Hududu muhafaza eden hem Almanlar hem İsviçreliler idi.. Aşenden derhal apartımana gir | lunuyorum. Miralay beni mütead- miş ve Gostafın kapısını çalmıştı. ! dit defalar takdir etmiştir . Kapıyı genç bir adam açtı: — Mösyö Gostaf Grabo ile mi müşerref oluyorum?. — Evet efendim, emrediniz! ... — İçeri girebilir miyim? Gostaf biraz tereddüt etmiş, fa- kat Aşenden Gostafın tanıdığı is- mini vermiş ve derhal kabul olun- mustu. Gostaf misafirini içeri almış, onu bir odaya koymuş ve Aşen- denle görüştüğünden memnun ol- duğunu anlatmıya başlamıştı: — Bal'da bulunduğumdan ve sizinle müşerref olduğumdan de- rin bir memnuniyet hissediyorum. i sizi tanımak istiyor dum. Daha demin Almanyadan avdet ettim. Vereceğim malü- mattan her halde hoşnut olacak- sınız. Çok kıymetli istihbaratım var.. Gostaf çok samimi davranıyor, yüzü hep gülüyordu. Aşenden cevap verdi: — Mektubunuzdan bi: kaç sa- at sonra geldiğinize göre son de- rece sür'atle hareket etmiş ola- : Çünkü refikanız vasıta» sile göderilen mektubu daha de- min aldım. — Olabiliri.. Size şunu haber vermek isterim ki Almanlar şüp- helenmeğe başladılar. Onun için Ticari mektupları da şiddetli bir sansöre tabi tutyorlar. Mektubum bu yüzden hudutta kırk sekiz saat gecikmiş olacak, — Acaba bu yüzden mi siz de mektubunuza iki gün sonraki tari- hi koydunuz . — Belki.. Fakat ben bunun farkında olmadım. Belki de günü“ mü şaşırmıştım. Gostafın mazereti boştu. Bir iş adamının gününü şaşırmasına im- kân mı var?. Aşenden bir şey da- ha istedi : — Pasaportunuzu görebilir mi- yim?. — Niçin?. : — Almanyaya ne zaman girdi- — Zinizi ve oradan ne zaman çıktı- ğınızı anlamak istiyorum, — Fakat benim hareketlerim pasaportumda mukayyet değildir. Ben başka vasıtalara Müracaat e- derek hududu geçiyorum.. Aşenden hududun hem Alman- lar, hem İsviçreliler tarafımdan muhafaza olunduğunu biliyordu. Onun için muhatabını fena bir vas ziyete düşürmek istedi: — Ne diye hududu herkes gibi geçmiyorsunuz?. Biz sizi serbest serbset dolaşmak imkânını haiz ol duğunuz için istihdam ettik. Son- ra siz Almanların elinden kurtul- sanız bile İsviçrelilerin elinden nasıl kurtulabilirsiniz?, Gostaf, fenalaşmış, fakat suali cevapsız bırakmak istememişti: — Ne demek istediğinizi anlı- Yamıyorum.. Beni Almanların casusu mu farzediyorsunuz?. Bu- nun aslı olmadığını temin ederim. Sonra namusum aleyhinde söz söylenmesine müsaade edemem... j — Bana bakmız! Siz iki tarafı da kandırarak para çekenlerin bi- rincisi değilsiniz.. — Yamiryorsunuz. Ben size da- Amme İaymetli malümat vermiş bu- zik Aşenden açık konuşmak lüzu- | munu hissetti: — Bana bak birader!. Pasapor- tunu göstermek istemiyorsun. Ben de ısrar etmiyorum. Sen, bizim kullandığımız adamları başı boş bıraktığıımızı, onları takip etme- diğimizi zannediyorsun. Fakat al- danıyorsun. Biz senin Almanyaya bir kere bile ayak basmadığını biliyoruz. Sen kuvvetli karihana güvenerek bize raporlar veriyor- sun!, Gostaf, İngiliz casusunun