Istanbulda, bilhassa Beyoğlun- da, ve bilhâssa Taksim meyda» nında apartımanlar, “Höüdayina- bit,, otlar gibi yerden bitiyorlar. Her kes apartıman yapıyor. Bu bir moda salgını mı? Para bol- luğu mu? Mesken buhranı mı? Mevcut inşaat malzemesinin mah- volmamasını temin için bir ted- bir mi? Belki hepsi, belki de bu se- beplerden birisi, Bu, bana lâzım değil, Bana lâzım olan bir apar» tıman. Zira on beş gündür apar- tıman arıyotum. Bu ay sonunda konturatım bitiyor, Son bahar ve son baharla be- raber yazlıktan göç mevsimi gel- di. Beyoğlu, Şişli, Maçka cadde- lerine bakan apartıman pencere- lerindeki güneşten mürekkebi solmuş, pullarının üzerindeki ma- vi kurşun kalemile yapılmış bat- tal çizgileri kaybolmuş, sinekle- rin noktaladıkları beyaz kısımları siyaha dönmüş “Kiralık apartı- man,, levhaları yenilendi, şimdi. sizlere bayramlık elbiselerini giy- miş bir mâhalle çocuğu terbiye- sizliğile bakıyorlar. .. Apartman arıyorum, üç veya dört odalı, Banyosu, güneş ve havası olacak, İşte bu kadar. Şişli tramvay istasyonundan başladım. Büyük bir apartmanın kapısını çaldım. Lâubali, yalın Ayak bir kapıcı açtı. — Burada kiralık bir kat ver mış? — Var, yukarı çık.. Bak.. Müstakbel bir kiracıya, daha şimdiden saltasını göstermek is- tiyen ve mal sahibinden daba mütehakkim olan bu kapıcı da- ha sözünü bitirmemişti ki yukar- dan çaylak gibi bir kadm sesi haykırdı: — Kirası 65 lira, kapıcı pa- rası üç lira. İşinize gelirse çı- kinız, bakınız. Yoksa hiç yorul- mayın... Bu ani hiddet karşısında in- sanda cesaret mi kalır ? Kendi- mi “cebren haneye dübul, va- ziyetinde zanederek kapıyı zor buldum, dişarı can attım. Bomonti tramvay istasyonunun yanında bir sokak. Büyük bir apartıman. Beşinci katta dir dai- re boşmuş. Çıktım, baktım. Doğ- rusu gözel yer. Dört oda. Fe- rah. Banyosu mükemmel. — Kaç para? Bir idam kararmdan korkan mazsunun son celsedeki heye- | canile cevap bekliyorum: — Kırk beş liral,, Hayret. Aman ne ucuz! i — Yalnız tabii kapıcı parası hariç, Beş lira kapıcı parası. i Çoluk çocuk istemiyoruz. Mer- divenleri kirletiyorlar. Gece saat on ikiden sonra kapı açılmaz. Bakkal, süprüntücü falan yukarı katlara çıkamaz. Hizmetçi inmi- ye mecburdur... Ha.. Unutuyor- © dum, tellâllık için yüzde dört size ait... vi — Hangi tellâllık, bizzat ben waçağım ve Istanbulun hangi tarafına baş vursanız pahalı... Dört odalı bir apartıman; Banyosu yok:50 lira; Banyo koyarlarsa 65lira — Olsun. Malsabibi tellâllık olmadan kiraya vermiyor. Birde üç aylık peşin, kefil de muteber bir tüccar olacak! Apartımanı gezdiren kapıcıya hayretle bakıyorum. Bu we bi- çim kapıcı? Ne güzel konuşu- yor. Maamafih bir de gidip dellâlı göreyim diye düşünüyo- rum, belki birşeyler yapabiliriz. — Dellâl nerede, gidip onun- la bir görüşsek ? — Dellâl ve kapıcı benim. Taksim meydanında yeni ya- pılan © apartımanlardan birisi. Daha henüz bitmemiş. Maama- fih bitmiş olan ilk iki katında — Kiralık