Kaypor İngiltereye giderek Alman- lardan para sızdırmak istiyordu Kayporun maksadı açıktı. Ken- disi bir bahane ile İngiltereye gi- derek Almanlardan para sızdır- mak istiyordu. Aşenden fırsatı ka- çırmadı, ve onunla konuşa konuşa Almanlara tebliği istenilen ra- lümatı devretti. Kaypor iki taraf arasında da- ha fazla samimiyet tesisi için, A- şendene biraz daha sokulmuş, o- na mahrem sayılacak bazı sözler söylemiş ve ilâve etmişti : — Ben bunları senden başkası- na söylemem.. İkisi ayrıldıkları zaman pek memnun görünüyorlardı. Kaypor hiç şüphesiz o gün bin- başı “Von P.,, ye mühim bir ra- por yazdı.. Üç hafta sonra Aşenden karı koca ile birlikte dağlara çıkıyor, onunla samimi konuşuyor, Kay- porların sözlerinden onun Ak manlara hizmetten vaz geçemi- yeceğini, onlara ihanet edemiye- ceğini anlıyordu.. Karısı onun ü- zerinde hâkimdi.. Sonra kendisi Almanya ile müttefiklerinin har bı kazanacaklarma kanidi. Aşenden bir gün dersini yapı: yorken Madam ona şu haberi ver di: — Kocam bugün Cenevreye gitti. Orada işi var,. —Çok kalacak mı? - — Yalnız iki gün.. < Aşenden madamın yale» lediğini sezer gibi oldu. Cenevreye değil, fakat T derek Alman istihbarat şefi görüşebilirdi.. Meselyi tahkik etmek pek ko- laydı.. Aşenden, akşam kadın gar- sonlardan birini kenara çekmiş ve ona sormuştu: — Mister Kaypor “Bern,, e git- miş öyle mi?. — Evet, fakat yarın gelecek.. Aşenden, tanıdığı bir İsviçreli yasıtasile “Bern, e bir mektup gönderdi.. Maksadı, Kayporu takip ettir- mek ve ne yaptığını anlamaktı... Ertesi gün Kaypur gelmiş, Aşende ne bir selâm vermekle iktifa ede- rek karısile birlikte yukarı çık- mıştı. Telâş içinde olduğu belliy- di.. Ertesi sabah, Aşenden Bre- ne gönderdiği mektubun cevabı- ru aldı: “Kaypor binbaşı “Von P.., ile görüştü.. Binbaşının ona neler söylediğini tahmin etmek müm - kündür.. Almanlar Kaypora Los- rende ikamet mukabilinde para vermekten usandılar.. Onu İngil- tereye göndererek orada kullan- mak istiyorlar.,, Ertesi gün, madam Kaypor geldiği zaman, pek donuk ve pek mustaripti. Geceyi uykusuz geçir- diği belliydi. Acaba madam ko » Casının İngiltereye gitmesi lehin- de mi, yoksa aleyhinde miydi?.. Anlamak imkânsızdı. Yemekten sonra Kaypor Aşen- 'deni yanma davet etti; — Gel de kahvelerimizi bera- ber içelim!. Ben cenevreye gittim geldimi, por > gi- ile “Türkçeye Çeviren O. Rıza | — Refikanız söylemişti.. — Yakında İngiltereye gidiyo- rum), — Öyle mi?. Aşendenin, bilâihtiyar yüreği oynamıştı. — Ne zamân gideceksiniz, çok | mu kalacaksınız? — Burada boş oturmaktan bık- tım. Anlaşılan harp uzun sürecek. Bomboş oturmak n> fena!. Para kazanmıya ihtiyacım var. Karım gerçi Alman, fakat ben İngilizim. Vazifemi yapmak gerek. Bütün harp müddetini burada geçirecek olursam ileride dostlarımın yüzü- ne nasıl bakarım. Karım, razı de- ğilse de artık onu düşüncelerinde serbest bırakıyorum. Kaypor bu sözleri söylüyor, fa- | kat yüzünde İngiltereye ayak basmak istemediği de görünüyor- du. Fakat