— Fuat, hazır mısın?. Gidiyo- ruz. Locanm kapısında son bir defa daha durdu.. Etrafa göz gezdirdi. Her şeyini almıştı. Bavulunu güç- lükle kaldırarak dar merdiven - den indi, boş tiyatrodan geçti, ka- pıda, otomobilde bekliyen arka- daşlarmın yanına geldi.. Otomobilde oturacak yer yok- tu. Bavulunu, basamağa yerleşti- rerek birisinin dizlerine ilişti, ve eski Ford, cezbeye tutulmuş ma- kineden bir derviş gibi bir müddet sarsıldıktan sonra kalktı, istasyo- na doğru bozuk kaldırımlardan seke seke ilerledi. Otomobilde altı kişi idiler. Şo förün yanına iki aktör oturmuş- tu.. İçerde, Leylâ, Hâmide, Şemsi ve Fuat üstüste idiler. Önden gi- den otomobilde ise rejisörle ba- yullar, dekorlar vardı.. Küçük ti- yo “trupu,, turneden dönüyor- ui... i İstasyona geldiler. İndiler. Her- kes bavullarını yüklendi. — Fuat, Leylânm bavullarına da yardım etmek istedi. On beş senedir ar- kadaştılar, aktörlüğe beraber baş- lamışlardı.. Öyle ya... Fakat ken- di bavulunu bile güçlükle taşıyor- du. Bunun için önce trene gidip bavulunu bırakmak © lâzım geli- yordu. Öyle yaptı.. Sonra döndü, Leylânmkini aldı, kompartimana yerleştiler., Bereket versin tren tenha idi... Fuat kendisine sabaha kadar kes- tirebilecek köşe bir yer bulabil- mişti . Trenin kalkmasına daha yirmi - dakika vardı.. Şapkasını yerine bırakarak indi, istasyon kahvesine giderek bir çay ısmarladr. . Kahvenin içinde asılı büyük a- fişte Fuadın ismi büyük harflerle yazılıydı. O akşam Hamleti oyna- muştı.. Ve bunun için makiyajmı silmekle uzun müddet meşgul ol- muş, arkadaşlarını bekletmişti. j Fuat çaymı içerken, içeriye Leylâ girdi, yanına geldi: — Bir çay da bana ısmarlasa- na!.. | — Hay bay canım. ! Birmüddet sustular, Sonra Ley- lâ gülerek: — Fuat, dedi, artık ihtiyarla- mışsın doğrusu, demin bavulumu seninkile beraber götütemedin, halbuki eskiden tutunca,, Ve başına bakarak ilâve etti; — Saçların artık beyazlaştı.. Fuat cevap vermedi. Gözleri kahvenin aynasma ilişmiş, yorgun yüzüne saplanıp kalmıştı. Neden #onra : — Hal. Dedi, sahi.. Maamafih Ben de ihtiyarlıyorsun.. Rejisör Artık seni hep kraliçe rollerine çı- Kampana çalmıştı.. Leylâ ce- vap vermedi, kadehindeki çayın sonunu içerek trene döndüler, yer hayat geçirmekten ibaretti. Fuat trenin muttarit gürültüsü- ne uydurduğu kesik kesik hayal- my ön Hakikaten ihti yarlamıştı. Henüz otuz beş yaşın- da olmasına rağmen ağrran saç- ları, makiyajdan bozulan yüzü ile | dan. elli yaşında görünüyordu. 5 On beş senedenberi Darülbeda- yie girmek ümidile sahne hayatı- na atılmış fakat bir türlü muvaf- fak Şimdi artık ye- gâne gayesi, Halimeye rahat bir mekten ibaretti, Halimenin hatırası, Fuadın Be solgun dudaklarına bir tebessüm çizdi. Onu ne kadar seviyordu... || Halime de aşkına mukabele edi- | yordu.. Her türneye çıkışında, on- ! dan, ebediyen ayrılıyormuş . gibi bir his duyar, dönüş, bu sebepten daha pek çok zevkli olurdu. Saat şimdi on iki.. Altı saat son- | ra İstanbula varacak, bir saat son- ra da ona kavuşacak.. Fuat bu tatlı düşünce üzerine Ji bir parça daldı, uyudu. : şs Şafak söküyordu. Tren şimdi Maltepenin tek tük görünen evle- ri ve bahçeleri içinden ilerliyor - du. Faat, deniz kokusuyla uyan mıştı.. Ufukta adalar siyah birer hörgüç gibi.. Pendik, Kartal. Uyu- yan yeşil pancurlu köşkler. Bir yel değirmeni, daha sonra Fener- İT amaç VAKIT TAKV Pazartesi | 29 Ağustos 30 Ağustos 26 Rebi.ahir 27 Rebi.ahir Gün doğuşu o 523 Gün batış Sabah namazi HAVA -— Dün sıcaklık azam! 28, aager! 