— 6 — VAKIT 26 Haziran 1932 Münevver vatandaşlara düşen vaziteler Bedbinlik telkini değil , bu afetin önüne geçmektir Dahiliye vekâletinde yapılan faaliyetler Gümhuriyetimiz, maziden ne hazin talıli birmemlekete tevarüs etmişti Maliye vekili Mınan tedbirler D.umumiyeiçinverile- cek tahsisat nekadar? Recep Beyin söylediği nutkun metni maklan mahrum edeceğini biliriz. (Dünkü sayımızdan devam) Hulâsa, demek istediğim, her dev - letin kendisine göre dünya buhranı yüzünden duçar olduğu sıkıntıları olmuştur. Umumi buhranın elem - leriniden hic bir devlet âzade kal - mızda, bazı devlet - mr. vermediklerini İ | şitiyoruz. Yunanistanın ticaret filo - sundan bahsettiler. Gene mikyas - Tarımı alacağım. Bizim babaları - mız, bize ticaret filosu bırakma - dılar. Biz de yapamadık. Amma devlet yapsa idi, niye yapmadı, der - lerse, © “başkadır, fakat Sırrı Be - yin kavlince, hepimizin kavlince başka şeyler lâzım. Amma Sırrı Be - yinkileri konuşuyoruz. Geçen günkü miahede müzakeresi esnasında Trab - zonla İran arasmdaki transıt yol - ları yapılsın, diğer bir «ün de İs- tanbul limanını yapalım, başka bir gün de, ticaret filesunü yapmak di - yorlar. Pütün bunları Sır: Be - yin dediği gihi, her akla “gelen şeyi yapmak teşebbüsüs bizim deği), ço -| cuklarımızın o bile dayanamıyacağı yükleri yüklenmek demektir. Bu noktai nazardan düşünürsek, talep - ler büyük bir insafsızlık olur. Kooperatif meselesi Arkadaşlar, kooperatife temas et -| mek mecburiyefindeyim. Cünkü, bu fırkaca imahımızın o başlıca femel moktalırmdan biridir. Sırrı Beyin burada bahsettiği o meşhur ki -| tabı görmek İçin meraktayım . (Han - deler), Devletin ve i kadar « zamanda 5 Uf yapılamaz diyen, koonerrtiflerinin aleyhinde bulunan bir kitahın müellifi, o kitahı gör- meden söyliyeyim ki, ya çok cahil - dir, veyahut in Türkiyenin sarih hir duşmanıdır. Böyle hir m fikir. Terina, fırkamıza ! 'usunun koo -| kive için fenadır, diyen bir. mdamm sözüne inanacak kadar, tahirimi mazur görünüz, dikkate olmaması lâzımdır. Arkadaşlar, şurada bittabi koope Fatif konferansı verilemez. Fakat, anliyorum ki, bazı noktalari tenvir elmek lâzımdır. Yani memleketimi. Zİ tanımıyan, menfaatlerimize yahin- er lanların sözlerine kapılan vatandaş- ları tenvir etmek icinde bize va- zife düşüyor. Anlaşılıyor Ki, bu hü- susta çok neşriyat yapmak Vizımdır. Konferanslar Tüzimdır. Kooperatif. lerin Yüzümü ve ftrkamızım buna İman-| mış olmasmını sebepleri hakkında "ü gök bir izah yapmak İâzım geliyor, Xoopsratif mı esi Arkadaslar, dikkat buyurulmuştur ki, Sırrı Bey, köoperatif kelimesini dahi doğru telâffuz edemiyor. İn- san bilmediği bir İşin mleyhinde olmamak lâzımdır. Zrati kredi kooperatifi dediler. Eu husustaki uzun münakaşa zeminleri olmakla beraber bu cins koopera- tiflerin başlıca vazifelerini söyliye - yim: Birdefa bu kooperatifler köy - Tüye külfetsiz. zahmetsiz ve uzun uzadıya teminat gürültüsü olmaksı - zın daima işliyen küçük, fakat emni yetli bir çiftçi bankası temin