o Suat Derviş Berlin, 22/V11w10a2 YE A him Li mİ Hanımdan : Berlin mektupları ser ranamane serasenamnmesasaş severse sumeeasss. var samesenrMesAe een eReEeNAe Bree “Berlin,,in son günleri ne halde? Sokaklarda beş yaşından küçük çocuklar çırıl çıplak dolaşıyorlar.. Kadınlar da buna yakın kıyafette banyo ediyorlar — Hitlerciler buna mani olabilir mi ? | gömleklerile yerlere uzanmışlar VAKIT !' şemsiyenin mezayasını yadedi- Berlin kavruluyor. Sanki Ağus- | veya koşuyor, oynıyor veyahut ors | yordum. tos ayı soğuk geçen Hâziranın, yağmurlu geçen Temmuzun kusu» runu affettirmek ve Berlinç ya. zın ne demek olduğunu öğretmek | istiyor. Bu üç ayın en sıcak gün- lerinin mecmuu harareti derece- sinde şiddetli bir hararetle âdeta tahammül edilmez bir afet gibi Berlinin üstüne çöktü. Rüzgâr yok, hava yok, nefes alınmıyor.. Sıcağa alışık olmıyan yerliler, sudan çıkarılmış balıklar gibi şa- yanı merhamet bir halde. Akşa- ma kadar, dışarınm sıcaklığı içeri girmesin diye yazıhanelerde, ga- zete idarehanelerinde, ticaretha- neler ve hususi evlerde, çift pen- cereleri ve tahta pancurları srkr sıkı kapalı tutanlar ve bu havasız yerde oturanlar akşam oldu mu kahve ve lokantaların tarasaların- da bir parça nefes almıya uğra- şıyorlar. Berlinin ta ortasındaki (Tier garten) in yüksek ağaçları altına iltica edip çiçek tarhları etrafında dolaşan, havuzlardaki kırmızı ba- lıklara yem atanlar, sun'i gölcük- te kürek çeken hizmetçi kızları, terzi çırakları ve lise çocuklarının haddi hesabı yok. Bahçeler, sokaklar Hayvanat bahçesi hıncahınç do Tu. Sıcaktan bahtiyar © kaplanlar kafeslerinin arkasında çalâk ça- lâk geziniyorlar. Şempanzeler de- mirlerin kenarma dayanmış, ön lerinden geçen. yüzleri kıp kırmı- zı, gözleri ve yanakları şiş, ağız- İarı sıcaktan aralık,harap bu acaip kalabalığı seyrederek vakitlerini çok eğlenceli geçiriyorlar. Sokaklarda beş yaşından aşağı çocuklar ekseriya çırıl çıplak do- laşıyorlar. Daha büyük bir ekse- riyet bellerine kadar gelen bir ma- yo giyiyorlar. Köşe başlarında bu | lunan çeşmelerin musluğunu 40- nuna kadar açıp altına girebilmek için asfalt kaldırımma uzanan ço- cuklar pek çok... Hizmetçi, amele hatta ufak memur kadınlar içinde çoraprapsız veya kısa çorap giyen- ler pek çok.. Hususi otomobil kul- lananlar içinde yalnız deniz ma- yosu giyenlere oldukça sık tesa- düf ediliyor , Parası ve dışarıda güvenilebile- bilecek bir akrabası olanlar hepsi çoktan sayfiyelerin gittiler; gide- miyenlerse her gün akm akın Ber- lin civarındaki göllerin etrafıma yayılıyorlar Bir göl Tabii ben de sayfiye yerlerine gi- demiyenlerden olduğum için, 5 çen bafta eşin dostun — sözün gelişi, dıyarı gurbette insana eş dost olur mu-— sözüne uydum (Van ye gittim, Burası Berli- ik gölü ve en büyük Bİ kenarlarına yaklaşır , ormanların şöselere an kenalarına kadar gel - iş çıplak kadınlar ve çıplak er- kekler görmeğe başladık. Evet, yalnız mayolu değil, ince birer gömlekli çıplak ayak kadın- lar, yolculardan, etrafımdaki baş» ka insanlardan çekinmeden orma- nın içinde ince elbiselerini veya iç Pus ve eteklerini atmışlar. one, tasında bir dilim jembon bulunan ekmeklerini kemali iştihâ ile yi yorlar, Diyorlar ki Hitler mevkii ikti- i dara geçerse adabı umumiye mu- | | geyir bu gibi serbestliklerin önü- ne geçecekmiş. Buna nasıl mu - vaffak olacak.. İnanılmaz şey!. Çünkü gayet garip bir