p Definenin Dedikodusu VAKTM Poliste : Otomobilde Bahçesinde altın dolu olan bir ev 1500) Sarhoşlar liraya satılık: Upuzun, simsiyah torba sakallı bir kavuncu ile sapsarı, pala bı- yıklı bir patlıcancı arnavut, kü- felerini yan yana koymuşlar, ken- dileri de harap bir bahçe duva- rinin üstünden sarkan tozlu ay- landüs yapraklarının ağır gölge- sine ilişmişler muhabbet ediyor- lardı, — Gavunlar para etmiyi bu yıl, zabahtanberli dolanmadığım mehelle galmadı, daha dört ga- vun ya sattım ya satamâdım! — Bu sene palcanlar da oyle! Bazan sermiyesine bırakayorum da alan yok! — Mal çoh da ondan! — Mal çok, mal çepaze bu sene | Beni görünee kavuncu iltifat buyurdu ; — Buyur efendi, gavun verek, bu gavunlar çoh datlu! — Nede sarı mübarekler, altın gibi! — Altun kimin ya! — Yoksa bunlar da toprak- tan mı çıktı! — Hoş gavun bu, denüzden çıbacah degula, helbette torpab- tan çıbtı! — Demek bunlar da define ba? Tü Defineyi bulan buldu hey — Nerede buldu? Elile sol tarafı göstererek: — Ahan şo sohağın üst ya- nındaki ceddede ! Kısa, soluk pantalonlu, kıçı yamalı, yalınayak bir çocuk lâfa Aİ ah amca, işte şu tarafta, isterseniz göstereyim | Çocuk ö- nüme düştü, yürümeğe başladık: — Ey söyle bakalım külbani, çıkan define çokmu imiş? — Çokmuş ya amca! İçinde armudiye altınları varmış ! — Armudiye mi, Mahmudiye mi? — Annem armudiye dedi! — Daha başka ne varmış ? — Sultan Selim de varmış! ya yüz tutan Fransız milletinin yolunu şaşıran edebiyatının tesiri altında yaşamağa uğraşıyor... Bazı şairlerin âmeleliği öne sü- rerek yeni bir edebiyat yaratmak isteyişlerini de hiç hoş görmüye- rum, Çünkü memleketimizin ek- serisi çifçidir; kendi hür semala- rında uğraşan saf ve gayretli kim- selerdir. Tabiidir ki bunların ede- biyatı da durgun suya benziyen ruhlarını güzelliğin fırtımalarile köpüklendirecek bir şey olmalı- dır. -— Dünya tarihinde inkılâplar yaratan en büyük dâhilerden kim leri seversin? — Gaziyi mukayese üstünde tu- tuyorum. O güneş başlı kahraman hangi Türk gencinin kalbinde ya- şamıyor ki... Bundan sonrakilere gelince: Harp sahasında büyük bir dirayet gösteren Anibalı, fikirlerini kav- ryamadığım halde, felsefe tari- hinde büyük tesirlerile bir çok mütefekkirleri nüfuzu altında bı- rakan Kantı, müsbet ilim sahasın- da da dâhi Pastörü takdir eder ve severim... — Bugünkü spor sanlgınını na- sıl buluyorsun? Adalenin fikri yendiğini kabul eder misin? — Ne söyliyeyim bilmem ki, Sonra bütün sporcular bana man olacak... d Kii Ibrahim Şevket Alan var mı? — Kavak ca varmı imiş? — Ne kavağı? — Sultan Selim olunca, tabii i kavak da olur. Çocuk afalladı, bir az sustu ve o arahk çeşmeden koğasını doldurmuş gelen ihtiyar bir ka- dina sordu : — Pembe Hanım teyze, Hava Hanımın bahçesinde çıkan defi- nenin içinde kavak da varmiydi ? — Ne kabağı ulan? — Ne bileyim ben, efendi ami- cam soruyor da| Hatuncağız bir çocuğa birde bana baktıktan sonra : — Ne kabağı soruyorsunuz, sakız kabağımı ? — Hayır efendim, ben duydum ki büyücerek bir su kabağinın içinde bir çok altınlar çıkmış! — Kabaktan, domatizden