eder - ler. Sonra bu kredi kooperatifleri sayesinde milli tasarruf artar. Köy - lü yavaş yavaş taksitlerle serma - yesini ödeyeceği bankaya bir gün far - kmda olmadan sahip olur. Mill sermaye kuvvetlenir. Zirai kredi kooperatiflerinin faydaları bunlardan ibaret değildir. o Mahsülün maliyet flatlarını indirir. Faizler üzerinde tesir yapar. Tüyü çift işlerinde muntazam ted kredi münmelesi içinde İşlemiye a- lıştırır ve nihayet arkadaşlar, bu kooperatifler sayesinde Türk köylüsü İçtima! bir çalışma terbiyesine sa- hip olür.. Bu kooperatifler mesele sinde keşki dahn evvel davranmış) olsaydık. Burada bir temenni mev- zuu varsa, 6 da, budur. Yalnız keşki derken onu da yapamadık. diye ye'se düşmek Için söylemiyorum. Çünkü biz kendi kendimizi tenkit €imiye alışıkız. Fakat, Sırrı Bey, epey zaman bizimle yakından arkadaş! Irk etmediği için bilmezler. Onun İ- çin bütçe encümeninin mazbatada da- ha iyi olmasını temenni ettiği bir! takım noktaları aldılar. Onları imalı| imalı, mânalı, mana, hakikatler saklanmış gibi teşrihlerde bulundu- lar. Halbeki,biz her zaman ken. di kendimizden, kendi noksazlırı- mızdan her gün açık alımla bahsede- riz. Ve fakat, bahsederken bunları yapmamışız diye, bedbinliğe asla düş- meyiz.. o Bedbinlik, yâpamamazlığın âlâmetidir. Biz, yalnız yapmak sı- rası hulâl etmiyen, yapmak zamanı gelmiyen bir zorla yapmıya te- gebbüs etmenin de bir İnsanı o işi yap-İ | apaçık söyliyen Sırrı Bey İ sırlarm bile yapamıyacağı şeylerin | nederim Biz, bu kooperatiflerin dermanımız olsa, bir çok, işlerimiz arasında bir sene, iki sene, beş sene evvel baş-' layıp ta İleri götürmüş olsaydık. elbette iyi olurdu. Bilmem Ki, satış! ve istihlâk kooperatifleri hakkında söz söylemek abes olmaz mi? Bu hu-| susta bazı notlarım vardı. Maama- fih, şimdilik izahat vermekten sarfı nazar ediyorüm.. Fakat, bunlardan bahsetmeyi o icap ettirecek zaman olursa, bahsederim. Sırrı Bey, ken-| disine mektup yazıldığmı. ve bir takım gayri ahlâki talep ve tekliflerde bulunulduğundan bahsettiler. Mak- sadını anlıyamadığım için izah et- melerini istedim. Herşeyi pekâlâ arkada şımız, burada her nasılsa çok ka- palı geçtiler, Sırrı 8. ne dimek istiyor ? Buna rağmen dikkatli arkadaşlar! maksatlarmı anladılar. Bu hususta Reşit Bey arkadasımızda bün mas etmişlerse de Sırrı Beyin sadımı iyi anlıyamadıkları için yan ış mütalenda bulundular. Meseleyi arzedeyim: Bazdarı Sirrr Beye mek- tup yazıyorlar. Bu yazdıkları mektuplarda, kimbilir nelerden bah. sediyorlar. Söze gelince, arzu « denler için aleyhte söylenecek çok sözler bulunabilir. , Amma değil bir ömür, hattâ bir fidanı büyüyüp, ağaç haline gelmesi için lâzım ölün za-| man kadar bir devir bile geçmeden #- yapılamadığından bahsetmekte de zan ki, biraz kalp eksikliği yoksa bile, biraz görüş eksikliği var- dır. Sırrı Beye mektup yazanlar, orada müstakil, hür fikirli bir me bus varmış, ona her istediklerini yazabilirlermiş | Burada müstakil meb'us sözünü kullandım. Halil Bey gibi