tesadüf eseri olarak soyunan kadınların | ekseriyetini Hitleristler teşkil e- diyor. Mevkii iktidara gelince Hitler böyle bir yasak çıkarırsa taraftar- larının mühim bir kısmını kaybe- decek ve gelecek intihabatta a- dam akıllı kuvvetsiz kalacak.. Fakat desenize ki Hitler mevkii iktidara gelirse Almanyada bun- dan sonra bir daha intihabat olur | mu?, O da var ya.. Hitler yoksa bir kere sözünü söz etsin ondan sonra isterse kendi taraftarları bi- le gayri memnun olsunlar.. Sarki i Hitelrin pek umuru!. Fakat ne ! doğrudur, lâkırdı lâkırdıyı açar, derler.. Hitler mevzuu bahis olun- ca bunu söylemeden geçemiyece- ğim ki ona da sıcaklardan bir gevşeklik gelmiş olacak, eski e- nerjisi kalmamış.. Prusyada bir anlışma hükümetini kabul etmi- yen,ye yalnız baş vekillikte baş- vekillik diye tutturan koca kah- İ raman yavaş yavaş bir visprezi- danlığa ve ve bir de dahiliye ve- kâleti cüzdanile kanaat eder gibi görünüyor. Sıcaklarda o da gevşedi. Yüzecek yer yok Bu sıcaklar tahammül edilir gi- bi değil. (Vanses) ye gidinciye i kadar az kaldı bayılıp yollarda kalacaktık.. Plâja hava buluruz i diye geldik, fakat ne gezer. Gü- neşte yanmak moda olduğundan beri insanların tahammülü de art- | muş besbelli, Plâjın kumları Sah- İ rayı Kebirin kumları kadar kız- mış ve Almanlar üzerinde perva- sızça yatıyorlar. Günesin en kuvvetli ve taham- mül edilmez bir halde tutşturduğu bu öğle saatinde güneşten yanmı- ya uğraşıyorlar . , Koskoca kumda bir gölge yok, koskoca gölde yüzecek bir yer yok. Adeta göl binlerce kişinin teri ve kirile tanffün etmiş. Ben kendi hesabıma tiksindim, ban- yo yapmadım. Fakat ötekiler banyoları ya- pıncıya kadar onları bu - güneşte beklemek de pek acı oldu.. Ta, ke- narda locaların kapısı önüne ge len gölgelere sığınmış otururken kendi kendime şemsiyenin de ta- rihe karışmış ve dünyadan çekil» miş olmasına için için yandım. Bu güneşin altında Allah için bir tek şemsiye yoktu, bir tek şemsiye... Halbuki ona şehirde o (dömode) olduktan epey sonra kibar plâj- larda rast geliniyordu. Tıpkı hâl'olunmuş padişahlara böyle yerlerde rast gelindiği gibi.. Halbuki son senelerin kuduz spor ve güneş aşkı o zavallıyı plâjlardan dahi atmış... Burada bir tahta parçasının yari Sanialik binayö Canım şemsiye!.. Eski zaman kadınlarının hayatında az mı rol oynamışlı?. Hangi hanımefendi en ufak bir gezintisini onsuz ya- pardı?. Bütün eski şarkıların güf- tesinde bir şemsiyenin yadı yok mudur?. “O ne baygın bakışm var, a be- yaz şemsiyeli...,, Burada şemsiye baygın bakışı kadar şaire tesir etmiş. Hanımın | hususiyetlerinden biri baygın ba- kışı ise biri de muhakkak beyaz şemsiye,. i Ben öyle tahmin ediyorum ki i bir zamanlar şemsiyenin memle- ketimizde, aşıkların hayatında çok mühim bir mevkii ve ehemmi- yeti olmuştur. Mesirelerde mah- çup aşıklar, maşukalarını uzaktan görünce şüphesiz evvelâ şemsiye» lerinden tanrmışlardır. Ve kalp- leri bir heyecanla atarken gözle- rile o şemsiyenin kıvrılışı, çevri- lişini seyretmişlerdir. Bugün sev- gililerinin anlaşmak için ellerinde ize konuşabilirler, sözle söylene - ! miyen şeyleri yazarlar, çin telefon kullanırlar. Fakat, o zaman zannediyorum ki zâvallılarn ellerinde anlaşmak için yegâne vasıta bir tek şemsi- yecikmiş... Maşuka kızdı mı, aşı» ğın önünden geçerken şemsiyeyi indirir, iltifat etmek isterse kal dırıp yüzünü gösterirmiş. Hattâ bazı