sözlerinden Almanların ondan ne istedikleri anlaşılmak- ta idi. Kayor ya İngiltereye gide- cek, yahut maaşını kaybedecek- ti... — Refikanızı da götürecek mi- siniz?. — Hayır, refikam burada kala- cak? Demek ki iş şu şekilde tertip e- dilmişti. Kaypor İngiltereye gi - derek çalışacak, mektuplarını ka- rısına yazacak, o da bunları Bern- deki Alman binbasisma verecek” tir. — İngilterede nasıl bir iş arıya- yım?. i — Hangi işi yapabilirseniz on: istersiniz., — Acaba sansör dairesinde bir iş alabilir miyim?. — Belki!, — Siz bana bir tavsiye vere- mez misiniz?. — Memnuniyetle, dairemizin şefi ile aram çek iyidir. — Beni çok minnettar edersi- DİZ... — Vizenizi yaptırdınız mı? — Henüz yaptıramadım. Bana vize verilip verilmiyeceğinden şüphe ediyorum. — Neden efendim. Memleketi- ne dönmek istiyen bir adam alı- konulabilir mi?, Hiç zannetmiyo- rum. — Tavsiyehizi ne zaman ala- bilirim?. | — Birazdan hazırlarım. l — Çok teşekkür ederim. Kaypor, Aşendeni bırakarak karısının yanına giti. Aşenden yukarı çıkarak bir kaç mektup ha- zırladı. Bunların biri . miralay “R,, ya Kayporun İngiltereye av- det edeceğini: haber veriyordu. Biri Kayporun müracaat edeceği her konsoloshanenin hemen ken- disine vize vermesini tamim edi- yordu.. Aşenden bunlari derhal gönderdi. Sonra akşam yemeğine indiği zaman Kaypora tavsiye mektubunu verdi., Mektup son de- rece iyi idi. Ertesi gün Kaypor, Losernden hareket eti. (Bitmedi) i | Ticaret ve iktısat Haberleri | Demir fiyatlarında ihtikör (Birinci fasıl ; Aile hayatı- Aileni» fali a im 14 : . a : i muf i Ticaret müdüriyeti son zarman- ve nimetleri-Beşeri tabiattaki m larda demir fiyatlarında gayri tabii vaziyeller olduğunu haber a'dığından tahkikata başlamışlır. Verilen mnlümata göre demir ve hurda demir ticareti ile meş- gul olanlar biç sebep yokken demir fiyatlarını yükseltmişlerdir ! Bilhassa Anadoluda bu fiyatların yükse'tilmiş olması nazarı dikka- tı celbetmiştir. Yeni kontenjan listesine hazırlık Yeni kontenjan kararnamesine göre şebrimizde teşekkül ede- cek iki ihracat komisyonu aza- ları çarşamba günü umumi bir içtima aktedeceklerdir. Su içtimada faaliyet tarzı ve sistemleri görüşülecek ve vazife- ler ayrılacaktır. Odada içtima 'Istanbul ticaret odası idare heyeti dün öğleden sonra fev- kalâde bir içtima aktetmiştir. Eu içtimada 1 Ey'ül 1932 den itibaren tatbik edilecek yeni kontenjan kararnamesi mucibin- ce yapılacak hazırlıklar görüşül- müştür, Kavun ihracatı Son « zamanlarda (Fransaya memleketimizden kavun ihraç edilmekte idi. Fansa bükümeti Fransaya kavun ithalini konten- jana tabi tutmıya karar vermiş- tir, Dün Paristen şehrimize gelen bir telgrafta keyfiyet bildirilmiş- . ME » | Buğday satışı Ticaret ve zabire borsasında dün buğday üzerine pek az mu- amele olmuşlür. Fiat 7,5 kuruş üzerinde oyna- mıştır, Dün de şehrimize 33 vagon ve 1044 çuval buğday gelmiştir. Almanyanın en yaşlı kadın meb'usu Berlin, 28 (A. A.) — Abhiren Moskova'dan avdet