ha- berim yok ama, üzerinde bir takım dualar, beyitler yazılı ziy- net altınları çıkmış! — Anlaşılan buralar define yatağı olmalı, bari sizin babçe- yi de bir kazdırsanız ! — Bizim bahçenin nesini kaz- dıralım oğlum? Bizim bahçeyi kazdırınca çıksa çıksa toprağın altından bol bol solucan, tesbih böceği, danaburnu, çiyan çıkar | Kadın yanımızdan ayrılırken muhaveremizin bir kısmını işiden eskici musevi sokuldu : — Boyle soylama buyuk Ha- nm, isyi evlerin oçoklarinin bahçesinde altın yumoludur be! e ise, gel bizim evi bahçesile beraber sana satayım? — Kaç para istiyorsun bahçe siylân beraber sizin eve ? — Bin beş yüz lira! — Maşallah ! Az değil mi be? — Ne sandın ya bahçesinde altın dolu onun! — Bırak şakayı şindi valide Hanum, yokmu sizin evde sati- lik esyi papuç, esyi jâket, esyi manto filan! — Eski bir lâzımlık var alır- mısın ? — Nasin lâzumluk, bakir mi? — Bakır değil, toprak! — Topraksa sakla, yaziktir satma! Çünkim onlar durdukça antika olur! — Artık fazla geldin, sen çe- ker misin arabanı buradan? — Kizma buyuk hanum, yi- diyorum ben.. Esyiler alâynım | O civardaki denize nazır ar- salann birinde akşam üstü şöyle konuşuyorlardı: — Eski insanlarda ne tuhaf- mış akardeş? Hiç insan tutar da o kadar altını toprağa gömer mi? — Ne yapsın acanım, o za- manlar ne panga varmış, he sandık, ne bilmem ne! — Sende olsa o kadar şimdi ne yapardın? — Ne yapacaktım, onları boz- durur, şuraya â'â bir aparluman yaptırırdım. — Ya sende olsaydı ne ya- pardın? — lpe dizer boynuma takar- dım! —A. Allah etmiye ayol! Okadar altını şangır oşungur insan boynunda nası! taşır? > — Altın bu kardeş, boyunda da taşınır, koyunda dal — A... Üstüme iyilik sağlık, 4 ho sın y ağ ğ da zle ii Ni Şoför Ismail Hakkının kullan- dığı 1700 numaralı otomobil dün saat İ2de içinde iki kadın ve birkaç erkek olduğu halde Be- yoğlunda Halâskâr Gazi cadde- sinden geçerken sarboş olan ka- dın ve erkekler yüksek sesle nara atmışlardır. Zabıta memur- ları derhal otomobili durdutarak nara atan Mehmet, Burhanettin, Hüsamettin ile Mari ve Emine isminde iki kadın yakalanarak merkeze götürülmüşlerdir. Bir amelenin uğradığı kaza Şimendifer amelesinden Hasan elini şimendifer vincine sıkıştır- mış, Gç parmağı kopmuştur. A- mele Tıp fakültesine yatırılmıştır. Sigortalı bir mağazada yangın Tahtakalede Marpuççular 80- kağında Hâkimefendi hanında Leon Bahar Ef.nin tahtı istica- rında bulunan tuhafiye mağaza- sından yangın çıkmış, mağazanın bir kısmı yandığı halde söndü- rülmüştür. Mağaza 25 bin liraya sigortalı olduğu için zabıta tah- kikata ehemmiyetle devam et- mektedir. Bir Kaza ve bir yangın Dün sabah maçkada yerli Apartmanının üçüncü (katında oturan liman şirketi müdürü Ham- di Beyin banyo dairesinde benzin ile elbise lekeleri çıkarılırken banyo sobasından yangın çıkmış, banyo dairesinin kapısı yanmış- tır. Hamdi Beyin manevi evlâdı Hatice hanım hafif surette yara- landığı için Amerikan hastahane- sine yatırılmıştır. Bir depoda yangın Arap camiinde eski yağkapanı caddesinde 6 numaralı Ahmet Beyin makina yağı