Sütunlarda Seyahat Servet azgmlıkları irminci asırda geçmiş bir peri masalı okudum. Fakat bu masal gibi gerçek, bana hay- ranlık vermedi. İçimi hiddetle doldurdu. Yapılan işi küstah ve çirkin buldam, Amerikalı bir milyarder, “ Binbirgece ,, nin en harikalısını, daha ihtişamlı, daba parlak ve şatafatlı dekorlar için- de yaşatmış. Bu zengin mahlök, bir gecelik ziyafet için tam iki milyon lira sarfetmiş. Ziyafet çekmek her- kese verilmiş bir haktır. Bu hak- kını kullanmak istiyene kim ne der, gibi bir muhakeme zinciri ile bağlanarak “sana ne?, de- meyiniz. Doğrudan doğruya bun- dan bana sıçrayan hiç birşey Ne Fakat yer o üstah zenginin milyarlarından çok muztarip insan var ve ben, olan bu ıstırabı duyanlardanım. Bir ziyafette iki milyon lira sarfetmek, öyle bir servet az- gınlığıdır ki bu milyarder, bütün öteki (o paraların o muztariplere vakfetse bile, işlediği günahın kefaretini vermiş olmaz. Hele ziyafetin *tasilâtma girşi- lirse duyulan hiddet, insanı ku- durtacak bir dereceye varıyor. Düşününüz ki o akşam misafirleri eğlendirmek için yalnız saz olarak tam on dört orkestra varmış. Musikisiz zevk tamam olmaz, diyeceksiniz. o Amennal olmaz. lerin boynuna on dört kravat takmış bir aptaldan farkı nedir? “Görün beni, min bundan daha sersemcesi olur mu? Nevyorkün bilnem hangi sem- tinde israfların bu ep mel'unu yapılırken, cihanın ayrı ayn di- ilyonlarca aç insan en zenginlerin de uyan- dığını müjdeliyen bu haber d mek bir yalandan ibaretmiş. Yahut tefsir ederken 'biz yamıl- Şu halde son ziyafet, ar- ka miras bırakmamak sargısı, dertlerin dermanı olduk» ça ömür yollarında birışık olur. Bunlara sarfeditmi: altın pa: rıltısı ile, eri arasın- da hiç bir görmek kabil olmaz. Seyyaf iyii Hakiki hikâye — Sana başımdan geçen ve beni ol dukça heyecana düşüren bir etomobil gezintisinden bahsedeyim. Bizim apar tımana divar oturan bir aile vardı. Bu ailenin yeni evlendiği anlaşılan genç, güzel, okıvrak gelini ilk gördüğüm gündenberi hoşuma gidiyordu. Hiçbir vesile bularık tanışamadık. Yalnız yolda ve iramvayda göz göze geldiği miz zaman biribirimize gizli biraşını- ik gösteriyorduk. Yahutta bana öyle geliyordu. Bilirsin ya, bütün iradenizin, man tığımızın saklamak istediğini bazan göz, görün bir bakışı bir an içinde ifşa eder. O velfeeri okuyan gözler de öy- le yapıyordu. Nihayet ben bir gün tanı, gülümsemeğe cüret etmiş ve ondan da mukabele görmüştüm. Garip değil mi, Şişlide oturan İki gencin böyle eski tarzda biribirlerini tanımaları garibine gitmiyor mu? Ga! rip, fakat heyecanlı... Eğer bir salonda takdim edilseydik, hatırı sayılacak, takdim edenin vaziye ti düşünülerek ve neticede ben bu kr saycık dudaklı güzel kıza gönlümü an İatmakia geç kalacaktım. Böyle oldu! ğu daha iyi olmuştu. Tanışmadığınız bir kadınla takdim isiz, göz göze gölince gülümsiyerek ta nıştmız mı, onunla bir aşk macerasına İgirişmek uzun sürmez, geç kalmaz. Bizim iş öyle oldu. Çünkü gör göze igelip gülümsiyen bir erkek İle bir ka- idın biribirinden: — Seninle sevişebilir miyiz? Diye müsaade istyorlar demektir. Lâkırdının baş tarafını unutmadım! vir otomobil seyahatinde yanımda bujbaşka bilen yok. sa anlamışamdır. Bu kadınla tanıştık şapın işi seviştikten sonra bir otomobil edikçe o kadar heyecanlanıyro, o ka-|çok eskiden tanırım, Kendisi ans ve seyahatine çıktık. Şişlide oturan ve gizli bir muhabbet maetrasına giren bir çiftin