Sahife 6 ş Bir gazetecinin hatıratı Belçikalı hovarda Prenses aşk ve ihtiras peşinde nasıl yaşadı ? Bundan birkaç sene evvel Berlin'e her uğrayışımda Prens dö Bülov'un Bristol otelindeki küçük spartımanna gider ve kendisini ziyaret ederdim. Aramızda gayet sakin muha- vereler olurdu. Prens insanları ve badiseleri dini bir vedile mevzuu bahsederdi. “O|J zavallı Mösyö Makdonald! Hakkında okadar sert muhakeme yürütmi- yelim... Vazifesi çok güçtür | Şu Mösyö Puankare ne mukte- dir bir recüldür! Onun yerinde başkası o'sa daha iyi bir hare- ket ittihaz ederdi! Ne sevimli adam! Ne mükemmel şahsiyet!,, Bir gün biraz uzak bir mazi- den hatbın men'şelerile, harpten sonraki rejimden babsetmesini rica ettim. Dedi ki; “Ibtiyarlar daima müsamaha- kâr olmalı ve başkalarının ha- talarından fazla kendi hatalarını düşünmelidirler. ,, Halbuki o havariyunun o müsa- mabasına varis konmuş gibi gö- züken bu zeki adam hatıralarını yazıyordu ve sonradan beşrolu- nan bu hatıralar Prensin ne de- rece “Müsamahakâr,, olduğunu meydana koydul.. Hayatımın bazı tablolarını ya- şatmıya başlarken kendimde- nisbetleti muhafaza etmek şar- tile - Prens dö Bülov'un tam zıt- tına bareket etmek hevesi du. yuyorum. “ Hatıralarım ,,da gazetecilik bayalımda takip ettiğim baz sergüzeşiler görülecektir. Bunlar siyaset haricinde sergüzeştler- dir. Ve beşeri alâkalarından dolayı intihap edilmişlerdir. Prens “Luiz dö Beljik,, Büyük bir âşık kadın Meslek icabı dünyayı serseriya- ne dolaşıken birçok defalar yolumda feci,romantik hayatlarla karşılaştım. Bunların arasında üzerimde en büyük tesir göste- reni Prenses Luiz dö Beljikin hayatı olmuştur. Bu kadın Belçika kıralı ikinci Leopoldün üç kızından biri idi. Bugün ismi diriler arasından si- linmiştir. Babası: pervasız teşeb- büslerile meşhur bir adamdı. Vatanma koca bir müstemleke kazandırdı. Maamafih © vatanını zenginletir ve kendi servetini fazlalaştırırken kızlarınm mirası | nıda içediyordu. Bütün Paris halkı ihtiyar Le- opoldün aşıkane sergüzeştlerini ve Madam “Vogan,, ile evlen- mesini hatırlar. Leopolidün iki küçük kızı Kle- manti ve Stefaninin hayatları fa- cialar ve sevdalar arasında geç- ti. Prenses Stefani 1889 da Ma- yerligdeki esrarlı faciada ölmüş Avusturya veliabtı Rodolfun zev- cesi idi, On bir sene sonra Lou- yay isminde bir Macar kontunu severek vardı. Prenses Kleman- tine gelince bir çok aşk mace- raları geçirdikten sonra otuz s€- kiz yaşında Viktor Napoleon ile evlendi. Maamafih bu iki karde- şin hayatları büyük hemşireleri Luizin skandalii hayatı yanında pek sönük kalır, Luizi ilk defa 1909 senesi kâ- nnnuevvelinin 19 unda Budapeş- tenin eski otellerinden birinde gördüm. Babası bir gün evvel ölmüştü. Bu vefat Luizin muhi- Yazan : Jül Soervayn Sarayda Prenses piyano dersi alıyor tinde fevkalâde heyecanlar uyan- dırmıştı. Luiz senelerdenberi Av- rupayı serseriyane dolaşıyordu. Zevci Filp dö Koburgdan, 1906 da boşanmıştı. Maamafih ku ta- rihten çok evveldenberi âşıkı kont Mataşiş ile yaşıyordu. Bir Hırvat