5 —10—VAK!IT!3 Kânunuevvel 1931 Te m el er a eri Hikâye Hüsnü niyet ! : ret ty iaşe yla, Gr z 3 İş bankasmdan çıkarken İhsana Tas geldi. İhsan onun en yakm des - tuydu. Mer şeyini, hayatında olup biteni kendisi bilmez fukat dostu İh. san çok iyi bilirdi. Hemen seslendi: “ — Haberim var, haberim. evleniyormuşsün? “— Tâsarrıf okumbaralarına hic olmazsa bin lira yatırdıktan sonra bu, işi yapacağım. i İhsan çok samimi bir adamdı, ve| dürütstü. Hüsnü niyet sahibiydi. Dost larınm işlerini yapmak onun yegâne gayesiydi. Hele namus meselelerinde Artık çok ama, çok mutaassıptı. Ama diye-| ceksiniz ki zamanımızda böyle bir tip; nasıl yaşar, Bu tipler çoğaldı mr, a - zalâı mı bilmem fakat bizim Ihsan! böyledir. Ihsan dostunun ağzmdan evlenme sözünü bir kedinin bir ciğeri kapma s gibi kaptı. Ve hemen savuştu. Gi- derken: “— Hani evvelki gün o gördüğüm kızla nişanlanacaksın galiba! Ren o- nü sana iyice bir tahkik edeyim. ... İhsan soluğu genç ve çapkın arka- daşlarının toplandığı kahvelerden bi. rinde aldı. İhsanın içinden bir ses: “— Arkadaşının namusunu koru diyordu. Delikanlıların toplandığı kuhveler. de şehrin orta halli aile kızları kında bir haylı malümat almak müm- kündür. Sanki bu delikanlı çapkımların top-i Jandığı köşeler bir istihbarat odnsı-| dır. İhtiyar kurtlar yaramazlıkları «i na dair bir şer söylemezler, suman altımdan su yürütürler. İhenn bu çapkın detikanlılardan bi: rine anlattı: *— Sen sanayii nefise mektebine gidiyorsun, Hani orada birisi var, Biz seninle Kadıköy vapurunda görmüş- tük. Tanıdın değil wi? İ Delikanlı gözlerini açtı, Benim ve sizin derhal anlıyamıya- cağrmız bu muammayı kesfetti: “.— Ey, dedi. ne olmuş! “— Onu şöyle bir takip et bakalm,! galiba seninis »'ütadar. O akşam İksan dostuna geldi, de.! di ki: İ “— Senin nişanlının hattı hareketi! hakkında saati saatine istersen süna| haber vereyim, i Dostu güldü. Fakat İhsan büyük! iş yapanlara mahsus bir gururla: — | “— Benim elimden ne kurtulur, d yordu. ... Günler geçti. İhsanm musallat et- tiği delikanlı bir gölge gibi kızım arka smdan ayrılmıyordu. İhsan ba delikanlıdan bir haber 2- Iamayınca bir başkasın: daha, bir ü- çürcüyü daha musallat etti, Allah bilir, çocuklar kızla konuş tular, filân ama, İhsana söylemedi-i ler. Nikâh oldu, - Evlendiler. İhsan şimdi arkadaşının aile namusunu mu- hafaza için daha mutaassıplaşmıştı. Rir gün, vaktile kızı takip için ha- rekete getirdiği gençlerden birile ar- kadaşmın karısın: sandalda hafif ters tip şakalaşırken gördü. Namus his- leri galeyana geldi. Gözünün objek - ti hirdenbire bir agrandisman maki. nesi halini aldı. Ertesi gün dostunu ziyaret etti, Ve ilk sözü: “— Azizim, bittim, mahvoldum. Senin namusun benim namusum sa «| yiler.. Dün sandalda senimkj ile Azi. zâ gördüm. Berbat vaziyet. Bu sözleri söylerken Ihsan tahmin- lerinde aldanmıyan bir adamın bakış. Jarile etrafını süzüyordu. a © Bu hadise üzerine karı koca ayrı). dilar, Kadın bu parcalanmanın fecaatini hissediyor, ve bu his nihayet Ihsana| karşı bir kin