Apartman arıyorum İ. (kiratıte) tecrübeden almış olduğum tec: rübe ile, Jâkayt ve müstağni bir tavırla, içeri girdim. Kendi ken- dime: — Belki, diyordum, yeni ya- pıldığı için “az müşteri çıkar, diyerek ucuz verirler. Halbuki mesele tamamen ak- sine çıktı, Mal sahibi, her halde sarfettiği parayı ilk kiracıdan çıkarmak niyetile olacak ki, dört odalı bir apartmana elli lira ki- ra istedi. — Banyosu da yok, elli lira kira çok değil mi? — İsterseniz banyo koyarım. Fakat o zaman 65 lira. — Neden? — Banyo parası! Hakkı da yok değil bir bakı- ma. Suyu bu kadar kıt olan bir şehirde bavyo denilen nesne her halde lüks birşey olsa gerekl!!!.. Yoruldum. Bir dellâla müra- caat etmiye karar verdim. Bu apartıman dellâlları da nekadar çokmuş Yarabbi? Adım başın da bir mabzen ve kapısında bir ilân. Öyle zannediyordum ki bu çok kârlı bir iş, Yahot ta mali- ye memurları tarafından dikkat- le kazancı tahkik edilemiyen bir meslek, Detiâl birkaç yer gezdirdi. | Evvelce uğradığım Bomonti is- tasyonundaki aparlımana da gö- türmek istedi. Pek tabii benim oraya gittiğimi bilmiyordu. De- nemek için sordum: — Bu aparlımana ne istiyor lar? Merhametsiz bir tabiilikle ce- vap verdi: — Elli beş lira!... Bu tellâl denilen mahlâk, yüz- de dört komisyon almak için, fiatı kendi kendine yükseltiyor, alacağı beş lira gibi sefil bir Gm, MEP Me yaz levhası asri. * Tik iki” Avrupa -Amerika Gök yüzü Fatihleri Saadet yuvası tay- i yaresi ve Mollison Ilk defa olarak Atlantik deni- zini tek başıma olarak Avrupa- dan Amerikaya doğru ve hafif bir tayyarede bir adâm geçti. Bu adam - telgraf haberlerinden zaten okumuşsunuzdur - Mollison isimli bir İngiliz tayyarecisidir. Irlandanın Fortmarbok şebrin- den kalkan tayyareci 30 saat uçtuktan ve 4675 silo metre katettikten (o sonra Kanada da Penfield Riç civarında yere indi. Mollison bu suretle vasati 100 kilo metre sür'at elde etmiş idi. Şimdiye Kader Atlantik denizi- ni Avrupadan Amerikaya doğru geçen tayyareler vardı, Fakat bunlarda ikişer kişi mevcuttu. Ve haddi zatmda Avrupadan Amerikava uçmak pa: güçtür. Zira (Gulf Strinsi denilen “sıcak ceryanı buna mani olur. Mollison geçen sene ağustas- ta Avuşturalyadan kalkip lngil- tereye sekiz gün ve 20 saatte gel- miş, kendisinden evvelki reko- tu iki gün farkla kırmıştı. Bun- dan başka ayrıca mart ayında da, İngiltereden Kap müstemli- kesine dört gün ve 17 saatte uçup gendinden evvelki rekoru 15 saat farkla kırmıştı. » Mollisno, bundai bir iki ay kadar evvel meşhur kadın tay- yarecilerden o Amijonson ile nı- şanlanıp - işti... Mollison ge Kain evlendikten sonra “Saadet yuvası, olarak koymuştu, ve Amerikaya gidip gelmeyi kendisi için bir “Balayı, seyabatı telâkki ediyordu. Hatta karısı Mis Amijonson da onunla beraber gitmek niyetinde idi. .» » Şimdi, Mollisow Amerikadan Avrupaya müteveccihen uçacak- tır. Bu avdet gidişten daha ko- laydır. Mamafi gene güçtür. Zira Moilisomun tayyaresi Lintbergm tayyaresinden