yaşlr o hanımefendilerin itirafatına bakılırsa, bu şemsiye lerin ucile toprağın üzerine ba zan bir kaç kelime yazılıp bıra- | kılırmış. Eski zaman hanrmlarnın elinde bu dantelli, tüllü, kurdelâ- hı, süslü şemsiyeler bazan birer | tehlikeli silâh ve müdafaa vasıtası daolurmuş.. o Direkler arasında, Kalpakçılar arasında, Divan ye- lunda hatta Beyoğlu caddesinde kimbilir kaç arsızın başında genç hanımlar şemsiyesini kırmışlardır. Fakat Allah acımış ta şimdi şem- siye dethode olmuş. Çünkü Berlin. de bu son günlerde şemsiye mo- da olsa idi, çok feci manzaralara sahit olmuştuk. Siyasi fırkaların kadınları erkeklerinden daha a- teşli. Son intihabat günlerinde mukkak köşe başlarında iki adım- da bir şemsiyelerini biribirinin ba. şında kiran kadınlara rasgelecek- tik, Muhakkak (Hitler), kendi ta- raftarı hanımlara, başları tahta salipli kahve rengi şemsiyeler dağrtacaktı. | Ve demokratlar şemsiyelerinin ucunu ok gibi siv- ri yapacaklard. Hele bu defa (Reichatag) açıldığı zaman mec- lisin en yaşlı azası olduğu için ilk içtimaa riyaset edecek olan ko- münist meb'us (Clara Zetkin) ha» nım pek muhtemeldir ki kırmızı astardan kocaman şemsiyesini kürsüye dayaymca (Hitler) in a- sabı bozulacak ve belki mecliste bir gürültü çıkacaktır. Tevekkeli her şeyin bir hikmeti vardır, dememişler. Şemsiyenin demode olmasındaki hikmet te bu İYİ 1 Gi l ç i ! i i bir vasıtaarı var.. Evvelâ yüz yü- | yazmak | istemedikleri şeyi ifade etmek i- | > leketler gazetelerine yirmi Beş senelik plândan evvel : : Rusyayı ben nasıl görmüştüm m Sie Bereket:versin Kavser bir ha- ta yaptı. Dedi ki: “Her halde şikâyete hakkınız olmıyacak Bav- yeranın ne kadar bahtiyar oldu- ğunu görüyorsunuz.,, Şarl hemen cevap -verdi:. “Bizi Bavyera ile bir tutluğunuzu ağzınızdan öğ- rendiğime memvunum.,, Bu söz- lerden sonra müzakerat kesildi. 1917 babarında imparatorla beraber mahut Homburg mülâ- | katına gittim. Salonda yemekten | sonra iki imparalor, iki impara- toriçe bütün erkâni harbiye he yetleri ve bir çok nanrlar vardı. Düşündüm aramıza bir bomba düşüverse müthiş hasarat yapa- caktı. İmparatoriçe Ogüsta dü- şündüğümü görünce sebebini sor- du, Anlattım. Ziyadesile korktu. ve kekeledi : "Haklısınız! Eğer Fransız burada kimlerin bu'un- duğanu bilseler gelip tayyare ile bizi bombardıman ederler.,, Ce- vap verdim : “Bunu zannetmem. Fransızlar . iki kadının Üzerine | bile bile bomba atmazlar. Belki bazı genç tayyareciler isim ka- zanmak için haddi aşarlar, bu mümkündür. Meselâ Belçika kra> lının senei devriyesinde Alman tayyarecileri kralın savfiyesine bombardıman ettiler. Karısı az kalsın telef olacaktı.,, İmparato- riçe Ogüsta iyi kalpli bir ka- dındı, Kaysere gelince hain de- gil fakat şaşkın bir adamdı. Bu mükâ'emeden sonra karı koca Lüdendorfia bir köşede konuştular. Lüdendorf bana ters ters ie aratoriçe son söz Olara Syeybyen S — Hiç bir Vakit Şansidi “olina- mıştır. 