Mi —i— VAKITT 25 Kânunusani 1932 Adliye Haberleri Heroin kullanan 14 kişi yakalandı Zabıta evvvâlki gece, heroin kullanan on dört kişiyi cürmü meşhut halinde yakalamış ve hak- larında takibata başlamıştır. Bir iki gün evvel, Taksimde Macar caddesinde katil Süley- man mamında birinin reetresi Aleksandranın oturduğu evde gizlice heroin kullanıldığı şek- linde polise bir ihbar yapılmıştır. İhbar üzerine harekete geçen polis, bir müddet evi tarassut altında bulundurmuş ve bazı şüpheli kimselerin, şüpheli hare- ket ve tavırlarla eve girip çık- tığını görmüştür. Nihayet dün gece yapılan ani bir baskında, ikisi kadın olmak üzre on dört heroinci, heroin kollanırlarken cürmü meşhut halinde yakalan- mıştır. Maznunlar; İzzet, Rafet, Koço, Ligor, Albert, Anteranik, Dikran, Halit, Sureyya, Yani, Ali Lazari ve Kiryakiça, Aleksandra isimlerini taşımaktâdırlar. Yapılan araştırmada üzerlerin- de, 24 paket heroin, bir paket | iskambil, iki tabaaca, bir ustura bir sustalı çakı, bir maymuncuk, mantarcılıkta kullanılan birçok Rus paraları çıkmıştır. izah ve bunların itimade şayan olmadıklarını ilân etmişti. Diyanet işleri riyaseti, halkın- itimadını Obaiz din alimlerin den müteşekkil olduğu ve beyan- namesinde ancak bakikate ter- cüman olduğu için ortaya çıkan- tercümeler hakkında haklı şüp- heler hasıl olmuştur. Bunu pek tabii görmek icap eder. Çünkü Kur'an bir diye ve hidayet kitabıdır. Onun lisa- m, din hissini, ahlâkı ve vic- danı heyecana getiren, ruhlarda hidayet zevkini (o uyandıran bir lisandır. Bu lisanı (o bulmadan, bir din kitabını tercüme etmek abes ve faydasızdır. Türkçemizde bu lisan vardır. Süleyman dedenin mevludu bu lisanla yazılmıştır. Türkün bütün dini edebiyatı bu Jisanın en gü- zel nümuneleridir. Kur'anı ter- | cüme edecek olan mütercimde | i istemiştir. Muhakeme gösterilen ilk şart, bulisan kültürünün bu- lunmasıdır. Kur'anı, maselâ Ingilizce yeter- cüme eden mütercimler bü lisanı bulmakta güçlük çekmemişlerdir. Çünkü İngilizce “Kitabı mukad- des,, bu vicdan lisanının en gü- gel abidesidir. Halbuki Türkçe olarak ortaya çıkan Kur'an ter- cömelerinde henüz bu lisan te- | kemmül etmedi. Tam bir Kur'an tercümesi vücuda getirmek ise bu lisanın tekemmülüne bağlıdır. Işin lisan tarfı ve belkide en mübim tarafı budur. Sonra Kur'an, tercüme etmek ilmi bir kültür işidir. Onum için evvela Kur'anı anlamak, Kur'a- nın takrir etmek istediği akait ve ahlakı, Kur'anın mücadele ettiği akaidi, adatı ve an'anatı, onun başarmak istediği inkılâbı, derinden derine tahkik etmek icapeder. Bu ilmi ve edebi kültürü haiz olanların ortaya çıkaracakları tercüme , muhakkak ki büyük bir:muvaffakıyet teşkil eder. Fakat, şimdiye kadar çıkan Türkçe tercümelerde bunlardan birinin o eksikliği görülmüştür. Bunlar da ya edebi kültür, veya ilmi kültür noksandır. Fakat bu oksanların telâfi edileceği za- man