yüzbaşısı olan kont, Luizi, kıskanç kocası tarafından yedi sene kapatılmış olduğu timarha- neden kaçırmıştı. Peştede olsun Viyana ve Pa- riste olsun bu âşıkla maşukanın beş paraları yoktu. Fakat o ka- dar borç elmiye muvaffak ol- muşlardı ki bu borç artık bir “irat,, halini almıştı. Alacaklılar bu “iradın,, müstakbel gelirinden bir çok kârlar bekliyorlardı. fil bakika Luiz. ilet mizan. beldisar. du. Bunlardan biri babası ikinci Leopeld'den . konacağı Koca bir müstemleke kormuş olan ve bir çok mali muamele- girişen bu adamın yüz milyonlarca franklık bir serveti olduğu tahmin ediliyordu. Luize kalacak diğer miras sabık Mek- sika (O imparatoriçesi Şarlot tan kalacaktı. Şarlotun kocası impa- rator Maksimiley 1867 de Mek- sikada Keratosuda kurşuna di- zilmişti. O vakitten beri Şarlot yarı deli bir halde yaşıyordu. Ölümüne herkes intizar ediyordu. Böylece iki miras bekliyen Lu ize borç para verenlerin haddi hesabı yoktu, Mataşiş ve Luiz nereye gitse- ler bunlar onları takip ediyor- lardı. Miraslara kondukları za- man matlâpları çabucak almak lâzım değil miydi? Avusturyalı ! dayinleri bir avukat Macariarı diğer bir avukat temsil ediyor- lardı. Alman menafiine gelince doktor İmhof ile sarışın zevce- sine emanet edilmişti. Leopoldün can çekişmekte ol- duğunu haber ahr almaz hepsi birden Peşteye damlamışlardı. Prenses, âşıkı, iki hizmetçisi ve alacaklılarının toplandıkları bir- kaç odalık apartımanda bir iş havası esmiye başladı. Kalpler bir taraftan ümitle çarparken diğer taraftan resmi bir hüzün gösteriliyor, taziyelerde bulunu- luyordu. Luizin bakikaten şahane bir tavrı vardı. Uzun boylu, mağrur tavırlı, ayni zamanda zarif bir kadındı. Klâsik güzellikte olan yüzü kırçıllanmıya başlıyan gür saçlarile çerçevelenmişti, Uzun müddet eziyet çekerek herşey- den şüphelenmiye alışmış olan kimseler gibi biraz mahcubiyetle | konuşuyordu, mirastı, lere (Devamı var) MİN imami i VAKIT Yunanistanda M. Venizelos Muhalefet liderlerine şiddetli bir cevap verdi! Atina, 13 ( Hususi muhabiri- mizden) — Siyasi vaziyet, yeni bir fevkalâdelik göstermemiştir. Başvek! M. Venizelos, dün muhtelif nazırlarla görüşmüştür. Yarın da Jeneral Kondilisle gö- rüşmesi muhtemeldir. M. Veni- zelos ile muhalefet liderleri ara- sında mütekabil hücumlar de vam ediyor, M. Venizelos, muhalefet lider- leri tarafından aleyhine neşre- dilen müşterek (o beyannameye | karşı bugün cevabının ikinci kısmını neşretmiştir. M. Venize- los, aleyhindeki ittihamlara kar- şı birer birer cevap vermekte ve onları sui niyetle ittiham etmek- tedir. Mubalefet fırkaları lider- leri M. Venizelosun bu ittiham- larına ayrı ayrı cevap verecek- lerdir. Muhalefet fırkaları maha- filinden tereşşuh eden haberlere göre, M. Venizelosun garezkâ- rana battı hareketi bilhassa kıraliyetcileri endişeye düşürmüş onları daha mutedil düşünmiye sevk etmiye başlamıştır. Harbiye nezarelinin tebliği Atina, 13 (Hususi muhabiri- mizden) — Harbiye nezareti, bütün kolordu kumandanlıkları- na tebliğ ettiği bir emirde bilâ kaydüşart bütün zabitlerin siyasi vaziyet hakkında gazetelerde si- yasi omakaleler neşretmelerini menelmiş, gazete idarehanelerine müstear ismle veyahut imzasız | makala zabitlerin de tebliğ edilmiştir. sma am rk isimlerini bildirmeleri Venizelosun ilk cevabı Atina, 12 (Hususi muhabiri- mizden ) — M. Venizelos, mu- halefet fırkaları tarafından neş- redilen müşterek beyannameye karşı dün ilk cevabını vermiştir. M. Venizelos, memleketi müda- faa için kanlarını dökmüş olan ve cümhuriyeti de müdafaa ede- ceklerin ön safında bulunan za- bitlere karşı beslediği hürmet ve takdiri beyandan sonra, mu- halif cümburiyetçi fırkalar lider- lerini kıraliyetçilerle teşriki me- sai etmiş ve mefkürelerini âdi siyasi ihtiraslar uğruna feda et- miş görmekten mütevellit hayret ve teessüfünü izhar etmiştir. Cümhuriyetçi mubafazakâr , cümhuriyetçi terakkiperver ve cümhuriyetçi amele ve çiftçi fır- kaları kıraliyetçilerle beraber M, Venizelosa karşı cephe almış bu- lunuyorlar. Cümburiyetçi lider- lerden yalnız milli radikal fırkası reisi ceneral Kondilis, M, Veni- zelosun tarafını iltizam etmekte ve buiki fırkanın müstakbel in- tihabatta teşriki mesai etmeleri muhakkak görülmektedir. Ordu zabitleri, M. Venizelosu müda- faa ediyorlar. Kiralık kâgir hane | Beşiktaş Akaralı vakfiye idaresin- | den: i Beşiktaşta Akaretlerde 91 numarâ-! lı hane bir sene müddetle bilmüza- yede icar edileceğinden 9 Ağustos Salı gününden itibaren 20 gün mid- detle müzayedeye vazedilmiştir. Ta. | Tip olanların Ağustosun 31 inci Çar. şamba günü saat 13 e kadar mahalli mezkürdü 54 numarada mütevelli kaymakamlığına ve yevmi mezkürun saat 13 çünden 15 ne kadar İstanbul Evkaf müdiriyetinde idare encüme nine müracaat etmeleri, G2, sie GEAR İm VARYETE : İstanbulun eğlence bahçe lerinde neler görüyoruz Safiye Hanımı, Deniz kızı Eftaly? Hanımı dinlediniz mi ? İstanbulun bahçeleri, eğlence bahçeleri, içki içilen, saz dinle - j nen bahçeleri, hiç kimsenin na - zarı dikkatine çarpmadan dolup boşalıyor. Akşam üzeri oldu mu, hepi - miz “Şöyle bir bahçeye gitsek, hem hava alsak, hem de birkaç tane çaksak,, diye (düşünürüz. Derken, birisi haber verir: — Yahu, Çiftlik parkında Sa fiye hanım şarkı söylüyormuş, gi delim... — İyi ama, geçenlerde bir | arkadaş gitmiş, o aksam yok - muş.. Deniz kızı Eftalyaya gide- lim.. — Onu da sorma birader, si- | ze geçenlerde başıma geleni an- latayım da, dinleyiniz, şimdiki halde Mısırlıoğluna gidelim, ha- si seçilen yere! a Bütün bunlar güzel. Fakat ba kınız, geçenlerde “Akın,, piyesi şairi Faruk Nafiz Bey, bana ne | anlattı: — Her gün plâkta sesini din- lemek kabil ya.. Fakat o gün, Ka dıköyünden kalkıp Safiye hanı - mm şarkılarını bizzat kendi ağ zmdan dinlemek üzere İstanbu- la indik. Gittik, oturduk. Sah - nede Safiye hanım yoktu. Gelen garsona sordum: “ Yavrum, Safiye hanım bu akşam şarkı söyliyecek mi? “— Tabii efendim. “— Ne zaman söyliyecek? “— Saat 9,5 da efendim.,, Daha vakit vardı. Bir parça içtik. Saat 9,30 oldu. Safiye Ha- nım yok. 10 oldu. Yok. Gene gar sona müracaat ettik. Biraz daha beklememizi söyledi. Bir şişe daha ısmarladık. Bekledik. 