— 6 — VAKTT 12 Teşrinsani 1931 Bu muvaffakıyet bizi sevindirdi ! AlmanyadaAhmet Saki- nin eseri birinci ! Bu gidişle Yansen'e pek ihtiyacımız kalmıyacak galiba... Almanyanın “Stutgard ,, şeh- rinde büyük meydanların mühim bir kısmını yıkıp yeniden yap- mıya karar vermişler. Bu mü- nasebetle bir müsabaka açılmış, müsabakaya taninmış ve tanın- mamış bir çok mimarlar iştirak etmiş ve içlerinde birinciliği bir Türk genci kazanmıştı. Yukarda resmini gördüğünüz ,plan, Ahmet Saki beye birinci- liği kazandıran eserdir. Bir Türk gencinin Almanya gibi mimari kültürü çok yüksek ibir Avrupa şehrinde birinciliği kazanması, o bilhassa yüzlerce | | m nn ü Deyi Daday Temsilleri 0d üi ii ,saat 21,30 da Önktor ihsan #f Komedi 3 perde a5 Galatasaray Lisesinde Matbuat Sergi- sini ziyaret ediniz, Yazan: mn Fodor Lâszlo hu Tercüme eden: HN. 1 Yakında: Mukaddes Alev Saat 16-19 arasında açık- tır. dühuliye yoktur. mr Türk gazeteciliği kitabından alınız, Sayısı mahdut; meşhur mimarlar arasında ka- zanması bizim için ne iftihar. Stutgard Belediyesinin bir buçuk sene evvel büyük ve sürekli raklâmlarla ilân ettiği bu müsa- bakaya girenler tam bir buçuk senedenberi hazırlanmaktadırlar. Ahmet Sakı B. in muvaffa- işin ehemmiyeti karşısında ilüyor ki cidden harikulâde- Şehir belediyesine “ 5,, mil- yon marka mal olacağı hesap edilen bu plânı bir Türk genci kazandı, Bravo çocuk, Şehirler Kıraliçası Fakat Bağağlirini. benüz gelmedi. Kraliçe hazretleri Türkiyede se- faretimizin Ankarada olmasını arzu ettiklerimden, itimatnamemi taktim etmek üzere Ankarada İ bulunduğum esnada sefarethane için bir bina tedariki işile de meşgul olacağım. Türkiye sefirliğimden başka aynı Vazife ile Bulgar hükümeti İ nezdinde de hükümetimi temsile memur olduğumdan sefaretha- nenin Ankaraya nakli işi tama- mile bittikten sonra itimatname- mi vermek üzere Sofyaya gide- ceğim, Bunun için senenin bazı za- manlarında Sofyada da bulun- | maklığım icap edecektir. Fakat | senenin en büyük kısmını Anka- | rada geçireceğim. Ankarada bulunmadığım za- manlar sefarethane işlerini mas- lahatgüzarımız idare edecektir , lerden bazılarının eserlerini satım müdafaasını istiyoruz İ didi şerifle, Arzu ile Kanberle.. İnkilâp namına!| Kitabın ve sam'atın Babıâli yokuşunun bilhassa ki- tapcı muhitinin müsrif bir tarafı var, Boyaya para verir klişeye para sarfeder, makine alır, şunu yapar bunu yapar, Nekes tarafı var; maharrire para vermez, telif hakkı tabiin düşüneceği en son masraftır. Hatta hesap etseniz bütcesinde sadakadan daha az yer tutar! Kendilerine sorarsanız bu aca- yip düşünceyi Şöyle izah eder- ler: Ne yapalım âcanım kitap sa- tılmıyor ki muharrirlere telif kak- kı vereyim. Bu söz yalandır. tekzip edilebilir. Bilhassa bu son zamanlarda roman şiir ve <debiyat bir haylı okuyucu taplamişir. Genç şair- Sarahatle almak isterseniz sizdden kitaba konmuş olan fiyatın iki mislini | isterler, meselâ 835 satırdan bir tane almak için ( 160 ) guruş vermek lâzımdır. Bu neticenin Meydana çıkma- sında kitapçıların cimriliğinden ziyade m: iarrirlerin, muharrirle- rip, şairle. n hayatı anlayış tarz- ları sebep oluyor. Çünkü san'at- kârlar henü: hayatı san'at, san'at | için çerçevesi içinden seyrediyor- lar ve kendilerini mütamadiyen kitapcı İstismarına terkediyorlar, San'atkârın bu endişe ile ha- reket etmesini mazur görmek imkânı vardir, Eğer neşriyat ev- leri san'atkârın eserini sadece bezirgânlık O endişesile, (kendi kasasina para yığmak için te- şekkül etmemiş müesseseler ol- salardı, Halbuki netice tamamile ber akistir. Eşeri en çok satılan san'atkâr, her tarafta en çok o- kunan muharrir açtır. Ve sanat- la alâkası olmıyan adamlar “ nat, sanat için, nı kendilerine göre balletımeyi öğrenmişler sanatın ve san | atkârın derisini yüzerek bu de | riyi paylaştırmanın imkânını bul sa“ sözünün tılsımı” muşlardır, | Bu