deposundan yangın çıkmış bir kısım yağlar yanmıştır. Depo sigortalı (o olduğundan tahkikat derinleştirilmektedir. Maden ve kok Kömürlerinin Fiatları Maden kömürü ve kok kömü- rü fiatlarının birdenbire ve se- bepsiz olarak yükselmesi üzerine ticaret müdürü ve ticaret odası faaliyete geçmiştir. Ticaret odası bugün maden kömürü tacirleri ile alâkadar ta- cirleri odada bir içtimaa davet etmiştir. Bu içtimada fiatlar me- selesi görüşülerek tereffüün se- bepleri araştırılacaktır. Ticaret müdüriyeti de ayrica alâkadarlar nezdinde süratle tah- kikat yapmaktadır. Tahkikatın neticesine göre fi- atın yükselmesinde rol oynayan firmalar iktısadiyatı koruma ka- nubunun verdiği salâbiyetle mah- kemeye verilecektir. İnsana nazar değer! — Nazar değseydi, şağıdaki kabzımalların gelinine değerdi, görmüyormusun tazenin gerdanı beşibiryer” “sn görünmüyor. — Ha bir ımanler seninde boynund: bir . ; tane vardı, on- lar neo ? Y :sa şimdi onları bir yere iy rdın? — Hayu (O yatırmadım, bi- zim oğlan yalırdı! — Nereye yatırdı? — Ekseris'ni geceleri uyku sersemliği ile yatırmış olduğu için nerelere yatırdığını hatırlıya- mıyor şimdi! p d yar N y” Sakıt imparatorun bey Muharriri * İİ — Zatı haşmetpenahileri be- yannameyi ne vakte kadar hazır- lar?. — Pek kısa bir zamanda, Fa kat sizin bir çok meşgaleniz var- dır. Tarihi siz tesbit ediniz. Altı hafta sonraya isabet eden 20 Teşrinievvel tarihini teklif et- tim. İmparator hemen kabul etti. — Evet! Çok münasip ! 20 Teşrinievvelde olsun.. Bu sözlere ayrıca bir kıymet ve- riyormuş gibi bir kaç defa tekrar etti. Halinde sabit bir fikre sap» lanmış bir. adamın dalgınlığını müşahede ediyordum. Bir kaç gün sonra Verkman beyannameyi ba na gönderdi. Beyanname müdep- dep bir üslüpla yazılmış ve bera- berce gelen mektupta imza yeri- ne 20 Teşrinievvel kelimeleri ya- zılmıştı. Şimdiye kadar intişar etmemiş olan bu imzasız müdafaanamenin bazı yerlerini nakledeceğim. Ya- zı tarzı büyük bir itimat nefs ve ihtirasa delâlet ediyordu. Denili- yordu ki: “Kral şimdi herkes ta- rafından seviliyor.. Halkı sefalet- ten kurtaracak ondan başka kim- se olmadığına herkes kanidir. Her tarafta Şarl dö Habsburgtan bah- sediliyor.,, Beyannamenin bir tarafında imparatorun Fransaya karşı bes- lediği hissiyatı gösteren misaller mevcuttu Şar) daha tahta çıkma» dan evvel harbin ancak Alsas Loren Fransaya verildikten sonra kesilebileceğini, söylemi, (1915 Kânunusanisinin ilk gün- iy e Ng büyük karagâhma giderek impa- rator Fransua Jajef namına Kay- ser, Başvekil ve erkânı harp reisi Baron Falkenhaym ile görüşmüş- tü, İtalyanın harba girmesinden en dişe ediliyordu. Kayser İtalyaya Avusturya topraklarından vererek onun bitaraflığını kazanmıya mey yaldi. Arşidok bunu duyunca ba- ğırdı: “Siz İtalyanın bitaraf kal- ması için Avusturyanın bir çok fedakârlıklar etmesini istiyorsu- nuz, İtalya itilâf devletlerine kar- şı taahhüte girmiştir. Bu taahhüt- Şuna eminim ki cihan harbının başlıca sebeplerinden biri ve sul- bun iadesine en mühim engel ©- lan şey Alsas Loren meselesidir.,, Vesikalarda