E ze olduğunu söylüyordu. Hayatımın en büyük talisizliği karım yüzünden hizmet edememektir — Ne demek efondim, buyu-! run, olurun!. — Teşekkür ederim. misiniz?, Amerikalı mı?, — İngilizim!. — Tepdilhava için burasını in- tihap etmekle çok iyi etmişsiniz. Burası bir sulh vahasıdır. İnsan burada, her tarafın harp içinde olduğunu unutuyor. Ben de onun için buraya geldim. Mesleğim ga- | zeteciliktir. Fakat karım Alman olduğu için şimdilik burada yaşa- mıya mecburum. — Öyle tini efendim!, — Bu yüzden memleketime hiz- vet edemiyorum. Harp başladık- 1 sonra karımın İngilterede ya- şamasına imkân kalmadı. Herkes r. Bir de yegâne evlâ- 2. mesini bekliyoruz. Karımla iki- miz harptan, darptan ket'iyyen bahseimeyiz. Bahsetaek bile ka- rım benim noktai nazarımı müsa- mahayla kabul eder. Kendisi çok iyi bir kadındır. Sizi tanıştırmak isterim.. Yalnız henüz isminizi öğrenemedim. — İsmim “Somevil,, dir. Lon- drada sansör dairesinde çalışı yordum. Tepdil havadan istifade ederek Almancamı kuvvetlendir- mek istiyorum. Otel sahibesinden bir muallim rica ettim. — Sana iyi hir hoca lâzım, Ka- rıma sorayım belki birini tavsiye eder. Refikam çok yüksek tahsil görmüş bir kadındır. Onun tavsi- yesini hüsnü telâkki edebilirsiniz. —Çok teşekkür ederim. Kaypor bu muarefeden mem - nundu ve muhavereyi kesmek İs- temiyordu: — Biraz Almanca biliyor mu- sunuz?. — Almanyada tahsil ettim. Gü- zel konuşurdum. Fakat çoktanbe- ri konuşmadığım için melekemi kaybettim. Fakat çok iyi okurum. — Dün akşam sizin bir Alman- ca kitap okuduğunuza dikkat et- tim, Sersem herif! Daha demin, dün akşam Aşendeni yemek odasında görmediğini söylemişti. Kaypor karısınm geldiğini gö- rerek ayağa kalktı: — Refikam geliyor. Biz hergün bir dağa tırmanırız. Bize refakat etmez misiniz?. — Hastalıktan yeni kalktığım için bu şereften mahrum kalaca- ğım. — O halde şimdilik Allaha 1s- marladık!, — Selâmetler. Kaypor karısma iltihak etmiş, ikisi de birlikte çıkmışlardı. den, akşam yemeğine indi- , Kayporlar yemeklerini işlerdi. Kaypor hemen aya- ğa kalkarak Aşendeni karşılamış ve onu karısma takdim etmişti. Kadın, Aşendene sert sert bakmış, o da, bu kadının hasım olduğunu anlamıştı.. Kadın, hiç de gabi de- Bildi. Bilâkis onun zeki ve seci- yeli bir kadın olduğu belliydi. . . por karısma Aşenden hak - in İngiliz | CASUS Beynelmilel ek Kuvvetler "Türkçeye Çeviren Ö. Rıza kında malümat vermiş ve onun Almanca da bildiğini ilâve etmiş, kadın sanki bunlardan haberi yek | muş gibi Aşsndenle alâkadar ol- mıya başlamıştı, ve cna sormuş- tu: — Almancayı nerede öğrendi- niz? — Haydelbergde talebe idim. — Öyle mi?. — Orada bir sene çalıştım. — Ben Haydelbergde . bulun - dum. Orasını iyi tanırım . | Kaypor derhal söze girişti: i — Mister Somervil almancası - nı kuvvetlendirmek istiyor. o Ona bir hoca tavsiye etmez misiniz?. — Buralarda kimseyi tansmıyo- | rum ki.. İsviçrelilerin telâffuzü çok fena. Kaypor derhal yeni bir fikir buldu: — Mister Somervil! Senin ye » köpektir. Her neyse | rinde olsam refikamı ikna eder- “bu ı yüzden memleketi terkederek | dim. Kendisi çok yüksek tahsilli burüya iltica ettik. Fırtmanım geç“ İ bir kadındır. Madam derhal