sa 10 — VAKIT 24 Teşrinsani 1931 Memantin in Ves Mütercimi: DoğanYıldız çimde». | Yeni Alman setirini görüp himaye- sini talep edecektim... len MOSKOVADA 'Trenden indiğim zaman bütin as1- brm uyuşmüuştu. Hler şeyden evvel istasyondan masıl çıkacağını düşünü- yordum. Bunun için de bir hamalla pazarlığa giriştim. Hamal bu iş için 10 ruble istiyordu. Ben hamala ©) ruble verdim. İstasyonun başka bir kapısından şehre çıktık. Hamal benimle birlikte bir kira 1 rabasına binerek İsveç konsolosluğuna kadar refakat etti. Sivil kıyafette bir Alman harp esiri kapıda benj karsr Tadi. Arzamu soran Almanların bu-' Tmduğu kalem odasına (o girdk. Hiç! kimse bana bir akıl öğrelemiyordu. Elimde İsveç pasaportu bulunduğuna! göre, Pestersburg tarikile İsveçe se çebileceğimi bildirdiler. Bana Pes», resburgda söylediklerine göre Fin - landiya tarikile İsveçe geçmek siki kontrol dolayısile mümkün (değildi. Saatlerce düşünüldüğü halde bir ça- re o bulunmamışt. . Konsoloshane . nin pek eminbir vaziyette de. güdi. Bir yerde saklanmak için başımın o çaresine bakmam söy. lediler (OBereket versin ki bir yahudinin delâletile gizli bir adres vermiştiler. Sepetimi orada hiraka -| rak yahudiyi takip ettim. Geceyi bir! evin dördüncü katındaki süpürgelik-! te geçirdim. Çay, ekmek ikram ettiler. Sabahleyin tekrar yahndi besi könso. loshtneye götürdü. | Burada öğrendiğime yöre Alman - yanın Moskova sefirliği teşekkül et- mek üzereydi. Derhal kararımı ver- dim. Yeni Alman selirini görlip, hi « mayesini talep edecektim. Sefirin bulunduğu Villu Berg yolunu tuttum. w Sefarethaneyi bekliyen Rus nübelçi - çi leri «bir, yukari bir aşağı dolaşıyor - lard. OSefarethaneye (girmek İçin boşka bir evin methalinde bir saat kadar firsnt o bekledim. Nöbetgiler tam köşeyi döndükleri zaman sefa », retin kapısındaki düğmeye (bastım. Kapıyı açan sivil bir Alman esiriydi. Pejmürde halimden ürkerek beni ev- velâ içeri sokmak istemedi. (o Sokak tarafından möbetçilerin ayak sesleri geliyordu. Kapının kanatlarını yan tarafa sürerek içer; girdim. Ve tek- rar kapadım. “Arzu eder misiniz ki benim gibi esaretten (firar eden bir; Alman zabitini Alman seafrethanesi- nin kapısı önünde (o yakalasmlar?... Sefir cenaplarile görüşmek istertiğimi bildiriniz... Kapıcıya ismimi, rütpemi bildirmiştim. Yorgun bir halde mer divenlerin basamaklarma oturdum. Bir müddet sonra sivil bir zat ar- “zumü soydu. Kendimi takdim ettim. O da ismini söyledi, Binbaşı Hen -i nings. Çok şükür Allaha, bir Zabit. le karşı karşıya idim. Derin bir ne l fes aldım. oVaziyetimi anlatmak, istiyordum. Yâkin binbaşı benim sö- ze başlamama (o meydam . Yermeden, bana yardım edemiyeceğini bildirdi, Sefarethane siki kontro! altındaymae.! Bundan başka daha benim gibi birçok! larmın o esaretten (o firar eden al-i man zabitlerimden (olduklarım an -| Mattaklamı halde (sonunda hepsinin Rus olduğu meydana çıkmız beni ba adam da — diğerleri gibi (Oterkede- rek çekildi, (merdivenin (o yanın-i da bumunan ve (kapısından güzel yemek kokuları taşan pemek salozu- ma girdi. Yemek esnasında çok he yecanlı konuşuyorlardı. e Yemekten sonra seir dışarı tokmak üzere İken önüne geçtim vaziyetimi © onlatmak istedim. Bu teşebbüs de beyhudeydi. Selarethaneyi terkelmekliğim çok ta- hafkelimelerle anlatıldı. Ben de ta- bit ayni