19 Eyloi 1932 VAKITin TEFRiKASI: 8 Ma Adil, an Bir torba değil, içinde bir tek altın yoktu.. — Aman yarabbi, acaba deli | | ruyor. Mi oldu?, — Sus, bana oyun yapma. Ar- senin o uydurma, o yalancı dostlukların beni aldatamaz. Her i anladım. Her şey meydana $ikt.. Benim katilim sensin.. — Ben mi?. Ben ha.. Aman ya- tabi.. Aman yarabbi. Ben ha!1!, Fakat Ahsen, senin bütün bu söz- krini affediyorum. Çünkü basta- Wn, bundan başka hakikati gün | tibi gösterecek vak'alar var. Be- MİM senin carihin olamıyacağımı Bösterecek hâdiseler... » — Av esnasında iki saat peşim- den gelmek kâfi idi. Bir otomobil © gelmiş ve gene savuşmuşsun - ur... — Kabil değil, bütün gün ce- Mazede, babamın yanmda idim. dir çeyrek saat İstanbuldan, Fa- n ve civardan ayrılmadım. — O halde birisini göndermiş olacaksın. Fakat bu gece yarısı buraya geldiğini de inkâr edemez ya... — Bu gece mi?. Gece gelme- Me imkân yoktu ki... Ben buraya bir saat evvel, yediye yirmi geçe i ile geldim.. Bir saat senin u- ' beklivorum. vey ilir, fakat beni uykuda, yahut humma ha linde, yahut morfinin tahtı tesirin- de sandığın zaman.. Geldin ve İğene gittin... — Olamaz, sen beni görecek halde değildin.. — Haydi oradan!. Sana hitap | #tim, konuştuk, cevap verdin... Deliron sensin. Maamafih keşki lirmiş olsan, deli iyi olabilir ve “zaman yaptığın cinayet deliliğin ünden mazur görülebilir. .. — Ne sölüyorsun Ahsen, ne lüyorsun.. Beni nasıl itham e- rsun... Ben ne yaptım sana 7. Ahsen rica ederim, bana izahat » anlaşalım, orica ederim. ben hiç bir şey anlamıyo- ve siz hâlâ sayıklıyorsunuz, Yün | ila çok fena bir haldesin sanı- Yorum | l 1g >> Hayır, sana artık iğrenme" i bakamıyorum.. Bütün yüzün ml bütün bakışların riyakâr, bu gözlerlele inkâr etmeğe 'orsun.. Kabil mi?. Ben seni lim. Sana söyledim, sen de k cevap verdin.. Bunlar kâfi Sille. z >> Sen rüya görüyordun, sayık- kpa! Vallahi Ahsenciğim, evvel bile sayıklıyordun. Ge ulama ne söylemişsin de ben May vap vermişim?. Söyle de d, /9yım, Bu halin beni fena hal- Muazzep ediyor. Ben böyle bir senin hasta olduğunu bildi- — tahammül edemem. riyakârlık?. Bir de gözle- Kalamıyor. Aşkolsun.. Bu ne Ağ fet7. Nasıl ağlıyabiliyorsun il? Y e ez İ . oksa senin iki şahsiyetin | — Var SAN, ak. Ahen kendini gel. i e Bak Şu küçük sıgara masa- . bek. Kapmm yanında, yere a Tilmiş, Sen buradan savuşur- $ Memi ken onu da devirdin, hâlâ öyle du- — Kaçarken mi?. — Evet, kaçarken ya.. Sana va- at ettiğim altnıları, bir hırsız gibi alarak ve onları aşağıki kapıdan emin bir yere nakletmek için ace- le ile kaçarken... Seni çağırdım, çağırdım, dönüp bakmadın bile... — Senin bana vaat ettiğin altın- ları ben hiç bir zaman istemedim. Gene de istemem. Onları gene sen muhafaza et.. — Demek ki geri getireceksin öylemi? . —Nasıl getiririm,, almadım ki. — Ah alçak adam!.. Almadın öyle mi?. Peki, öyle'ise bileğim- deki küçük anahtarı al . aşağıya git.. Kasayı aç ve içindeki torba- lardan üç beş tanesini getir bura ya bakalım. Şaşkm, son derece hayret ve 1s- tırap içinde kalan Adil