cevap verdi: — İyi olur amma, vaktim yok, işlerim çok... Aşenden, karı kocanın kendisi- ne tuzak kurduklarını anladı. Ve fırsatı kaçırmak istemedi: — Bana ders vermeğe razı ok sanız çok memnun olurum. Bura- da hiç bir işim olmadığı için sizin en müsait vaktiniz hangisi ise on- dan istifade ederim. A. Kaypor cevap verdi:. «© - — Çok iyi olur.. Fakat bu bir iş meselesidir.. Ders başma on frank çok mu?. Aşenden: — Hayır, dedi. Ben bu kadar- cık bir parayla birinci sınıf bir muallim bulmaktan çek memnun olurum.. — Öyleyse karım da bir saati- ni bu işe tahsis ediyor , — Pekâlâ!.. Mesele hallolunmuştu. Madam Kaypor'la Aşsnden her gün bir sâat mükâleme yapacaklar ve er- tesi gün on birde başlıyaceklerdı. Aşenden onlardan ayrıldı. Ka- rı koza, diplomatlıklarından mem nundular, Ertesi gün madam, tam on birde Aşsndenin kapısını çal- dı. Çünkü derselr onun odasında verilecekti. Madam onun Alman- casını densmeğe başladı.. O söz söylerken hatalarını tashih etti. Aşenden hakikaten müstefit ol- muştu., Bir iki gün sonra Kayporun der- si vesile ittikaz ederek Aşendenle samimi görüşmek, dost olmak is- tediğini anladı, Çünkü gün geç - tikçe onunla konuşuyor ve harp meselelerine de teri#s ediyordu. Bir gün Kaypor, Aşendenin ya- nma gelmiş, ve ona içini dökme- ğe başlamıştı: — Hayatımın en büyük talisiz- liği, karım yüzünden memleketi- me hizmet edememek. Harp baş- ladığı zaman asker olmak istedim. Yaşımın ileri olmasından dolayı beni kabul etmediler, Fakat harp biraz daha devam edecek olursa karım da gözümden silinecek, ben de memleketime bir iş yapmıya çalışacağım, Bir kaç lisan biliyo- rum. Her halde sansör dairesine müfit olabilirim. Siz de bu daire- de çalışıyorsunuz, değil mi?. İ me aa VAKTT a in m lar Kadını kaçıran 5 kişi kardeşini de ağır surette yaraladılar Bürhaniye (Hususi) — Bürha- niyenin Karataş köyüne yakm bir yerde menfur bir hâdise olmuş- tur. Beş şahıs, biri erkek diğer iki si kadın üç köylünün önüne geç- mis erkeği yaralamış iki kadından genç olanı alıp meçhul bir semte götürmüşlerdir. Mütaarrızların hüviyeli tesbit edilmiştir. Bunlar Bürhaniyenin İ i Çöltük köyünden Hakkı oğlu Os- man ile arkadaşları ayni köyden Hüseyin oğlu Ramazan, Ahmet oğlu Muhtar, Ali oğlu Zekeriya ve Zekeriyanın biraderi Süley- imandır. Tecavüze uğrıyanlar ise Korataş köyünden Mehmet ile an- nesi Cennet ve kardeşi Mehmet | karısı Mevlüde Hanımlerdır. Mehmet elinden gelen bütün gay relini sarfederek kardeşini müte- arrızların elinden kurtarmak is- temiş ise de muvaffak olamamış» ve üstelik yaralanmıştır. Jandarma derhal tahkikata gi- rişmiş olup vak'a faillerinin an- bean yakalanmasına intizar edik mektedir. kâtil iki kardeş Sultanselimde İbrahim ağanın kahvesi önünde Hayri isminde birini öldürmeklen suçlu Hamdi ve kardeşi Hilminin muhakeme- lerine dün ağucezada devam olunmuştur. Muhakemenin dün- kü celsesinde yeniden iki şahit dinlenilm'ştir. Gene dün Sultarselimde Me- sidiye türbesinde .oturan Ahmet Dâim. Efendinin. müdde'umumi- liğe gönderdiği mektup okum muşlur. A'met Daim Efenr" ku mektubunda hadiseyi ken. . w- den daha iyi hiç bir kimsenin bilmediğini yazmakla ve şahit sfatile