arkadaş- lârm ve diğer müsfakil arkadaş -| ların yanlış anlamamalarını rica ede - rim. Fırka meb'uslarımdan korkar - Jarmış ve onlara yazamazlarmış, Ya : ni biz, burada bir fırkayız, bir! şekilde devlet işlerinde saçmasapan bir takım işler yapar meb'uslarız ve, kendilerine vatandaşların memleket dertlerini yazmaktan korkacakları in sanlarınz.. Sırrı Beyefendi bu mec - liste ifayi vazife etmek kolay bir şey değildir. Yüksek bir meclisin $e- refli bir uzvu olan zatın kendisine bahşedilen hukuka mukabil ifasr çok dikkati istilzam eden bir takım va - zifeleri vardır. Zatıâlinizin bilerek bu vazifelerin oharicine çıkacağı» nıza kani değilim. Fakat bu me- sele Üzerinde daha ziyade tevakkuf! etmiyerek oarzedeyim ki, fırkanm halkla daimi - irtibatı vardır. Fırka mensupları, fırka teşkilâtı ve ma » kamları bir çok şikâyetler alırlar. Fırka kongrelerinde, toplanmalarında fırka teftişlerinde bir çok raporlar toplanır. — İşlerin icabınagöre fır - kanın en yüksek makamlarına arzo - lunur. C. H. Fırkası korkunç bir! fırka değildir. o Ona yazmaktan hiç bir vatandaş tahakası değil, hiç bir fert korkmaz. Fırkamızın senesi samimi bir sı - caklıkla vatandaşlara açıktır. ., Me - bus olmak, arkadaşlar, bir bakım temkinli vakarlı ve düşünceli hare - ketlerde bulunmayı istilzam eder, Memleketin müşterek dertlerini kendi düşünesine, kendi görüşüne göre yan Mış dahi olsa, bir meb'usa yazmak veya söylemek vatandaşlar için hiç bir zaman ahlâki zaaf değildir. Ah - lâk noksanlığı değildir. Bu noktayı tasrih etmek İsterim . “Bravo sesleri,, Devletçilik ve Halkçılık Arkadaşlar, maruzatımın hulâsa - sı budur, Sirrı Bey, devletçiliği, halk - çılığı tamamen yanlış anlamıştır. Bun, İarı tarif ve mânalarını birbirine karıştırmıştır. Bir taraftan dev. letçiliğin aleyhinde bulunurken, diğer taraftan bir çok taleplerile devlet - çilik taraftarı olmuştur. İkinci bah - settiğim esas ve mühim nokfalar şunlardır. Türkiyeye betbinlik telkin etmek veya betbinlik oceryanları mevcut olduğu zaman onu körükle - mek değil, bu âfetin önüne geçmek vazifesidir. Bu noktada hiç biri - miz alâkasız, dikkatsiz olmıya me -| zün değildir. Bir siyasi firkann işlerini, inanmadığı halde ezmeği i . tiyat edinen bir hafiflikle değil, bu davanm alâkadar olduğu her işi kendi kudretinin yettiği kadar tetkik edip, inanarak söyliyen bir adam! sfatile söylüyorum ki, Türkiye pa - rası küvvetli ticari muvazenei ha - riciyesini tanzim için daimi suret - te ve dikkatle her gün tedbir a- lan biltçesi, mütevazin borçu hemen hiç yok denecek kadar az ve hayi - nesi tediye kabiliyetini daima mu- hafaza eden ve bir çok (Dünkü sayımızdan devam) Geçen senenin İlk 5 aylık varidatı, normal, yani bütçede tahmin ettiği » miz miktar üzerinden #lınıyordu.. Varidatın tenakusuna sebep olan hadiseler başladı. İktisadi buhran vergisi kanunu müzakere edilirken bu vaziyetin sebeplerini arzetmiştim ve iktisadi buhran vergisi kanunu kabul buyurulmuştu. i Hükümet, buhrana karşı bir çok