halinde meydana çıkı »! yarı, ! ME m Ihsanla arkadaşı bir akşam Moda-! da'dölaşıyorlardı. Kadın da oraday. de. Fakat bitkin bir halde. Karanlık içinde bir çığlık, bir gök, i hastaneye götürdü. Yazan : Sadri Etem ge devrildi. İhsan dostuna sarıldı: “— Polis, doktor... Bu kadım yakalayın. ... Kadm yakalandı, İhsan dostunu . Kadın şunları söylüyordu: “— Ben Kocama kin duymuyorum. Ben ötekini öldürmek için gözlerine kezzap siktım., Çünkü o beni kocam. dan ayırdı. ... Koca, uzun zaman hastanede kaldı.! Nihayet bir gün kör bir adamı İh- san yede, yerde evine getirdi. ... Koca ressamdı. Kör olduktan son- va arlık hiç hir işe yaramıyordu. Ber. bat hir haldeydi. İhsan ona bir pan- siyon tuttu. OKör burada sanki bir cehennem hayutr yaşıyordu. Kör, bütün bu cehennem ve çöl has yatı içinde güzel kadınını o bir vâha gibi hatırlardı. ... Bir gün alt kattan bir ses işitti. Bü ne güzel sesti. Tıpkı karısının se- sine benziyordu. İhsana anlattı... İhsan bu kadını buldu. Bu pansi- yon sahibinin kızıydı. i Kör ressam günlerini bu kızla, kıs 2m sesinj dinlemekle geçiriyor. Ve onumla karısını hatırlıyarak konuşu- yordu. Nihayet, günler geçti, haftalar geç» ti... Kadına adamakıllı tutuldu. Onun eli elinden kaydığı zaman kendisinde! müthiş bir boşluk duyuyor, vücudu! nu bir baygınlık kaphıyordu. Bas ağ- rıları, İe sıkıntıları birbirini takip e- derek başıma biniyordu. Günlerce düşündü ve nihayet bir gün itiraf etti: “e Ben söni seviyorum. Kız cevap verdi: “— Ben İhsan beyi seviyorum. O, beni alacak! e Bu sözler konuşulduktan sonra krz! bir daha körün odasına çıkmadı. Kör kendi kendine, yalnız başma kaldı. ... Günlerce onun sesini duymadı. Bir gün dostu Ihsanın, ve kızm gü. rültülü konuşmalarını işitti. (Kulak kabarttı. Memnun oldu, Fakat bu ses OOonu sarstı; kadm söyleniyordu: # “— Bu körü İstemem, Bu evden çe karın, bana sataşıyor.. Vücudunu bir baygınlık kapladı. Baş ağrıları hücum etti, sendeliye - rek ilerledi, Taş merdivenlerden aşa- ğı bir cisim yuvarlandı. İhsan koştu. kadın koştu. Körü taşliktin kanlar icinde kaldırdılar. Kör sesleniyordu: “— İhsan, beni öldürün Allahmızı severseniz... Öldürün... İhsan cevap veriyordu: “— Nasıl namusunu” kurtardımsa hayatını da kurtaracağım, ona emin ol!.. SADRİ ETEM Kısa haberler | ! Fakir çocuklara yardım — Fakir Türk çocuklurma yardım. etmek üzre bir komite teşki! edildiğini evvelce yazmıştık. Bu komite sık sık toplanmakta ve fazla varidat temini için yeni yeni bir takım Kararlar vermektedir. Kamite 4 şubata bir balo verecektir. Mart ayı içinde de bir takım hususi müsarereler ve piyankolar terip edilmesi aynca ka- rallaştırılmıştır. Nalbantlar kursu — Belediye nalbandar için bir kurs açmıştı. Ellişer kişilik olan bu kurslar başlangıçta mun tazam olmuş isede son zamanlarda ba: | vaların fena gitmesi vüzünden nalbant lardan bir kısmı kursa gelememişlerdir. İ Kurslar ilk bahara talik edilmiştir. i DAVET i Tıbbi müsamere Gülhane hastanesi müdürlüğünden: Gülhane hastanesinin ikinci müsameresi bu gün saat 17 de Yapılacaktır. Meslektaşlarımızın gelmeleri bilhassa rica olunur. 