1911 de evlendiğim gün- den itibaren bazı arşidüsesler aleyhimde propaganda yapma” ğa başladılar. “Bu Fransız ka- rısının sarayımızda işi ne?,, der- lerdi. o Harpte düşmana gizli malümat vermekle itham edildim Bir dafasında (OPiyavenin su bentlerini açlırarak o Avuslurya ordusuru su altında bırakmaya teşebbüs ettiğim bile söylenildi. Şimdi ise Frarsa benden şüphe ediyor. Ben Fransada doğmuş büyümüşüm. Nasıl olurda onun aleyhine sui kast tertip etmek isterim 2,, Imparatoriçe Zilayi © zaman- danberi birçok defalar gördüm. Çektiği felâketlere rağmen sekiz çocuğun âtisinden mes'ul bir valdeye lâmm azmi kalbinde muhafaza etmiştir. Maamafih ge- çirdiği tecrübeler ona büyük bir ders olmuştur. Birçok defa- lar kendisini delice sergüzeştlere sevketmek istiyenler oldu. Hiç birisinin sözüne kanmadı. . .. Bir devriâlem Moskovada Gazetecilik hayatımda okadar çox seyahat yapmışımdır ki bun- lann hepsini hatırlamak benim için imkânsızdır. Viyanada dört sene oturduktan sorra muhabir- lik meslekine girmiştim ve bu mesleki yirmi üç sene yaptım. Ku uzun müddet zarfında bü- tün Avrupayı doleştim. Çünkü siyasi muhabirlikte erkenden ih- tisas sahibi olmuştum. Maamafih bazı defalar Avru- padan ayrıldığım olmuştur. Me- selâ 1911 de Fastaki askeri ha- rekâtın inkişafını takip için Fa- sa gittim, 1926 da deri âlem seyahatimi yaptım. Bu devri âlemi Jöl Verenin kahramanı gi- bi 80 günde değilse de doksan günde yaptım ve bu müddet zarfında Fransız ve ecnebi mem- A ei Emmi bardan 2 Muhartisi 3 sovervi" | gis | © vakittenberi en büyük er Asya ve Amerikayı tek ! mek olmuştur. Şen Asya, © denilebilir ki bududunda başlar. Bur35 ni bir âlemdir. Borad# 6 kıymetler biledeğişir. 5” gözü önünde başka birşef | rir, | Sovyet Rusyasını ziyaret e ğim veya daha doğrusu v da bir kaç gün geçirdikie” ir ra Rusyayı baştan ba#? ğim sırada henüz bef Lİ p'ân mevzuu bahis deği de 4 ya sefaletin son derece* i i ardi. g . Hava pek soğuktu. | meş'um bir görünüşü VW Moskovaya ve oradan Çin N türecek olan beynelmilel oni | herkes hücum ediyordu. “<, | ! biraz rahat etmek müm”. N Moskova hakkında çok bir. ii | | | Rt hn X z âA söylemiyeceğim. Moskova)!” görenlerin adedi ber gün 4". Şimdi gidenler oldukça * gi dolaşıyor. 1926 da ise “Çeka j ca faaliyetini gösteriyor V€ görülen yabancılar sıkı bir sut altında bulunuyorlardı" yi İ deki odama yerleşeli yarı İ olmamıştı ki ak saçlı bir | profesör gelip tercümanlık ”i Ii | | 8 | NE > mak teklifinde bulundu: Pğ4 ne demek olduğunu Sovyetlere karşı hiç bir #4 tim olmadığından onu arkadaş < olarak kabul” Pariste bulunan muhacir” bazısı Rusyada kalmış 08” | akrabalarına yün göndermişlerdir. Ee z i risi kendisi için getirmiş ; ğum paketi profesörün i benden aldı. Zavallı © Mi korkuyordu ki o ağzından yi sözleri işitmek mümkün ç yordu. Mütemadiyen kontrol ari bulunmak işime gelmiyor amafih dostum Fransa gi de'âletile şehirde olduki raklı gezintiler yaptım. i dan iki tanesi zihnimde muştur, a Eski Çarlık tiyatrosunâ © edilmiştim. Jozef 15 Manyifi” gö mindeki piyes oynanacak! piyes vakai Yusufun bir seyi” dinden ibaretti, Tiyatroyu if derken anladım ki p” Rusların bedif hislerine lel vermemiştir. Bilakis kadar sanayii nefise ile 4 olmamış olan halk bile san'ata meyil gösteriyord yatroda bin beş yüz seyirci dı. İçlerinden ancak b:$ * yakalığı vardı. Ötekiler sız siyah gömleği giy” de Her kesin başında kasi Bütün bu kalabalık musiki? dile dinliyor ve baleti bir huşu ile seyrediy! nede güzel talim edilmiş ve dansözler mükem kesiranın ahenginde teb” ' ı " ' ! " | N a ai EN A EA A, ik dans oynuyorlardı. O9 ll dansörün sahnenin bir “© # İl öteki ucuna sür'atle kaydığ! “ld orada birdenbire eski b* / gibi donup kaldığı 5003 e suretle başka bir köşeY€ 8, görülüyordu. Cümlesinin tad ketleri ve duruşları bem Çu em de istetik kavaidin? AMME eli