetli masmafih temiz pak bir kazdı, Koşarak Adilin yanına ge- ince; — Adil Bey, dedi. Ben size bir vey söylemek istiyorum. Kızın halinde, bir sırı faş et- Mek isteyenlerin esrarengiz tav - N vardı. — Söyle bakayım yavrum. Vel Şimdi söyliyemem. Başkası ar Gizli bir şey mi söyliyecek- — Evet. Ahsen Beyefendi İ- Sin bir şey. Onu öldü diyorlardı yama, Çok şükür yaşıyormuş. Ker Onu vuran adamı söyliyecek- > Yal, Onu vuran adamı mı?. N yle kalalan.. Beyefendi yaban- * değil, Rig Yabancı değil amma, ya be- İş vlediklerimi başkasrna söy- Söylemez, o bizim taraflı de- gil, yarm öbür gün İstanbula, o- radan da İzmire gidecek.. Kendi- si İzmirlidir., Adil küçük kızın omuzundan tutarak polis memuruna dedi ki: — Bu küçük terbiyeli bir kız- dır, Hem de ne akıllı, ne şeytan şeydir o... Burada ihtiyar Kadri ağanım yanında oturur. Söyledik- | lerini işittin mi?, — Hayır.. — Ahsen Beyi öldürmek isti- yen adamı gördüğünü söylüyor. — Sahi mi?. Ayşe kız, bildiklerini söylemek arzusuna rağmen hâlâ mütered - dit görünüyordu. Onun sıkıldığı» nı anlıyarak polis memuru istiç- vaba hemen başlamaktan çekindi. Hatta bu habere ehemmiyet bile vermiyormuş gibi bir lâhza etrafı nı tetkik ile meşgul oldu. Sonra küçük kıza değil, doğrudan doğ- ya Adile dönerek; — Canım, dedi, bu hanım kız | anlaşılan rüya görmüş olacak . Yoksa Ahsen Beye kurşun sıkan adamı nereden görecek 0?. Hay» dudu görebilmek için onun da ava gitmiş olması, avcılarla beraber bulunması lâzım gelirdi.. Gitti mi bakalım?. Küçük Ayşenin izzeti nefsine dokunuluyordu. Bu gülünç ve ya- lan söylemiş, yahut rüyayı sahi İ sanmış vaziyetinden kurtulmak i- İçin korkuyu tereddüdü bir tarafa bıraktı, bütün bildiklerini o birer | birer anlatmıya başladı: — Bakın söyliyeyim size: Ge- çen sabah gün doğmadan evvel | ben şu yoldan gelip, çayrın ya- İ nından geçiyordum. (Devamı var) mma m Iktısat Vekâletinde Yeni esaslar : İktisat cihazları ve Vekâlet teşkilâtı değişecek İktisat Vekili Mahmut Celâl Be yin şehrimizde on gün kadar ka- larak şehrimizdeki iktısat ve tica- ret teşekkül ve cehazlarını geniş İbr şekiras tetkik eüeceği'anılaşı!- maktadır. Celâl Beyin, bu tetkikleri neti- cesinde cezri ve esaslı kararlar a- lacağı tahmin ediliyor.. Bu karar- lar vekâlette toplanan iktısadi ce- hazların tam bir mükemmeliyetle işlemesini temin edeceketir, Diğre taraftan Celâl Beyin, ve- kâlet teşkilâtı üzerinde de ehem- miyetli değişiklikler yapacağı tah İ min edilmektedir. Bu arada ve- kâlete bağlı umumi müdürlükle - i rin kaldırılacağı da söylenmekte » dir, Bunların yerine müsteşarlığa bağlı mesai büroları kurulması ve bu büroların mütehassıs şeflerle idaresine verilmesi tasavvurları vardır, Bu suretle meselâ petrola, $e- kere, kömüre, ait iş şubeleri bir- birinden ayrılmış olacak ve gelen işler müsteşarlık tarafından ait olduğu bürolara tevdi edilecektir. Bu büroların şefleri, O bilhassa bu büroların uğraşacağı işlerde tam bir ihtisas sahipleri olacakları için teklifler ve kararlar evvelâ buralarda inceden inceye tetkik ve tekemül ettirilecek ve bundan sonra kat'i kararlara iktiran etti- rilecektir, Yeni vekilin ıslah ve tekemmü- lü ile meşgul olacağı başlıca işler arasmda, Ticaret mektebinin de bulunduğu temin edilmektedir. Müdürü