tedbirler almıştı. Bu meyanda dev - let hizmetleri noktasından bir kısım masrafları tehir ve âtiye taliki ka- bil olanlarıda biz talik etmiştik. Keza bir kısım hizmetlere ait en kü - çük masrafların dahi heyeti vekile - ce karar verilmeden yapılmaması takarrür etmişti. Yapılan tasarruf - larla 930 senesinden müdevver mev - cut ile açığın bir kısmını karşı - lamış olduk. Ancak bu sayededir ki,| 530 senesini çok sarsılmadan ge - çirmiye muvaffak olduk. Yeni sene - ye devrolunan 10 milyon liralık bir borç, umumi bütçemize nazaran gayri kabili iktiham bir borç addeğilemez. Bütçeleri tetkik ederken çok müte- bariz bir takım rakamlara tesadüf buyuracaksınız. Bunlardan biri dü- yünu umumiye bütçesidir. o Bu bütçe geçen .sene 30,950,000 lira idi. Bu bütçe için verilen tahsisat 26.000.000 küsür liradır. Ve Eytam eramil ve mütekaidin maâşatı gibi onlar da otomatikman idare edilir. Bü ilâvelerle bu seneye ait tahsi- sat 0970,000 liraya baliğ oldu. Bu sene takdim edilen bütçe tahsisatı ise 49,155,000 lira olarak (görülmekte- dir... Bu farkın mühim hir kısmı mü- dafaai milliye ve mafia vekiletlerinin yaktile yapmış oldukları hizmetlerden mütevellit borçların âtiye talik e- dilmiş olan tediyelerine aittir ki, bun lar için bonolar verilmiştir. Hizmetlerin ifa edildiği ve eshabı matlâba mukaveleleri mucibince bo- nolar verilmiş olduğu nazan iti bare almarak düyünü umumiye büt çesine nakledilmiştir. | Çünkü bu borçların alâkadar vekâ-! letlerin bütçelerile hiç bir alâkası kalmamıştır... Birde geçen söne ii tam ve eramil için koyduğumuz tahsi- sata mütehavvile olarak geçen sene! ilâve edilen miktara göre baliğ olduğu tahsisatı da bu sene aynen koymuş bulunduk. | Bundan başka Ziraat bankasının' traktörlerden mütevellit bir alacağı, vardır. Maliye buna kefildir. Onun da tak- siti olan 75 bin lirayı bütçeye koy-| duk, Geçen sene kabul edilen bir ka- nun mucibince İstanbulda istimlâk €- dilecek bir takım yerler için bir bu- çuk milyon lira kadar bono vermek salâhiyeti verilmişti. Bu bonoların nısfı olan 750 binli - ra da bn sene tediye edilmek üzere bütçeye konmuştur. 1715 numaralı banka kanunu mucibince bir buçuk milyon lira da onun için konmuştur. Bu suretle toplanan rakamlar, düyü - nu umumiye bütçesinde geçen seneye nazaran farklı bir vaziyet İiraesine se bep olmuştur. 1932 bütçesinde farklı olan bir va - ziyet de maliye bütçesinde tahsisat faslında ve faiz tertiplerinde görüle - cektir. Bütçeyi takdim ederken tahsisatı mukannenevi geçen senenin ayni miktarı olmak üzere teklif et - miştik, Bütçenin encümende müza - keresi esnasında bunun 1931 senesin -! de tahakkuk eden yekünunu almak ve; fili vaziyeti bütçede göstermek, büt - çenin samimiyeti ve hakiki noktası dan daha muvafık olduğu encümenle mutabık olarak kararlaştırılmış ve o suretle tahsisatı mukannene faslına bir milyon küsür lira ilâve edilmistir. (Devam edecek) örnek olabilecek bu vaziyetile kuv vetli bir istikbale giden yeni ve canlı bir devlettir. “Bravo