eos 1932 Bir iğ edebi eser ağ ade vröz ,, du aa isminde genç bir “Merkez sikanaliz bir tetkik ve i a ve bu tetkikini profesör lı Nec, Yanada çıkan “İma - a“ asında dol neşrettiğini, akdi Froytun kendisi - iç » ame © gönderdiğini Vek, nkü nüshamızda yaz - tün Beyin sözleri die görüşen bir mu- İN doktor İzzettin o Bey Ya tetkiki ve gerek bütün ÇİZ tetkikler hakkında şu Sİ, Distir: Ve yapmakla bir ef- di b Yapmış oldum. Mer- a, hakkındaki ruhi tahli- l di tamamen teknik bir DON ba ğu için ondan şimdi dl içse lüzum görmiyorum. tay, he için yaptığımı soru- “Şi, * alümdur ki psikanaliz a, Puhi tetkikler, bize rüya- i eler, ve iptidai akvamın li tile, mecnunlarm © he AA ha, anda tam bir benze- z Küygüsareket bulunduğunu ç yi Meselâ bir rüyada, ) zihniyette ve bir mec- Ag yanında icrayı fiil e-- mihanikiyetler, tama - iş, Manikiyetlere “Froyt mi > ». derler. Efsanelerin yg, lili bu cihetten pek » dır, Hattâ sinir hastala- Ps i i esnasında ârazın ef- Müş, ürabehetini göster - usuldür. DO bunun içindir ki biz- N lerin tahlillerine baş - | Bade böy, tahliller lâ Ye r zım İş, izmsa ne itibarla lâ- a m İki Gülü : Moris Löplan- İ Kiti, “lacağım. Fakat dik- b) Z İngiliz jokeyi kıyafeti- Pek *m. Üzerime ateş etme- ka tabii arka kapıya adam Ra? arı yakalarsınız, an- Yaş Yağın an uzun düşündü. Ra- al kadar gelmiş olan bu vida a sakın bir kurt ma- : Başmüfettişi, karşısında hi Du sakin duran bu adam g nefret ediyor- tib; akşam evvel omü bir ak e ağlayıp, sabaha ka- F,ı, ” isinde bırakmamış ki diğer taraftan, iri f,, » Jorjöre için bulun- ttr. Bütün gazeteler a. bahsedecek, artık M> üksek noktasına vara- 1 Ruhi Tahliller Efendi,, | a a : | tabi analiz,, i, yani ruhla *k, ? Muhtemel bir av pe- | ii mr idi? İri Polün| doktorumuzun meşguliyeti muvaffak olmuş r! Her nevrözde Mi muvaffakiyete uğramış i bir edebi eser ... namik mektep hâkimdir. Hattâ Krepelinin statik görüşüne taraf- tar olanlar bile Froyt'ın deha - sından doğan dinamik görüşler - den istifade etmektedirler. (OEz- cümle Paranuvayya denilen heze- yan tefsiri Froyt'm © projeksiyon ismini verdiği mihanikiyet iane - sile gayet esaslı bir surette tenvir edilmiştir. Bu sebeple psikoanalizle uğ - mek bütün sinir ve akıl mütahas- sıslarrna gayet elzemdir. Misal ol- mak üzre Amerikadan bahsetmi- yorum.. Fakat 1925 ten itibaren Cenevre tıp fakültesi psikoanalizi klâsik tez olarak kabul etmiştir ve gene ayni senede Dr. De Saussure tezini psikanaliz usulü ünvanile neşretmiştir ki bu zat bugün Jan Jak Ruso enstitüsünde psiknaliz muallimidir. Aynı suretle 26 — 27 senelerin- de Paris Tıp fakültesi de psikana lizi tıbbi tez olarak kabul etmeğe başlamıştır ve galiba bir Fransız doktoru da ilk tıbbi psikanaliz tez olamk üzere meşhur İsviçreli mu- harrir Amiel'i tahlil etmiştir. Bu işe pek geç başlıyan Fran- sızlar henüz mit yanı benim gibi efsane tahliline başlamamışlardır. Amerika ve İngilterede ise tababe | t Ruhiye ihtisası elde edebilmek için, mensuplarına psikanaliz mec buridir. Bunun için odarülfünunlarda ayrıca kürsüler vardır. Biz de ise | henüz bu işle uğraşanlar pek mah- dut, yahut hiç yok gibidir. Hem psikanalizin ehemmiyeti yalnız doktorlara değil, bütün terbiyeci- i lere de şamildir, Demin bahsetti- ğim Jan Jak Ruso enstitüsünde doktor De Saurssure'den başka bu işle uğraşan diğer mühim ze- vat da vardır. İşte ben bu itibar- ladır ki psikanalizle uğraşıyor ve şlü Kadın! v Arsen Lüpenin yeni bir macerası — 31 Tüekçeye çebicen : (a. Jorjöre içinden; — Elbette bunu ve Sarı Klara- ne kıymeti olabilir? Diye düşündü ve yüksek sesle Raule: — Pek güzel, dedi, saat yediye on kala buluşuruz. Istakoz barı İstakoz barının garip müşteri- leri vardı. Muvaffak olamamış san'atkârlar, işsiz memurlar, sol- gun yüzlü gençler, boyalı yüzlü kadınlar burada toplanırlardı Bunlar sessiz sedasız otururlar - dı. Fakat daha hususi bir yer gö- rülmek istendiği takdirde, doğru - dan doğruya buraya girileceğine, mahzene merdivenle inildikten sonra sağdaki koridora yürüyüp nihayette,, önünde şişman bir a- yı bir başka gün yakalarım, bir | hayduda verilen namus sözünün | Umran EEE (Üst tarafı Tinci sayfada) yük şeflerine payansız olan iti - mat ve merbutiyetlerini her za - mandan daha kuvvetli (o buldum. Türkiyenin siyasi ve iktısadi em- niyeti için bundan daha daha sağlam mesnet olamaz. Temas ettiğim — vilâyetlerdeki resmi ve hususi umran faaliyetle- ri gördüm, bunun başında Trab - | zon — Karaköse yolu ile bilhassa Rizelilerin, OGiresunluların, Or - duluların içeriye doğru açtıkları yollar vardır. Bu faaliyetlerin hep- sinin fevkinde Karadenizli genç- lerin metotla organize ( edilmiş spor faaliyetleri gelir, Halkevleri gençlerin kültür ve fizik sahala - rmdaki faaliyet ve kudretini muayyen gayelere sevk ve enerji lerini teksif etmektedirler. Kaza- lar ve köyler bile bu o nizamdan hariç kalmak istemiyorlar. Halk- evlerinin kazalara ve köylere ka- dar teşmili milli kültürün inkişafı için bir zaruret olduğu elle tutu- lup gözle görülecek kadar mad - diyet kespetmiştir. Devlet daireleri, mahalli ve be- ledi idareler, milli O müesseseler, Halk fırkası teşekkülleri tam bir ahenkle gayemize vüsule mevcut imkânlar dairesinde çalışmakta - dırlar. a İdareye ait olan hususlarda yer- lerinde gördüğüm noksanları taal lük ettiği kanun ve teşkilât sa » halarında tabiidir ki izale ve ik- male çalışacağım. Vilâyette İt Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey dün'vilâyete “gitmiş ve”vali Muhittin beyi ziyaret etmiştir. Froyt'ın dinamik görüş ve pro - jeksiyon usullerile bizdeki bazı efsaneleri ve bu meyanda asarı edebiyeyi de aydınlatmak istiyo: rum, Meselâ üdeba ve şuaranm e serleri psikanaliz usulile tahlil e- dilince eser sahiplerinin bir ço « ğunda bir takım tezahürler göze çarpar ve mevzu ne olursa olsun, her eseri edebinin az çok muvaf- fak olmuş birer nevröz ve her nevrözün ademi muvaffakıyete uğramığ “bir edebi eser,, olduğu meydana çıkar. | icap eder. Bu şişman adam, barın sahibidir, Her yeni gelen, bu adamın ö- nünde durmak, ona bir parola ver mek mecburiyetindedir. Parola, her