san'atkâr hüsnü niyetinin tabii ve bezirgânca bir aksülâmeli- dir. Kitapçı san'atkârı böyle is- tismar ceiyor. Fakat o memle- ketin fikriyatını da ayni şekilde istismar ediyor, Hayret etmeyi- niz, eğer kitapçıların yeni harf- ların kabulünden sonra bastık- ları kitaplara bakarsanız hayret edersiniz ve kitapçılığın Türk inkılâbına nasıl yardım ettiğine şaşarsınız. Kitapçı müesseseleri | inkılâba nelerle yardım ettiler? Vezzariyatı cüz'ü ile... En'amı şerifle.. Mizraklı ilmihalle.. Mev- Mükemmel değil mi? Türkiyede yeni harf inkılâbı- nn en kuvvetli cepbesi Arap barflarile milletin kafasına dola- nan hurafeleri milletin ruhundan söküp atmak... İ Babsâli kitapçılığı bunu yap- madı. Çünkü hakkı telifi olmıyan ! ve geri k | kırtan eserle İ bıraktığımızı | Ressam Leydi Klark'ın olyesinde bir saat ! Tutulmıyan hakikat Bir kapı, bir kapı daha, bir ha- deme, bir hademe daha, işte Lady Klerk'in atölyesindeyiz. Büyük ocak, ateş, san'atkâr ve model, konuşuyoruz, önündeki muşamba» da yavaş yavaş bir yüz şekil alı-! yor, Kocaman, iri mavi gözlü bir yüz. Etrafta iki natürmort, bir- kaç portre, biri F. N. hanımın bi- raz zalimane tebessümü, köşede sembolik bir m, bi NİZ ve denizde gölgesi çok hafif yeşil renkler. Biraz ötede klâsik bir e- tüt, İnce resimler, san'atkârın yü- züne yakışan resimler. Ressamlarımız renkleri kullan- masını (bilmiyorlar mı? Lady Klerk bunu söylemiyor, fakat fır- ça vuruşlarında kusur buluyor: Biraz yeknasak teknikleri var! Hepsi bu kadar değil elbette. Mu- hakkak ki daha kusurlar var. yüz, « Lady Klerk bu mevzu üzerin- de daha fazla durmadı. Mamafi açıkça ( söyledi: Heykellerinizi tercih ediyorum. İhtimal ki, resim- den fazla sağlamlık ve hareketsiz- lik içinde hareket ifade eden hey- kel, yaradılışınıza daha uygun ge- liyor. Müzemizdeki en eski heykel - ler, Hitit. Sağlam, büyük e” bir kuvvet, acaba kanımızda kudretin bir dirilişi mi var? Lady Klerk'te br iki fotoğrafını istedim, losu yapılmakta olan P. h Sefire rdi, t biraz yorulmuştu. birkaç fotoğraf in cehaleti yüz binlerce bastı, Ve gene ( ümmet ) hurafelerini genç milletin içt tabakalarına ka- dar göndermeklen çekinmedi. Yeni harflerle mazi hayatım, köhne hurafeler devrini geri de | Fakat kitapçı yeni harflerin içinede biraz cehalet aşısı ve pek çok hurafe sanıyord | sokmaya muvaffak oldu. Netice: Kitapçı san'atkâri ediyor, Türk inkılâbını ediyor. Halbuki inkılâp ancak milli meşriyatla (dağılabilir. £ İnkılâp devrinde kitapçılığı sadece bak- kalık nevinden birşey addetmek inkılâbı anlamamak demektir. Kitapçı neşriyatım inkılâba stismar istismar uyğun bir hale koymak lâzımdır. Lady Klerk çolışıyor vel tablolarmın) tab | | diyorlar: Abidin Dine — Lady Klark'ın eserlerinden — ettim, bunlar Paris'te teşhir edi” len resimlerinden bir kaçına ait ” tiler, Dikkat ettim hepsi sürcalist resimler. Hakikten pek saklı v€ ince taraflarını gösteren hatlaril€ bir tarzı zekâ ve anlayışa hitsP ediyor. Duvardaki klâsik resm baktıktan sonra, bu kadar iler! bir tarzı benimsiyen san'atkârı? Satyr — Lady Klark'ın eseri — içindeki kiliğe hayret etmemek kabil değildi. Şu satırları yazar- ken duyduğum takdir, o hayretin ifadesidir. ... çiçeklere aktım, onlar da bir şey ifade e- Zevk. Sefaretin diğer odalarını 3e2- türlü, her tarzda - klâsik er duvarları süslüyor, son- a gene Lady Klerkin bana verdi- ği fotoğraflara bakıyorum; bir (Satyr) tezat, kadın vü - cudu, erkek yüzü, küçük gözler belli ki çok şeyler görmüş. “Tutulamıyan hakikat,, birkaç çocuk, bir havuz, ihtiyar kadın; bir fikrin ifadesi. yi bir çocuk, korkunç iz bir kafa, şte flarda bunlar var. im tarzını hatırlatan resimler, yanımızdaki odada du- ruyor, Atölyedeki eşyaya, dim h resi resmi, 3 Lady Klerk'i kâfi derecede yormuştum, elini uzattı. Bir ka - pı, bir kapıdaha. Bir hademe, bir bir hademe daha.. Sokağa çıkmış» tım, Abidin Dino