kelimeleri kullanarak cevap vermiştim. Doğrusu bu © şekil hare. ket hiç bir suretle bir dü karakteriyle kabili telif değildi. İs - veç konsolosluğuna avdet ettim, ge. eeyi gene karanlık süpürge udasında geçirdim. Ertesi gün öğleden evvel tekrar sefarelhaneye uğradım, Bu defa hiç kimsenin ukalâkiğma! metelik vermiyecektim. Kapıcı kapı) A ; Gizli kuvvetlere ay içinde .. yı açtı, Beni İzmir tanrmaz tekrar süratle kapadı. Ben kapıyı çalmıya başladım ta ki kapı açılıncıya kadar. Aldığı emre göre beni hiç bir suretle içeri sokmıyacaktı, “Nası17., bağırarak anlatmıya baş- Tadım. “Bir Alman Alman sefareti- ne sokmamak kimin haddine!. Ye ne! maksafia burada sefarethare ( (esis olunmuş?..... Zorla içeri girdim. Mu- hakkak sürette ya sefirle oyabut da imbağı İeaningsle görüşmek istiyor- dum. Çek asabileşmiştim. Nihayet binbaşı gelmişti, Size yardım edemiyeceğimiz; dün de söylemiştim... “Rilmem.. Bana muhakkak suret. te yardrm etmeniz lâzımdır! Şuracık- tan bir adım uzağa gitmem! ve ben binbaşınm dün dinlemek istemediği, başımdan geçen vakayii o anlalmıys başladım. İstihbarat casusluk keli - melerinin talâffezu esnasında binba. şı yutkundu, yerinde donmus Kal - mıştı. “Buna rağmen hikâyemin hiç| bir tesiri olmamıştı. Binbaşı yanım. dan ayrılırken #izimın askerine be. ni sefarethaneden disân atmaları İçini emir verdi Ren inat ettir, bağırdım,| çağırdım içeride kaldım. | Çok yorgun olduğum icin merdi - venlerin üzerinde otururken uyuyup! kalmışım. Arasıra binayı terketmek liğim ihtar olunuyordu ama bende © surat olduktan sonra İsterlerse beş yüz defa ihtar etsinler. Bir müddet kıpırdamıoyrdam. . O sıtada içeri gi ren bir şaför Kuriye gölürmiye geldi ğini süyledi. Şoföre dedim ki: “İstasyonda bskliyen Kuriye zabi- tünin ismlai biliyor musunuz? golör esir Alman askerlerindendi. Derhal <cevâp verili: iye zabiti büşhaşı Kehnedir., iğim zaman cok sevinmiş » tim. Yüzbası Kehmeri tanıyordum, O da beni tanıyordu. İşte beni kurtara- cak bir adam diye düşünüyordum. Az #onra yüzbaşı Kehne içeri girmişti. “Gün aydın Kehne! Beni tanrmıyor müusunuz?.. O beni bastan aşağı göz. den geçirdikten sonra hayır manasın- da basımı yara salladı ve gitti. Ara - dan saaller geçti. Yemek salonunda tekrar kalabalık gözükmüştü. Bana doğru gelmiye (O başladılar. Binbaşı İlenningi, yüzbaşı Kehneye, mülâ -| zım Max Wild isminde birisini tanı yıp tanımadığını sordu, Yüzbaşı tabi! tanıdığını söyledi. Binbaşı beni güs tererek: “İşte şu adam Max Wild olduğunu iddia ediyor. “Nas:1?.. Max Wild olduğunu mu iddia ediyor? Sakın inanmaymız!,, Simamm biraz tebeddül ettiğinde şüphe etmiyordum. Lâkin bir arka - daşın beni tanımıyacağı kadar yüzü- mün değişeceğini (doğrusu zâmnet - memişiim. Kehne beni istintaka baş- lamıştı. Hangi; taburdan olduğumu, babamın san'atım ilâh... Sordu. Ce vaplarım tabi dağruydu. Hatta ken- disine Prasyada beraberce geçirdiği - miz hususi vak'alardan (bahsedince, Şüphesi kalmamıştı. Kehne beni he men selâmladı. Elim; sikir. Sefir de odasma girmekliğim için ricada bu- Tundu. “Bize anlattığınıza güre istihbarat hizmetinde bulunmuşsunuz. Biz de dün Pettesburgdan, kendisini İngi - liz istihbarat baş memurlarından gös- teren bir adamdan bir tahrirat aldık. İşte mektup okuyunuz... Selir sözüne devam ediyordu: “Buradaki o memurlarımızdan hiç birisi istihbaratta çalışmamıstır. Mek- tabun icap ettirdiği bü vazifeyi mes - leğiniz icabı deruhte etmenizi sizden rica edeceğim.,, “Manlesef sefir cenaplarroa bu işe &iremiyeceğimi arzetmek isterim. İs- tihbarat hizmetinde bulunduğüm için- dir ki idama mahkâm bularuyorum.