dinlenilmes'ni istemekte- dir. Makkeme lu şebidin ceibi- ne karar vermişlir. Davaya 8 leşrinievvelde devam o unacak- tır. ——— Sahtekâr bir Mahpus Malatyanın Adıyaman kazası- nın Şehinigân köyünden ouwp kaçakçılıktan hapse mahküm edi- len Yusuf isminde biri, ziraat mevsimi olduğundan ekinini biç- mek Üzere müsaade ile bapisba- reden çıkarılmıştır. o Muayyen müddetten sonra hâpiahne mü- dürlüğüne müracaat eden bir köylü kendisinin Yusuf olduğunu, mahkümiyet müddetini tamamla- mak içn tekrar hapishaneye geldiğini söyler. Fakat hapishane müdürü Tevfik (Bey vaziyetten şüphelenerek tetkikat yaptığı za- man işin içinde bir hile bunduğunu anlar ve tahkikat derinleştirilince bakiki vaziyet meydana çıkar. Hakiki Yusuf bapisbanede ve sahte Yusufta mahkemede hük- me intizar etmektedir. —u— Mısır malbuat müdürü Mısır matbuat umum müdürü Ismail Bey şehrimize gelmiştir. Ismail Bey bugün Yalovaya gi- decek, orada Seyrisefain umum müdürü tarafından şerefine bir öğle ziyafeti verilecektir. LİE dil re v İŞ Em ei 28 Anten AİLE Li Kimseyi incitmeksizin kalikatin Da rede olduğunu arıyalım ve insan iyiliğine samimiyetle çalış hürmet edelim.. sl “ Gerçe iyi kullanılan w Aile serleveks: altinda tercüme et- | tiği sere başlamadan evvel muhte « rem muharriri Zonguldak meb'usu Halit Beyin > başmuharririmiz Asun Beye gönderdiği mektubu dercediyo- ruz. Bu mektup eserin niçin lerciime edildiğini bildirdiği işin kemali ehem miyelle oilye nahletmekteyiz; Aziz kardeşim Asım Bey, Bir kaç zaman evvel, “Vakıt,, için arada Sırala yazı yazmamı istemiştin. Loş | uundum, peki, yazarım dedim. Döşünemedim ki mubarrirlik bam başka bir mes- lektir. Hem de ne yazakilirdin? (Aktunlite) ye baş vusam, dert- İ siz başımı derde sukiwuş Olu rum ; Kavğacı ve bırçın bir ka- lemim var. Kafbuki verdiğim sözün alımdan kı'mık metsuri- yetineyim. Ne yapayım? Dü şündüm, taşındım; karileri şabsi fikirlerimle uğtaştırmaktansa fi- kir hayatında biz'en kıdemli o- lan millet erin düşüncelerile meş gul etmeği daha makul buldum. Kaç anmandır, mettuatımızda (moda) oldu : Hiss'yatı gıcıkıyan, merak ve tecessüs uyandıran yanlara ütifat ediyoruz. Meselâ biimem dikkat ettiniz mi? Ke- riman Hanımın hikâyeleri gün- lerdir gazetelerimizin en es-slı sermayesini teşkil ediyor. Kim bilir, daha da ne kadar zaman devam edecek. Garip değil mi ? Bu davada sö- zü ayağa düşürdük: En gözel (ayak'lı kadın hangi millete men- snptur? Şimdi de onü aramakla meşgu.üz, zihnim:z o kadar ka- rıştı ki kadın mı güzel, erkek mi? bunu anlamak için'ga'iba aylar- ca devam (o edecek. anketlere, münakaşalara ve hatta müsaba- kalara şahit olacağız. Neşriyatımızın en yüklü kısmını t şkit eden sinama bah's'eri, şen yanlar, gönül işleri Yetmiyormuş gibi akıl ve gelmiyen bu türlü mevzular i ediyoruz. Hiç bir kimsenin fikrine ve cözdanma karşmak istemem, fakat bir taraftan halkın fikriya- tın müteaffin ve bayağı bir felsefeye sürüklerken, diğer ta- raltan hayatın müşkülleri ve ka- rarsızlıkları içinde kucalayan ruh'ara ışık tulacak, yol göste- recek ciddi bir felsefeye, hem de “şiddetle omuhtac © zu onutmamalıyız. “İtiraf ede.im ki ana'nelerin günden güne zayıfladığı bir