19 derece olarak tesbit edilmiştir. Bugün rüzgür mütebavvü s#ür'atle esecek, bava az bututtu olacaktır. RADYO Bugün İSTANBUL — 18 den 19 a kadar Grama- im - 18,30 dan 20 ye kadar Makbule Ha- yolu ve Haydarpaşa.. Ah bu havuzlar.. Vapura taşı- mak gene bir iş. Fakat hamalla- rın uyku ile büsbütün tersleşen bakışları altında bu sefer bavuul- lar Fuada daha hafif geliyor.. Ah İstanbul!.. Bir dakika, Fuat, va- purun güvertesinde Sultanahmet camiinin çıkan güneşle yaldizla- nan alemlerine aSrayburnuna ka» dar beyaz bir kuşak gibi görünen surlara, surların üstünde henüz dağılmamış sis tabakasına, sonra, Galata kulesine bakıyor, kule di- bindeki, küçük apartımanı arı - yor. » # Vapur köprüye doğru yanaşır: ken, Fuadım halecanr ârttr. Hiç bir vakıt Fuat Halimeyi bu derece öz- lememişti. Onu şimdi, yatağında, yüzüne bir tutam saçı mışıl muşıl uyuyor bir balde tasav- vur ediyor, gidip bir an evvel u- yandırmak için âdeta uçmak isti- yordu. Ne olurdu, bu dakikada bir kuş oluverse?.. Nihayet köprüye çıktılar. Bir sürü “Allaha ısmarladık, lar, “yarın Bayazıttaki kahvede,, ler- den sonra ayrıldılar. Fuat, bir li- raya kıyarak bir otomobile atla- dı... Yolda, küçük bir el aynasında saçlarını tarıyor, kendine çeki dü- zen veriyor, kravatını düzeltiyor- du. İşte altıncı daireden Kuledibi- ne giden sokağa sapiyor, biraz daha... Otomobil durdu.. — Merhaba Sadık çavuş!, Kapıcı hayretle bakıyor: — Siz misiniz Fuat Bey. Gün- ler ne de çabuk geçiyor. İki ay o- luverdi desene beyim.. Nasılsınız bakalım?. — İyiyim çavuş.. İyiyim... Sen hele şu bavulumu al., Liranın üs- tünü de şoförden al.. Ben yukarı çıkıyorum.. Fuat, Sadık çavuşun bir şey söy lemek ister gibi uzanan eli ve yarı açık kalan ağzına aldırış et- meden, Leylâyı şaşırtacak bir çe- viklikle merdivenleri dörder dör- der atlıyarak çıktı. Fakat kapısının önüne gelince durdu.. Nefesi kesilmişti. | Hem merdivenlerden, hem heyecandan merdivenlerden, hem heyecan Fuat usulca anahtarı kilide soktu, kapıyı açtı, başını içeriye uzattı.. — Halime.. Halime., Ben gel dim.. Fakat içerden hiç bir ses gel- miyordu. Girdi. Odasının kapr- sı ardına kadar açıktı. Hemen ur iştirakile Saz, 20 den 2030 a kadar Yesüri Asım Beyin iştirakile Saz — 2030 dan 21 e kadar Sinodbe kuvarket heyeti — 21 den 22 ye kadar Safiye Hanım işti zakile Saz — 27 den 22,30 n kadar Orkam ia VİYANA (517.2 m) 1230 konser, 38 Backhius, 1410 plâk konseri, 1750 Konser, 21,30 piyes ve opera, 23,15 dans. VARŞOVA (1411 m) — 11 dini mers- dm, 13,35 musiki, 18 konser, 10,20 hafif musiki, Zi konser, 22 Konser, 23 dans, 23, S0 dans, KÖNİGYUSTER HAVZEN (1635 my — 1 imnastik, 1330 konser, IGA0 kanser, 19,3) Konser, 21,15 rausiki, 