Hüseyin Hüsnü Beyin çalışmasile son sene içinde ge- nişleme ve tekemmül etme yolun- da bariz bir muvaffakıyetle yü - rümiye başlıyan Ticaret lisesi ve yüksek Ticaret ve İktısat mektebi bu suretle tam bir tekeromül ha- line gelmiş bulunacaktır, Piyasadaik tesirler Yeni iktısadi kararların piyasa- da bıraktığı tesirleri bundan ev- vel de kaydetmiştik. Dün de bu kararnameler etrafında alâkadar- larla görüştük, Bunlardan birisi bize şunları söyledi: — Yni iktısadi kararlar, memle ketin iktisadi hayatını canlandıra- caktır. Pamuk mensucatının yeni kontenjan listesine bol olarak ve- ey piyasada bir müddetten- beri girişilen taahhütlerin yapıla- mıyan kısımlarının daha kolay - lıkla yerine getirilmesini temin e- decektir. Bu vaziyet bir çok kü- çük sermayedarlar (omuhakkak iflâstan kurtarmıştır, Bir çok eş « yaların kontenjan harici bırakıl. mış olması da atıl bir halde kal- mış olan bir çok fabrikaları yeni- den faaliyete sevkedecektir. Bun- dan başka yeni kontenjan ilistes harici krediyi de ziyadeleştirmiş- tir, Çünkü bundan evvelki tatbik edilen kontenjan listeleri Avrupa da kredisi olan tüccarların kredi- İerini de azaltmıştı. Halbuki bu son vaziyet memleketin zararı - na olan bu ciheti tashih etmiştir. Hulâsa yeni kararlar, ve yeni kon tenjan listesi memleketin ticaret | hayatını canlandıracaktır, .. * 7s. Vapurcuların ümidi Beyanname vermek müddeti - nin bitmesine bir ay kaldığı hal- de vapur sahiplerinden hüküme- te el'an beyanname veren olma - mıştır, Vapurcular vapurlarını yeni teşekkül edecek olan müesseseye satıp satmamakta tereddüt etmek tedirler, İktısat vekili Celâl beyin de ederek vapurcular kendilerini alâkadar eden meseleler etrafın - da vekil beyle görüşmiye hazırlan maktadırlar. Vekil beyle yapıla - cak temasta vapurculuğun hükü - met inhisarı şekline konulmasının faydalı olmıyacağı izah edilecek ve kanunun tadili istenecektir. Va purcular birliği toplanarak Celâl beyi ziyaret edecek heyeti seçmiş- tir, lek , sayfa 5 Hiristiyanlıktan. Müslümanlığa - im ser sarsammssrasanannsansanssaesan Bir İngiliz kadını niçin Müslüman olmuş! Polis memuru Hebçedi; TR sre dai ei İmparatoriçenin gö gözleri doldu : “Fran- sayı hatırladıkça daima ağlarım. ,, ak İTE İmparatoriçenin kızımın isim | | göre Fransada eskisi gibi vatan - validesi olmasını diledim ve müs « | pet bir cevap bekledim. Fakat öy le olmadı. İmparatoriçe: — Hayır, hayır! dedi. Hayret ettim ve sebebini sor- mıya cesaret ettim, Anlattı. Sesi ince yumuşak ve nefessizdi. — Kat'iyyen olamam, İsim va lidesi, mes'ut, genç bir kadın ol - malı. Bense köhneleşmiş bir ihti- yarım. Siz genç ve güzel bir dos- tu arayınız ve bu işi ona tevdi &- diniz. Bunu bana birkaç sene ev vel teklif etmiş olsaydınız, mem- nuniyetle kabul ederdim. Halbu- ki şimdi çok ihtiyarladım. Kendi mi lüzumundan fazla yaşamış gö“ rüyorum! İmparatoriçe bu son kelimele ri birkaç kere tekrarladı ve bizi de bu acı kelimelerin ıstırabını yaşattı, Biz de sanki onun ıstırabını arttırmıya memurmuşuz gibi ha - reket ediyorduk. Çünkü validem Fransadan yeni gelmiş ve impara- toriçeye Paristen, Pariste gördü » ğü değişikliklerden O bahsetmiye başlamıştı. İmparatoriçenin gözleri doldu. Ve boşandı. Elindeki mendili bu