uzakta değildi. Belki bu © noksanlar, beklenen mükemmel tercümenin müjdecisidirler. Ömer Riza Bu çocuk kimin tarafından gömüldü? Müddeiumumiliğe yapılan bir ihbar üzerine, dün Aksarayda Yufufpaşa © çıkmazında 9 nu- maralı evde bir araştırma yapıl | mıştır. Adliyeye yapılan ihbar da bu evde Şaziye hanım ismin- de bir kudının oturmakta oldu- ğu ve bu hanımın, bir aydan fazla bir zaman evvel doğurdu- ğu çocuğunu boğarak öldürdük- ten sonra bahçesine gömdüğü bildirilmekteydi. | Müddeiumumi muavinlerinden Sabri bey, ya- nında adli doktor Hikmet Obey olduğu halde dün derhal taki- bata girişmiş ve haber verilen evi, Şaziye hanım evde olmadı- ğı halde, taharri etmiştir. Te- darik olunan amele vasıtasiyle bahçenin muhtelif mahalleri ka- zılmış ve çok geçmeden çocu- ğun cesedi o bir ağaç dibinde beyaz bir kefene sarılı bulundu- ğu halde meydana çıkarılmıştır. Yapılan muayene (o nelicesinde, çocuğun miadına vasıl olmuş bir erkek çocuk olduğu, göbeğinin kesildiği balde © bağlanmadığı, bir buçuk ay kadar evvel gö- müldüğü, tefessüha başladığı tes- bit edilmiştir. t Ceset, diri doğup doğmadığı anlaşılmak üzere morga kaldı- rılmıştır. i Tahkikata devam olunmakta- ır, içtihat mecmuasının muhakemesi Müddeiumumiliğe iki nusha göndermek lâzım gelirken sade» ce bir nusha gönderdiğinden dolayı içtihat mecmuası aleyhi- ne açılan davaya birinci cezada dün de devam edilmiştir. Muhba- kemede, içtihat mecmuası umumi neşriyat müdürü avvukat Irfan Emin bey hazır bulunmuştur. Dünkü celsede, Irfan Emin bey müddeiumumiliğe posta ile iki nusha gönderildiğini, fakat gaze- telerden birinin postada zayi olduğunu söylemiş ve mahkeme riyasetine postaya iki nush ve- rildiğini gören bazı şahitlerin isimlerini vererek getirtilmelerini şahitlerin ceibi için, talik olun- muştur. Ihtısas mahkemelerinin numaraları Kaçakçılık davalarını görecek ibtısas mahkemelerinin iş göre- cekleri mıntakaların cetveli âli tastika iktıran etmiş, adliyeye tebliğ edilmiştir. Listeye bir de barita merbuttur. Üç askeri ih- tisas mahkemesi, Cenup vilâyet- lerinde iş göreceklerdir. Bu mah- kemeler numara sırasile tasnif edilmiş ve kararnamede ona gö- re mıntakaları ve faaliyet mer- kezleri tesbit olunmuştur. Şehri. mizdeki mabkemelerin numara- ları 8 ve 9 dur. Ihtısas mahkemelerinin numa- raları şunlardır: , 1 Diyarbekir, 2 Siirt, 3 Van, 4 Kars, 5 Trabzon, 6 Sıvas, 7 Sinop, 8 ve 9 Istanbul, 10 Lüle- burgaz, 11 Balıkesir, 12 İzmir, 13 Muğla, 14 Antalya, 15 Ada- na, 16 Malatya. Intihap encü- meni tarafından seçilen adli ih- tısas mahkemelerinin hâkim ve mustantık ve müddeiumumilerine dâir olan liste Reisicümhur haz- retlerinin ( tastiklerine arzedil- miştir. Muharrirle aktör arasında Cümhuriyet refikimizin muhar- rirlerinden Ahmet Hidayet B. tarafından Darülbedayi rejisörü Ertuğrul Muhsin B. aleyhine bir | i Şehrimizde kar Dün ve dün gece