ytl mem- vde kış eğ- rinden biri- ide güzellik mü- Makaları tertibi Mil ediyor. Ba- “ Memleketlerde * memle- E vücut ikleri müsa- Sı tertip edi- * müsabaka ter- *dilmiş ve mü- ya iştirak iş j Kafkas şüralar ittihadı komi- oi M. Şahverdiyanın geçenler e gebrimize gelmesi memleke- izdeki Ermenilerin Rusyaya Mkledilecekleri şeklinde bazı Miaların çıkmasını mucp ol- Bu babis üzeride deve- &den'yeni bir şayiaya göre Hükümeti einleketimiğdekci, milerin Kafkasyadaki Türk- Aş mübadelesini teklif etmiştir. ak eniler Erivana gönderile- ©) bunların yerine de Kafkas: ln ve bilhassa Azerbaycan- la getirilecektir. hay bu hususta yaptığımız a ikat neticesinde bu şayiala- Yaş asılsız olduğunu öğrendik. i, Wiz Rus hükümeti umumi r Me Yünan'stan ve Bulgaris- den Ermenilerin Rusyaya eleri için teşebbüsatta bu- tur. Fakat memleketimiz- ki, Ermenilerle Kafkasya Türk a mübadelesi hakkında bir it yapılmamıştır. Şebri- de Sovyet baş konsolosu M. inde dün bir muhartiri- hükümetinin böyle bir tek- bulunduğundan O malâmatı La iğını, buna bir sebep de ediğini söylemiştir. za muavini ne diyor? tı dün vali muavini beyle de görüştük, dedi ki: nn haberdar de- vi Umumi surette mesken SELE iş olanların yeni adres- maballe ibtiyar bey'etleri etmektedir. Bu vaziyetin Ermenilere mahsus oldu- Zânnetmek bir sui tefeh- sa ibarettir. k ş, Snistandeki Ermeniler İ elânik, 10 (Hususi) — Yunan İN i, memlekette bulunan Ermenileri Yunanistan- | Kk veyahut hiç Nü seyrekleştirmek için te- İN tina devam etmektedir. ie mevcut Ermeniler | 5500. kişilik bir kafilenin Ermenistanına nakil ve is- İçin Sovyet Rusya ve ce- a İbçilterede 20 inci asır ,venüsünü arıyorlar! kızlardan üçü tefrik olunmuştur. Bunların ikisi yukarıda resmi len Mis Pamel ile Mis Yettadır. Bunların içinden seçilecek Ee birinciye (Venüs) namı verilecektir. | Kafkas Türklerile er- menilerin mübadelesi? Dün yaptığımız tahkikat şayiaların aslı olmadığını meydana çıkardı | miyeti akvamla hasıl olan itilâf- tan sonra, Selânikten de 500 ; Ermeninin Suryeye nakil ve is“ kânları kararlastırı!mıştır. . Zaro ağanın kâti- i — bini öldüren Jirlandalı idama mah- küm edildi Bundan birkaç ay evvel Irlan- | dada, Belfast şehrinde öldürü- len, Zaro ağanın menegeri Ab- met Musa beyin katili olarak bir Irlandalı yakalanmış ve muha- kemesine başlanmıştı, Maktalün Irlandada bulunan oğlundan ai- lesine gelen bir telgrafa göre bu muhakeme geçen pazartesi günü netieelenmiş, heyeti haki- me maznunun inkârlarına rağ- wen bütün delâllin aleyhinde bulunması odolayısile, idamına karar vermiştir. Bu büküm ya- kında tatbik edilecektir. Takma sakal dok- torun muhakemesi Viyana — (Vatan muhafızları) namındaki nimresmi askeri teş- kilâtın geçen Teşrinisanide yap- mak istediği hükümet darbesini idare edenlerden olup Bavyera dan avdetinde derdest edilen doktor Pfrimerin muhakemesine b.r iki güne kadar başlanacak- tır. Doktor yüzündeki çirkin le- ! kelerden dolayı bir takma sakal | taşımaktadır. Bu sakalı mubake- me esnasında da muhafaza et- mesine müddejumumi tarafından müsaade edilmiştir. Müsteşarla meb'us arasında yumruk Madrit — Cortes