23,10 konser. PARİS :(1725 m.) — 19plâk, 19.45 kon mer, 29 konser, 71,45 kanser, 1240 konser, BÜKREŞ (394,3 my) — 14 pik, 14 plâk, 18 orkestra, 19,10 orkestrs, 2040 plâk, 21 eda musikisi, 2146 rwwsiki, 22,15 pik. ROMA (4412 m) — 1330 plâk, 18 muhtelif, 1830 konser, 2i plâk, 21,30 ha - ff konser. BUDAPEŞTE (5505 m.) — 1048 or- kestra, 13,06 Bulalayka, 18,15 ywusiki, 20,10 rounllel, 21,45 musiki, 23,50 konser, 2430 dgan orkegtrası, ide m el seri, 21,30 piyano konseri, 22/10 piyano. MOSKOVA (1304 m) — 1710 musiki, 18,10 mmuziki, 19,10 musiki. VARŞOVA (1411 my — 13,48 plâk, 1635 musiki, 16,10 plâk, 10,40 musiki, 15 konser, 19,20 dans, 21,15 Traviyata, 273,50 dans, PARIŞ (1725 m) — 2) musiki, 21 © yatro, 2230 konser. yatağa baktı. Bozulmamıştı.. Yal- nız yastığın üzerinde bir mektup vardr.. Aldı, açtı, anlamadan oku- du: “Gidiyorum.. Böyle bir hayat çe- kilmez.. Senelerdir bir şey olamadın. Bir kadının bir çok şeylere ihtiyacı olduğu gibi. Fuat kendine fenalık geldiği- nin farkına varmadı, mektubu bir daha okudu. Hayır.. Hayır. Onu bırakıp kaçamazdı.. Muhak- kak bu bir şaka idi. Halime onu severdi... Birdenbire mutfağa koştu. Öte- ki odalara baktı. Kimse O yoktu. Hizmetçi dahi gitmişti. Biran durdu. Aynalı dolabı açtı. Bom- boştu.. Halime bütün tuvaletleri- ni almış gitmişti. Artık bu sefer hakikat bütün acılığı ile kendini göstermişti... Fuat, öylece, bir eli aynalı do- labın kapısında dondu, kaldı... Demek gitmişti. Kendisinden bir hatıra bile bir fotograf olsun bırakmadan gitmişti. İşte çerçe- velerin yerleri duruyor, sararan duvarda dört köşe boş ve daha beyaz yerler... Onun için bu kadar didinsin, uğraşsın ve sonra terkedilsin!.... Fuat bunu kendine yediremiyor- du. Bir ayak sesile sıçradı.. Sadık çavuş bavulu çıkarmıştı. e Fuat son bir ümitle sordu: — Çavuş, Halime nerede?. Sadık çavuş sanki bütün kaha- hat kendisinin imiş gibi başını ö- nüne iğerek müşfik bir sesle 5 | Yarışlarda “ (Halkımız at yarışlarına lâyık olduğu rağbeti göstermiyor!) diyenlerin © endişesine (mahal yoktur. Öbür modaların hilâfına olarak geçikmek istidadı göste- ren “Buhran modası, na rağ- men “öz spor,, a karşı rağbetin artmakta olduğunu görüyoruz Sporların şahı olan at yarışları gibi güzel ve memleket hesabı- na çok faydalı bir eğlencenin alâkasızlıkla karşılanmasına hal- kın zevki selimi esasen mani idi. Buhran geçince atlar çoga- lacak, müşterek oObahis daha dolgun olacak ve bu suretle alâka ve rağbet bir kat daha artacaktır. Cuma günü programda büyük mükâfatlar yoktu. Fakat buna rağmen Veli efendinin zümrüt çimenliğini dolduran zarif ve gü- zel kalabalık her zamankinden daha fazla idi. Bilhassa tiribün- lerin solundaki söğütlerin yeşil liği altma dizilen seyirci otomo- billerinin ihtişamı göze çarpıyor- du. Böylece at meydanının tabii güzelliklerini süsliyen zenginlik manzarası içinde koşulara baş- landı. Salış koşusunu, “cinsi lâtif, cipsi kaviye daima tahakküm edecektir,, sözüne masadak ola- cak tarzda her gün yeni bir mu- vaffakiyet kazanan yegâne kadın at“sahibi A, Sabri hanımın kıs- rağı, pâzar kolaylıkla