sesleri, al - kışlar Recep Beyin bu izahatından sonra Sirri Bey, “Kocaeli, kendi noktai na- zarımı yeniden tavzin etmiş, Recep Bey, bunun üzerine tekrar söz alarak demiştir ki: — Sırrı Bey arkadaşımız, &on te - Tâkkilerinde yeniden bazı cevap veri - lecek noktalar olduğunu hissetmiş olmasaydım, yeni bir izahat ibti- yacında o bulunmuyacaktım. Fal Sırrı Bey zannediyorum ki, benim i - Şşaret ettiğim noktaları yanlış anlı - yor. İhsas ettikleri haleti ruhi - yeye göre bu kanantte bulundukları i - çindir ki, tekrar söz almak ihtiyacmı duydum. Bir defa daha burada kara görücülük meselesi üzerinde bil - hassa duracağım. Arkadaşlar, dev - let, hangi refah mertebesinde bu - Tunursa bulunsun, insanların mut- laka o güne ait bir takım izti- rapları olabileceği hayatm (tabi mânasında zaten mündemiçtir — Devam Edecek — l | ka bir gey kalmamıştı. t, ayrıca arzederim. Bu mekteplerde Sükrü Kaya Beyin söylediği nutkun metni (Dünkü sayımızdan devam) | Yalnız islâh lâzımdır. Onun için! de kanun lâyihası takdim ettik. O da; bazı vilyeâtlerin büyüklüğü nisbetia- de teşkilât bulundurmak, derecesine ve işlerine, nüfusuna göre, tevsi ve tevzi etmeştir. Bu lâyiha enelimen- dedir. Bu lâyiha, kanuniyet kes- bettikten sonra büyük vilâyetlerin teş kilâtı artacak, küçük vilâyetlerdeki memurlar da işsizlikten kurtarılacak- tır. Gazetelere, teşkilâtı idareye, diye akseden kanun lâyihası, bu Jâyi- hadır. Yoksa vilâyetler (adedini alâkadar eden bir lâyiha değildir. v4. Jâyetler mevzuu bahsolurken, tabiidir ki, evvelemirde hatıra mahalli ida- reler gelir. Mahalli idareler Cüm- huriyet prensipinin kabul ettiği esas- tır. o Atacağrmız her adım, mahal: MW idareler, hudut ve salâhiyetleri- ni arurmak yolunda olacaktır. Bu nun için de (hazırlanan lâyiha enci mende görüşülmektedir. Malâmu â- liniz, mahalli idareler o Türkiyede çok yeni tatbik olunmuş bir müesse sedir. Rekiden mahalli idareler namile belediyelerden ve kendi halin- de birakılmış köylerden başka bir mü- essese yoktu . Meşrutiyete tekaidüm eden günlerde Meşrutiyet ve söngünlerde tekad- düm eden zamanlarda, bu yapıldı. “Fakat tamâmlle tatbik edilemedi ve kısmen de harp dolayısile tatbikine im! kân görülemedi. Mahalli idarelere doğrudan doğ - ruya Cümhuriyetin eseri demek daha doğru olur. Çünkü onların tatbikinde Cümhu - riyet müessir olmuştur. Ve fey- zini de Cümhuriyet te göstermiştir. Cümhuriyetin vilâyetlere nasıl te -| varüs eltiği malümdur. Vâkia e - lemâverdir, Fakat bunun tekra - rında daima fayda vardır. o Memle - ketin şarki istilidan yeni kurtulmuş. garbi istilâya mâruz kalmıştı. Mer - kezi de şarki, garbi kurtarmak için bütin yükü üzerine almış bulunuyor - u. zan zaman daha salARRİ ak, iu . sönmemiş, akan kanlar dinmemişti, | Hülâsa maddiyat tamâmen harap olmuş ve ortada maneviyattan baş - Milletlerin yaşayışmda esascn en büyük vasıta maneviyattır. Manevliyatın tesirleri Maneviyatm bu yüksek tesiri aslâ inkâr olunmaz. . Maneviyatı bozulan milletler, maddiyatlarmı