bu it- hamı karşısında bir şey diyemedi. Gülümsedi ve doğrusunu söyledi: — Bir insanın ayda elli sterlin mukabilinde hayatmı tehlikeye atması doğru olur mu?, Ben ço- luk çacuğunu seven bir adamım.. — Sizi tebrik ederim.. Çünkü hiç bir kimse bizim istihbarat şe- bekemizi sizin gibi bir sene al- datmağa muvaffak olamamıştır. — Ben parayı kolaylıkla ka- zanmanın yolunu bilirim. Mensup olduğum müesiese harbin başlan- gıcından beri beni Alamınyaya göndermiyor. Fakat kulağı delik bir adamım. Ötede boride söyle- nen sözleri dikkatle dinliyor, Al- man gazeteleriri muntazam takip ediyor ve raporlarımı yazarak si- ze gönderiyordum., — Zeki bir adam olduğunuzda şüphe yok... © .. — Teveccühünüze teşekkür e- derim. Fakat bundan sonra ne yapacağız?. — Tabii bizi aldatmağa muvaf- fak olduğunuz için tahsisatınızı vermeğe devam edecek değiliz!... — Ondan eminim.. — Yalnız şunu sormak istiyo- rum. Almanlara da aynı oyunu oynayabildiniz mi?. — Hayır ban müttefikler taraf- tarıyım, kalbim onlarla beraber- dir. — Bunun böyle olması Alman- ların parasını almanıza mâni de- ğildir. Bunun için biz de sana yar- dım ederiz. Sana ara sıra bir ta- kım malümat veririz. Sen de bun- ları Almanlara satabilirsin. — Almanlar tehlikeli insanlar- dır. Onlarla iş yapmak istemem... — Sen zeki bir adamsın. Ma- aşmı kestiğimiz halde bize fay- dalı malümat getirdiğiniz takdir- de gene seni taltif etmekte de- vam edebiliriz. Yalnız getirdiği- niz malömatı tahkik ettikten son- Ta sana para verebiliriz. — Bu teklifinizi düşünebilirim. İki casus birer sıgara yaktılar. Gostaf bir iki nefes aldıktan son- ra sordu: — Her hangi bir meselenin tahkikini ister misiniz?. — Lucern'de Almanların istih- dam ettikleri bir İngiliz var. Adı Grantley Kaypor'dır. Bu adamın Almanlarla münasebetini tahkik edebilirsen sana iki bin frank var. — Kabul ediyorum . Aşenden ayağa kalktı ve Gos- tafa veda etti.. Dost olarak ayrr- lıyorlardı , Bitme: Göltmedi) .Cür'etkâr ve i küstah biri İMahpustan çıkınca iesnafı gene haraca kesiyor Karısı adliyede maz- batayı kapınca kaçıverdi Hasır iskelesinde halkı haraca kesen Haydo, evelce Ağırcezada görülen mubakesi üzerine altı ay bapısa mahküm edilmişti. Mahpusiyet omüddetini bitiren Haydo, hapıshanden çıkar çık- maz derhal soluğu Hasır iskele- sinde almış eskisi gibi esnaf- lan haraç toplamıya teşebbüs etmiştir Bu vaziyet karşısında | kâr şayıaları ki okuyanları hay- yeniden büyük bir endişeye dü- şen esnaf Eminönü merkezine müracaat etmış ve merkez bu uslanmıyan haraççiyi tekrar der- dest ederek tahkikata başlamış- tır. Zabıta tahkikata devam eder. ken esnaf vaziyeti müddeiumu: miliğe bildirmek maksadile bir mazbata tenzim etmiş ve maz mateyı adliyeye götürmeye Zeyno isminde birini memur etmiştir. Neçare ki, Zeyno, kendisine tevdi | olunan bu vazifeyi meticendire memiştir, Bakınız ne olmuştur: Zeyno adliye koridorunda garip tavırlı bir kadının yanına yak- laştığını görmüştür. Olur a, in- sanlık