arkada- şımın zihninde bir fenalık olduğu- na kani idi. Bununla beraber © nun gösterdiği had delilik arazmı biraz teskin edebilmek ümidi ile onun istediklerini yapmıya kalktı. Bileğindeki kayıştan anahtarı al- dı, yandaki kapıdan aşağıya indi. hasayı açtı, boştu. Bodrumda demir parmaklıklı bir kedinin ancak geçebileceği küçük iki pencerenin karanlığı i- çinde iyice göremediğini zannetti, Kasanın kapısmı genişçe açtı. Ba- şını içeriye soktu: Boş... Kasanın önünde bu kasadan daha soğuk bir ter bütün vücudü- nü ihata etti, Başını tuttu. İki elile alnmı sıktı, deminki göz yaşları şimdi kurudu. Orun yerine alnın- dan soğuk ter damlaları akıyor. du. Burada mıhlanmış gibi kala- caktı. Fakat yukarıdan Ahsenin — Hani ya, nerede?, Onun gittikçe boğulan O sesi yakın bir faciaya işaret gibi gel- diği için Adil kasayı kilitledi, a- nahtarı aldı, sendeliyerek karan- lık taş merdivenden çıktı. Elerinin boboş, yüzünün sapsa- rı olduğunu gören Ahsen acı acı, boğuk boğuk: - Katil alçak! Ah benim kati- lim sensin!... diye haykırdı, Mec- ruh hiddetinden yatakta doğrul- muştu. Son bir cehtile yaptığı bu hareket onu büsbütün bitap dü- şürdü ve tekrar yastığa düştü. Bi- tap, bayğın bir halde: —Al..al.. çak... K.a. ti, 1 —Diyebildi. , # Gi Adil bu haileyi yarı kendinden geçmiş bir halde seyretti.. Kafa- sı uzun müddet sanki her türlü düşünceden uzaktı. Hiç bir şeyi muhakeme edemiyordu. Gözleri elindeki küçük anahtar da idi. Bu yüz bin altını kilitliyen anahtar... o Ve Ahsen onun gece yarısı geldiğine, bu anahtarı bile- ğinden çekerek aşağıdaki kasayı | açtığına, içindekileri götürdüğüne kani idi. Vakıa kasada bir torba değil, bir tek altın yoktu.. (Adil kendi kendine: — Ahsenin bu gece beni görür gibi olduğuna şüphe yok.. Fakat ben buraya sabah geldim.. O al- danıyor, fakat onu aldatan hâdi- se nedir, yahut kimdir?, Bu hâdiseleri, Ahsenin iddia- larmı, ithamlarını bir araya geti- rerek Adil şu neticeye vararak de- di ki: — Eğer senin altınların dün akşam bu kasanın içinde idise 0- dana bu gece birisi girmiş, kasa- yı boşaltmış olacak.. Fakat bu i ben değilim.. Hangi deliller, han- gi şehadetlerle bu altınların aşı- İ rılmasını bana atfediyorsun?, Bu altınlar aşırılmış. Bu sabit.. Fakat sen ne cesaretle beni itham edi- yorsun?, Söyle... Ahsen cevap vermiyordu.. (Devamı var) EEE PU BD EBE YE BESE TUBE TOE EUGENE EREN Iskândaki yolsuzluk Mülkiye müfettişliği tarafından yapılmakta olan iskân tahkikatı ehemmiyetli bir safhaya gir- mektedir. İskân dairesinin /s- tanbul masası memuru Nazmi Beyden başka bir zamanlar Ba- bali yokuşunda mübadil işleri için bir yazıhane açan ve birçok şerikleri bulunan banım da kanun pençesine tevdi edilmiş bulun- maktadır. Bu hanım bugün tevkifhane- dedir. Bundan başka diğer bir memurda tevkif edildiği gibi Nazmi beyin arkadaşlarından iki memura da işten el çektirilmiştir. Tevkif edilenlerin suçu, hak- ları olmadıkları halde kendilerine veya akrabalarına ücuza elde ettikleri mübadil dosyalarile ev ve apartıman temlik ve bu işleri yaparken bazı