herkesin gö! mrmük me.fanaz oh Elim gikldir. şey itim. Fakat gene rahibe idim. Bütün yor zünden uzak otomobil seyahati yapa” enğr yol malâm: Maslak yolu, büyük. dere sarti; hir gidiş, biraz ağaçlıkta ge zinti ve dönüp tramvay istasiyonundan evvd iniş. İğte biz de bu sefere çıkmıştık. Yo Tun bozuk olmadığı nadir yerlerde kuşi gibi uçuyor, oyuklu, bozuklu yerlerde talika süratile gidiyorduk. Otomehil böyle ağırlaşınca bir ara- ik ben yanımdakine: — Aman cicim, dedim, bana bir az sokul da seni sağdan soldan görmesin ler! Bu teklif üzerine ipek kadar yumu şak ve sıcak saçların süslediği bir baş omuzumun üzerine düştü. — Ben de görülmemeliyim! dedim. Şapkamı soluma bırakarak başımı bu güzel başa dayadım. Deha fazla tafsilâta lüzum yok. Artiba duraklıyor, koşuyer ve biz. sevişiyorduk. O halde ki önümüzde bir şoför bulunduğunu bile bazan unuttu-, ğumuz oluyordu. ÇE ermeni bir yolcn kafilesile Umanımızdan kalkmış İzmire gidiyordu. Vapu- run karaya oturması çok âni olmuş, gece yolcuları büyük bir telâş kaplamıştır. Vapur derhal kazadan telsizle idareyi haberdar etmiş, Cümhuriyet vapuru Mü- reftı derilmiştir. Cla yek dk gece Gülce- alarak İzmire hareket etmiştir. Bu yüzden bu gön Cümhuriyetin yapacağı Ka- radeniz seferi tehir edilmiştir. Gülcemalin tahlisi için Alemdar tahlisiyesile Kudret romorkörü gönderilmiştir. Vapur büyük ol- duğundan kurtarılması iki üç gün İ Sürecek Tahlisiye müdürü ne diyor? Son sis limanda tahlisiye ve sis tertibatının yokluğunu ta- mamen iştir. Tahlisiye Sn ririmize şunlar söylemiştir: — Sis için Sarayburnu, Hay- Bir otomobil gezintisi ? anbyabiliri EE Yazan; 1. M. ———— Bir aralık sağ tarafımızda bir oto mebilin durduğu bir takım kadınların, erkeklerin yere inerek (o dolaştıklarını gördük. Anlamakta gecikmedik. Bu © tomobil ya bir ağaca çarpmış, yahut pan yaparak durmuştu. Biz oraya yak laşırken bizim şoför biraz arkaya dö. nerek: — Beyfendi, dedi, bu otomobil bozul muş, ben durmalıyım da bu ahaliden bir kısmını almalıyız! Şoför, İnsaniyetperverlik gösterir gibi külhanbeylik yapıyordu. — Olmaz, olmaz, dedim, senin nene| lâzrm, sen yoluna devam et. Şoför israr etti nihayet eline birkaç Mirasıkıştırmağa mecbur oldum. — Oğlum, dedim, ne ben, ne de ha nım bunlara görünmek İstemiyoruz; görünmemiz iyi olmıyacak, bizi kolay ca tanıyacaklar; rezalet olacak. jbeklemekte devam etmesini söylemişti., Kızıl Gömlek: :. YAZAN : Ömer Risa — 108 A Haydi kızım Kudüse git, orada” işini gör! | — Belki bir asırlık bir pirdir. — Beni korkutuyorsunuz.. — Neden?. — Ya bu adam bu seferinden dön.) imiyecek olursa! — Onu Allah bilir kızım... Sen ümi dini kesme, Rahibe kalkmış ve Leylâyı odasında bırakmıştı, Leylâ buranın adamların. dan birile kendisini handa bekliyen a- damına haber göndermiş ve kendisini burada, her yerden fazla ku ler. Çünkü onun taraftarları çoklarımın oldukça büyük ve kabileleri vardı. Basra ile Küfenii İt, (Ali) min müfuz ve kudretini & tarafa yaymıştı, bütün impa onun elinde idi, Mısır ve Afrika, tarafımda Çin hudutlarına yakı” yere kadar dayanan bütün ö mun emrine tabidi. Onun emris€ olmıyan küçük bir ülke, Suriye Bu küçük ve menabii mahdut ülk€ koca imparatorluğa mukavemet ei ne, ona karşı vaziyet almasına, Bu kilise onun için en mükemmel ihti fagühtı. Mervan ne yapsa onun bura. da bulunduğunu keşfedemezdi. onunla mücadeleye girişmesine Günler geçiyor fakat Kudüs tara-İmı tasavvur