hali... Belki birşey sora- cak... Zeyno böyle bir mülâhaza | ile durmuş ve beklemiştir. Ya- benci ve garip tavırlı kadın ha- kikaten büzi “eyler sormuştur. Fakat manasız ve lüzumsuz şey- ler... Zeyno, biraz şüpheye düş- ekle beraver kendisile ahbap olmak istiy.n bu kadının dost- luğu karşısında lâtayt kalama- mıştır. Koridorda yanyana yürümek- telerken lâf döne do'aşa Zeyno- nun adliyede göreceği işe inti- kal etmiş ve zavallı adam bu kadına o'anı biteni bertafsil an- | latmıştır. Kadın her nedense tanzim olunan mazbatayı görmi- ye pek merak etmiş ve yeni dost da bu arzuyu is'afta biçbir mahzu' bu'nanışlır. Zeyno maz- batayı gösterirken o esrarengiz kadın birdenbire üzerine doğru bir hamle yapmış ve mazbatayı kapıp kaçmıştır. Neden sonra, bu meçhul! kadının haraççı Hay- donun karısı olduğu anlaşılmış- tor. Nerminin kalili Frengi aşılandığı iddiasile Ner- min isminde bir kadını katil kastile cerhten suç'u İhsan ev: velce Ağırcezada görülen mu- hakemesi neticesinde beş sene hapse mahküm edilmişti, Temyiz bu kararı nakzetmiş ve dava yeniden görülmüştür. Ağırceza bu defa hadisede katil kaşdi görmemiş ve İhsanın Nermini tebevvür'e ve adiyen yaraladığı- nı sabit “görmüştür. İhsan yeni verilen bir kararla evvelâ cür- mün aşikâr ikaı dolayısile bir ay arttırılmak O suretile dört aya mahkün edilmiş, bilahere yaşı nazarı itibara alınarak bu ceza iki aya indirilmiştir. Maznun mahkümiyet müddetini mevkufen geçirdiği için bırakılacaktır. Kontrol edilmiyoruz &i* Elbet dilediğim gibi satarım: Hiç bir lekette kömür bu kadar müsait şerait? müstahsile kendini vermemişti” Şeker ihtikârı var.. Gazda ihtikâr var.: kömürde ibtikâr | var.. İ işte her sabah gözlerimizin | önünde sıralanan bir yığın ibti- | retten bayrete düşürmeye kâfi | geliyor. Mukayeseli fiat listeleri gözü- müzün önünde dururken bu şa- yıaların, bu dilden dile do'aşan acıklı rivayetlerin sadece birer rivayet olarâk telâ'sisı mümkün olurmu bilmiyorum. ( Ticaret odası komisyonlar tetkiklerine devim ede dursunlar. Kuruçeşmeye dağdan hudutlar çizen şa kömür meselesi üzerin- de şöyle küçük bir tetkik yapa- yım dedim. Galatada karanlık basamaklı bir hanım merdivenlerini tırman- dım. maden kömürü işlerile meşgu' wan bir müessesenin kapısını vurdüm ve öç tacirle uzun uzun konuştum. Oğrendiklerim ve duyduklarım hakkında bittabi hükümler ver- miye me sa'â'liyetim, ne de bak- kım var. Sadec: bayretimi bir m'si arttıran bu uzun ve enteres- san mü'âkatı kısaltarak yazıyo” rum, Maden kömürü taciri söze şöy- İle başladı: — Hiç tereddüt etmeyin; ih- kâr çwar diyenlerin, kömür pi- yasasının sebepsiz yere yüksel dığini iddia edenlerin hakan var. Türkiyede maden kömürü nedir bilirmisiniz? — Nedir? — Bir mevbibei i'âhiye... Hiç bir memlekette kömür, bu kadar | müsait şartlar içinde müstabsile kendini vermemiştir. Bir çok memleketlerde evvelâ kömürün eseri bile yoktur, bilirsiniz tabii. Bir çok yerlerdede ku kârar maden yizlerce metre derinlik- ten