kar yağdı « bugün de yağacak Şehrimizde dün zaman zaman kar yağmış, ve dün gece saat 8-9 arasında şiddetli bir kar sağnağı altında yarım saat içinde şehrin çehresi bembeyaz olmuş- tur. Rasatane, karın bugün de hafif surette devam edeceğini haber vermektedir. Poliste: Otomobil altında Evvelki gece Tophanede feci bir kaza olmuş, kasap Nikonun oğlu 16 yaşlarında Albert, şöfor Şerkinin idaresindeki otomobil altında © kalmıştır. | Müsademe pek şiddetli olmuş ve çocuk otomobilin altında beş altı met- re sörüklenmiştir, başından ağır surette mecruh olan Albertin hayatı tehlikededir, şöfor bak- kında takibat yapılmaktadır. Bir kaptanın bacağı koptu Dün bir mavuna kaptanının bacağının kopmasile biten feci bir deniz kazası olmuştur: Galatada Yağkapanında, liman şirketinin 318 numaralı mavunası kendisini çekecek istimpota ha- lat attığı sırada, halatın bir ucu mavuna kaptanı İnebolulu 44 yaşlarında Osman rcisin sol ba- cağıma takılmış ve derhal bilek kısmından koparmıştır. Mecruh hastahaneye kaldırılmış, tahkika- ta başlanmıştır. Liman şirketine ait bulunan 9 numaralı istimpo- tun kaptanı aranılmaktadır. Senayi birliği kongresinde ne konuşuldu Dün sabah saat 10,30da Sa- nayi birliğinde birliğin senelik kongresi yapılmıştır. Celse dk e bie senelik v raporu okunmuş. Türk dericili- ğinin inkişafı mes'elesi görüşük müştür, Burada bir çok tüccar- Jar arasında yerli palamudua ne dereceye kadar kullanılacağı konuşulm erli derilerin ima- Kada yad iseniz © 30 dan fazla kullanılmıyacağı tes- bit edilmiştir. Kongre, daha bazı mühim mes'eleleri intaç etmek zre 3 şubata bırakılmıştır. amm Zıraat odasında toplanılamadı Dün ziraat odasında idare heyeti bir ictima yapacak ve Ankara tütün kongresine gön- derilecek (o murahbaslar (o seçile cekti, Ziraat müdürü oTab- sin beyle bazı azaların rahatsız bulunması yüzünden bu içtima yapılamamıştır. Darülbedayi Temsilleri Bugün akşam saat feyebul Belediyesi 21,30 da Şekir Tiyatrosu Tr Tri mg Iik musikili Yeki Bb l kârı: Hasan Fe- rik UN Halk, Talebe ve Zabitan ge- cesi, Fiyatlarda zam yoktur. Yal- »iz musikili komedi temsillerin- de zabitan, talebe ve halk ge- celeri tarifesi tatbik edilmeye- cektir. Raşit Rıza Tiyatrosu (Şehzade başında) 25 kârunusani pazartesi günü akşamı tam sast 21,30 da Şehzadebaşında (Ka- ranlık kuyu) 4 perde nakili: Reşat Nuri ber, hakaret davası açılmıştır. Dava- nın rüyetine kânunusaninin otuz birinci pazartesi günü saat on birde Sultanahmet sulh ceza mahkemesinde başlanacaktır. ek ik O er Acuzenin Definesi Müellifi : Nizamettin Nazif a Ressamı : Münif Fehim - Vurun boynunu.. O.. Atlasa sarılmış bir fermanı alişan.... ii Ye Davula bir tokmak daha indi. Bu. na kulak vermemek kimin haddiydi? Her tokmak yiyişimde avludan, ateş eden on topun gürültüsine benzer bir ses çıkarıyordu. İstemiye istemiye başlarmı vezire çevirdiler. O, bilâkis