âmir ve zabıta memurlarının (o İmzalarını taklit etmektir. Tevkif edilenlerle alâ- kadar bazı kimseler arandıkları balde bâlâ bulunamamaktadırlar. Sahtekârlıkla alınan, ele geçi- rilen emlâke vazı yet edilmiştir. M. Nermi B. Bir müddettenberi şehrimizde bulunan ve Direstende bulundu. ğu müddet zarfında gazetemize kıymetli makaleleriyle yardım eden mubarrir arkadaşlarımızdan M. Nermi B. dün Almanyaya gitmiştir. ————— Efgan elçisi gitti Efgan elçisi Ahmet han me- zuniyetle memleketine gitmiştir. Ahmet han bir aysonra buraya dönecektir. A (Bükreş elçimiz geldi Bükreş elçimiz Hamdullah Supbi Bey dün Daçiya vapurile şehrimize gelmiştir, lam, Seyyahlar Dün Daçya vapurile şehrimize 125 Rumen ve 10 Fransız sey- yahı gelmiştir. SİİR Ti de oturduk. Yalnız bir köşede kır bd iş al e. Hi Biünliktin Müslümanlığa .. Bir İngiliz kadını niçin Müslüman olmuş! İspirtizme halkasına iştirak edenlerin hepsi de kazaya uğrıyarak ölmüşlerdi! Meri Üçümüz bir kahveye £ girerek kahvelerimizi içtik. Sonra ben ye mek için evime döndüm, Onlarsa en pahalı yemekleri ve en kıy - metli şarapları ısmarlıyorlardı. Bilmem neden birkaç adım i - lerledikten sonra geri döndüm. İ- sadora arkamdan bakıyor, ve elle rini sallıyordu. Batan güneş, bü - tün kızıllığı ile onun yüzüne ak « setmişti, onu büsbütün genç gös- termişti, Onu, son görüşümdü. Hâ lâ da onu öyle hatırlıyorum. Bu şen ve neşeli akşamın ma- badini bana İvan anlattı. İsadora, kahvehaneye getirilen otomobili tecrübe için ısrar etmişti. İkisi de binecekler ve dolaşacaklardı. İ- sadoranın kendisi şoförün yanma oturdu. Süratten gelen, geçeni görmek mümkün değildi. Derken İsadora, arkasına dönmüş, İvana — Aurevoir! demiş, sonra kır mızı eşarpını kollarının oüzerine atmış ve arabayı sürdürmüştü. Bir iki dakika sonra İsadora yerinden kalkarak ansızın yıkıldı ve şoför arabayı durdurmıya mecbur kal - dı. İsadora ölmüştü. Onun boynun daki eşarp, arabanın bir tarafına ilişerek onu boğmuştu, İsadorayı kurtarmıya imkân yoktu. Hâdise İsadoranın bu şekilde ölümü, onun bana yedi sekiz sene evvel anlattığı bir hikâyeyi hatırlattı, O zaman rakkase, ispirtizme i le alâkadar olmuş ve ispirtizmeci lerle düşüp kalkmıya başlamıştı. Esasen o zaman ispirtizmecilik Paris sosyetesinin en bellibaşlı işi idi. Birkaç dost bir araya geldi mi, bu işle meşgul olur ve onunla eğlenirlerdi. Devrin en meşhur medyumu bir Rus kizi idi. Onun pek mühim muvaffakıyetler elde ettiği de söyleniyordu. Bu medyu ma inananlar, genç güzel ve asil bir Fransız kadının evinde top - lanıp tecrübeler yapıyorlardı, Bir gün İsadora da bunların meclisinde hazır bulunmuş ve ispirtizmeye (birdenbire inanmış tı, O gece İsadorayı da ispirtizme halkasına almışlar, ve onu Fran - sanın en maruf ve en zengin aj - lelerinden birinin kızı olan matma zel (Z) nin yanına oturtmuşlar - | i ! dı. Hikâyenin gerisini İsadora şu İ ani olmuş ve bir kimse ona yar - dım edemeden bu harikulâde vak- a olmuştu. şekilde anlatmıştı: — Bir saat kadar karanlık için mızı bir lâmba yanıyordu. Sıkıl «. mıya