çıkartılır. Akla bayret vere- cek uzun yollardan deniz kena rına kadar getirilir. Bizim kömürlere gelince, top- rağın üstünde ve denizinde yanı başındadır. böyle olduğu halde meselâ ta İngiltereden getirilen kömürlerle bile fiat hususunda güç rekabet eder. — Sebebi? — Çok., Meselâ en başta is- tihsal şeklinin iptidai olması masrafı arttırır. Fakat bunu bı- rakalım da babsimize gelelim ve sizinle bir hesap yapalım. Ko: imaline yariyan zerodisin (kömürün bir cinsi) tonu Havza- da 800 - 825 kuruş arasındadır. Buna bir Jira navlon, 50 kuruş tahliye ve haydi yüz kuruş da diğer masraflar için ilâve edin. Bir ton kömürün fabrikarm içi- ne nihayet İl liraya mal o'du- ğunu çıkarırsınız. Fabrikalar bu kömürden evvelâ havagazı, kat- ran, boya çıkarırlar, satarlar. Eu birinci istifadeleridir, Son- ra da bun'arın posasını kok ha- linde satışa çıkarırlar. İşte bu kok fiatları geçen | sene 18,5-19 liradan baş'amış, | kış ortasında da 28 liraya kadar | çıkmıştı. Bu seneye gelince... | Bir tacirin anlattıkları SN mer Nakliye masrafı HEK tiği MY EA m EEE Sİ ĞME UF RESOSESLİR al a nishetle yözde elli düş” ğer masraflar da bu ib indiği, o sonra kok alina rodisten ucuza olan gi“ van kullanıldığı halde rd simde fiatlar geçen 5“ wi tam üç lira fazlasile ye lirada açılıyor | i — Hayret. — Evet hayret doğr” yi bii kaça kadar çıks©> allah bir de kendileri rektir. — Ne kadar kömür re” yoruz? i i Maden kömürü taciri yi” bir düşünceden sonra: # — Istanbulda 75-30 b tahmin ediyorum dedi. Bun" il tân Türkiyeye teşmil 60 bin tona kadar çık Zibnimden bir hesap “yy yaptım. Bu anlatışa göre bul, hiç lüzumsuz yere Türkiye de 180 bin hamlede vermiş oluyordu Tacir devam etti: — Bakınız, dedi. Size “5 hayret bir şey daha söyl Dön bir teklif aldım. Birr firması Polonya kokunu * ruşa teklif ediyor. Tabi hariç buna güm:ük, ilâve edersen'z bu koku “5 13 liraya mal ede bil Kontenjan masrafı da tâbii bunun icinde 0 ilâve ediniz, eder 15 bulyiğii Yani buradakinden altı YÖ eksiğine. j — Kontenjan mesrafı niz, vesika usulü bu işle 3 ri mi? ( — Eibette.. Fakat artık gi de otuz değil. Bir kerr? gö | ve tifliğe, ircir ve üzüÜ l birkaç madde daba ilâ“€ yor. Sonra bunların ” mukabil ancak yüzde 5“ ” ithalâta müsaade ediliyo” .. | — Ve Netice itibaril€* Mubatabım güldü : di — Evet netice itibaril€” | ticareti de ucuzlıyor!. — Peki bukadar olacak kömürü niçin sunuz? Kömür taciri bir an 2 sonra göğsünü şişirerc” v4! — Bilemezsiniz, dedi- O nekadar (o müşklüâl ol geçelim. ; — Peki geçelim, de mal olduğunu nöylediği” kömürleri niçin yerl ; fiata satılıyor? gör r — Yerli piyasasına i re a 2 > a rr e 8 ue AN AAA tarlar tabii. fazla k dan kazanmayı niçin mesinler | i Buda doğru... peki # satıyor sunuz ? ki — Ben mi, benim şar lem vaz, Koku 19 bir9” pi FESİ İLİNE söyleyiverdiği bu sor $ bitti, kadan alırım. Ben d€ # göre satarım tabii. kontrol i ir miyoruz kil, â e.g * ( “ N Evet.. mülâkatımıZ. vd çit | mın büyük bir hüs” role / R .i ği