Sayıfa 10 ÇINAR Şev Darülbedayi artistlerinden Sem ra hanım, bir haftadır can sr- kıntısından patlıyordu. Koskoca otelde yapayalnızdı. Vakıa gün - de üç defa kaplıcalara giderek va kit geçiriyordu, Uludağ tepesin - deki otele birkaç kere de gitmişti ama.. Bu fevkalasri san'atkâr, Yeşil Bursanın tabii güzellikleri - ne, san'at eserlerine bir türlü alı - şamamış, onların zevklerini çı - karmasını bilmemişti. Semra hanımın etrafmı saran birçok kimseler vardı. Lâkin, bu insanlar, onun yüksek san'atını ve bilhassa göz kamaştıran güzelli - ği karşısında kendilerini o kadar küçülmüş duyuyorlardı ki, hiç bi- | risi, Semraya karşı hürmetkâr a - ma çok hürmetkâr bir (kur) dan fazlasma cesaret edememişti. İş te Semranın canını sıkan bu idi. İçinden: — Ne iptidai mahlâklar, diyor du, eğer hoşlarına gidiyorsam — muhakkak ki gidiyorum — ne di- ye karşımda Leylânm Mecnunu gibi kıvranıp duruyorlar? Ne diye on dokuzuncu asır âşıkları (o gibi melâl melül bakışlarla bana ba - kıyorlar? Erkek dediğin böyle mi olur? Semra, zile bastı, gelen hizmet giye otel müdürünü görmek iste - diğini söyledi. Otel müdür, daha çabuk çıkayım diye, asansörü br- rakarak merdivenleri dörder dör- der atlryarak, nefes nefese oda - dan içeri, iki büklüm bir vaziyet- te girerek: — Emrediniz sultanım, dedi, hizmette bir kusur mu ettik, der- hal... Semra gülerek sözünü kesti: — Hayır müdür bey, hayır, ote İinizden pek memnunum, hatta, İstanbula dönünce ilk vereceğim mülâkatta, gazetecilere oteliniz » den bahsedeceğim. — İhya ediyorsunuz efendim, — Yalnız, can sıkıntısından ölüyorum. Tavsiye ettiğiniz bütün yerleri gezdim. Hatta, şair Ahmet Haşim üstadın “Gurcbahanei lak- lakan,, nı da gördüm. Fakat bü- tün bunları, güzelliğinde herke sin ittifak ettiği “Türbe,, niz, be- ni eğlendirmedi. Bana bir şey tav siye edemez misiniz? Müdür bey, gözlüklerini düzel- terek, düşündü, sonra, aklına bir şey gelmiş gibi gülümsiyerek: — “Temennayı sagir,, mahal - lesinin dibinde bir köşk vardır. Bu köşkün sahibi, Nizamettin Mu allâ beydir. Karısı öldükten son ra tam üç sene var, dışarı çıkmaz, kimse ile görüşmez ve kimseyi ka bul etmez, gidip bir onu görse - nizi... — Madem ki kimseyi kabul et mez, diyorsunuz, nasıl olur? — Sultanım, siz kendinizi her kesle bir mi (o zannediyorsunuz? Huzurunuzda değil bir faninin, bağı iremin bile kapıları arkaları” na kadar açılır... Semra gülmekten kendini ala- madı: — Peki bu Nizamettin Muallâ bey de kim? — Tanımıyor musunuz, bun - dan dört sene evvel darülbedayi- de “Şaheserler şaheseri, isimli pi yesi müthiş bir muvaffakıyet ka » zanmıştı, bilmiyor musunuz? — Ben o zamanlar Amerika - daydım. İşitmedim.. — Yali... Müdür geriliye geriliye kapı - dan çıkınca Semra giyindi — mü- dürü, Paristen getirtmiş olduğu model pijaması ile kabul etmişti — otomobilini hazırlatarak, ara daki mesafe az olmasına rağmen Temennayı sagir mahallesinde mu harrir Nizamettin Muallâ beyin köşkü önünde durdu. (Bahçenin çıngırağını çekti. Bir hayli bekle- dikten sonra ibtiyar bir hizmetçi gelerek demir parmaklığı açtı: — Kimi istiyorsunuz efendim? — Nizamettin Mualla beyi gör mek istiyorum. — Beyefendi kimseyi kabul et mez efendim. Semra bu cevapla karşılaşaca - ğını bildiği halde gene kızmıştı. Çantasını açarak kartımı çıkardı ve: — Kartımı kendisine götürü - nüz, dedi, göreceksiniz ki, kabul €der. İbtiyar kadın kartı aldı, gitti. İki dakika sonra döndü: — Beyefendiyi, dedi, eğer