başlamıştım. Vaktimi böyle yerde zayi ettiğime © pişmandım. Derken uzun ve iri bir kız olan Rus medyumun, O sandalyesinde kıvrandığını gördüm, Medyum, bağırıyor, inliyor ve acındıracak haller alıyordu. Ötede bir ha - yalet peyda oldu ve yavaş yavaş teşekkül etmiye başladı. Dikkat ettik. Bu ne bir erkek nede bir kadın şekli değildi. Korkunç bir maymundu. Belki de bu şekil, ip- tidai insanın şekli idi. Çok geçme den bu maymun söyledi. Yalnız ne dediğini anlamadık, Maymun yaklaştı, yaklaştı, yüzünü matma- zel (Z) nin yüzüne yapıştırmak ister gibi oldu. Sanki maymun, matmazele ilânı aşk ediyordu. Za vallı kız bayılacak gibi idi. O ka- dar korkmuştu. Maymun, beş da « kika kadar söylendi, söylendi son ra yavaş, yavaş, çekildi ve orta - ! dan kayboldu. Bunun üzerine hal- ! ka çözüldü ve herkes hadiseyi mev İ zuu bahsetmiye başladı. Matma - zel (Z) o kadar korkmuştu ki, ömründe bir daha böyle bir halka» ya girmemiye karar verdi. Med - yum da pek fena bir halde idi. O- nu tabii haline getirmek için bir hayli emek sarfedildi.,, İsadora bu seanstan sonra bir kaç seansa daha devam etmiş, gü- nün birinde dostların matmazel (Z) yi ikna edip tekrar halkaya soktuklarını görmüştü. (2), hiç de istemiyerek halkaya girmiş, İs sadoranın kendisi de bu seansa iş tirak ederken titremişti. On daki- ka geçmeden ayni maymun tek- rar görünmüş, ve gene söz söyle- miye başlamıştı. Matmazel (Z) yi gene tehdit etmişli. Celse bittiği zaman matmazel (Z) sandalyesinden düşmüş ve ba yılmıştı. Bunun üzerine onun bir daha halkaya sokulmaması karar- laştırılmıştı. İsadoranın kendisi hi kâyeyi şöylece bitirmişti: — Bu içtimalara iştirak etmek yüzünden başıma bir felâket ge - leceğini hissediyorum. Fakat bu içtimalardan ruhların zuhur etti ğine inanmaktayım. Dikkat etti » ğim bir nokta şudur: o Seanslara iştirak edenlerin hepside birer kazaya uğrıyarak öldüler. Anlaşı- lan benim başımdan da buna ben zer bir hadise geçecek. İsadoranın dediği odoğru idi. Bu seanslara iştirak edenlerden ikisi bir otomobil kazasında öl « müşler, birisi tayyareden düşmüş, ikisi boğulmuş, biri yüksek bir yer den yuvarlanarak ölmüştü. Geri- de İsadora ile matmazel kalıyor * du. Matmazel (Z) köşkünde es « rarengiz bir surette (katledilmiş, nihayet İsadora da otomobilin i * çinde boğulmuştu. . Macera, biç şüphesiz, çok ga- riptir ve izahı müşküldür. Fakat bu şekilde ölenlerin çoğunu ken * dim de tanıdığım için tesadüfün bu müthiş tecellisinden ürperiyo- rum. RE (Devamı var) Evlenme merasimi Mülekait kaymakam Baban zade Hasan Samih beyin kızı Münevver hanımla Çelebi zade Bahaettin beyin oğlu Elektrik ve makine mühendisi Nuh beyin evlenme merasimi, Kadıköyünde yapılmıştır. Yeni aile hayatında iki taraf içinde sonsuz saadet temenni ederiz. al kğ 5 Mesut bir akit Birinci umumi müfettiş İbra- him Tali beyin kerimesi Mesa» det banım ile ispirtolu içkiler in- hisarı ticaret kısmı şefi Nurettin. Naci beyin düğünleri evvelki ge- ce Suadiye plâj gazinosunda ya” pılmıştır, Tarafeyne saadet di- İetiz, İcin, an iyelik Sr öl ei