da kulla - mamıyacak hale gelirler. o Hakika - ten yakın tarihte de bunu gördük. Onun için milletleri yürüdükleri yolda tenkit ederken, onlara her şey - den evvel yaptıkları iyi şeyleri söy « lemeliyiz. Daima fena işleri söyle - mek, onlar: yese düşürebilir. Mil - letin kendilerini kaybetmeleri, nef - se itimatsızlığı kapılmaları, maddi - yatm asla islâh edemiyeceği, fe Jâketlere yol bilir. Eğer Harbi Umumiden sonra mil - Tet, düştüğü bu zanftan kurtulma mış olsaydı, her haldebugünkü fey - zi bulamıyacak ve her halde mem - leket esaretten kurtulamıyacaktı , Buradaki zevatın bir çoğu da yazın damlarda veya toprak altında o. lacaklardı. Nefse itimat sayesin . dedir ki, bü memleket kurtulmuştur, idarel hususiyeler neler yaplı? İdarei hususiyeler ne yapmışlardır. kısaca arzedeceğim: İdarel husu - siye bütçeleri tesis edildiği zaman bu 15 milyon lira tesbit edilmişti. Bu miktar 1929 da 46 —67 milyona çık - tı. Vergilerde tenezzülât, mahalli idare bütçeleri üzerinde müessir oldu- Zu için bugün son (yapılan mahalli idarelerin bütçesi, 32 milyona İnmiş- tir. Bununda tabii umumi büt çenin seyrini takip etmesi zaruridir. Şimdi muhtelif seneler zarfında yapılan işleri arzedeyim: Cami avlâları ve adalar da dahil olarak 1913 de bugün işgal ettiğimiz! sahada iptidai (omekteplerin adedi 2065 idi. 927de bu miktar 608$e çıkmıştır. 980 da 6672 ye çıkmıştır. 992 sene - in ait notu Maarif vekâletinden al - um , Fakat şimdi bulamadım. Onu da okuyan çocukların adedi 1913 de 216,251, 929 da 457/728, 930 da 479,442 dir. Muallim adedi 19i3de 6553, 927 de 15,112, 930da 16,227 dir. Ta- bil her sene omual adedide © nisbette arttı. o Bunda mahalle mek - tepleri ve diplomas:z hocalar da da- hildir. 1990 senesinden sonra dip »| Jomasız ve sertifikasız hoca da kal -j mamıştır. oMasarifi idarel hususiye- leree temin olunan millet mektep-i teplerinin 990 mezunları 167,162 dir. 924 den 990 a kadar idarei mahalliye- künu muallim maaşları da dahil, 75,992,255 liradır. Yapılan yollar Yollar: 1913 de tesviyeyi turabiye halinde 2835 kilometre şöse halinde 12,804, 927 de tesviyeyi turabiye ha- linde 7254, şöse halinde 14,795, ki- Tometre, ayrıca mahalli İdareler ta- rafından yapılan tesviyeyi turabiye 4419 ve yapılan şöse adedi 2923 dür. Yol fanliyeti, 928de 488 kilometre inşaat ve 467 kilometre tamirat, 929 da 335 kilometre inşaat, 573 kilo- metre tamirat, 930da 232 kilometre inşaat, 673 kilometre tamirat, 9277 nihayetine kadar yapılan büyük köprü 454, küçük köprü 2238 adet, 5787 menfez, 938 de yapılan köprü inşanti 466, köprü tamiratı Gil, 929 da ya- pılan köprü inşaati 2333, tamiratın M0 dır. 990 dak! kücük köprü in- şaatinin miktarı 1752, tamiratı da 1758 dür, Maaş ve ücretler hariç olmak üze- re mahalli idarelerin — maaş ve ücreti dahil değildir — yollara sar- fettikleri para, üç sene zarfında 23 milyon kâsur liradır, Vilâyetler- de 1913 tarihinde — bu tarihi madde olarak alışımızın sebebi, muharebe za- manında fırsat