| Bu işi başka bir zata havale buyurma- nızı istirham eylerim. (Bitmedi) Pariste bir aslan kavgası! Yâralı eslena ameliyat. Paris, 23 (A.A.)— Dün öğle- den sonra Vincenns ormanındaki hayvanat bahçesinde büyük bir | aslan kavgası o olmuştur. Aslan lar, yeniden galeyan devresine girmişlerdir. 6 erkek aslan bir- birine girmiş ve geçen (mayıs ayında bir arslan © yavrüsunun telef etmiş olan Hans ismindeki aslan dişlerile kafes arkadaşla- rından birisinin kuyruğunu ko- parmıştır. Binlerce kişiden ibaret olan halk, heyecan içinde © arslan ların mücadelesine ve mürebbi- lerin, o bunları zaptetmek için sarfeylemekte oldukları mesaiye şabit olmuştur. Mürebbiler evve- lâ aslanların üzerine su sıktıktan sonra kafeslere girerek ellerinde boş ruvelverler olduğu halde yayvanları oyerlerine (o girmiye icbar etmişlerdir. Yaralı ss'ana bugün ameliyat yapılacaktır. “Gazi Hasen paşa vakfı mü- tevelii kaymakamlığırdan Vakfın Rumeli fenerinde kâin 58 No. dükkân arsası 20 gün müddetle müzayedeye vazolun- | / muş 200 lirada 1: bi uhtesinde | bulunmuş o'maklu fazlasına te- Up olanların Kânunuevvelin 17 inci perşembe gününe kadar pey akçelerile birlikte Kasımpaşada Gâzi Hasan p vakfına mü- raraat eylemelerii.ân olunur.4031| gecede Çardaş Fürstinde dinle- Bulgar operetinde yeni eserlef Bulgar operet turpu perşem- be gecesi “Vik- torya ve hus- sarı ,, ile tem- sillerine başla” dıktan ve cuma matinesinde bu eseri tekrar et- » Listen sonra cu- ma gecesi"Gra- fin Mariça ,, yı oynadı. Dekorlarile beraber seya- hat eden trupun eşyası bazı s&- beplerden do- layı rıhtım ü- zerinde kalarak ıslandığı o için heyet pazar ge- cesine (Okadar iki matine ve dört suvarede bu iki eseri üst üste tekrar etmek mecburiyetinde kaldı. Son gecelerde tiyatro sa- lonunun bir az tenha olmasının sebebi ancak bu olabilir. Yoksa Bulgar opereti son, senelerde Istankula gelen diğer Operet- lerden gerek hey'et umumiye deki insicam, gerek artistlerin teker teker san'at kabiliyetleri itibarile hiçte aşağı değildir. Bilhassa ilk defa Mariçada dün Ça “Türkiye, İran ve Hicaz bu işe muarızdı!, Suriye ve Irakın bir taht et- rafından birleştirilmesi meselesi bir müddettenberi gözetelerde mevzuu bahsoluyor. Şimdiye ka- € « iİnlişar eden rivayetlere gö- re Fransa Bükümeti Suriyedeki mandasına nibayet vererek Su- riye ile bir muahede aktedecek, bu muahede ile Suriye kuvvet- lerini bir Fransız askeri heyeti- Bin nezareti altında 'bulundura- cak, Suriyenin mali ve adli ida- resini kısmen kontrol edecek, ve nihayet kral Feysalhda Şam tabtına oturtacakı. Gene hu rivayetlere göre, Fransa, Lübnana hususi bir ida- re temin edecek ve kral Feysa- hn Şam tabtma getirilmesine mu- kabil Irakla İngilterenin kukuk ve İmtiyazlarına müşabih imti- yarlar isliyecekti. Ii üç aydanberi Suriye ve Irakta mevzuu bahsedilen, Fran- sz ve İngiliz matbuatında epey görültülere sebebiyet veren bu hadise, Royter (o öjansının son günlerde neşrettiği bir tekribile mabhiyelini değiştirdi. Royter, ajansı Fransanın