yaşları siliyordu. Validem Fransanın yeni vazi- yetini anlattı. Nihayet imparato »- riçe de şu sözleri söyledi: — Fransayı hatırladıkça dai - ma ağlarım. Fransanın istikbalini mütemadiyen düşünürüm. Fran - sanın yabanci siyasetler tesiri al- tmda kalmasını, yabancı fikirle - rin Fransaya hulül etmesini kat- iyyen istemem, Benim görüşüme perverlik yok. Fransa tereddi edi yor. Fransız siyasileri rey topla » mak için kepazeliğin her türlüsü- nü yapıyor. Buna mukabil Al - manya ise fırsat gözetlemekte - dir. İmparatoriçe bu sözleri söyle- dikten sonra birkaç gece evvel gördüğü bir rüyayı anlattı: — Odamda yatarak yıldızlara bakıyordum. Birdenbire semada iki ordu gördüm. Orduların herbi ri büyüktü ve biribirlerinin üzeri- ne yürüyorlardı. Manzara o kadar açık, o kadar barizdi ki bunların hakiki ordular “olmadıklarına i « nanmamak mümkün değildi. Ner deyse askerlerin ayak seslerini du yacak gibiydim. Bu müthiş, bu muhteşem panorama gözlerimin önünden geçti. Askerler ilerledi « ler, ilerlediler, süvariler, piyade- ler, topçular geçtiler, ben bunla - rm hepsine havf ile, haşyetle ba- kıyordum, Fakat askerlerin ço - ğu Alman üniformaları giyiyor- lardı. Diğerleri Fransızdılar. Ni- bayet bu muazzam resmigeçit kar şısında ağlamıya (başladım. Çün kü Fransanın bir harbe daha atıl- mak üzere olduğunu anladım. Belki beş on sene geçmeden Fran sa yeniden felâkete sürüklenecek bunu ayan beyan gördüm.,, İmparatoriçenin bu (korkunç rüyası hepimizi ürpertti. Onun e- vinden ayrılıyorken zangır zan « gır titriyorduk. (Devamı var) Memleketimizdeki Hafriyat e A 0 AA ANA Hititlere ait istihkâm- larda kola ve yünlüler Bu kumaşlar milâttan 3500 sene evelki zamanlara, 5500 Şehrimize geldiğini yazdığımız Amerika milyonerlerinden Mm. Robinson dün refakatinde Alişar- da Hitit harabeleri üzerinde haf- riyat yapan heyetin reisi M. Fon; der Osten olduğu halde Bursaya gitmiştir. Bursada bir gün kaldık tan sonra otomobille Ankaraya ve iki gün sonra da Alişara gide- cektir. Madam Robinson evvelce de yazdığımız gibi Alişar hafriyatını yapan heyete tahsisat vermekte- dir. Bunun için Alişarda ve Boğaz köyde bir hafta kadar kalarak heyetin şimdiye kadar yaptığı iş- leri tetkik edecektir Madam Robinson, Alişar hafri- yatmı himayesi altına almış olan Nevyork Metropol müzesi müdü- | rünün zevcesidir. Şimdi 94 yaşın- da bulunan madam, otuz sene ka- dar evvel kocası Midillide haf - riyat yaptığı sıralarda İstanbula geldiğini söylemektedir. A a Did sene evvele âit.. Diğer taraftan Alişar hafriya « tını yapan heyetin reisi M. Fon der Osten de şunları söylemiştir: «.- Alişarda Hititlere ait eski istihkâmları kazdık ve iki eski istihkâmla 29 metre derinlikte bir kule ve yünlü kumaşlar bul- İ duk. Dünyada en eski yünlü ku- maşlar Mısırda bulunmuştur. Ve İ Milâtta altı bin sene evveline ait- tir. Bizim bulduğumuz e kumaşlar ise Milâttan 3500 sene evveline aittir. Ayrıca Terzili hamam deni» len yerde Romalılar devrine ait bir hamam bulduk. OBu hamam mimarlık noktasından çok ehem- miyetlidir. ,, Ispanya konsolosu Bir ay. evvel izinli olarak memleketine giden İspanyanın Istanbul ikinci konso'osu M. Sa- ro dün Tadla vıpurile şehrimize dönmüştür. Faki e in 0 ne skeet ASİ Mani) axe mena RİN ba an