meclisinin son içfimar pek heyecanlı bir manzara göstermiştir. Burada dahiliye müsteşarile bir meb'us arasında şiddetli bir kavgası olmuştur. Yüzü kaplara bulanan müsteşar meb'usu döel- loya davet etmiştir. Kavga cüm- huriyetin temelleşmesine mahsus olarak hükümete verilen gayri ! mahdut salâhiyetlere biran evvel nihayet verilmesini şiddetle isti- yen muhalefetin bu talebinde i asrar etmesinden doğmuştur. İstanbulun (o erverli o zamanıydı. Hemen her yerde güreşler tertip edi - dirdi. Bu vesile ile üç beş kuruş nafa- ka tedarik eden pehlivanlarımız da st vinir, pehlivanlığa da heves artardı. Bu sıralardaydı ki İstanbulda tulum- bacılık müsabakaları da oartmıştı, Ben de oradan oraya koşar, tulumba koşularında bile hakem heyetinde bu- Tamurdum. Çünkü Tercümanı Haki- katte (Otulumbalar — tülumbacılar hakkında yazdığım makalelerle tulum bacılığın da künhüne vâkıf olduğu » mu ispat etmiştim. o Tercümanda bu yazılarım çıkarken, Akşamda da kuş Jar — Kuşçular gibi Istanbul halkı - nın yüzde sekseninin sevdiği ve me- raklılarmın çok olduğu yazılarım neş- rolunuyordu. Güreşlerden, tulumba koşuları »j dan bazıları meselâ Beyoğlu stad - yumunda yapıldığı gibi Kazı Çeşme de de yapılırdr. Tulumbacılık o va- kit çok gözde ve tulumbacılar çok zih insanlardı. Şimdiki Cümhuriyet matbaasınm karşısında çkan bir yangına kadar bir tulumbacımın hırsızlığı görülme - miş, işitilmemişti. Mahallelerin en emin adamları tulumbacılardı. Ney. se uzatmıyalım, Bir gün, Kazk Çeşmenin arkasın - da, şimdi ismini unuttuğum bir bah» çede gene böyle bir müsabaka yapılır; ken paytonla bir zat geldi. Payton sn- raya mensuptu. arması arabanın arkasında parlıyordu, Bahçenin havuz başında yüksek bir çalgı yeri vardı. Biz, oraya da otururduk. Saraydan gelen zat, bendegânı olması muhte. mel iki beyle geldi. “Merdivenden çık- t. Tanıyanlar ayağa kalktılar. Ben , fanımadığım için Mkayt kaldım. Ara “dan on dakika kadar geğmişti ki” a1 tada ismimin dolaştığım — duydum. Kulak misafir; oldum. Evet bu gelen zat benden bahsediyordu. — Müsn- ade buyurulursa çağıralım. dediler. Müsaade etti ve şimdi unuttuğum bir arkadaş yanima gelerek — Celâl bey, şehzade Seyfettin ©fendi hazretleri sizinle görüşmek istiyorlar, gelir mi - siniz? dedi. İster istemez muvafakat ettim. Etmeseydim pek soğukluk o - Tacaktı, Kalktım, yanma (OKitiim, ayağa kalktı, — Vakıtta, Akşamda, Tercü» manda her zaman yazılarımızı yevkle okuyorum Celâl bey dedi. Bazan böy Je müsabakalara gelemiyorum ama, yazılarınız bunları öyle canlandır: - yor ki seyretmiş gibi oluyoruz. Çok teşekkür ederim dedi. Tevazuhanel Osmani kumpanyam azasından oldu- f£um için boyun büktüm, o Müsahabe tabiatile güreş ve pehlivanlar üzerin- Babillilerden Kalma Mektup Bu resimde gördüğünüz kire- mitten mabrut bundan 4000 sene evvel Babilliler'in kullandıkları bir mektuptur ki ahiren ( Elce- zire) de yapılan bafrivat esna- sında bulunmuştur. Damet Ferit de dolâşıyordu. Ayrilirken beni sa- raya davet etti. Davet, galiba bir pazar günü için di. işlerimin çokluğundan affimi rica ettim, israr etti ve nihayet söz ver - dim. Muayyen