Kral Feysal'a şam tahtını teklif etti- ğini tekzip ediyor ve bu tekzibin sa'âhiyettar makamlardan alınan malümata istinat ettiğini kayde- diyor. Fakat bu tekzip, meselenin aslı faslı olmadığını isbala nasıl kâfi gelebilir? Şarkı kariple gü- nün meselesi hatine giren bu İ iş, bir çok siyasi enterikalarmn mevzuudur. Ve Fransız maka- matıyla Suriyeliler bu mesele üzerinde bitmez tükenmez te- maslar ve muhaberelerle meş- gu'durlar, Binaenaleyh Fransa hükümeti tarafından vuku bulan tekzip, Kral Faysalın henüz mustakil bir hükümdar sıfatını almamasindan ileri geliyor. Kral Faysal, ancak Irakın önü- müzdeki eylülde akvam cemiye- tine kabulunü müteakip böyle bir teklif karşısında müspet veya menfi bir karar ittihaz edebile- cektir. Onun için bu mesele eylülden evvel resmi ve ciddi bir mahiyet kazanamıyacağını iddia edenlere hak vermemek mümkün değildir. ( Deşli Telgraf ) gazetesinin verdiği malümata göre İngiltere hükümeti henüz bir fikir der- meyan etmemişlir. Bunun se- bebi de Fransanın tasavvurlarımı henüz sarih bir surette ifade et- memiş bulunmasıdır. Gene Deyli Telgrafın anlatışına bakılırsa Suriye ile Irakın bir hükümdarlık idaresinden tevhidi “Türkiye, İran, Hicaz ve Necit devletleri taralından alâka ile takip olunmaktadır. Deyli Telgrafın diplomat mu- habiri iddia ediyor ki: “ Türkiye ile İran, bilhassa bu federasyon o projesini memnuni- | yetle karşılamamaktadırlar, Hi- caz ve Necit devletlerise fede- rasyonun sarahaten aleyhinde- dirler. ' Bundan başka Siyonistler de bu, yüzden ciddi bir merak ve- endişeye düşmüş bulunuyorlar. j KAYLA Bulgar opereti san'atkârları | Yukarda sağdan Primadonna Mm. Balkan, Marmazel Döçeva; aşığıda sağdan M. tenor Çaçet. | EŞ İİİ mm eş li e yz üni km mim İİİ İnn liği g gi diğimiz tenör M. ivan çet trupa iltihak ettikten sopr#” “Mariça,, ilk oynanacağı Tir programlarda Graf Tasila * nü tenor M. Armiyanofun ve cağı yazılmıştı. Fakat ui | açıldığı zaman sahnede bu”” başka bir artisti gördük. M. Armiyanofun rahatssif” rak çollisün ikinci derecedeki “| tistlerden birine veri nederken istanbulda belki £ altı senedenberi d miz güzel bir tenor sesi “Grüss mir Vienn,, daha ilk notalarında sesin liği salonda bul / teshir etmişti. Parça bi , man herkes, en yüksek yi lere kolaylıkla çıkabilen, pe$ » delerde de mı ba; şaklığını lek —— e zel ses karşısında hayran ©” tu. Alkışlar ve “bis, ,ler.. ç Perde arasında öğreniyor M. Çaçef Bulgarislanm © tenörlerindenmiş. bulunuyorken telgrafla Y davet üzerine trupe iltibak miş. Hatta söylendiğine $ altı senedenberi eski &l rından ayrı bulunan, trupâ rar iltihakı pekde arzu ceği zannolunan bu artist ecnebi memlekete ilk 2 z yapan heyetin marul zânmasının milli san'at olan ehemmiyetini takdir edi için, buna Omani gir olmak dursun bil'akis kolaylık gi hayatlarına ait olan bu atı bilmesek de olabilir. Dot” Mariça iyi oynandı. Mel. i va küçük kontes Luiz ? muvaffaktı. Soğ. Simeonoff o Baren şef rolünde fena değildi. rai Kontes Luiz'in a tabil görmemiz için baron Şufan rolünde bira pi fakat sevimli olması Nabe rul şimdiye kadar f görküğümüz diğer larında da bu tarzda vi M. Pafol, M, Nikof * leva diğer rollerde meal. “ Viktorya ve Hossafin sinde (azami e enflakiy şahit olduğumuz Meli Tink3 cva'nın Mariçeda geyot MÖSSEİ rolü bulunması ne Y. si 2