daba hafif, daba küçük ve daha az kuvvetlidir. Bununla o beraber, Mollison ve zevcesi Mis Amijonson neticeden emindirler. Evlenme Toşaat müteahhidi Emin beyin kızı Müzebher hanımefendile gü- de ve mütahassıs hekimleri- mizden Ahmet Süheyl beyin ni- kâh merasimi dün Beyoğlu ev- lenme memurluğunda yapılmış” tır. Tebrik ve saadet temenni ederiz. —— Türk Kadın Sirliği Yalova Seyahati Türk Kadın Birliği 30 ağustos 932 zafer bayramına müsadif Yalovaya bir seyahat tertip et- miştir. Biletler Kadın Birliği mer- kezinde satılmaktadır. : “ Aç kalsınlar fena iL Ben plân ret sarfetti. Avusturyaya vardık. | kat etrafındakiler sözünü mesine imkân arakmıyori Donmuştuk. Kürküm yoktu, yal- nız meşin bir manto giymiştim. Birdenbire haber verdiler: “Kim- se sigara içmesin! Makine benzin kaçırıyor,,, Nihayet müşkülâtla Viyanaya vardık. Şonbrönü ve o kadar mes- ut günler geçirdiğimiz Laksen- burg şatosunu gördük. Hatıralar acı acı dimağlarımızı sardı. Viyenn Nöstad'ın üstünden uça- rak Macaristana vardığımız za- man şayanı teessüf bir hadise ile karşılaştık. Anlaşamamazlık ol- muşlu. Tayyarenin ineceği yerde yakılacak ateş yakılmamıştı. Üç çeyrek saat boş yere hvada kavis çevirdik. Nihayet pilot inmeğe ka- rar verdi. Fakat indiği yer müsait değildi. Bir saat daha uçmağa mecbur olduk, Bir çok müşkülâtla karşılaştık. Meclisi vükelâyi toplıyarak boş yere müzakereler yaparak vakit kaybettiğimizi söylediler. Haki- katte ise dostlarımızı bulmakta ve Yagon tedarik etmekte zaman kay bettik. Bu işte bütün ! bahatımız şal- sam, ye pancar, mevsiminde, oldu- Zumuzü düşünmemekliğimiz ol- | muştur. “Zita bu sözleri söylerken güldü,, şalgam ve pancar teşirini evvelde toplanır, Vagonlarin hep- si mahsul taşımakla meşguldü. İş- te gecikmemize ve hüsrana uğra- mamıza sebep bu oldu. İmparatoriça gayet zarafetle konuşuyordu. Harp senelerinden de bahsetti ve dedi ki: — Büyük bir ziyafet verilmiş- ti, Ziyafette Amiral Hoçendorf, misafir olarak bulunuyordu. Ami- ral tahtelbahir harbinin faydala- rından ve harbin insaniyete olan iyiliklerinden bahsediyordu. De- dim ki: “Harp meş'um bir şeydir. Etrafınızda açlıktan ölen yüz bin- lerce halkı görmüyor musunuz?,, Bana sırıtarak şu cevabı verdi: “Siz hareketlerimizi felce uğratan meş'um sulhçülersiniz. Emin olu- nuz 2 Temmuz 1917 de İngiltere gelip önümüzde diz çökerek sul- hü talep edecektir. Hem de halkı gıdadan mahrum etmek kadar iyi şey var mı? Ben mühim plânlar tanzim edeceğim vakit dimağı- i mın cilâlanması için aç dururum. | | Açlık herkese hafi bir şeydir.,, | Cevap verdim: “Güzel bir sofrada | İ yemek yerken böyle sakalar yapa: | biliyorsunuz öyle mi? Çekinmi- yorsunuz?,, Bu sözler üzerine kıp- kırmızı oldu. Adeta sert bir söz muma | sarfetmesinden korktum. Fakat yirmi lira fazla verdirmekten | bir müddet sonra tam 2 temmuz çekinmiyordu. — Yahu, oraya demin uğra- dım, kırk beş lira dediler. 