— 4— VAKTT 16 Teşrinsani 1 VAKIT Varılacak hedef Cenevre, 11 teşrinisani (Baş- muharririmizden | Cenevre tahdidi teslihat ihzarı konferan- 930 Pembeden Kağmcağız başını eğdi, genç, kıvrak|kendi güzelliğinin en tatlı çizgilerini T Siyaha ii YAZAN : Ömer Rıza Mekkede büyük bir nümayiş — Bize acıyınız efendim! bize yürü!)havereyi dinlemişlerdi Bilhassa Ley- sında ara sıra Türk murahhas heyetinin de müzakerata müda- haleleri oluyor. Bundan sonrada olacaktır, ve bazen çok esaslı diyen olsaydı, biz durmazdık. Fakatlâ, Hazreti Ayşenin katiller aleyhinde ne yapalım? Önümüze geçen simadı. söylediği sözlerden titremişti. Çünkü Biz de hadisata başımızı eğdik... Mehmet te onlarla beraber hareket © — Söyle Ubeyt, yeni hükümet nasil ku -'diyor gibi görünmekle idi. Osmanı öl kızımın fikırdıyan çevik ve cevval bacak|başlıyan bir baharla süsliyen yeni bir larma hüzünle baktı. Onun on sekizine|rakibenin dolaştığından haberi yoktu. girdiğini de ancak o zaman hatırladı. |0, hâlâ genç hastasının aşkından emin- Genç anne, şöhreti etrafa vayılmış.idi ve bir gün nasl olsa dizlerine kapa- meselelere temas edilecektir. Bu konferansta türkler tarafından söylenilen sözlerin manâ ve mi- hiyetini, Türk murahhas beyeti- nin konferansta mevcut muhte- Mf fikir ve prensip cereyanları arasındaki vaziyetini tesbit ede- bilmek için tahdidi teslihat hu- susundaki türk noktai nazarının esasını daima hatırda tutmak lâ- zımdır. Türk noktai mazarının esası nedir? Bu esas “müsavat,, keli- mesile ifade edilebilir. Evet, dev- İetler arasında tahdidi teslihat noktasından müösavat. Türk noktai mazarı iptida kon- İcransa uzun bir izahname ile bildirildiği zaman Cenevre ma- hafilinde hayrete bemzer hir ta- lâkki uyanmıştı Bunun sebebi türk noktai nazarının tamamen yeni işidilmiş bir şey olması idi. Birden bire anlaşılmış bulunması idi. Bu noktai nazar tatbikatta tahakkuku imkânsız bir hayal gibi görünmüştü. Fakat bilâhara türk murahhas heyeti cereyan eden müzakerat esnasında ken- di noktai nazarımu tatbiki şekil- lerini hadiselerle izah ettikçe yavaş yavaş konferansta lehimize bir temayül başlamıştır. Evelâ tatbikatta yeri olmayan bir hayal gibi görünen sözlerin verem mütehassısı bir doktordu. Mü irisi çoktu ve para sıkıntısı yoktu. On) İsene evvel dul kalınca gönlünde tatlı /bir kederle kitapları arasına gömülmüş ti. Dişi ruhlardan umulmaz bir gay- ret ve sebatla kendisini ilim, fenne İ verdi, Yıllar geçiyor, şöhreti büyüyor, mad di refah bir sel gibi etrafını sarıyordu. Çocuğu ile az meşgul olabiliyordu. Saz! benizli bir bebek olarak bildiği yavru- sunun böyle birden bire yetişmesi, ser- pilmiş bir genç kız olarak ve bu kadar feci şartlar arasında karşısına çikabile-| ceğini hiç aklına zetirmemişti. Yki senedenberi genç, güzel bir has- İtası vardı. Bu delikanlı kendi sayfiye komşüsu idi. Çocukluğunu pek iyi ha- tırladı, onun pembe yanaklarını, taşkın, sihhatli bir genç kız iken nasil okşadı- gın, nasıl sıkıştırdığını unutmamaştı. İşte o, dektor olup çıktıktan sonra İbu çocuk hastalanmış ve ilerlemiş bir veremle karşına gelmişti. Belki, deli- kanlının güzelliği, mahzun ve giirli man) #arası, belki de çocukluk ((hatıraları| doktoru bu yeni hastasına bütün takyi-| di, bütün gayretile bağlamıştı. Hafta- İlarca veremin korkunç tırnaklarile bo Zuştu. O, hastasına sarıldıkça, verem İşidetini arttırmış ve uzun bir mücade- leğen sonra nihayet zafer doktorda kal #lik yavaş yavaş pembe bir dolgunlu- ğa, sönlik bakışlar ateşli nazarlara ye rini bırakmıştı Genç hasta, kendisini ölümden kur- taran genç we güzel doktora bir alih nazarile bakıyor, hürmet duyuyordu. Böylece seneler geçti. Aralarındaki | muhabbet arttı eksilmedi. Yalnız kadı- bilâkis çok ameli, temsmen man- tiki ayni zamanda konferansta birbirlerile çarpışan muhtelif fi- kirlerin, nazariyelerin en swte- dili ve mutavassıtı olduğumu tak- tir yolunda bir cereyan hasıl ol- muştur. Fransa gibi bam devletler konferansta tealihatı tahdit ka- rarı verilirken her devletin kendi hususi teşekkülü, ayrı coğrafi ae milli mudafaa noktasın aşka başka (İbtiyaçları bulunduğunu, binaenaleyh her devlete verilecek silah miktarile 5 devletin hususi vaziyet ve ibtiyacı arasnda bir münasebet bulunması tâzrm eldiğini İleri sürüyor. 2 1 Bu noktai nazar zahiren çok mantıkıdır. Hakikatta © öyle değildir. Çünkü muhtelif devlet- ler arasında silâh miktarı nok- tasından farklı muamele yapmak esası kabul edilince artik taktire taallik eden bu yolda Bdilane kararlara varmak mümkün ola- | maz. Bu kararlarla devletlerin ekseriyeti memnun edilemez. Milletler arasında hakiki bir terki teslihat gayesine bu yoldan gidilemez. Binaenaleyh bu tarzda ileriye sürülen mazariye tehdidi | teslihat. noktasından tefrit vazi- yetidir. Hakikatta (hiçbir şey yapmamak demektir. Bu nazariyeye karşı konferans. | ta tamamen meküs addedilebile- | cek fikirlerin olmuştur. Devletler arasında teslihatın tamamen ilgası fikri bu cümle- dendir. Fukat bu nazariyede tefri de karşı ifrat yaziyetinden başka bir şey değildir. Diğer muhitelif fikirlerse bu iki taraftan birine biraz daha yakın, yahut biraz daha uzak şeylerden ibarettir. Türk noktai nazarına gelince, serdedildiği de nen düşüincesile detikantınn fikri tama-, mile aye kutuplara mensup şeylerdi. Dektor kurtulan hastasınm kendisine İminnettarlığından ziyade aşkla bağlan| masmı bekliyor, delikanlı, sessiz bir hürmetle onu bir şefkat meleği şeklin de görüyordu. Bu müddet zarfında madamın kızı| büyümüş, gençle oynumağa başlamıştı. Hele iki sene evvel, kızın göğsünde ka-| dikk tomurcukları, yeni bir bahane ie her taraf çabucak büyüyüp inkişaf ederken aralarındaki oyunlara daha in ce bir mana da karışmıştı. Anne, bütün bu işlerin farkında olmıyacak kadar İ- Timle, mikroskopla we daha ziyade nef sine itimat ile meşguldü. Birafında| bu, birbirlerine zıt olan cereyan- | lar arasında en vasati bir hat | Üzerinde bulunmaktadır. Meşhur | bir söz vardır. En mükemmel, mükemmelin düşmanidır, derler. Binaensleyh 'buyün için ancak | nazari bir sabada düşünülebilen en mükemmel bir terki teslihatı tahakkuk ettirmek © arzusunda bulunmak gülünç bir safderunluk olur. Billhassa siyasiyat âleminde ilk hedefler dalma ameli ve kabili istihsal olmek lâzımdır. İ Onun için Türk murahhas heyeti taleplerini derecelere ayırmıştır. İlk merhalede