12 K.evvel 931 Kambiyo Fransız Frang T İngiliz Tirası Kr. “T.L. rukahrir Polat EŞ birer Pelça Drahml İs. Frank Leva Florin Kron Sine Pezeta Mark Zi Petgö Lev Türk Yirası Dinar Çerronee — Kurus Nukut 20 Frank (Fraasiz #sterlin Cİngilizi IDolar (Amerika) 20Lirer Çinaiya - BORSA HARCI Altun 057 95: Mecidiye 5050 5ıbs Bankonot 7 2 Takvim — PAZAR 13 Kânuntevvel | 12 inci ay 1931. 2 Saban (450 Senenin | geçen günleri: 835 kalan günler 95 Güneş — Doğuşu. 7,16 Hanı 164 Namaz vakitleri — Sabah. 545 Öğle: 127; ikindi 14.28; Akşam: 1640 Yatsı: 1810 İmsak: 597 Hava — Kandilli rasathanesinden verilen o malâmala nazaran: dün sabahki azami hararet İ8, asgari 5 derece Dün öğleye kadar yağan yağmurun miktarı 6 milimetre. Bugün süğgâr şimslden esecek, hava kapalı ve yağışlı olacaktır Radyo > Istanbul radyosu 6 dan 7 ye kadar gramafon, 730 dan 830 a kadar Makbule hanımın İştir. kile saz. 890 dan 9 4 kadar Vecihe H. tarafından monolök 9 dan IN a kadar Kemal Nirazi ve arkadaşlar tarafından saz 10 den 1020 4 Yağar'Tango orkstrssı, amm İle açik Fransanın eşhur Edebi mükâfatı Fransadaki edebi mükâfatların en mühimmi Gonkur mükâfatıdır. Gonkur mükâfatı, iki kardeş olan Gonkurlar, daha doğrusu kardeşinden sonra ölen Edmon Gonkur tarafmdan yapılmıştır. Gonkur kardeşler, sade edebiyat için yaşarlardı ve Edmon öldüğü za- man bir akademi Gonkur yapılması lüzemdr. Fakat akademiye aza olacak- Tar için şartlar o kadar karışıktı ki avukatlar, noterler, ve hatta mahke- me bu mesele ile bir çok uğraşmak mecbüriyetinde (kaldılar. Nihayet uzun münakaşalardan sonra 1900 se. nesinde akademi teşkil edilebildi. Ve 1903 senesindenberi oakademi 5000 franktan ibaret mükâfatım vermiye başladı. Vasiyetname mucibince bu mükâ - fat, senenin en İyi tomamı, en iy; hi- kâyeleri, en iyi ihtisas eseri, en İyi muhayyele eseri olan ve sadece men- sur yazılmış olan esere verilecektir. Şart sarihtir. Fakat bir müğdet-' tenberi, on kişiden ibaret olması İâ «' zım gelen akademi azasının bunu tak- dir için edebi kıymetleri olup olma - dığı münakaşa edilmektedir. Filha- kika bu (en iyi) yi kim tayin edebilir. Bunun için hir ölçü var mıdır? Bu cok ehemmiyetli bir noktadır, zira Gonkur mükâfatınm manevi çok büyük bir ehemmiyeti (vardır. Bir çok muharrirler bu mükâfatla şöh. retlerini temin etmişlerdir. Tâbileri bu mükâfalı Okendi muharrirlerine İ verdirebilmek için entrikalar yapar»! Tar. Sebebi de o muharririn eserlerini çok satabilmek içindir. Bü münaka- şalar şimdj gene alıp (o yürümüştür. Çünkü, Gonkur mükâfatı her sene bu ay içinde verilir. Bu senenin Gen - kur mükâfatı Jan Fiayara verildi. Şimdiye kadar bu mükâfat 28 mu- herrire verilmiştir. | Bunlardan beş Sinemanın köylerde oynıyacağ rol pek mühimdir Macarlar, halk terbiyesi işini tam bir devlet işi addederler. İtalyan- Jar, o Almanlar, halk terbiyesinde gayeye ulaşabilmek için bütün devlet müesseselerini bu sahada organize et: misler... Esasen, terbiye (o ve tedrisat