bek- | lerseniz, saat yedide görebilirsi - NİZ. Semra, saatine baktı. Henüz beş buçuktu. Demek bir buçuk sa at, muharrir beyin keyfini bekli - yecekti. — Hanım, dedi, hanım ben öy le bekliyen kimselerden değilim. Nereye gitsem, en büyük kimseler bile beni derhal kabul ederler. — Kızmayınız. güzel hanım, kızmayınız. Beyefendi yeni ro - manının en heyecanlı bir yerini yazmakla meşgul de ondan.. Ma- amafih, isterseniz size ( bahçeyi, köşkü gezdireyim. — Hayır.. Hayır istemem. Fa- kat... Semranın gözleri, dalları köş - kün hemen hemen bütün damını kaplamış olan iri gövdeli bir çı - nara ilişip kaldı. — Ne güzel çınar, dedi, böyle- sini görmemiştim. İhtiyar kadın hemen atıldı: — Bizim rahmetli hanım bu çınarın dibinde otururdu. Çınarı büyük babası dikmiş.. Belki elli senelik ağaç.. Rahmetli hanım o - | na “Köşkün bekçisi,, derdi. Şu masayı gördünüz mü? Eski Yunan heykellerinin kırık gövdeleri var.. Bakınız.. Ayak yerine onları koy- muşlar.. Rahmetli hanım burada kahvaltı ederdi. Geliniz, size ye - mek odasını göstereyim. Mobilye leri pek antikadır. Semra, istemiyerek onu takip etmişti. Yemek odasına girdiler. Burası hakikaten güzel bir salon idi. Yedi metre uzunluğunda var- dı. Bütün eşyası meşe ağacından dı. Fakat öyle bir ağaçtan ki, ci- lâsı kendi kendine, zamanla ve te masla vurulmuş.. Semra, bunları O seyrederken, hizmetçi anlatıyordu: — Bu eşyayı, rahmetli hanım pek severdi, kendisine ecdadın - dan kalmış. Söylediklerine göre, Sultan Osmanın yemek sofrası i - miş. Sadeliği seven padişah, böy- le dört ayaklı bir tahta sofrada yemek yermiş.. Rahmetli hanım. Semra, mütemadiyen rahmetli hanımı ileri süren bu hizmetçiye kızmıya başlamıştı. — Hanım, dedi, bana köşkü mü gezdireceksin, yoksa rahmet - li hanımdan mı bahsedeceksin., Bıktım artık doğrusu. Ben gidiyo rum. Çantasından bir lira çıkarıp ih tiyara uzattı, Kapıdan çıkarken, gözü büfeye ilişti. Koca büfenin içinde, bir tek, harikulâde güzel bardak duruyordu. Nefis bir suret te tıraş edilmiş olan ve şampanya bardağma benziyen bu billür par şası, nihayetlerine doğru inceleşi - yor, ve kaidesi, bir daire halinde açılırken, emsalsiz bir ahenk ya - ratıyordu. Bu billâr kadeh, haki - katen çok güzel bir şeydi. Semra sormaktan kendini alamadı: — Bu da mı rahmetli hanımın? — Evet küçük hanım, rahmet- li hanım deyip de geçmeyiniz. Siz den iyi olmasın pek güzeldi. — Nizamettin Muallâ bey onu | çok mu severdi? İhtiyar kadın başını salladı: — Hem nasıl severdi? Öldüğü gündenberi gözü kimseyi görmi yor. — Ey bu kadeh?, — Bu kadehle rahmetli hanım- dan başka kimse içmezdi. Şimdi- den sonra da kimse içmiyecek!, — Ya.. Kimse içmiyecek mi?. Semra derin bir düşnceye dal- mıştı. Bir sandalyeye oturarak u- zun uzun düşünmeğe başladı, ih- tiyar kadının getirdiği kahve, ö- nünde soğumuştu. Semra, birdenbire ( sıçrıyarak kendine geldi. Loş salonun niha- yetindeki bir saat, yediyi vurma- ğa başlamıştı. Sonuncu darbe ile beraber, bir kapı açılmış ve Niza- mettin Muallâ Bey içeri girmişti. Semra, kapının çerçevelediği bu adamın karşısında (kalbinin şimdiye kadar hiç duymadığı bir şekilde sıkıştığını hissetti, Muharrir, ona fevkalâde keskin bakışlarla bakıyordu. Sanki ba- kışlarında madeni bir hassa var- mış gibi, Semra, onları vücudun- da hissediyordu. Bu henüz genç fakat bembeyaz olmuş gümüş saç- larile hürmet telkin eden, temiz, fildişi yüzlü bir adamdı. Salonda- ilerliyerek gelip Semranm karşı- sında