Almanya ile Avus- turya arasında 1917 baharında vukua gelen gizli müzakereler de tasrih edilmiyordu. İmparator 14 Mayıs tarihile Kont Şeerim'e yaz- dığı bir mektupta : “Almanya ile ne ticari ne de askeri bir mü- kavele akdedilmesini istemem..,, diyordu.Almanların Tirolü Italya ya bırakmak için yaptıkları ima- | lardan şikâyet ediyordu. O sırada ilhaksız bir sulha taraftardı. Bize uzlaşma ve sulh etmek lâzımdır.. Esalet göstereceğiz diye .Alman- yayı düştüğü felâket girdabında takip etmek abes olur.,, Ayni beyannamede iki impa- rator arasında 3 Nisan 1917 de o- lan mülâkat hakkında bir çok taf- silât vardı. Mülâkat gününün i- kindi vakti imparator ikinci Vil- helme Alsas Loreni sulh uğruna Fransaya bırakmasını teklif etti. Buna mukabil o da Lehistana Ga- liçyayı terkediyordu. ,Beyannamde imparatoriçe Zi: tanım Âlm Alman ordusu” TE olan mülâkatları da * muştu. Velhasılı Fransa lehine bir cereyan ii ni mümkünse yapılmıştı. mii! siyasi vaziyetini tepdil hepi i kânsızdı. Harp geçeli : olmamıştı. Orta ve Şarki da yeni teşekkül eden bisi” ve iki Slav millete ya kâr davranmıya mec N burg hanedanının Maci getirilmesi imkânsızdır de” sözleri ne kadar samii netice tevlit edemezdi. eri Maamafih her şeyde8 y zeteci olduğumu u « Teşrinievvelde verilen karsi bile İsviçreye gittim. gor” Verkmana telefon ettim. < di ki: K “Daha gelmeyiniz. tens biraz rahatsızdır. Bir iki SY ra onu görüp rahatça ; lirsiniz..,, » Verkman doğru söy Hükümdarın gizli işlerin€ değildi. 20 Teşrinievvel * | Cenevrede Alber Tomanı” daydım. Bana bir gazete rak dedi ki: i “Okuyunuz!. Sizin ( “il gene saçmalamıya başladi”. / O kadar hayret ettim ki # elimden düştü, İmparatof davet ettiği 20 Teşrinievrel ff İsviçre İttihat reisine verdiği zün hilâfına olarak vazi) mamen gayri müsait rağmen tayyare ile Mac" gitmişti. Kraliçe ona diyordu. j Gelen telgraflarda Çeko” yanın seferberlik ilân ettiği ler konferansının bu yeni sü men'etmek için hemen 1 rak karar ittihaz edeceği liyordu. Macaristanı idar€ Amiral Horti ve Kont i gelince onlarm bu hâdise fi düşündüklerini araşi li lim. Belki iki sadık bende ”" darlarının uğruna öli lerdi. Her halde memi nafii âliyesini nazarı itibar y EA NEYE GİRER ESAS EREEI LEE. i rak şahsi hislerini bir 4 raktılar ve siyasi vaziyeti lerden vaz geçemez zannederim. | na göre tanzim ettiler. run teşebbüsünü takip lerde geçen hâdiseler henü* y tırlarda olsa gerek.. bede ve zevcesi Peştede bir ma' bir” patıldı ve nasıl Napolyo” ir” giliz vapuruyla Sent Elena yolunu tutuysa İmparator * y daha küçük bir İngiliz geri”. menfayı boyladı. Mader adasına ” İmparator ve zevcesind” gün sonra Peşteye vardım lavakyanın seferberlik ilan d si tren nakliyatını dur©" | Tayyarelerin pm N e edilmiyordu. Tunayı x lardan biri ile Macarista"”” tahtına gittim. ie ' Gazetecilik hissim | rencide olmuştu, Tam Şarl wi i rüşeceğimi haber e ç ; kaçması beni gülünç bir bırakmıştı. p İmparatorun Macarisii iğ larması memleket için Hey ; keydi. Macaristanın k iri letler tarafından uzun bir. ey det işgal edilmesi ihtirmeli * N