aldı. Kuvvetli rakipleri olmadığı için, Bozkurt, ikinci tay koşusunu su- buletle kopardıktan sonr bazı | itibarla emsaline nadıren tesadüf edilir bir muvaffakiyetle netice- lenen üçüncü paylı koşu başladı. Koşudaki gözde Tayyardı Fakat netice aksi çikti ve Al dervişe bir baş farkla geçildi. Evvelâ tay- yar gibi tehlikeli bir atın kuv- veti sonrada binicisinin acemi- liği ile becelleşmeğe mecbur olan Aldervişin Tayyarı mağlup ve sırtındakinin bozuk müvazenesini kendi müvazenet kabiliyetile tas- hib etmeye muvaffak olması kendisine çifte zafer kazandırdı dense yeridir. Zira iki ters âmili ber taraf etmiş oldu. Alderviş gibi değerli hayvan Jara acemi binicilerin bindirildiği ekseriyetle vakidir. Kendi zarar- larına olarak bu ibtiyatsızlıktan şimdiye kadar sakınmıyan at sahiplerini bundan (o böyle binicileri istihdam etmiyecekle- rini ümit ederim. vap verdi: — Ne bilirim beyim.. Ne bili- rim? Bugün gideli tamon beş gün oluyor.. Üzülme beyim.. Sü- tü bozukmuş!, — Sus... Ne de olsa Halimenin tahkir €- dilmesine dayanamıyordu.. Kapr- cıyı dışarı itti, yatak odasına dön- dü, ve ancak o zaman, yatağın ayak ucunda Halimenin, her hal- de eski olduğu için bırakmış ol duğu geceliğini gördü. Geceliği eline aldı.. Baktı.. Bak- tı.. Burnuna götürerek kokladı . . Sonra bu kokuyla sarhoş, yatağın üzerine kendini alarak, geçen gençliğinin bütün hüznile sessiz sessiz ağladı... gördükle Al Tayyar, ı çifte bir zafer kaza" addetmek lâzımdır "nü tabmin ediyorum. * Dr. Süley Tl Türbe, eski Hilâl | No. 10 Tel. di 4 Saf kanlara oo a şuyu Piper büyük far narak mevcut bay? iyisi olduğunu itiraz gür” tarzda isbat etti, Kor” sini Strombolisde g*$*” | arışın yorgunluğu 9“ li re bitir f cessur ve gayretli bay” £, tirahatı hak etmiştir. Zabitlere mahsus çit da vukua gelen kaz# müteessir etti. NecatiP diği Leylâ dördüncü * hata yaparak binicisinin sine sebebiyet verdi. sağ kenarına ve koşu Y“ dit eden kazıklara j iz üzerinde sörüldüğü yi) la çit arasındaki aralıkts” a mak istedi ve yana | ti Beyin bundan 2 f az daba ortadan gitmesi bir mahzur yoktu. ! afiyetler temenni ve 78” zandığı koşu mün: Beyi tebrik ederim. Galatasi”* / Askerliğe da“ | Eminönü askerlik şubesint v Evvelce de ilân edildiği elinde tam ehliyetaamesi”. 324 dogumlu (dahil) dogulnlularla yani 316 muameleye tabi kısa © efendilerden . A. Piyade, Levazım, * harbiye . * B. Demiryol, Hava, Nakliye, Suvari, Muhaber©' Mesaha Otomobil. G. Hekim, Diş hekimi, cı, Baytar, sınıflarma tef” miş olanlâir 1 Eylül 932“ rettep | bulunduklari K'* bulunmak üzere sevkolu' rından yevmi mezkürdâ müracaatları ikinci olunur. İ gili gp” İN dg Göz Hekimi Birinci san mütebfğ (Babıdl Ankara caddesi m ; KAR ERSAREER RA EEK AZA ede” “eğ Deklor a Hafız Cem! /) Dahili Hastalıklar Müt9” wi İp Cumadan maas her GÜL e sonra saat (230 dan 56 p bulda Divanyolunda 118 susi kabinesinde dahili muayene ve tedavi eder: tanbul. (2.2298) / Zayi mühür Maaş tatbik mührünü etlim. Yenisini çıkarı” eskisinin hükmü yoktor* Merhum Aziz paşa zev€ ? Kadın ve doğum basi Mütebassısı Doktor , .g Hüseyin N hahmer