Düğünüz ne zaman olacak? — Belli değil, Daha kocamı cek kadar bir iş bulamadım! Müjde Bir avcı, elinde çifte, yanında tas m tarlalarm arasında nefes nefese koşuyordu.. Bu esnada çift süren ihtiyar bir köylü ile karşılaştılar. — AKBABA - yg yy yy yg ŞEN FIKRALAR Ayyy yy yg yay gg Gülünür mü? Bu yaz, Bebek sahillerinde dala :| şan şişman bir adamın, nasılsa ayağı kaymış, biçare koca vücuduyla denize! düşmüştü. Bunu gören Salamon e «| * fendi kahkahalarla gülmeye başladı... mmm Sayıfa: 2 MEN Avcı sordu: rak sordu; geçindirebile- — Serseri (Faruk Nafiz Besin, vakt “Bir ömür böyle geçti, nda çıkacak olan isimli kitabından) Onu gördüm, karlara boylu boyunca yatmış, Kendine az görürken herkes sıcak bir dâtar, Devrilen bir kök çmar gibi yolu kapalınış , Tipi, rüzgâr, karanlık, onun umurunda mı? Hakkıdır, isteseydi keseroi dağ yolunu, Boğazlardı pusuda bir ağanın oğlunu, Geç kalan bir yolcunun bükerdi sağ kolunu Ve bir akşam basardı benim çıplak odanır.. Bütün işler, kim etek öperse onda, bakmış , Can yakmayı silâhsız haydutlara bırakmış, Şerefini bir fener gibi başmda yakmış, Yalarken-yerde gördüm ben en dürüst adamı! Leke kl yla, ai e ereremarareesassanme sanane vee rermeenes eren BE Bada KAMA Faruk Nafiz — Kuzum hemşeri buradan bir tavşan geçtiğini gördün mü? Ihtiyar bir müddet düşündükten sonra cevap verdi: Falcı, delikanlının avucuma baka. — Hayatınız hiç muntazam değil. Kâh yükseliyorsunuz, kâh alçalıyor - dı. sunuz?. Ne iştesiniz bakayım? — Asansör memuruyum! detlice sordü: gülünür mü?. — Gördüm... vap verdi: — Ne zaman? — Boğuluncaya kadar yulunur!. — Eh. On sene kadar oluyor! im. mn Vah, vah ! Fal İki dost arasında: — Sizin Cemil Bey ile Leylâ ha - — Geçen hafta Hanım — Aman, iğneyi e eğ mde unutma. Birisinin dizine batıverir! Etrafta toplananlardan biri, hid *| — Bezirgün, denize düşen adama Salamon, kahkahadan kırılarak ce|' nemin muâşakâsı ne merkezde? — Hiç sorma azizim. Sarpa sar - — Deme.. Ne oldu? düğünleri oldu! Beni de Kaynata YAK A a Yunus İmreye (Necip Fani Beyin isimli yeni çıkan şiir kitabından) Kaç mevsim bekleyim daha kapmda, Ayağımda zincir, boynumda kement. yistiğin eza kabında ynata buhara kalbet! Bekleme Yunus'um, Düşüyor yapraklar, geçiyor çağlar, Veriyor, ayrılık dolu semalar İçime bayıltan, acr birlezzet! Rüzgâra bir koku verki hırkandan, Geleyim izine doğru arkandan. Bırakmam, tutmuşum- artık vakandan , -Medet—ey- şairim, Yunus'um omedetl — Ayak sesi var. Birisi mi geliyor? İ — Evet. Acele etmel, | “Ben ve Ötesi, o bozuldu bağlar, Necip Fazıl ©© Bugünün işini yarına bırakma! ©© Yaldızlıyan efendi, hayli zaman - danberi Madam Cingözün kızı Oyna- koşla sık sık konuşuyordu. Delikan - Ienin maksadı, öyle gönül #ğlendir mek değildi. Ohu iyice tetkik edip ta mdıktan sonra İzdivaç arzusundaydı. Hatia bü fikrini biraz müstakbel kaynanasına da çıtlatmıştı. Madam Cingöz, Yaldızlıyan efen- diyi teşvik ediyordu: ” o — Kendi kerimemdir deyi soyleo- rum sanmayasın. Oynakos, pevrane gibi bir ev karısıdır. Sana güller gi- bi bakar. Pişirdiği topik, pişirdiği plâ kyi yer