işi: her memlekette devlet işidir. o Halk terbiyesi ise, niektep terbiyesinin bir başka şekli olduğuna göre, bunu da devlet işinden ayrılmış olmaması icap eder, Türkiyede ilk tahsili tahakkuk ets tirmek, devletin hususi bütçelere ma- lik idarelerinin, vazifeleri arasında- dır. Bizim bu sahada en çok istifade edeceğimiz sey de bu hususi idareler» dir. Hususi bir bütçeye malik olan her vilâyette, tenvir ve irşat vazifesi gö- | rebilecek bir cok teşekküller ve o tes) şekküllere mensup hir çok elemanlar yardır. 'Terbiya, mua'lim işi olduğu gün. halk terbiyesi de ondun o ayritamaz. Bizim bu sahada en kuvvetli eleman- ! larımız da şüphesiz ki her köye Kadar dal budak salan köy mua'limleri s6- hir ilk mektep hocalarıdır. Her vilâ. yetin hususi büfcesinde o o vi'âvetin zirai faaliyetini rasvonalize (o edecek Wifi miktarda bir vaat bütçesi, onun) içinde 's faaliyete kifayet edecek zi- raat fen memurları, başka faslında! baytarlar, diğer bir çok sıhhi teşek! küller, doktorlar sıhhat memürlarr.! Mâh vardır, her vilâyette küçük,! büyük bir de matbaa bulunur. | Memleketimizde, halk terbiyesine kıymet verilmiye başlanılan tarihten bugüne kadar gösterilen bütün faali- yet okuma ve yazma üzerindedir. Bizde okuma ve yazma işi, diğer işlerden sonraya da kalabilir. Köyde ilk yapacağımız iş, umumi yaşayış ve istihsal düzenlerin; değiştirmek ve köylüyü bu sahada mümkün oldağu kadar fazla tenvir ve irşat etmektir. Sndece sözün, bu bahsettiğimiz işleri hal ve fâsledebilmesine imkân yoktur.' Köylüye ne kadar konferans verirsek! verelim, “Cemaat ne derse, imam, gö ne bildiğini okur!,, meselinin hudu - dundan dışarı çıkamayız. Bugünün terbiyesinde, söz ve ya-i zı arasında en kuvvet; İfade vasıta s1, resim olarak kabul edilmiştir. Köy! lüye yaşadığı hayat şartlarmı sözle! yazı ile değil, resimle (göstermek, mlicerret değil, müşahhas olarak ya satmak icap eder. Bir çok milletlerin. halk terhiyesi işinde istifade ettikleri bir sev olan sinema, bizim memleketimizde en ön- ce yapacağımız bir iştir. Sinema İşi, bütün memlekette çok kolay bir su rette temin edilebilecek ve kendisin- den çok büyük istifadeler yapılahile. cektir. Köylüye, köy hayatını, bugünkü iyi olmiyan şartlardan < kurtarmayı anlatabilmek için, neşekilde bir ha- yat kurulmakdır, bunu icap eder. . Köyde çocuk nasıl büyütülür, has- talk âmilerile nasıl mücadele edilir. frengiden nasl korunulur, ; sıtmaya |lecektir.. Bir vilâyette işi yakalanmamak için ne gib; tedbirlere müracaat edilmelidir? Bunu vazıh olarak göstermek lâzımdır. Diğer taraftan, iktasadi işlerde, istihsal işlerinde sinema çok mükem- mel bir vasıta olabilir: i — Arıyı fenni surette nasıl yetiş. tirebiliriz. İyi yumurta ve tavuk el- de etmek me sayesinde mümkü olar bilir? . —Zirai sanayi itiharile beynelmilel bir itibarı haiz olan memleketimizde bu sanayiin terakki ve inkişafı, elde ki vesaitle — Bizim köylünün elinde kile — nasıl mümkün olabilir? — Tütünü, elmayı, kendir; veya diğer şeyleri müterakki ve zengin mil letlerin köylüleri