za- mandayız. İssanlar, artık yalnız akıllarının rehberliğine tâbi ol- mak istiyorlar. Fakat pek mü- bim bir nokta var: Aklı iyi kul- lanabilmek !,, Bu ise, pek ciddi bir hazırlığa muhtaçtır. Akıl, ni- hayet bir (Weleke manzumesi) nin mabsalasıdır. Eu melekeler- den her bir lâyıkile işlenmiş ve muhtaç oldukları gıdayı almış olmadıkça, aklın bize hakiki bir rehberlik yapmasına imkân ola- maz. “Aklının rehberliğine tâbi olacak kimsenin hayatta daima »Hürmete iâyık şeyler ,,, bu'un- duğunu öğrevm.ş ve her zaman şahsi ibtiraslarının fevkine çıka- bilecek kadar yetişmiş olması lâzımdır. Binaberin insanlarda beliren bu istiklâl temayülünü “rlayır,, e tevcih etmek ve en makul hareketin “Namuslu in- san,, olabilmekten ibaret oldu- ğunu anlatmak icap etmez mi?,, Bu vazife, fikrimce mekteplerden ziyade gazetelere terettüp eder. Çünkü mektepler, rbilletin ancak pek küçük bir kısmile meşgul olur; gazeteler, büyük, küçük, genç ibtiyar, kadın erkek, fakir zengin herkese hitap ederler, Bir milletin matbuatı mühasıraa “mubayye e,, yi meşgul Game beri ee bayele) bize hayatı © A > ve tahammi ümüzü arr susunda pek m. olabilir. Fakat ve bütün cazibesini $€ tiraslara saklayan bir (e le) nin ruh ve dimiğ icra edeceği korkun$ e savvur etmek güç bir dir. Hayatta muvaffı iyarlık; hissiyat v8 ara değil, a0€i mesini bilenlere mevd Bazı eli kalem tutanl gençliğe kasten mii zihniyet vermek istediğini yül bile edemem. ” bos vasi is tesi iye ba irin böyle bir şaibeden daima ederim. Fakat bir kısım” tın basıla itikerile bu verecek mahiyette old inkâr etmemeliyiz. Varilacak hedef pek tedilecek yol, uzun ve Sw Bu bedefe hissiyat ve * kanatlarile varılamaz. bilmiye ve fona da çok düşünmiye m kip edilecek istikameti, Reisimiz pek veciz bir ifade buyurdular: “Mi f bilgi ve kültür sabasınd? ciliğe mazhar etmek.,, hepimiz için yeni bir Müt devresi açılıyor. Bu mücö kafalarımızla yapacağız. attır ki bu kafaları en tarzda kullanmanın yolla terecektir. . * . Yukarıda karileri, şabsl lerimle hayatında bizden kıde milletlerin düşüncelerile “ &tmeyi daha makul buldü uğraştırmaktansi arzetmiştim. Fikrimce bir * tn en kuvvetli. istinatg olduğu için Fransız müle' lerinden (Pol Jane - Pa: nin bu aziz ve mübar p üzerinde yükselttiği bir $9Üyi benimsiyerek o Türkçeye dim, Tercümede tamari v valfak olduğumu iddia ed* Fakat muharririn fikirl mamen sadık kalmak, yici ve cana yakın muhafaza etmek için €'€ len gayrette kusur eti temin edebilirim. Bütün gençlerimizi düşünmiye görmektir. er bu naçiz tercür PE rika düşündürebili dimi babtiyar addedeceği rin, Fransız akademisi tâ! Gi telviç edilmiş olmasını: ve ehemmiyetine bir göstermek istemem. cihet, muhterem karil: recekleri alâka ile sabit © Eserin, tercümeden EY İn mukeddemesindeki Şi arzederek sözlerime Di9 riyorum: “(Iyiliği) Lin) aym şekilde sermiyori birbirile mücadele mumi ahlâkın mümkün olabilir? Biz k terakki devam ederken maksad bo'ur. Şu halde ve i Son sözün, bizim ol ; Hayır... Biraz (iyilik) yap i Şu halde kimseyi uğ gi hakikatin nerede yalım ve herhangi bir insanların iyiliğine #2. çalışanlara hürmet ei Bilvesile - samimi sunarım kardeşim € Zonguldak , iy" wi Li a