olunurdu, Muhaki fından bir haber gelmiyordu. Leylâlkoca devlet, bu küçücük ülkeyi / mütemadiyen bekliyordu. Bu beyhude'ederdi. Orada haş kaldıranları ii bekleme onun sinirlerini bozmuştu. Nilka ezerdi, Orasını ayaklandırmağ © hayet kendisi buradan harekete karar|lışanları birer birer ele geçirerek Şoför arabayı sürdü, Fakat onları geçtikten sonra, yine bize dönüp: — Beyfendi, tanınmaktan mı korku yorsunuz? — Evet! — Peki hanımefendi (M..) Hanım değil mi? — Ya? Neredenbiliyorsun? — Ben onun amcasının şoförü idim, kendisini kaç defa taşıdım... Güya tanmmadan gizli, kapaklı bir otomobil gezintisi yapmıştık. ... Bir arkadaşımın bana yukarki tüm lelerle anlattığı bu hikâyeyi ben de Tunan bir kadına anlatıyordum. O, din dar kızarıyor ve: — Giali gizli giderken böyle bilini- diyordu, O aralık otomobil: — Rap! diye durdu. — Ne oldu? Diye seslendim. Şoför istifini boz” mıyarak ve bana teklifsizce, ismimle hitap ederek: | Gelişi - Güzel Gene bacak bahsi iz güzel bacak müsabakası açlık; yeni türemiş bir ga- zete de sözü ayağa düşürdü. Bu yeni gazeteye, bu gayrı samimi ahlâk hocalığından do- layı artık çatacak değiliz. Ne ona, ne de bu münasebetle me- selenin me olduğunu anlamadan beyanatta bulunmağa, bize ders vermeğe kalkan bir profesörcli- ğe cevap vermiyeceğiz. * Dün, hür fikirli bir ihtiyara rasgeldik. Gazetemizin güzel bacaklara dair açmış olduğu bedii müsa- bakayı pek beğenen bu zat di- yordu ki: — İstibdat zamamnda İstan- bulda keyfine düşkün bir paşa vardı. Merkez kumandanı idi. Fakat bu paşamm şöhreti bu vazifesinden değil, konağında bulundurduğu 40 tane dilber kızdan ileri geliyordu. Bu paşa, güzel bacak merak- ısı idi, Cariyelerini, her şeyden evel gözel bacaklı olup olmadıklarına göre seçerdi. Şimdi sağ olsaydı, kendisini yeni müsabakanızda hakem yapardınız! Oğlu filân varsa belki onlarda bu işten Toplu Tiğne verdi ve bu arzusunu Rahibeye bildir-İya carpardı. di. Rahibe onun başrahibi meden gör-| (Ali Küfede yerleştikten sonra © mek istediğini bilmiyordu. lâ vaziyeti tahkim ile meşgul ols Leylânın Kudüse kadar gitmeğe "i-İ Hemedan valisi (Uerir) in halkta © yet ettiğini gördükten sonra bu seyyâ- at alarak gelmesini emretmiş, Azeri hatin sebebini anlamak istemişti. 'can valisi (Pş'as)ı ayni şekilde Külfi — Senin derdin nedir kırım? Neden çağırtmış, bunlar onun #rzusünü başrahip Marküsü görmek istiyor ve bülne getirerek gelmişlerdi. e Bunlar, kadar sabırsızlanıyorsun ?, manın tarafından tayin edilmiş vali! — Benim müşkülümü ancak Mar-) dendiler. Ali, onları çağırtarak ve küs halidebilir. Mesele benim babamun| kalarını göndererek bu taraflarda kim olduğunu anlamaktır. Bunu Yal kuu muhtemel her harekete karşı »rz benim annem biliyordu. Geçen sene hir almış oluyordu. hiz Medineye gitmeden evvel validem| O Ali Basraya amcazadesini tayin buraya uğramış ve iu sırrımı başrahi-İ iten ve diğer ülkelere itimat be ifşa etmişti. Şiradi bu serri ondan) adamları gönderdikten sonra Sad Kaysı Mısıra gönderdi. Bu Basra pek büyük bir ehemmiyeti di. Burası elden gidecek, yahut h ların tarafıma iltihak edecek, Muaviye ile birleşecek olursa, vaziyet üzerinde tesir icra ederdi. raya, son derece dirayetli bir adi göndermek lâzımdı. Ali, bu adamı mekte büyük bir kiyaset gösterdi. Ç©& kü Sad, devrin en mübim adamlı danbiri idi, Ali, onu gönderiyorken © na şu talimatı vermişti! a — Mısıra girerken yanında kâfi — Kızım Leylâ, ben senin valideni babasile birlikte buraya gelir ve bura- da İbadet ederdi. Ben de o zaman genç f tularda büyük baban bizi davet eder ve bize her türlü ikramda bulunurdu. Se nin bir de çek yakışıklı ve genç olan bir dayın vardı. Burası fetholunduktan sonra darmadağın olduk. Validen bir aralık buraya iltica etmiş, fakat sonra| çıkıp gitmişti, Ondan sonra onu göre- memiştim. Ancak geçen sene DUAYA şurda asker bulunsun! Onlarla geldiği zaman onu birkaç dakika KÖ“ larını korkutur, Möstiermi müştüm. Kendisi başrahiple konuşmuş. #irirsin. Iyilere iyilik et Fenaları İÜ sonra çıkıp gitmişti. O gittikten sonra) geç, tedip eyle. ben de başrahiple konuştum. Ona anne| pakat kıymetli vali one cevap veğii ni hayatta gördüğümden dolayı çek migtiz i memmun olduğumu söylemiş e da bana| | dk ii , Basi annenin geçirdiği maceralardan bir az Eris misiş eğ Sli kalsi bahsetmişti. Meğer annen bizi bıraktık Belki sana lâzım olar! tan sonra esir düşmüş, elden ele dolaş-| Ayi de valisinin noktal nazarı mış, nihayet senin baba diye tanıdığın! yan etmiş, ve istediği gibi gitmesini adama varmış, Temişti. Leylâ hemen sordu: Sad, maiyetine yalmız yedi kiği' 218” — Peki validem benim babamın kim , rak hareket etmiş, herkes onâ biat olduğunu söylememiş mi?!. ii ve —Söylemiş, fakat başrahibe söylemiş bu er itiraf sularından olduğu için © kai bamlr, bir tarafa cay bizden sakladılar. * g Giz manik all drniz mi? bur kalmışlardı. Bunların, hepsi ie RE “. İkilmeye çekilişler ve oradan yeni — Sordum, fakat bir cevap alama- e mlisberire girişi iğ imdi seni ni a ha he s d SENİ ara yazdığı mektupta onlara şa — O halde şimdi bana ne tavsiye e- j dersiniz? Burada mı kalayım, yoksa — Ben sizi binte mecbur etmiyo Kudüse mi gideyim? Uslu oturduğunuz müddelçe sİz€ — Doğrusunu istersen hemen kudü-Jkimse dokunmaz. Fakat harekete se git cek olursanız ben de sizi hül — O halde beni niçin burada beklet kuvvetlerile tedibe mecburolurum. tiniz?. (Sad) verdiği sözü tutmuş ve mi — Çünkü senin bu kadar mühim bir|liflere karşı bir harekette butun: iş için buraya geldiğini bilmiyordum.| mıştı. Leylâ hemen kalkarak rahibeye veda) (Bu suretle etmi, hana kadar giderek orada adamıletmişti. nı bulmuş ona süratle hazırlanmasını! (o Fakat imparatorluğun her Söylemiş, o gece handa beklemiş ve er.|hâkim olan (AT), henüz Şamı tesi gün Kudüs yolumu tutmuştu. edememişti. (Ali) win ve herkesin Mervan onun firar ettiğini anladık/naati, Şamm bütün derlet kı tan sonra onu da Mes'udu da aratmış'ne mukavemet edemieyceği n Mes'ut durmadan Küfeye hareket ettilidi. j Zi için onu bulamamış, Leylânın ise bir) o O zaman bu noktai nazara iştirak © izi keşfedilememişti. miyecek bir kimse yoktu. AN, Küfeye varmış ve orada büyük Fakat Ali, müsellâh bir hareke tezahürlerle karşılanmıştı. Küfe Bas-İbaşlamadan evvel, bu meseleyi de #9” raya benzemiyordu. Basralıların mü-|yolarile halletmek istedi ve Mus him bir kısmı, Aliye karşı harbe gir-(bir adam göndermeyi düşündü. j diklerinden ona husumet besliyorlardı.) Onun budüşüncesini haber alan (29 Fakat Küfeliler, (Ali) nin cephesinde be oğlu) arkadaşlarını topladı ve 0 idiler. Onun muvaffakiyetine onlar. larla görüştü. | yardım etmişler ve kenğilerini onun da| © Yeni vaziyeti onlara şu şekilde #” vasına bağlamışlardı. Sebe oğlu ile ce lattı; j (Bitmedi) Mısırda sükünet tesöf” 8 if maati de Küfede bulunuyordu. Bunlar)