1917 tarihinde Hindenburg ve Lü- dendorf ile yemek yerken gayri ihtiyari sordum: “Nasıl İngiltere Tellâl, üstelik bini istihfaf e- | diz üzerine çökmüş sulbü dileni- der bir tarzda süzerek: — Efendi, dedi, efendi... Sen kapıcıya mi inanıyorsvn bana mi? Hem nasıl isterse, bu, budu. Beğenirsen tutarsın, beğenmez- sen sen bilirsin ? Anlaşıldı. Ay sonuna dört gün kaldı. Bu apartman bolluğu için- DR e ik iki a mesi ii üz yor mu?,, Nazik bir adam olan Hindenburg: “Harpte insan çok vakit aldanır.,, dedi, fakat Lüden- dorf o derece içerlemişti ki mev- zuu değiştirmeğe mecbur oldum. Almanlar beni sevmezlerdi. “Remi,, kilisesinin tahrip edilme- Bir Gazetecinin Hatırat! defa kayser Vilhelme Em, iğ kiri sila rim diri 26 Ağustos | f. P yaparken aç dururum!, ,İ& Muhariri över” p Böyle olmakla beraber harekât | kilisenin pek az zarar görül e. o yle ol raber pe bala?” ettik ve 3500 metre kadar yük- | fakat Fransızların orada verdi Av seldik. İmparatorun ve benim baş- | lar sakladıkları covebi eği tor larımız dönüyordu. Pilot Züm:- | Sonra kilisenin tahrip edi Nef An merman yüzlerimize baktı. Bizi, | için emir vereceğini yay | Bavyeraya indirmesinden endişe | vap vereceğini pek te Fs An | ettiğimizi sandı. Son derece gay- | du. Vilhelm sulhü istiyordu” ay dink z i i Almanyaya bildirdik. | Zİ mizi haberdar etmemiz gili oldu. Biraderim bildiğiniz sapi? caatlarda bulundu. Ondan” 4 Vilhelm kocama: “Nasıl o sulhü dilendiniz?,, diye sord” parator cevap verdi: “Ben kârane hareket ettim. z evvelden size bildirmiştim. * siz de Lonkan ve sair kimle sıtasile sulh yapmak t ; rinde bulundunuz!,, vap biraderimin mektupları , lince Avusturyayı iktısadi sevkedecek bir muahede in mak istedi. Muahede boyayıcı bir tarzda kalem€ mıştı. Nazırlarımız muah zalamağa taraftardılar. FE ZE E# EEZE. iL Unkapanı köp artık işe yaram”. Seuelerden beri tamir panı köprüsü son günlerde”... lanılamıyacak bir bale g Yı umumi mueyf dubaların su aldığı, bazı 3' rm çörüdüğü görülmüşlü” 4 meyanda odubaların yap” çi i | FASLI EE ET EEG tamirlerle sağlam bir hale lemiyeceğe de anlşılmıştır. en atama ve otomo geçmemesi düşünülev! Hatta bazı alâkadarlar göp tamamen kaldırılmasını mektedirler, Maamafih hen tetkik safhasımdadır" # BORSA? 25 Ağustos 1932 Nukut MEL SE EZ ESES (Sanşı Kuruş | 1 20 Franz iz, — | şi AY iz 1 Serin — zay—| imza Oi 1 Dolar H3,— va a 20 lr M—İ a gine öğ 30 Melçila (17 | zo ey m 20 drahiml © Sİ op iner z 20 İsviçre | SA4— İş çetvoneç wi 20 leva —İ 1 Aki ş 1 florin 85—İ 1 Mecidiye gk 0) kuron Çek (24 — ! 4 Banknot Cek il 16 © Cek fiatları lap. . Paris mo3i Pei bondra 783,50 | Viyan Neryork ©4717) Madrit Meino 0215 Berlin Brüksel 33963! Varşova Atina 74615 | Pane gi Cmevre o YAS) Bükres Sofya 66,38: | Belgrat Amsterdam Li721İ oskovk Esham Tetğrs 4 Pıakanı 95 — Anadolu 19,— | çirente AR: eği 430 | Onyon dey Şrhayriye © 1430 | Şark değ Tüttuvay 4550| Talya Umumi sigorşa 112 | Şarkım. Sİ çi Vömart 2140 ESER SESE EEPEREZEE EEE