istediği şey bir kere beynelmilel teslihat musa- bakasını durdurmakla beraber ber devletin. tahdidi teslihata doğru ciddi ve samimi bir adım atmasıdır. Teslihat musabakasının durması ve terki teslihata doğru ber devletin bir adım atması bugün için kâfi bir muvaffaki- yetir. o Fakat thdidi teslihat | konferansının “güyesi olamaz. Asıl gaye teslihat noktasın- dan bütün devletler arasnda müsavat temin etmek olmalıdır. | Italyanın Fransaya karşı tesli- | hatta müsavat istemekte çok haklı olduğu şüphesizdir. Eğer İtalyanın Fransaya karşı İnacağından şüphe etmiyordu. ri bu sebeple onu © kadar sarsmış, şa- gertmeşti. Çünkü henüz bebek farzettiği kırı ona: ti, bugün Hanri gelip beni sizden isti- yecek. Benim muvafakatim için istim- namadı, sonra kekeliyerek: i gim. On sekizinde demiyorlar: muştı, Elmacik kemiklerini belirten 72- genç işi renklerle donanmıştı. Dantel- İşte bu yaz sabahı, çiçek kokularile| dolu iaygın havada kızının söyledikle-! — Biliyor musun, anneciğim, demiş- hale Wizum yok. Genç kadın, bunü işitinee, evvelâ ina — Hangi Hanri istemesi?. Diye sormuştu. İ — Hanri, anneciğim, bizim Hanri! — İyi ama, sen daha çocuksun. — Çocuk mu... Ne münasehet anneci-| kızlara artık çocuk! — Siz buna me vakittenberi karar verdiniz? Hele ne zaman başladınız? — Iki sene kadar oluyor, anneciğim. — Yal. Genç kız annesinin sesindeki inkisa- ra şaşmış gibi: — Biz siz biliyirsunuz, sanıyorduk. Dedi. Fakat annesinin yüzünü sarar- mış görünce o da kızardı ve uzaklaştı. Doktor, kendi içinde açılan yaranm derinliğini ölçer gibi bir müddet öyle durdu. Sonra dizlerinden dökülen fis-| tanma baktı. Ne açık, ne alacalı, nel leri, garnitürleri bir ilim adamına değil ancak; bir yeni geline yakışacağını gö rüp utandı. İçinde yeis, hicap, gayz el ele vermiş dört nal sürüp gidiyordu. O zaman geçen zamanları bir sinema şeridi gihi zihninden tekrar geçirdi. Ev velden mana verilememiş bir (takım manzaraların nekadar sarih ilduğunu anladı. Kalktı. Yavaş yavaş kumların şikâyetli çıtırtılarını dinliye dinliye vilâya doğru yürüdü. İlk işi aynaya gitmek orada yüzünü, boynunu, kollarını göğsünü usta bir göz le tetkik etmek oldu. Gerçi o da daha gençti hâdâ güzeldi? Fakat... fakat ba hara mahsus © parıltıdan artık hiç eser kalmamıştı. Bu yoklukla kızımın raki. İ besi olmak hafifliğinden utandı. Üstün deki elbiseyi yavaş, yavaş çıkardı, eski, siyah bir matem elbisesi bulup giydi. Bu kıyafet, hem onun ağırbaşlılığını, hem kaynanalık matemine daha yakışa- aktı. Öyle giyindi ve gelecek olan da- madmı beklemeğe başladı... ».. sü ransaran penmenp s0 VE BASE UR YENE SENE Me AE NAB E ee serdettiği talep yalnız iki devlet arasinda kalmaz da beynelmilel bir kaide olarak kabul edilirse Türkiyenin terki teslihattan bek- lediği ideal bütün milletlere ma- ledilmiş “olur. Bilfarz Versay muahedeşini hazırlayan devletler Almanya için yüzbin asker kabul etmişlerdir. Hakiki bir terki teslihat olmak | için bir gün Fransanında ve di- | ğer büyük, küçük bütün cihan | devletlerinin de böyle muayyen bir miktar üzerinden teslihatla- rını tahdide razı olmaları icabe- der. Madamki tahdidi teslihattan maksat devletler arasında