> Takip ve Tenkit ven ee sane eee sensen see sansamamena Düşünen musiki — Aptullah Cevdet Beyin şiirleri — talak Cevdet Bey Düşü- | ab, musiki ismile bir şiir ki- Sıkardı. Oldukça eski bir ide basılmış olan Kabriyyat Ta Şiir mecmuzsında başka “A şekillerde yazılmış €r vardır, fakat geçen se- ı Sikan Karlıdağdan ses atlı İ Ti kitabı Aptullah Cevdet Be- İF zumandanberi kıt'a me- düştüğünü gösteriyordu. #oruncu eseri de gene bu / dadır. N v lr evde, vapurda, yolda, 3 Sayl veya gezerken ko- | Mi söylenilebilir bir nazım f Mi için mi o Aptullah | > t Bey bu yolu üstün tutu- kan onun duygularını bu ik kalıpların içine dökme- Neki sebep okuyanlara Öz i basılmış, sıkıştırılmış, kuv alam bir halde vermek midir? ri Maş, Sü olsun insanların güne maddi işlerle uğ- ta oldukları ve san'at İlki, i okunak için pek güç- Vakit © ayırabildikleri bu İ viz sözü kısaltmak şüphe- Mia) uygun bir iştir. Aplu'- Gr bensin in #4 gibi geliyor. ne öncelen söylemek lâzım Aptuliah Cevdet Eeyin kıt- Kemdanı birçoğu özlü şeylerdir ,,örle rastgele yolda, vapurda. 'akta kolayca söylenilivermi- h *Dzemiyorlar. Aptul'atı Cevdet Bey bu son n başında şiir hakkında — Müdüklerini de söylüyor : İri ir maksadı yoktur, bir den kaynıyan suyun bir mak. Almadığı gibi; her sabah ufku Ja vükselen, (istan, aydınlatan bir maksadı olmadığı gibi. , İ,, e Karanlık ve soğuk küreye ta N ettiği zaman artık güneş, gü- an nasi çıkarsa ruhlara kuvvet, füshat vermediği ve iye doğru gönüllerde bir iş- ' da, Yandırmadığı andan itibaren Pi, #ilr olmaktan kalır. NX,” dir san'at değildir, bir iştigal i değidir, bir nebean, bir feye- l. giie İştigal edilmez, şiirle iştial o- talak, Cevdet B. Düşünen My İsimli kitabının başlangı- tı, Pöyle diyor. Halbuki mak- Yür, bir kuş civıltısından sayılmalıdır. ve san'at Yok ki güneşin doğması, k batması gibi bir tabiat May değildir. San'atın 6, Bahiyeti vardır. Aptuk i Beyin de kitabının iy, “mesine rağmen bunu İN” suladığını kitabının için- ip” Hiler gönteriyor. > bir kiymet olan san'at kitle için ve kitlenin faydasına olmalıdır. İnsanlığı aydınlatan, uyandıran ve yükselten san'at, maksatlıdır. Umumi seviyenin üstünde ka- pat açmış kuvvetli bir ruh o'an ve ham'elerini insanlığın s'nirleri üzerine boşa'lıp onu coşturan, onun yaşamak isteğini arttıran ve yol gösleren san'atkâr bir yarı peygamberdir. Aptullah Cevdet Beye göre de şairin “hikmeti vicud,, u bu- dur : Mustariplere ya imdat, ya feryat olmak.. Titriyeni ısıtmak, öç ateşini söndürmek, kış gününün güneşi, yaz gününün yağmuru olmak! 4 Aptullah Cevdet Deyin kıt'a- ları arasında didaktik şiirler var ki hürriyet ve fazilet idea- Dini işaret ediyor. Şair bazan srşın mukaddes sükütunu figana geliriyor, bazan yüreğinin yaral hüznünü söyliyememekten şikâ- yet ediyor. Bazan da gülen acı- lıkların denizi. olan gönlünde isyanı avutamıyor, hicranı unu- tamıyor. Karanlıklarda aç, su- suz ölenlerin abı dudaklarında uçan ve tutulamıyan şimşekler halinde gülümsüyor. Hulâsa şairin elinde arz bir yaralı gövercin gibidir. Zayıfın ümidi, kuvvetlinin korkusu olan şairin göğsünda derinlikle yük- seklik alevleniyor. O, derin ve coşkun akan bir sudurki dağ başlarına çıkmak, o mesale'ere tirmanınak, yökse'mek ve atılmak istiyor. Düşünen musiki isimli şür kitabının içindeki kıl'alar bunları söylüyor. Punları söyliyen adam şairdir ve iyi bir şairdir. Fakat o kadar kendisini duyğularının coşkunluğuna kaptırmış bir şair- ki söylediği şeylerin dışı ile as'â alâkalı, görünmüyor. Bir kere dahamı söylemiştim, bilmiyorum Aptullah Cevdet Beyin bir çok kıt'alarındaki ifadesi Türkçenin bugünkü temiz manzarası kar- şısında pek geridir. Bu