etmiş olan Reichstag'ın sin itibarile reisesi bulunan Clara Zetkin, ağır su- rette hasta bulunmaktadır. Bi- veçihle celsesine naenaleyb, tasavvuru Reichstag'ın birinci riyaset edemeyecektir. ——X—X a Paslörün merkadi önünde Paris, 28 (A.A) - Umumi sıhbat nazırı, dün Pastör ersti- tösünde bürmetkâr bir hazirun kitlesi muvacehesinde yapılan “Ümit gtinü,, merasimine riyasut etmiş ve müleakiben merasimde mevcut bulünan zevat büyük ve lâyemut âlimin merkadi önünde bir geç't resmi icra etmiştir. Mançuri meselesi Washington 28, (A A) - Ame- rika yeni Marçuri devletinin Japonya tarafından tanınması ne- ticesinde husulü muhtemel akşi tesirlerin ne olacağı hakkında büküm vermek hususunda sabir- sızlanmaktadır, Resmi Amerikan mahafili tarafında bir nebze en- dişe ile derpiş edilen imkânlardan biri hariç ezmemleket imtiyazatı- nı ilya edem. bir muahedename akdidir. ihtiyaç :Başkasile yaşamak, baş” yeniden hayata gelmek ihtiyâ Bu satırlarla arzetmek tecrü- besinde bu'unduğumuz mevzu; kariin, mubrrir kadar, ve ihtimal» ki ondan ziyade vakıf olduğu mevzulardan biridir. Bu türlü mevzular, muharrir için aym 2a- manda hem güç, hem kolaydır. Güçtür : Çonkü yeniliğe teşeb- büs etmek imkânsız, fevkalâde- File göstermek muhataralıdır. Ko- laydır : Çünkü, hepimiz, bildi- ğimiz şeylerden batsedildiğini görünekten zevk alırız, şahsi fi- kirlerimizle, bize söylenen fikir. lerin mukayesesi, ruhumuzda-sö- zün pek yüksekten düştüğü ilmi bahislerin veremiyeceği - iötif hez» lar uyandırir. Bizi, bu mevzuu intihaba sev keden âniller, ikidir: Biri, daimi ve alemşumül menfeati, diğeri vakit ve bal ile tam ve kat'i münesebetidir. İster geçmişte, ister halde veya gelecekte aile- nin bir parçası olmıyan veya ol- mıyacak olan bir insan tasavvur olunabilir mi? Hiçbir Limse var- mıdır ki bu kelime telâffüz edi- lirken kalbinin birkaç teli ihtizaz etmesin veyabut yüzünde bir tebessüm, gözlerinde o bir kaç damla yaş belirmesin, Diğer ta- raftan zamanın, ahlâki hususatta doğurduğu korkunç teşevvüşlere pek az vakıf olanlar bile takdir ederler ki asrımızda aile, ıslahat- çıların icatkâr fikirlerini şiddetle weşgul etmekte, busümetlere ve aleyhtarlıklara-maruz. kalmakta” dır. İslahatçıların - ehemmiyetini izam etmek caiz olmıyan - yeni sistemlerinden © bahsetmiyelim . Fakat madam ki bazı mütefek- kirler; belki esefle, belkide ba- siretkârlık icabile adetlerimizde, aile fikrinin inbitatını gösteren tahavvüller görüldüğünü iddia ederler. Madamki hastalığın mev. cudiyeti sezilmekte ve bunda vehamet bulunduğu farzedilmek- tedir: Şu halde cemiyetin hassa- siyet göstermesi, buna karşı tedbirli; davranması — zaruridir. Benaberin, ister onu sevdirmek, ister müdafaa etmek için aileden bahsetmek hal ve maslahata muvafık bir bareket olur. Fakat bu hususta takip edi- lecek (metot) nasıl olmalıdır. Gerçi en müessir ve en kat'i usul, muarızlarımıza cesurane hücum etmek, iddialarını çürüt- mek, onlari siperlerine kadar kovalamak ve münakaşa