hakiki bir sulh tesis etmektir. Büyük ve küçük bütün devletlerin mu- ayyen ve azami bir miktar üze- rinden !silâhlarını tahdide razı oldukları gün milletler arasında hakiki bir emniyet derhal teessis | etmiş olur. Artik hiçbir devlet diğer bir devletin bir gün ken- disine tecavüz etmesi ihtimalini zihnine bile getirmez. Şu kadar varki böyle bir idealin birkaç sene içinde ta- hakkuk edebilmesi imkânsızdır. Onun için Türkiye bu büyük ide- İniz size duyduklarımı anlatmak İste ale doğru her milletin tedricen ruldu?.. — Aliye bizt ettik, efendim. — Sonra.. Caniler yakalandı mı? dürmek için onun odasına ilk giren © nun sakrilna yapışan o idi. Leyli; az İkaldı, bunları ağzından kaçıracaktı. Fakat bunlar Hazreti Ayşeye «öylen- miş olsa, onun Mehmet #leyhünde de ...İslödetli sözler söyliyeceği muhakkaktı. — Henüz bir şey yapamadı. Biz o- nun İş başına geçmesinden bir iki gün sonra hareket ettik... — Talha ile Zübeyr ve sair zevat ne yaptılar... — Evlerine çekildiler. Biri de vazi- yetten memnun değil, — Siz bana kapıdaki muhafıyları ça- N girme! Ubeyt, dışarı çıktı ve muhafızları ça gırdı. Hazreti Ayşe emretti: — Kafile derhal hazırlansın, Me dineye gitmiyoruz. (Mekke) ye dönüyo ruz. — Baş üstüne efendim! İki muhafız dışarı çiktilar ve kafile yi hazırlamak işile meşgul oldular, Hazreti Ayşe, Ubeyde bakarak söze devam ettiz — Madem ki Medinede bağiler ve müfsitler vardır. Oraya dönmek caiz! değildir. Oraya ancak, oradaki caniler le döğüşmek için gidilir. Değil mi, U- beyt? — Tabii efendim, fakat size şunu da söylemek isterim. Bağiler, Hazreti Os- manı öldürmek isterken sizin de Hazre ti Osman aleyhinde olduğumuzu söylü- yorlardı. Sizin de Hazreti Osmanın kati line hüküm verdiğinizi iddia ediyorlar- dı. — Benim mi? — Evet! — Medine halkı içinde bunu söyliyen bir kimse var mı?. — Hayır, bunu #öyliyenler müfsit- lerdir. —Benim verdiğim bir hükmü, bir fet- vayı Medine halkından evvel, hariçte-! kiler nasl duyarlar? — Güya siz onlara yaşmışamız.. — Siz buna inandınız mı?. — Nasıl inanırız efendim, ben yal- dim. — Demek bu müfsifler devlet reisi. ni öldürmekle iktifa stmiyerek herkes hakkında iftirainr da uyduruyorlar.. Biriniz çıkıp ta Ayşenin yazdığı mek tupları gösterimiz, demedi mi? — Hayır, efendim, herkesin manevi. yeti bozulmuş ve kırılmıştı. Birimiz de doğru dürüst düşünemiyordu. Onun için Bir şey tahkik edememiş, bir şeyi derinden derine anlamağa vakit bula- mamıştık. — O halde sen Medineye dön, benim tekrar (Mekke) ye avdet ettiğimi ha-! ber ver. Bizi sevenler ve bağilerden u- zaklaşmak istemiyenler bize iltihak et sinler. Hepimiz bu fesat ile uğraşmalı- yız, onun için bir alah hareketine baş tamak zaruridir, Ubeyt, mümiriterin valiğesini hürmet! İe selâmlıyarak geri döndü. Çadırdan| çıktı. | Leylâ ile ihtiyar kağın bütün bu mu her sene biraz daha yaklaşarak | bir gün muayyen bir voktada ve birbirlerine tamamen müsavi bir vaziyette elele vermeleri için ica- beden On, on beş, yirmi senelik bir müddeti tayin hakkım umumi terk ve 'tahdidi teslihst konfe- ransına bırakacaktır. Konferans bu yolda bir karar verdiği ve bütün devletler me- selâ yirmi sene içinde terki