kılçıklı lisan insanın diline batıyor, Hele aruz veznile yazdığı melerde... “Düşünen musiki,, de hece ile yazılmış kıt'alar da var. Eunların söylenişi oldukça zararsızdır. Refik Abmet EAA SAN 9 AAA GA A 0 BANA Şile Nurlu AKŞAM OLMADAN sükütunun faslını Gönüller açılsın güller solmadan. Susayan canlara bir nağme daha, Bir nağme daha suu akşam olmadan. i Hüseyin Rahmi Bey piyes yazıyor Tiyatro meraklıları busene mü- cilerine hazırladığı ve sakladığı bu sürprizi biz şimdiden karile- rim ze haber verelim, Elli kadar roman yazmış ve eser'erile ken- disini sevdirmiş o'an Hüseyin Rahmi Bey, Darülbedayiin bu seneki kış temsilleri esnasında oynanmak üzere bir piyes yaz- maktadır. Üstadın elliden fazla roman yazdıktan sonra tiyatro muhar- rirliğine geçmesi hiç şüphesiz haklı bir dikkat ve alâka uyan- dıracaktır. Hüseyin Rahmi Beyin telif etmekt2 o'duğu piyesin ismi de bu dikkat ve alâkayı artıracak mahiyettedir. Piyesin ismi *Ka- dınlar erkekleşince... ,, dir. Kadınların çalışma o hayatına girmelerinden ve birçok saba: larda erkeklerle müsavi vaziyet almalarından sonra Karşılaşılan ve hallinde güçlük çekilen bazı ehemmiyetli o noktalar (o vardır. Hüseyin Rahmi Bey, eserinde bu vaziyeti tetkik, tesbit ve irae etmektedir. “Kadınlar erkekleşince...,, Üç perdelik bir piyestir;: İki: perdesi temamen ((oyazılmış (o bitmiştir, üçüncü perdesi de bitmek üze- redir, Darülbedayide ilk eser Darülbedayi, kış mevsimi için hazırlanmaktadır. Bu sene oyna- nacak eserlerin provalarına baş- lanmıştır. İlk eser olarak Alman müellifi Hevptmanın köylü haya- tini gösteren güzel ve kuvvetli bir piyesi temsil edilecektir. Bu eser, Seniha Bedri hanım lara- fından Zeynep ismile adapte edilmiştir. Darülbedayi san'at. kârları tarafından evvelki gün- denberi prova edilmektedir. Güller diyarının . gülü Kuleli oğlu Emtullah o Nutkı Bey bu isimle üç perdelik bir şarkılı piyes yazmış, eser İspar- lada İlk adım matbaasında no- talari'e beraber basılmıştır. Piyesin mevzuu güller diyari olan Ispartada milli mücadele senelerinde geçiyor. Güller diya- rının gülü bu harp ve kahra- manlık dekoru içinde sevilen münevver, güzel ve faziletli bir Isparta kızıdır. AA A0 00 RA A a nam pap kapa, APTULLAH DJEVDET him bir sanat hadises'le karşı- laşacaklardır. Darülkedayiin seyir- Bir lü, .. erme vesanana saran sanaren sar saran Savıfa 9 Tolstoy sevgisi artık ölmüş sayılabilir ! M. Jak Rışart ; Blech “asrın mukadderatı,, ismile neş- rettiği küçük bir eserde, Rus edibi To'stoyun üç nesil evvel, bü- tün Avrupa gençlerinin kafası ve kalbi üzerinde yapdığı tesiri anlatıyor ve diyor ki; Tolstoy, o zamanında bütün Avrupa genç iğini avucunun içi» ne alan ve ona istediğini yaptı- ran bir divdi. onu okuyan genç- ler, sanayi sisteminin kurbanı olan kitleler için göz yaşı dökü- yor, gün geçtikce izmihlâle doğ- ru yürüyen aristokıratlığa diş biliyor, sahte unvanlarla kendi- lerine mümtaz vaziyetler vermek istiyen demagoglarla alay edi- yorlardı. Esasen bu sıra, fikir cereyania- rının çarpıştığı bir sıra idi. File- sof (Niçe) gençliği köhne ka- yıtlarm esaretinden Şuvalyeliğin enkazından kurtarmıya gelmiş, yabut bunun için geldiği zanne- dilmişti. Fakat bu yeni serbesti ile ne yapilacaktı. Buvu bilmi- yenler çoktu. Onun için gençle- rin bir kısmı işi insaniyetciliğe vurdular, kimi mistik milliyet- perverliğe sülük ettiler, kimi de hür düşünüş tarikile kap karan- hık yollara saptılar, Bu buhran ve teşevvüş bengâ- mesinde zuhur eden Tolstoy, ortalığı tasfiye eder gibi oldu- ğundan derin bir nüfuz kazan- mış, onu okumiyanlar bile tesiri altında kalmışlardır. Tolstoy, şi- malin isteplerinden esen