iken parmaklarmı da bera « ber yersin. E, mal meydandadır: Gü zelliğine, zarafetine de diyecek yok. Herbir yanı bing bmgil, Fındık kurdu gibi civandır! —ereremnesan, İhtiyar âşık, genç kıza sordu: — Sevgilim, soyunup dökünüp şu, karyolaya uzanmak için ne bekliyor -| sun? Güzel kız, dudağım bükerek es - vap verdi: — Sizin gitmenizi! ar Hayret! İki ahbap arasında: | — Yahu, karımın yatağında bir! askı buldum. Halbuki, ben askı kul» Tanmam.. — Hayret. Ben de kullanmam! Ze Neye yarar ? Karı koca arasında: — Haberin var mı kocacığım?. Istanbuldan OAnkaraya tayyareyle bir saatte gidiliyormuş. Erkek omuzlarmı silkti: — Neye yarar karıcığım, sen üç saatle hazırlandıktan sonra, Yaldızlıyan efendi bunların hiçbi. rini inkfir etmiyordu: — Bilorum.. Ne ki deorsan haklı - sındır.. Ancak, izdivaç, o kerte büyük işitir ki, enine, boyuma iyicene ölçmez' den evvel karar vermek doğru ol - maz. Hele birar daha sabredelim.. — Sen bilirsin oğul. Fazlasına ben karışmam,. Yalnız şuna dikkat ol ki, kızın da sende gönlü vardır sano «| rum.. Bak, gün günden sararıp solo» or. Bana kalırsa bugünün işini yarı na bırakmak doğru olmaz! | 2) Fakat, bütün bu ısrarlara rağ »| men, Yaldızlıyan efendi, omüstak - bel zevcesinj iyice tanımak için. iki ay daha bekledikten sonra, nihayet günün birinde izdivaca karar verdi. Düğün, hayli; şatafatlı oldu. Yedi. ler, içtiler, eğlendiler. Balayı eidden tatlı geçti, Onu tx kip eden diğer iki ay da bal ayından farksrzdı. Fakat, İzdivaçlarınm beşin ci ayı dolarken, yeni gelinde de bazı garip haller belirdi. Karnı adamakıl K büyümüş, gözleri içeri kaçmıştı. | Çağrılan ermeni doktor şu tuhaf müj deyi verdis — İki güne kalmaz anne oloor!u Bu müjde, Yaldızliyan efendinin başımda bir bömba gibi patlamıştı. Hayretle sordu: — İki güne kadar deorsun? — Eveti, — Zo, bu ne kıyak kepazeliktir!.. — Bu söz üzerine Madam Cingöz | hiddetlendi, kalın siyah kaşları ça - tildr, kaytan bıyıklı dudakları sarktı lu Eski şair — Şiirleriniz güzel. Fakat biraz Abdülhak Hâmidi hatırlatıyor. Yeni şair — Olabilir. Mukallitlerim pek çokturl.. ik ln a e ————— İ ireenen ve iki elini beline dayıyarak okudu: j — Ne dedin, ne dedin?. Kep dedin?.. — He. Kepazelik dedim. - — Neden kepazelik oloormu$ yım? — Elbet kepazelik oloor.. O aylık gelin iken doğuroor, ke değildir?. — E, kabahat sende! N — Neden kabahat bendey — Elbet sende. Sana bin ke lemişsem, haydi düğünü yapt! günün işini yarına bırakma dey” tmmoordun.. O zaman sözümü evlenseydin, şimdi böyle vakit lât babası olmaz idin! 0 i Hanım duymasın! Beyfendi ile hizmeiçi kız da: Bey — Gülter, vallahi kalbi dın. : Hizmetçi — Aman, yavaş 89? 5 niz... Hanım duyarsa maaşımü miye kalkar! İM Tehlike yok ! İhtiyar bir zat, genç ve zn: denizden kurtaran delikte ellerini hararetle sıkar: di — Allah senden razı olsun rum. Kızımı kurtarmak için “ büyük bir tehlikeye attın. Delikanlı, mahcübane mf” dı: — Estağfurullah efendim- “ için hicbir tehlike yok.. z — Aman evlâdım, öyle deme y — Emin olunuz efendim. cin hiçbir tehlike yok: Evveli mükemmel yüzerim. Sonra, © del, İ