tes- lihat noktasmdan bugün arsla. rinda mevcut olan müsavatsızlık- ları kaldırmak kararine iştirak ettikleri gün beynelmilel hakiki bir terki tesfihat hedefi tahak- kuk etmiş olacaktır. Heme Asım /gelen kanı dökmüşler, İsurların içinden ter temiz çıkardı” » Isptur ve şiiphesiz, halkın psiko' di Onun için Leylâ susmayı tercih etti. Kafile hazırlanmıştı. Hazreti Ayşe Jeylâyı yanına davet etti ve kendi taht revanına binmseini istedi, Leylâ, onun emrine münkat oldu Ikisi de bernhor hareket ettiler. Hansen (Mekke) pek yakında idi. Hazreti AY genin ansızın avdeti, derin bir merak uyandırmıştı. Herkes onu karşılamağ! çıkmış, kafile büyük bir kalâbalıkis muhat olarak mukaddes şehire girmiş” ti. Ayşe, doğrudan doğruya Kâbey€ doğru ilerliyerek orada inmiş, onun ci varınâa oturmuş, onun Medineye har€ ket etmiş iken geri dönmesinin sırlar ni anlıyamayan (Mekke) valisi Useyt oğlu, onun tarafından kabul olunmak için müsande İstemişti, (Mekke) nin bütün eşrafı, bütün rienli, bütün ekâbi ri valiye refakat eldyorlardı. Hazref Ayge bunların hepsini kabul etmiş, 08 lar dnha onu selâmlamak ve onun 0 detinden memnuniyetlerini beyan © mekle meşgul iken © ayağa kalkmf berkes onun söz söyliyeceğini anlıy” rak snsmuştu, Osmanın Medinede öldü rüldüğü haberi (Mekke) ye varmış b” Tunuyrdu. Ayşe şu nufku irat etti: —'Ey nas! şehirlerin ayak takımı baldırı çıplakları toplanarik Osmani" gençleri vali olarak tayin ettiğini bel” ne ettiler ve onu katlettiler. Halbi” ondan evvelkiler de ayni şekilde hi” ket etmişlerdi. Bu zalimlerin bir tak' behaneler . aha ileri sürmüşlerdi. © man, bütların bütün arzularına mü beat etmiş onların bütün dileklerini " rine getirmiş, onlara aleyhinde hare” için bir behane brarkmamış. Buna " y men bunlar yalnız fenalık etmek Ki hareket ederek mukaddes ayda, mu' des şehirde mukaddes tanınması 147 mukaddes #” ları yağma etmişlerdir. Yemin ede” ki Osmanın bir tırnağı bütün bu sö, tarla onlara benziyenlerin “hepsi kryemtiidir. Bunlar Hazreti Osm, karşı ileri sürdükleri hakikaten i olsa, Osman, saf bir altın gihi © ö (Bitmedi) / Gelişi . Güzel 22 | Dahi dilenci Dünyada küçük, büyük; muhte işi” sefil birçok meslekler ve bu meslekif « | epsinin kendine mahsus dâhiler* > | dır. eli | Meselâ soba ve tulumba tamir” yr| alelâde bir meslek olduğu halde * attan bir gün bir Con Ahmet GM” dâhidir. w Öteki meslekler de öyle, Fakat e lardan uzun uzadıya bahsetmek “#0 Dün bir dahiye tesadüf ettik “4” adam münikün değil, birden bire” ef vur edemiyeceğimiz bir mesleğ* 10 5 pi “ Autullah Cevdet Berfendiden vâkıftır. öö ais Bu âzhü bir dilencidir. Köprü üzerinde rasgeldik. geleli iimmetsizliği yüzünden KÖPrÜ «geli birçok dilencilere tesadüf gi”) ikahildir. Fakat, bu gördüğüm | ci, onlardan büshütün farkl! ire Çünkü, biliyor musunuz n*” rup dileniyor?” tam bir zaman '“i tahalldarlarının durup 7” | ladığı yerde. gi Birçoklarımızda hâlâ oray ar elimizi cebimize atıp kuruş “a ftiynde var. Şu halde tstaribdi ) la el açacak yeri orasıdır. gi, İşte hu dâhi dilenci bu müh” da durarak elini açmıştı. Ben e yi yerinde olsam hir de eski “ Börileği uydurur ve basilati « | fazlasımı çikarrrârm. Topla