yeni bir hava idi. Kendisi, tabiatın insan- ları her zaman sardığını görmi- yenleri tabiata kavuşturuyordu. Tolstoy prestişkârlığı, Alman romantiklerinin bir asır evvel, şarkı bilmeden kabul ettikleri şarkcılık tarikinin yeni bir teza- bürü idi, Bu tarik darala darala bir Rus tariki oldu. Ve zamanı- mıza kadar yaşadı. Bu tarikin başlıca umdesi To'sto, prestiş- kârlığı idi, Fransada Russo pres- tişkârlığı ne ise, bütün Avrupa ve Amerikada Tolistoy prestiş- kârlığı da o idi. Tabii iki mes- lek arasında fark var. Russo anarşik ferdiyetçiliğin. resulü idi. Tolstoy, bu mesleği takbih edi- yordu. Fakat her ikisinde de müsavat doğması, proletarya mu- amması, şahsiyetleri birbirinden ayıran her şeye husumet hissi, elbasıl, bugünkü dünyayı evirip çeviren en kuvvetli haile ile karşılaşırız. Fakat o hayli © zamandanbevi Fransız — lenkiteiliği o Russoyu yıklı ve onun nüfuzuna nihayet verdi. Bununla beraber Russo, bugün, ber zamandan fazla siyasi ve umumi bayata hâkimdir. Russo yıkıldıktan sonra sıra Tolstoya geldi. Bu işide M. Jean Cossou yaplı. M. Cossouya göre, Tolstoy, Russodan ileri giderek (yalnız medeni irsanı değil, tabit insanı da takbih et- ; ti, Russoya göre tabii insan, ! fitreten iyidir. Fakat To'stoya . göre tabii insan fitreten münfe- : sihtir. To'sloy, kalpsiz biradam olduğu için insanın asıl künahını | söylüyorum. | i aşk ve muhabette buluyor ve insana karşı zerre kadar sevgi duymıyordu. Kendine muhabbeti resul süsü veren To'stoyun e- vine ve en büyük muhabbet kah- ramanı saydığı Sof: Andrevnaya bakınız. Mütemadiyen çocuk doğurmak ve onlara bakmakla yıpranan bu kadın kocasının Fâtipliğini de yapıyor, arazisini de idare ediyor, kocasının müritleri ve telmizlerile mücadele ediyor ve nihayet, pek tabii olarak deli- riyor. “Fakat Tolstoy, oynadığı oyun- dan geri kalmıyarak odun kesi- yor, ayakkabılarımı tamir ediyor ve hayatının her gününü bir ko- medi yaparak onu bütün dünya- ya temaşa ettiriyordu. Bu kıssadan alınacak bir his- se vardır: Herkesi ve her şeyi sevenler ulvi bir şuursuzlukla kendilerine yakın olanları feda ederler. Leonard de Vinci Genç ve Kıymetli ressam Nu- rullah Cemal B. hem fırça, hem kalem San'atkârıdır. Tabloları resim sergilerinde muvaffakiyet kazanan san'atkâr resim büyük- lerinin hayatına ait tetkiklerini de son zamanlarda neşre başla- dı. Leonard de Vinci isimli eseri bu kıymetli tetebbu mahsullerin- den biridir. Nurullah Cemal B., bu kitapta cihapşümul şöhretli san rın ressamlığını, müben- disliğini, mimarlığını ve muharrir- liğini anlatıyor. Leonard de Vin- ci ilim ve san'attan babseden eserlerinden başka vecizeler, hi- kâyeler, fikralar, halta şen ya- zilar yazmişlır. Aşağıdaki satır- lar Vinci'nin “vecizeler,, indendir: — Bütün bilgilerimizin men- ba hislerimizdir. — Pratik, fennin ve bilginin uşağıdır. — Mamulün amille beraber öldüğü mesaiden kaçın. — Dünyada biç birşey bizi kendi bükmümüz kadar aldatmaz. — Insanların en büyük bata- ları kanaatlerindedir. — Doğru hüküm doğtu zekâ- dan çıkar, Doğru zekâ idrakin mahsulüdür. İdrak ise bütün san'atlarıi ve bütün fenlerin ana- sı olan tecrübelerden, doğru kâ- idelerden çıkar. — Ressamlara derim ki: Hiç kimse bir başkasının tarzını tak» lit etmemelidir. Çünkü san'at sahı sında san'atın bir evlâdı de- ğil fakat bir yeğeni olur. Tabi- alın tecelliyatı bize o kadar mebzuliyetle görünür ki ressam, dikkatini bütün bilgilerini tabia- tı tetkikle kazanmış olan Üs'at- lara değil, fakat © tecelliyatı kendilerine doğru teveccüh et- tirmeli, Ben zenginleşmek için resmi kullanmak istivenler için değil, fakat san'at sahasında şöhret ve hürmet görmek istiyenler için