10, 30 oldu, 11 oldu, gene Safiye hanımdan eser yok. Tekrar gar- sona baş vurduk. Bu sefer, gar- son elinde hesap puslası: “.— Affedersiniz beyfendi, dedi, unutmuşum, bu akşam rad yoda söyliyecekmiş.,, Hesaba baktım yüklü. Naçar | ödedik, ve Safiye hanımı dinli- yemeden çıktık. O günlük mas- j raf da tamam 15 lirayı buldu. MN Bundan yirmi, yirmi beş gün evvel de, rakımılhuruf bendenizin başına buna benzer bir şey gel- di. Bir arkadaşla Şişliden iner- ken, Belyü denilen bahçenin ö- nünde bir ilân gördük. Bu ilân- da meşhur Denizkızı Eftalyanın İ arkadaşla indik. İçeri girdik: ni ya şu geçenlerde ses kıraliçe- | orada şarkılar söyliyeceği y yordu. yi Denizkızı Eftalya ismini mem duymıyan var mıdır. ci de çok duymuştum. Faks ke disini görmemiştim. Sade, *” bir sesli filmde onun Artaki fendi ve Sadi Beylerle birli ! “Billancourt,, stüdyolarında ledikleri birkaç şarkı ile, bir “e bek datisı oynadığını dinle > ve seyretmiştim. Bu zeybek e” sı komik bir şeydi. Koc#” bir kadın, zeybek kıyafeti. ve ayaklarmda yüksek çeli iskarpinlerle danseğii du. Neyse, geçelim. Çoktan” merak ettiğim ve Osman ü lin “Kerimei derya,, dediği niz kızı Eftalyayı görelim kat içerde “Denizkızı grisi? Hanım 27 temmuzdan iyibai şarkı söyliyecek,, dediler, dör” ye mecbur olduk. O gün, iyi tırlıyorsam, 20 temmuzdu. Gi teye gelince kolleksiyonları # tım, ve, bu bahçenin, Denizli? Eftelyayı 5 tarihini beri reklâm ettiğini gördüm. Şunu da itiraf edeyim ki/£ tık bugün, Denizkızı Eftaly& şarkılarını dinlemiş bulunu rum, Bu gidip onu göreme bulamamak bendeki merakı rik etmişti. Ben, Denizkızı i temmuz başında kocaman bir fiyongaf, yaklarında beyaz O satenden 5 i patik, pembe çoraplı bir ” Şamram zannediyor, çocukli ğumdan beri (o görmediğim ef manzarayı tekrar görmek ir dum.. Fakat hayret.. Perde 8. dı, hasır bir koltuğa, bir den” kızı gibi değilse de, bir Kle9?”. ra haşmetile oturmuş, şirin, ip zel ve zarif bir kadın görün” İyi bir sazın çaldığı peşrevi, "1 sikiden anladığı, çok iyi ali” ğı derhal belli olan bir başını sallıyarak takip tadıyor ve bunu halka da tatf yordu. Sonra ayağa kalktı, P jektör ziyası altında mevzu endam, zarif bir tuvalet içir göründü, ve çok erkek bir gi pek güç bir beste okudu, a müteakip de gayet oynak bi” va.. Hem şaşırmış, hem de m nun olmuştum. Manzarası oi diği için ismine Belvü dent w ilahi bu bahçenin bana oynadi” oyunu affettim. 3 Bu cins bahçelerden Koi de Mısırlıoğlunda, geçeni * bir ses kıraliçesi müsabaka” pılacağı ilân edilmişti. Ses ge raklısı bir arkadaş gitmiş " si gün bana, elinde bir hes lası ile geldi ve: gi — İşte, dedi, dün aksa” # İşte aynen buraya makledi” rum: 130 kuruş rakı, 30 salat peynir, 30 kavun, 20 su, şe 10 buz, 20 masa örtüsü, sa kirası. » * | cısı, Üstelik ilân edilenle, kimse gelmedi. Bu hesap puslası, elimi hayyelemi durdurdu, daha id »l söylemiyeceğim. ” 4 uf vu in sia e li ŞEFİ» SFS L/ Ef İE. Ep We