KRALA A A ELİ » gu, $ eye bekçilik etmek aleye, Hazineye bir de Wi, G7 karıştırır, tesadüf ke- VE de oynarız. k e Vur, 1 köpeğin kulağı yertik Kahap ".. “ku uyuyabilen dşık de Miz, w. Hanım Efendi, nasıl- a Sn hanım Efendi ne ? Satsız olduğunu işitmiş- Pay Güzide hanım başını sallı- h Yınız, sormayınız. Zaval- t zayıfladıkça zayıfladı. tünde, iştahsızlık £ biçare kızı Piya güne düşürdü. Bir çöpe ye; Bizde kırdık, sardık, onu Üy 5 *daya gönderdik. Galip müteessir görünüyordu. 9 zavallı kızım vah. Ada- lö, Sari aydan fazla... « D Bey dona kaldı. Mağ aydır Adanın tesirini iz mi? çe pvr. İl, asıl oldu, geçen sene vie ia vk Beyin kerimesi de Ml Adaya gönderdiler, fa- ring A Üçüncü haftasında Ada rakı Bösterdi, Çocuğu kara wa gömdüler... M “..... am bir muamele ita, ne hal ve vaktin ye- çare bir adama hayır “iy Stemez misin? Soyal Hayriye? Min, yim zavallı Tahsini tanır- Mk bi, , . On liracık versen bü- “ D. lik etmiş olursun. iye gç rek pek ihtiyacı var? ty , iğ iki ay evvel benden a, edi, “© etmek mecburiye- n hanım efendi, bu ; | ME Sene nezle misiniz? Bayı Söğsümün ne de- “ay #2? “Olduğunu bilemez- EN — Aman“Bey, utanmadan kadınları mı: gözetliyorsun? — Doktor bana kızarmış et tavsiye etli ya.. Pe .. ŞUNA BUNA DAİR... Ö Safnaz Hanım Piyano Çalıyor Safnaz Hanım Balıkpazarında- ki bütün balıkçıları birer birer dolaştıktan sonra, nihayet geldi, yeni Kapiledayı Migirın tablası- na yanaştı, tablanın üzerindeki balıkları bayat mı, taze mi? Diye iki elinin bütün parmaklarile bi- rer birer muayeneye başladı ve bu muayene okadar uzadıki bir aralık balıkçı Mıgır ağa da- yanamadı, bağırdı: — Gelin esnaf dinleyin büyük Hanım piyano çalıyor! Mantık İki tüccar konuşuyorlar: — Umumü buhran ancak her- kes borcunu öderse bitecektir, — Sen onun git te benim ter- zime anlat, Sağdan sola Saim B, bir ay sonra Bursa- dan gelmişti. Bir kahvede eski dostu Adil ile buluştular. — Nasılsın Saimciğim.. Roma- tizman nasıl? Kaplıcalar sağ ayağındaki romatizmaya iyi gel- di mi? — Evet, çok teşekkür.. — Oh, aman pek sevindim. Demek sağ ayağındaki ağrılar geçtil. — Evet, sağ ayağımdan sol ayağıma geçti, Adeti değil Ekrem yaşının küçük görün- mesine çok meraklı idi. Hele | bunu kadınlardan © saklamak için epeyce zahmetlere girer, hergün traş olur, kulaklarının kenarmdaki beyaz Saçları sık sık kestirirdi. Bir gün güzel bir kadınla ta- nıştı. Dereden tepeden bahse- derken !âkırdı yaşa intikal etti; kadın: — Bana kaç yaş verirsiniz? diye sordu : Ekrem uzun boyla tetkik et- tikten sonra güya pek iyi bul- muş gibi: — Siz ya on yedi, ya on se kiz yaşındasınız. Dedi. Kadın buna çok mem- nun oldu, Güldü. Ekrem onun bu zaaf sninden istifade ederek; — Ya siz bana ne kadar ve- rzsiniz ? Diye sordu. Kadın birdenbire ciddileşerek : — Ah, maalesef... Benim er- keklere birşey vermek adetim değildir. Iki ressam Birinci ressam — On sene ça. liştim ve nihayet gayet berbat resim yaptığımı anladım. Ikinci ressam — yeniden baş- lasaydın! Birinci ressam — Kabil de ğildi ki... meşbur olmuştum. Matbuatın Yirmi Yaş Dişi Otedenberi, eski Babsâli, yeni Ankara caddesinde bir yeniler ve eskiler, gençler ve ihtiyarlar mücadelesi vardır. Bugün, bu mesele genç doklorlarımızdan dişçi Suat İsmail Bey tarafından halledilmiştir. Suat İsmail Bey, bir hafta için- de, Peyami Safa, Refik Ahmet, Burkan Ümit, Selâmi İzzet ve Fahrettin Kerim Beylerin yirmi yaş dişlerini birer birer söküp çıkarmış ve demiştir ki ; — Şimdi istedikleri Okadar gençlik iddia etsinler, yirmi y. ş dişleri bende mahfuzdur. öldükten sonra... — Baba, biz ölünce nereye giedceğiz? — Cennete yavrum cennete | — Cennette kimleri görece- ğir? — Bütün peygamberlerle ev- liyaları ! — Peki babacığım, komik Naşit Beyle Dumbullu İsmail Efendi. de öldükleri zaman cen- nete mi girecekler | — Evet, onlar da cennete gi- recekler | — Kim r artık orada pey- gamberlerle eviyaları ne kadar güldürürler | | sa gebe kalmış, Çocuk Vecizeler... Bir evin kadını sabah erken kal- Kiyorsa biliniz ki o eve altın ak İl maktadır. Bil'sie Bir kadın sizden aşk beklerken eğer ona dostluk, ahbaplık göste rirseniz onu yerin dibine geçirmiş olursunuz. Ws Aşkın yalnız hoşuna giden şey, tembelliktir. Aşkı kızdırmak ister- misiniz, hemen çalışınız. ... Aşk insanın önlne geldiği zaman ateş gibi bir çorbadır. İlk kaşığı ağzı yakar, fakat son kaşık buz mu, buz. .. . Şükranın İzni Samiye ile Şükran karşı kar- şıya oturmuşlar, hususi vazıyet- lerinden bahsediyorlardı. Şükran çalıştığı ticarethaneden çok mem- nun olduğunu anlatırken Samiye Vallahi senin halini kıskani- yorum. Hem yüzlira aylık, hem de iki ay izinha, neiyi patron bu senin patronun! — Evet amma, bu iki ayiz- nim esnasında patron da benimle beraber bulunacak.. bu izin sa- yılır mı? Bir tekme Eski hükümdarlardan bir'sinin on iki karısından üçüncüsü nâsıl- sahibi olmayı bir türlü istemeyen bu cahil ve kukla kadın evlâdını imha için padışahtan izin istem ş, dinletemeyince bir bile düşün- müş, Birgün hükümdarın huzuruna girerek: — Efendimiz, şayet tebanız- dan biri cariyenizi tahkir ederse ne yaparsınız onu? Diye sormuş. Padişah hakika- ten böyle bir vak'a var zannile köpürerek: — Hemen hapis ettiririm. — Peki, ya tab'anızden birl benim karnımı tekmelerse ?.. Padişah büsbütün köpürerek: — Gebertirim.. Bu sözü aldıktan sonra üçün- cü sultan memnun olmuş: — Öyleyse baber vereyim ki çocuğunuz karnımı tekmeleyip duruyor. — Emine demek ki kocan seni hergün dövüyor öyle mi? — Evet, Hanımelendi, bende intikam olsun diye gebe oldu» ğumu ondan hâlâ gizliyorum.