bulunup yapılmamış- tır — bütün hastahanelerin mevcudu 10 tane idi. Bugün 150 tanedir. Bunun 42si 25 yafaklı,, 22 si 50 irisi 100 yataklı, 2.si 150 yataklı. dır. Bunlar doğrudan doğruya Cüm- huriyet zamanında ve mahalli ida reler tarafından yapılmıştır. Bundan sonra gelen müsmir ağaç- lar istasyonları, hâralar ve saire... Bunlar, evvelce 23 tane imiş şim- di ise, adetleri sırasile 26, 31, 20, dir. Mahalli idarelerin yaptıkları ve yapmakta oldukları eserler, bunlar. dır. Camın ne olduğunu bilmiyen memleketler Bunları uzun uzadıya isbata hâcet yoktur. o Memleketi şimdi gezmiş çi reader danımak ve, ba iki, Ya: arasmdaki farka dikkat etmek kâfidir.. Bu kadar sıkıntılara rağ- men, 991, 932 de memleketin Her tarafında umran faaliyeti vardır, Bu buhran senelerinde dahi memleke- tin her tarafındaki bu umran faaliye- ti şayanı hayrettir. 916 da Malat- yayı görenler, şimdiki vaziyetine va- kıf olurlarsa, Malatyanm hârikalar duğurduğunu görürler. Malatya, ha» kikaten ibret âmiz bir yerdir. Sonra yanan yerlerimiz vardır. Garpten şarka doğru bütün isimlerini sayabi- lirim. Manisa, İzmir, Nazilli, De- nizli gibi zengin “ilâyetlerimiz şark vilâyetlerinden Diyarıbekir, Elâziz bü tün bir tarih zamanında, cüm me- dir bilmiyen vilâyet merkezlerinde göseler yaptık. Hastahaneler yaptık, hekimler gönderdik, Hakkâri, camın ne olduğunu bilmiyordu. Cam,git- tiği zaman, Hakkâri çocukları buz di- ye ağızlarma aldılar. Ne bulduk, ne yaptık ? Biz, böyle memleketlere tevarüs ettik ve bügünkü hale getirdik. Ancak bunu görmek ve doğru göslers mek lâzımdır. Bütçeler tenkit olu nürken, her yerde üdettir. Bir ve kilin faaliyeti, bütçesi müzakere €- dildiği vakit, tenkit olunur. Faaliyet sahası, her şeyi tetkik e dilerek tenkit olunur. o Yoksa efen- dim, yapamıyor, çalışılmıyor ve sal re gibi umumi sözden hiçbir şey çıkmaz. Çünkü vekilde ayni su- rette cevap verir. (Eller kalkar, ek- seriyete göre, mesele halledilmiş olur, Halbuki memleket, bunun feferrüa- tını bilmesi lizımdır. Eğer memle- kete bütçenin tenkidi dolayısile bir hizmet gösterilmek İisteniliyorsa ya» hut meb'usluk vasfının verdiği sa lâhiyetle tenkit arzu ediliyorsa, be- hemehal meselenin teferrüati üzerin. | de görüşmek, madde madde müza- kere edilmek lâzımdır. Bendeniz, bu münakaşanın çok taraftarıyım ve ârzu ederim ki, ten- kit yapılan bu maddeler üzerinde ben de ne yapıp yapmadığımı meclisi â liye anlatarak ona göre omuzlarım- da olan mes'uliyet yükünü nasıl ta- şıdığımı anlıyabileyim. Amma Sır. rr Beyin dediği gibi idare siste- minde, idare teşkilâtında tecrübe, mümarese ve vukufu tenmiye edecek mahiyette yürümek lâzımdır. oTür- kiyede hukukta, mülkiyede böyle bir sistemi okutan bir muallimin sesini dinlemezler. Olsa, olan idadi ço- cuklarına ve yahut rüştiye çocukları» na okutulacak umumi “İdare teş- kilâtında tecrübe, mümarese ve vukuf itibarile,, bu, o kadar umümi bir söze dür ki, bu vâsıf her meslek erba- bına ve hatti herkese lâzımdır. — Devam Edecek —