hafta değişirdi. Patronun önündeki kapıdan gi- rilince uzun bir koridor vardır , . Bu da geçildikten sonra üzeri de- mir çivili sağlam bir kapı.. Kapı açılır açılmaz, içerden tütün, nefes ve sıcak hava koku- suna karışan bir musiki sesi gelir, İşte asıl “İstakoz barı,, burasıdır. O gün, ortada üç dört çift dan #l sediyordu. Mahzenin dip tarafın- da, bir bankonun arkasında pat- lıkta kocasından aşağı kalmıyan bu kadının kolları dirseklerine kadar sıvanmıstı. Masaların an- cak altı tanesinde müşteri vardı. Bir tanesinde Arap ile İri Pol o- turmuşlar, sigara içiyorlardı. Arap Yeşil bir pardösü giymiş ve kafası na pis bir kasket geçirmişti. | İri Polün yakasız bir gömleği vardı. Boynuna bir fular atmıştı.. O Yü- zündeki ustaca yapılmış makiyaj büyük, | ronun karısı duruyordu. Şişman- | Savfa 9 Talebe Aleminde Avrupaya gönderilecek Talebe namzetleri Rauf Et, Er, Beha Ef, ibrahimSalâhattinEf. ismailSabriEf, Avrupaya tab- sile (gönderil- mek üzere li- selerimiz tara- fından seçilen ve yakında mü- G sabaka imtiha- nına girecek o- lan talebemizi tanıtmakta de- vam ediyoruz. Bugün resim- ihsan Ef, Nurullah Et. Nedim Ef, Tahir Ef, Turgut Ef, Zihni Et, Ertuğrul Ef, lerini neşrettiğimiz Efendiler, Istanbul lisesinin seçtiği namzetler- dir. Isimleri ve numaraları şunlardır : 686 Ibrabim Salâhattin, 91 lbsan, 1368 Vecdi, 320 Ekrem, 336 Zihni, 975 Haydar, 6 Tur- gut, 1168 Ertuğrul, 1135 Baha, 324 Tahir, 529 Rauf, 789 Nedim, 877 Nurullah Efendiler. o gün suratı da asık olduğu yanamadı ve: — Amma suratın var, dedi, gö- renler cenazeden dönüyorsun zannedecekler. İri Pol cevap vermedi. Yalnız: — Çeneni tut, dedi.. — Neden tutayım?. Anladık.. Bu işte yüz bir sene mahkümiyet var. Eyvallah.. Fakat böyle kor- kar gibi ne duruyorsun?. — Heydelberg'te talebe idim. korkacak ne var ki?.. — Çok!, — Ne? — Takip ediliyorum . — Ne biliyorsun?. — Öyle hissediyorum. — Kim takip ediyor?, Her gün yer değiştiriyorsun, gölgenden bi- le çekiniyorsun. Etrafında en sa dık adamlarm var. Bir baksana, üç masada tamam on iki arkadaş var. Senin için hepsi canlarını ve- rirler. — Benim için değil. Param i- çin!. — Ne için olursa olsun, maksat L . için ; pek feci bir hal almıştı, Arap da- | 977 Ismail Sabri, 86 Kâzım, Mahzene başka müşteriler ge“ liyor, oturuyor veya dansediyor- lardı, Arap la İri Pol her yeni ge- leni gözden geçiriyorlardı. Bir a- ralık Arap, garsonlardan birisine işaret edip sordu: — Şu karşıda suratı | İn benziyen herif kim?. s — Bir jokey! — Her zaman gelir mi? — Bilmiyorum. Ben buraya da ha üç gün evvel geldim. Şimdi, barın ortasına kör bir kemancı gelmiş, hazin bir tango çalıyor ve kesik bir sesle de şar- kısını söyliyordu. Arapla İri Pol susuyorlardı. Bir aralık Arap: — Bana bak, dedi, şimdi anla» dum Sarı Klârayı düşünüyorsun.. Kaçtığı gündenberi bir türlü ken- dini toplryamadım.. İri Pol, Arap'ın masanın üze- rinde duran eline bir yumruk vu- rarak ezdi ve: — Sus, dedi, sus.. Onu düşün- miyorum, Asıl tutulduğu herifi dü şünüyorum.. — Raulu mu?.. gilize