durdu: * . — Safa geldiniz efendim. — Kahvenizi içmemişsiniz, bir likör emreder misiniz?. — Teşekkür ederim.. Semra şaşırmıştı. | Bu adamın karşısmda müthiş bir sıkıntı du- yuyor, aynı zamanda onun yanın- dan ayrılmak istemiyordu. Niha- İ yet, kendisinin Darülbedayi artist lerinden olduğunu, Bursada bu- lunmak münasebetile kendisini ziyaret etmek istediğini mırıldan- dı. Fakat bu loş salonda, muhar- ririn bakışları altaıda boğulacak- tr; — Biraz bahçeye çıksak, dedi. Havaya ihtiyacım var.. Nizamettin Muallâ, eliyle ona yol gösterdi ve onu takiben bah- çeye çıktılar, Semra, büyük Çına- rın dibindeki “merhum hanımın,, oturduğu koltuğa gidip oturdu ve: — Bir su, dedi, emreder misi- niz?. — Hay, hay efendim.. Başka bir arzunuz yokmu ?. — Var... — Buyurunuz! Yemek salonunda, fevkalâde bir bardak gördüm. Suyu bu bar- dağın içinde içmek benim için pek büyük bir mazhariyet olacak. Nizamettin Muallâ kaşlarını çattı. Kuvvetli bakışlarını tekrar Semraya çevirdi, ona, uzun uzun âdeta bütün elbiselerinden soya- rak, ruhuna nüfuz ederek baktı., Sonra, kalktı, ağır adımlarla içeri girerek, büfeden bardağı aldı, su koydu, getirdi, Semraya verdi. Semra, kadehi ağzına götürme ğe hazırlanırken, şiddetli bir dar- be ile kadeh parça parça oldu. İri çınarın üstünde bulunan at kesta- nelerine benzer yuvarlaklardan birisi, bu esnada tam kadehin i- çine düşmüş, onu Semranın elin- Gireson Nafıa 19 Eylül 1 i j i Başmühendisliğindel 20 adet beşer metro tulünde altı köşeli matkaplık çelik # 300 adet çelik kazma 600 adet çelik kürek 8 adet mahruti dırnn mübayaası açık münakasaya konulmuştur. (balesi 29 -9* tarihine tesadüf eden Perşembe günü saat on beşte Encü! vilâyette yapılacaktır. Taliplerin malzemenin evsaf ve münakasa şeraitini anlf üzere mektupla Başmübendisliğe ve münakasaya iştirak eb için de 661 Numaralı müzayide münakasa ve ihalât kanuf' abkâmı mahsusssı mucibince teklif edilecek bedelin yüzde | buçuğu nisbetinde teminatı muvakkatelerile mektupla veya bi Encümeni daimü vilâyete müracaat eylemeleri ilân olunur, ( Edebi bir izah 30 senelik yüksek ve parlak (Edebi var- bğımı) takdir ve tevkiren, “Türk gilrü edep dâhi ve üstatları,, tarafından bana (Büyük şair) payas Verilmesi minasebetile, (Cum- huriyet) te münteşir bir o yaztsmdn Deni (şiir kral) diye anan Peyami Safs Beyin sonradan bu vadide: alâylı neşriyata kalkış” maüsıns ve hakkımda, bütün muarızlarımın Meccanen sünnet Sirkecide Beşir Kemal ' hanesi karşısında Sünnetçi zade Ahmet Mehmet Bel zartesi ve perşembeden # günlerde fıkaraya (Omecf sünnet ameliyesi yapmak Tel: 23755 b stmaları me'bur ber türlü twriz Gaşlarma rağmen bugünden itibaren neşredeceğim ya- zılarımdan her istediğimin alna şu imsayı atacağım: Türk şiir kıralı : Filorinalı Nâzım Istanbul 4 üncü icra Memur- luğundan: Müflis Mehmet Fikri Beyin öhtel tasarrufunda bulunan Beşiktaşta Şenlikdede mahalle- sinin ihlâmur. caddesinde atik 71 cedit 125,177 No.lu iki kıt'a arsa oluz gün müddetle ihalei evveliye müzeyedesine konarak yüz lira bedelle talibi öhtesinde olup ihalei kat'iyeleri icra kılın mak üzere ve yüzde beş zamla 15 gün müddetle ihalei kat'iye ilânına könmüştur. 125-No.lu arsanın hududu: Sağ tarafı borç- luya ait arsa arkası Vasil ve hissedarları. bahçesi... sal... tarafı .|. Mebmet ve Kamber ağalar ve Daut ef, ve saire bostanı cep- besi Ihlâmur caddesile mahdut- tur. Mesahası: Yöz altmış altı metro olup kıymeti beher met- rosu dörder liradan altı yüz alt- | miş dört liradır. 