günde Şişlide tramvay- dan indim, Pek iyi bilmediğim bu cad- deden epey yürüdüm. Galiba yolun solunda bir köşk. Kapıda bir arap duruyordu. Kartımı verdim, — Sizi bekliyorum efendim dedi, İçeri gir - dik. Köşkün içinde bir yerler dolaş» tık ve nihayet bir odaya girdik. Sey - fettin efendi ayaktaydı. Müsafaha et- tik. Dedim ki — Ben babacan bir a- damım. Bulgaristanlıyım. İlk terbi - yemi pek müsalt bir muhitte alma » muşımdır. İstanbulda bu lisanı hemen ve tazimkâr lâflar işitmiye alışmışsı-! nızdır. Ben bunları yapamazsam be ni affet. Edemezsen müsnade et gi deyim. Benim bu altı satırlık > nutkumu dinlyen efendi hâlâ © elinde tut; tuğu elimi brakmadı. İstediği. niz gibi konuşunuz (Celâl bey dedi. Tesekkür ettim ve böyle konuşursam daha samim! olurum dedim. Dereden tepeden, gençlikten lâf ettik. Beraber yemek yedik. Yemekler hoşuma gitmişti. Midei çakiranemi tabegırtlak imlâ ettim. Bu her ziman düşen fırsatlardan değildi, ; Bu şehzade yavrusu da spora ve alafranga güreşe çalışıyordu. Üç sa- at kadar sonra tanımadığım ve bana nedense tamtılmıyan bir adam geldi. Onunla da yarım saat görüştüler. İ- kisimi de berabere bıraktım, Akşam Üzeri ayrıkrken bir gün beni bir yere götüreceğini, şimdiden muvafakat et- mem; rica etti. Kabul ettim. Çünkü o günkü günüm, hakikaten hoş geç - mişti. Şişliye gitmek üzere saray - dan çıkmış, epey de uzaklaşmıştım Arkamdan birisi yetişti. Bana âit ol- duğunu söyliyerek bir zarf uzat, Te reddütle ve korkarak aldım. Şişilye| geldim, İlk işim zarfı açmak oldu. Ne| görsem iyi. İçinde kabulüm ricasile| 25 adet papel vardı. Bu saraya bir daha gitmek nasip (olmadı. Yalnız gehzadeyle her zaman güreş yerlerin- de görüşüyorduk. Böyle görüşüşler « den birindeydi ki vadimi o hatırlattı. Önümüzdeki pazar gimü öğleden son- ra size matbaaya gelecek beyle bera» ber geliniz dedi, Korku içinde baş üstüneyi bastırdım. Derdimi ilk önce Abdullah Zühtüye © açtım. — Niye korkacaksın be hacım dedi, biz de se- ni takip ettiririz. Pazar günü oldu. Tercümani Hakikat matbaasının ya » amda bir çaycı acem vardı. Ondan beş mecidiyeye bir rörelver aldım. Arka cebime yerleştirdim. Benim de miri mini bir rövelverim vardı. Yele ğimin cebinde duruyordu. Onu du tekrar muayene ettim. Âlâ, Otuz ku- Tuşa da sustalı bir çakı aldım. Aman ne olur ne olmaz diyordum. Yanım. da bulunsun. Ben bu endişeler içeri - sindeyken bizim mülertim Hüse- yin vardı. Ona Acem Hüseyin derdik. Zavallı sonra (orakı yüzünden öldü, gitti, Hüseyin gece, sarhoş, matbasya gelirken yolda bir ustrupa bulmus ei . # aldım. O $—VAKIT 13 Eksi 1931 — Gizli” kalr kalmiş bir güreş hikâyesi Damat Ferit Paşa ile arnavut arasındaki maçta ... Nasil hakemlik ettim ? .