mey- danı temizlendikten sonr4 aile nazariyesini ahlâki ve içtimai bütün amilleri ve mebdelerile izah etmektir. Fakat zannede- riz ki bu, pek ilmi bir metot- tur. “Bizim bu bahiste takip et- tiğimiz metot bu değildir. İlmi metodu, takip etmeyişimizn sebebi, (o felsefi (münakaşalara alışkın olmıyan muhterem kari- lere cemilekârlık yapmak değil dir, Bilâkis karilerimizinde tasvip edecekleri daha âli maksatlar düşünü;oruz : ilwi ve nazari yollarda makul olan münakaşa, ahlâki mesele- lerde ekseriya fena neticelere sü- rüklenir ve dorultmaktan ziyade bulandırır. Bu okadar afif ve incinmesi (kolay omevzulardan- dırki munkileyi lüzumundan fazla ileriye © götürmek o mabzurludur diye biliriz. Şu halde, âilenin muhası ve düşmünlara ma- lik bulunduğu hakkındaki ük ve di â İl sözlerimizi unutaraX “© ye i bir itiraza oğramıya” onu sö .İ olduğunu harzederek ini ta faa değil, fakat serk dede mal edeceğiz. Bu icmm'i. bir “hi, doğmuş bir kalbin tabii ff ile hakkı tes'im ed€” vetli bir müdafaa sisİ€ edecektir. Mevzuumuzun p'ânın bp lim: Bu zannedildiği , sit bir şey değildir. Ew 0) Ni mi surette aileyi, dahi yi) yl onu teşkil eden şabss” diğ birer gözden geri , nihayet, asrımızın fikir b* 2 | dolaştıklarını ve #l| takım kudretli muharri” ef semletici ve zalim ! müzaberetlerini görd kaç hasta ve dermansi kısaca cevap vererek #Ö” hitam vereceğiz. d Şu halde, bu faslın ” aile hayatını; bu hayatı üzerindeki ahlâki onun bu yüzden uğrayö” y yati tecrübeleri, kezA ' faziletkârlığından beklediğ 4 ” kârlıkları, bu şeciane Hİ vadettiği mükâfatları vet kara toprak üzerindeki * zin buzur ve saadet İÇ mamlanmasındaki dabi t rini izahtan ibaret ola€i &l Saadet kelimesini 5” / & bulunduk. Fakat saadet Simdiye kadar sadece meslekler taratından men bütün insanlar / a sorulmuş olan bu sual, “4 al düşünen ve ıstırap çeke” yi lar bulundukça ve bilbâ., v. hun ve hayatın nihai sır” a fedilmedikçe ilelebet 50 * tır. AN Fakat biz, bu derinlik! 4 w mıyarak ve bissi setimdef” zuumuza yetecek bir k#$ , V haza alarak diyebiliriz #. tin en az itiraz götüren” her kesin tasdik atiği isükün)dur.Sükün iki bilir. Bir sükün' vardır Kİ“ hk “ve hareketsizdir. Yİ ve duymak kabiliyetind?” gi rumdur. Bu, ölünün ve * künudur. ö , Diğer bir sükün dabs “gf bu; yaşıyan, duyan v8 ff bir varlıktaki bütün rin, ahenktar bir suret 6 fı, dal budak vermesi W€ lenmesidir. (Hat) tabir © bazen pek bedbabt i bile nasip plabilen şu ©“ 40. lenık ve geçici sarsıntı ruhumuzun hakiki bir İğ tekabül eden salim bif fiil sahasına geçmesini * tiren derin ve içten ten bahsediyoruz. i il Beşeri sazdetin en " , en saf kaynakları hab Ni gularıdır. Bun'ana i$ atimize diğerlerinin hE* sinden daha çok uya” kalbini - eğer bu gi ş nabilirse - doldurup tas” puf ağı 5 o'an İki tanesi vardır bi yi dan biri karılık ve kocalik analık ve babalık muh Bu iki duygu, varlığım... birinden ayrı n gi X İ ihtiyacına teka larile yaşamak ihtiyacı * larile yeniden bayat# ihtiyacı,