127 No.lu ar sanın bududu; Sağ tarafı Osman Cemil bey ve zevcesi Fatma Ha- | nım hane ve bağçesi arası Vasil ve hissedarları cephesi Iblâmur caddesile sol tarafı borçluyu ait 125 No.lu arsa ile mabduttur. Mesahası: 172 metre terbiinde olup 'beber metresi dörder lira- dan 688 lira kıymet muhamme- menelidir. Talip olanlarm 927- 8977 dosya No. ile saat İten 16 ya kadar İstanbul 4 üncü icra memurluğuna yüzde on pey ak- çesile birlikte müracaat etmeleri ve fazla malümat dosyasında ita edileceği 8-10-932 tarihinde iha- lei kat'iyesi icra kılınacağı lüzu- mu ilân olunur, (4286) Sultanahmet Sulu Mahkemesi Hukuk da- iresimden; Rüsümat müdürüriyetinin Yemişte Ka- sımpaşa iskelesinde 10 numaralı mağaznda Ucaretle meşgul ve Paşabahgesinde Ali za- de Mustafa Efendi nezdinde mukim Sürme- aeli Alık oğullarından Mehmet oğlü Yunüz Efendi; nleyhnir ikame elliği alacak dava- smın cereyân eden muhakemesi Beticesinde müddeaabik 259 ira $0 kuruşun 6—9 032 tarihinden itibaren faizi kizamisi ve yüzde 5 Berri vekâletle birikte mana masarifi mu- hakeme tahsiline dair 40—4—902 tarihinde verilen Karara Kafjı bir hafta zarfında tem- yizi deva edileceği —başkttip-“ihbernamezi makamma kaim olmak Üzere ilân olunur. den kaydırarak yerde parçalamış- tr. Semra: — Aman!.. Diye haykırarak, kendisini, kor kusundan Nizamettin Muallânın kollarma atmıştı. Ve kendisine geldiği zaman, Semra, kendini gene, onun kolla- rında buldu... emire * Istanbul dördüncü icra murluğundan : Temamınâ bin beş yöz elli lira kıymet tir edilen Üsküdarda Altuf de mahallesinin Nışantaşı desinde atik 4, 4,4 müki cedit 6, 8 numaralı mus icareteyinli mahaller ile mi ve yekdiğerine maklup mas! bir kıt'a bağın icareteyinli hallin dört bisse itibariyle hissesi ve mukataalı m kırk hisse itibariyle on dört sesi. (tahminen yüz dönü gayri mahfuz arazi deruni! yüz kırk metro terbiinde iki lı ahşap bina ve yüz sekiz! ro terbiinde kâgir inek maa oda mutfak ve yirmi ' metre maa oda bir helâ bakisi ziraate müsait araf İşbu gayri menkulün balâd4 harrer hisseleri açık ari vansmlileriyselep 610.934 de şartnamesi diyanhaney€ edilerek 22-10-932 tarihin€ sadif cumartesi günü sait den 16 ya kadar İstanbul “İ düncü icra dairesinde açık tırma suretiyle satılacaktır. tırmaya iştirak için yüzde teminat akçesi alınır, mütef vergi, vakıf icaresi, belediy* sumu müşteriye ailtir. 929 rihli icra ve iflâs kanununu! ucu maddesine tevfikan b#”| tapu sicilleriyle sabit o”! ipotekli alacaklılar ile diğe kadaranın ve irtifak hakki hiplerinin bu haklarını ve *| siyle faiz ve masarife dair iddialarını ilân tarihinden ren 20 gün içinde evrakı biteleriyle bildirmeleri lâ#” Aksi balde hakları tapu *” riyle sabit olmıyanlar delinin paylaşmasından lırlar. Alâkadarların işbu deyi kanuniye ahkâmıo8 tevfiki hareket etmeleri V€ ha fazla malümat almak is” lerin 931-180 dosya num memuriyetimize müracaâ olunur. o (4289) Istanbul 7 inci icra ©" ğundan: paray çevrilmesi"? rar verilen Yeniköyde kil” 4 kasında wukım Yani elendi, | mahcuz aynalı koro şeb” 23 üncü cumartesi günü da Yeniköyde vapor isk&* varında caddede hazır * cak memuru tarafından #* ğı ilân o'unur, (4307) İstanbul yedinci icra da den: Bir borçtan dolay! “gi bir adet büfe işvu EY Perşembe günü saat itibaren | Şişhane kar* kol Tozkoparan caddesi Şir. sokak Abuaf hanının “ef da bilmüzayede paroYf * ceği ilân olunur. (499