İ Jâflara kulak bile vermek istemiyor - i Tamamen müsellâhtım. Eh, eli ayağı kolay kolay bükülecek adamlardan değildim. Eğer bir kancıklığı maruz kalmazsam, yüzde doksan yakamı kurtarırdım. Öğleden sonra matbaada bekliyor. dum. Bir zalin beni aradığını söy- lediler. Buyursun dedik. Görünüş - te nazik bir bey Seyfettin efendinin bir mektubunu verdi. Açtım. Efendi, saat İki buçukta Balta limanında da. mat Ferit Paşanm yalısma gelmemi ve bunun mahrem tutulmasını rica €- diyordu. O zata, geleceğim efendim, dedim, gitti. Ben de yola çıktım. Tramvayla Bebek, tabankeş Rumeli Hisarı ve nihayet yalı, Aleusul kar » tımı kaprerya verdim. On dakika ka » dar bekledim. Buyurun dediler, Bir harem ağası önüme düştü. Beni hir odaya götürdü. İçeri girdiğim zaman Seyfettin efendiyle tanımadığım üç Kişi yardı... Seyfettin efediyle müsa- faha ederek oturdum. Bir kahve ge - tirdiler. Soğuttum, içmedim. Şerbet verdiler, mide rahatsızlığından itizar ederek reddettim. Bir saat sonra içe- riye mavi gözlüklü, pijamak, bir zât girdi. Hepsi ayağa kalktılar. Tabil ben de kalktım. Şehzadenin elini sıkı tu. ÖÜtekilere merhaba dedi. Bana gözlüğünün üzerinden bakarken şeh - zade efendi :Paşam, dedi, Celâl Da- vut bey. Paşa: Ya... dedi. Celâl bey siz misiniz. Memnun oldum. Oturu - nuz, Oturduk. Ve lâf derhal pehli vanlığa intikal etti. Den bu geçen dum. Ben niye çağirılmıştım? Saat üç buçuğa geliyordu. Ne olacaksa olsundu. Geçen her dakika hana asır gibi geliyordu. Müsahabeye mevzu olan pehlivanların isimlerini bile işit- memiştim. Pizrenli Talip; < bilmem nereli Ramazan gibi Arnavut pehli - vanlardı. Paşa bir aralık ayağa kalktı. Vakit geldi mi dedi, Evet dediler. İdam fer- manım okunsay'di bu kadar korkmaz« dım, Neyin vakti gelmişti? Yeleğimin cebinden usuletle rövelveri avücumün içine aldım. Herhangi (o birisi bana doğru bir adım atsaydı, hatta bu te- sadüfen bile olsaydı, bu altı kişiyi hir an içinde yere sermek iştne bile ol « mıyacaktı, Derhal ateş edecektim. Vaziyetim de müsaitti. Kapıya yakın, köşede oturuyordum. Bana en yakm olanla aramızda üç dört metre mesa- fe vardı. Küçük makineciğimi işletir işletmez, şaşkınlıktan istifade edecek, arka cebimdeki mahuda yapışacak » tzm. Programım bu, kararım buydu. Korku insana her şeyi yaplırıcak. Neyse, bunların hiç birisi olmadı. Das mat vaziyeti izah etti. Lânet olsun, meğer ben hakemliğe çağırılmışım, Yarım asırlık hayatımda bu kadar geniş nefes almadığım muhakkaktır, Derhal etrafıma bakmdum. Paşa ha- zırlanmıya gitmişti. Şehzade bir şey mi islediğimi sordu. Kahve İstiye « cektim, dedim. Artık kahve (içtim, şerbet içtim, İçim rahatlaşmıştı. O- dadaki üç Arnavut da başka bir oda- ya gittiler. Şehzadeyle yalnız kaldık. Hakikati o vakit anladım. Meğer: Üç Arnavutla pasanin sıhri müna. sebetlerj varmış. Bu dört kafadar, hususi hayatlarında daima güreşir » lermiş. Fakat her birisi yenilmedim iddiasmda bulunuyormuş. Buna bir nihâyet vermek (için şehzadeye bas vurmuşlar. O, hakemlik yapamıyaca- ğını fakat yaptıracak bir zat bulaca. ğını söylemiş Benim çağırldağım | gün kat'i gilreşleri varmış. gi Aradan yarım saat kadar geçti. daya bitişik salona geçtik. (Ortaya büylikçe bir taban halısı, kenara da bir masa ve sandalye konmuş. Masa. nın sol tarafında şehzade İçin bir kol- tuk var. Saray bendezânmdan olsa gerek, on bir kiş saydım, bir könürda elpençe duruyorlar. Mevkiimi işgal ettim. Eyvelâ iki Arnavut geldiler, Güzel birer mayo giymişlerdi. İkisi. nin de zinde olduğu görülüyordu. Gü» (Lütfen sayılayı çeviriniz)