davul seslerin - den neşelenmişti; ayağa kalktı, kılı- cmı kuşandı: — Hadi arkadaşlar. Av vakti za» ten geçmek izere.. Bari biraz at koş- tururuz.. Ve geniş adımlarla önlerinden ge- çerek uzaklaştı. Çarnaçar arkasma düştüler. Avluya çıktıkları zaman otuz kırk atlı ve bir o kadar da yedek at koca man bir davulun etrafında çepçev - re sıralanmış duruyordu. Paşa hemen atma atladı. Crkr bir dört nalla sa » Tay kapısından çıktılar. Hüseyin paşanın ava pek merakı vardı, Nerde bulunursa bulunsun. her gün mutlaka avlanırdı. Ama bütün gün koşmuşlar da ancak üç tane çük. Juk tutabilmişlermiş.. Olsun varsm.. Paşanın güzü tutulan avlarda değil avdaydı. Gayet güzel şahinleri var» dı. Hele Habeşistandan getirdiği iki şahini vardı ki cidden mükemmel şey derdi. Her sabah hayvanlar hazırlandı! mı davul çalar, ve Paşa (o maiyetiyle Meram taraflarma yollanırdı. Hava çok güzeldi. Güneş, henüz! yakmıyor, tatir tatlı ısrtıyordu. Meram gene bu bildiğimiz Meram- dı. Bağ, bahçe. Su,. Oh tabiatta ye - şil renk ne kadar güzel olabilirse o! kadar güzeldi burada.. Bir müddet atları kendi keyifleri ne biraktılar. Saldılar gömleti; köğ - tular, koştular. Üç bölüğe ayrılmışlardı. Biri bir tara fa, biri bir tarafa; bir kol da düz o- vaya saldırmıştı. Otlar arasında cıvıldaşan kuşlar. nâllar altından ferlıyorlar; keklikler, serçeler, çiller ürkek ve şaşkın kaçı» yorlardı. Paşanın neş'esine payan yoktu. Ar tık her şeyi unutmuştu. Kara yazıcı -! yı da, Reha kalesini de, tehlikede bu Tunan Kayseriyi de, her şeyi de. A- dna basıyordu Özengiyi, hey anam hey, uçuyordu. | Birden, çalıların arasından hava .. Tanan üç keklik göze çarptı. Paşa ü-, zengilerine basarak doğruldu: | — Bre Allii! İ Bu sese cevap gelmedi. Yalnız! birbirinden hızlr uçan iki şahinin kek! Jiklere saldırdığı görüldü. Keklikler alçalarak, yükselerek, kâh sağa kâh sola çorha vurarak u- zaklaşmak, mütemadiyen uzaklaşmak istiyorlardı. Fakat şahinler enselerin de. Ne yapsalar fayda vermiyordu. Hüseyin paşa arasıra gemleri ka J #sryor, bir çocuk gibi sevinçle el erepr) yor: İ — Ha arslanlar, ha arslanlar! —| diye bağırıyordu— Sanki bu takdirler kulaklarına wsi Taşmışmış gibi şahinlerden biri, bir-, denbire sür'atini arttrrdr. Uçan uça yo, rulan, belki de korkudan takati Kesi» Jen bir kekliğe öyle bir saldırış sal dırdı ki betbaht şaşkmlıkla kanat sü. zeyim dedi; fakat o anda üstüne sü- zülen şahinin gagası da ensesine ya pıştı. Birden kanatlar kısıldı. Can hev» Tiyle debelenen keklik şahinin muva zenesini bozmuştu. Tepe taklak hoş - lukta yuvarlanarak sukuta başladı - Jar.. Bu iş bir saniye ya sürmüş ya sürmemişti. Pasa, kuşların bir çalı yığını arkasına düştüklerini gördü: — Hadi! Ve adamlariyle beraber atları dört nala daldırdılar. Şahinle av avlamak, kurşunla kuş vurmrya benzemez. Avn en bü-i yük sevki bize vahşetimiri hatırlatan kanlı