nasıl yetiştirirler? — İstihsalifa hile karıştıranlarm düştükleri feci akibetler nelerden iba- reltir?. Bütün bunlar. niş bir program ve mesaile yapılır ve köylüye gösterilirse elde edilecek ne-|İ Türbe, eski tice muhakkak yüzde seksenden az ol) tanesi ölmüştür, diğerleri sağdır.. maz. | > Bizim memleketi. | mizin şeraitine göre muntazam ve ge. | | Sinema, ayni zamanda, Türk inkılâbmın mana ve ! kurtuluş mücadelemizin eri, latmak için de büyük bir ku" hilir. Türk köylüsünü, geni$t g ta milli mücadeleye, Türk © rine sonsuz bir muhabbetle » lâzımdır. Çünkü, Türk köylüsü. d tin temel taşıdır. Bugünkü sun hasıl çetin bir mücadelenit sulü olduğunu, ona gösterir Ve tırsak onun kalbinde esasen # vi olan vatan ve memleket m 1 bir kat daha arttırmış oluru”. Sinema işi memlekete lir ve nası) yapılmalıdır?. edelim. : Bu işte her şeyden evv€. vekâleti halk terbiyes; şubesini rekete geçmesi lâzımdır. Yalni£' mamalıdır ki, halk terbiyesini kuk ettirebilmek için vilâyetlefi”, diliklerinden sarfedecekleri, kıymeti voktar. Merkezden bir direktif verilmesi zaruridif”,, Bugün. fen âlemi, sinemi nelerini, herkesin kolayca "4 edeceği; ve kullanahileceği ucuz ve basit bir şekle sokmus” çok © memleketlerde fabris imal ettikler; muhtelif cinste” makineleri vardır. Bunlardâf, ; kullanışlısının fiatı 100 — v0 rasmdadır. Fakat bizim en © mize yarıyacak ve (125) Hira de yi viki mümkün olan portatif a vardır. Bu makinelerde kall#” 4 filmler bir metre enindedir. vekâleti her vilâyetin maarif Pi ne bu iş için bir miktar tahsisi durabilir. Ve toplıyacağı par# karda bahsettiğimiz mem / cına göre 10, 50, 100 metrelik imal ettirebilir. Bu iş için diğt” leketlerde yapılan (o filmlerin “4 nin maliyet fiatı eli Yiradif, olmaz. Bir film için on be$ Irk bir zaman kâfidir. Vi filmleri - depo elti mi, i ! artık kolaylaşır, Hemen her” te hizmet otomobili nam âl otomobil vardır. Otomobilin Sf | siz bir de bataryası vardır. “g0 İşi faaliyete geçtiği gün, her ister bir memur ve isler bir bu işle meşgul olabilir, Her bir muallim, iki memur ve nü köyleri dolaşmakla geçirif ©. ” Bu gece hir köyde, öbür Kef gif bir köyde, Kaşka bir gece © 4 esasen vilâyetlerin çoğundt. nunu fatbik edilmekte ve PU tatbikatı neticesi olarak heme, p köylere otomobille gitmek vi olmaktadır. ; Bir kazânm köyleri tama şılınca, ' öbür kazaya gidilir. 4#X. <e öhürüne.. Böylelikle hef şef. sinema işini mükemmel i sureti bilir. Köy mnallimleri, sinifi göstermek |de yardımcı mevkiindedirler» ef la. meşgul olurlar. “4 yirmi günde, bir ayda gid V sa, muhakkak ki bir meli ai ni merkezdeki depodan deği$' bu suretle her filmi bütün te göstermek ve köylüyü 8 bir “4 mek mümkün olahilir. Be“ dir. Tatbikatta belki de dal, olarak hareket edilebilir. i anılmış olsun!» 1 işe basi el a ölüm p Maruf ihracat tüc: g” Kılıç oğlu Ziya Beyi Ali Bey düçar olduğu , hastalığından kurta! # ühal etmiştir. Cenaz€9i Saraçhanebaşında temel çar” ğındaki evinden kaldi” ger Ailesine tağiyet bi Zi Hüseyin N3fy No, 10 Tel, Istanbul”