hususiyetinde değil midir? Eh bilin ki bu kan bir şahin gagasmdan damladığı kadar, hiç bir zaman vel" şeti hatırlatmaz, İşte paşa, bumu bir an evvel ! bilmek için can atmıştı. Bir yıldır” gibi ulaştı oraya. Fakat o anda bö ninden vurulmuşa döndü. Keklik yere düşünce sersem ayaklarmı havaya dikmişti. Hoş ama, bir karış ötede de şahinin sından ikiye ayrılmış yatan ölü duruyordu: — Ulan bu ne? — diye hayki vezir — Bu ne? kii öldürmüş busf” He? Arkasmdakiler de hayretten dö” kalmışlardı. — Vay! Bu da kim? Beş adım ötede, bir böğürtlen 8i” tımda yatan bir adamm tabani” gözlerine çarpmıştı. Hemen ayaklar dan çekerek herifi ortaya çıkardıl* Bu zayıfça, orta boylu, çelim$ çiçek bozuğu bir adamdı. Ki yamanca sokulmuş üç kama v Gözlerini oğuşturarak bir iki kere rindi, esnedi; sonra müthiş bir savurarak: — Bre asılacaklar! — diye hi dı— Şevketlü padişahın tizi reftar tarıma uyku haram mıdır? Defol” başımdan.. Yoksa sizi de bu kuş #” ikiye biçerim ha.. Vay canma.. Ulan bu ne d bir babayiğitti. Herkesin hayreti kat daha fazlalaşmışlı, Fakat 4 hayret edilecek şey; bu adamın bu başardıktan sonra, yeniden ve bir #” niye içinde nasıl uyuyabildiğiydi. Hüseyin paşanm bu küstahlığa © nı bir kat daha sekılmıştı: — Behey hain! — dedi — Şe lü padişahın tatarı olmak böyle nah mahlüikn öldürmek için bir 8€ bep midir? sel — Onu bilmem.. Fakat bu h beni tatlı uykumdan etti. Dün büt gün ve bu gece sabaha kadar at U tündeydim.. Şöyle bir nebze uyum istedim. Paldır küldür bu mahlük tüme yuvarlandı, Ben de ol hiddet kâfiri ikiye biçtim.. — Öyleyse ben de seni ikiye yimdegöir. * 4 Ve adamlarma işaret etti: — Vürun boynunu! j Kaşla göz arasında herifi yere virdiler, İki dakika sonra şevketlü dişahın tizireftar tatarı tez yoldan ©| hennemi boylamış bulunuyordu. — Alın kekliği. Vah zavallı nim vah! Hadi çocuklar!, 1 rr vd Vak'a mahallinden yavaş yava$ "| zaklaşıyorlardı. i Birden Hüseyin paşanın içinde | şüphe karmcalandı: “Acaba bu tatar nereye gidiyor” Böyle geceli gündüzlü uykusuz 4 dığma bakılırsa pek mühim bir İşi duğuna inanmak lâzımdr.,, Hemen atmın başımı geriye “ Az sonra, yere inmiş, eğilmiş, cost” | din ötesini berisini karıştırmıya Tamıştı. Kuşağın arasmda üç (| la bir parça afyondan başka bir v yoktu. Çakşırının ceplerinden * bir yazma çıktı. Ayakları pek pis” kuyordu: döö! —dedj — z Ellerinin ayasıyla göğsünü il rak bir lâhza kadar bir şeyler daf" tırdr. Sonra birdenbire herifin © melerin kopardı, mintanmı açtı: — Bak mel'una.. Herhalde b olacak.. ye Tatar, mintanının içine ve tam nine meşin bir torba bağlamış” nu hızla çekip kopardı, büyük bi” rakla ağzını açlı: eva — Ovvv! Atlasa sarılı bir f« âlişan.. Aerba kime hitap ediy© Hemen atlası da (yırttı. İ$ “ği iş çi dörde bükülmüş bir kâğrt çkf” 4 saniye sonra, güneşte yaldızlar! İ 4 lıyan büyücek yazın sekiz on gözlerini dikmiş okuyordu. (Biti IN